ÊLIH - Êlih'teki mitingde konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, "Bir devlet ciddiyeti ile davranacaksanız öncelikle İmralı kapılarını açın, Sayın Öcalan dışarı çıksın, mesajını bütün Ortadoğu’ya versin” dedi.
Demokratik Kurumlar Platformu'nun PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması ve Kürt sorununun çözülmesi talebiyle Êlih'te düzenlediği “Demokrasi ve Özgürlük” mitingi konuşmalarla devam ediyor. Mitingde konuşan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, 45 yıl önce katledilen Êlih Belediye Başkanı Edip Solmaz’ı andı. Tülay Hatimoğulları, "O dönem Edip Solmaz’a kurşun yağdıranlar şimdi belediyelerimize kayyım atayan zihniyetin ta kendisidir. O dönemde o kurşunları yağdıranlar daha sonra asker postallarıyla sokaklara inerek, darbe yapanlarla şimdi belediyelerimize kayyım atayanlar aynıdır, darbecidir" dedi.
KAYYIMA TEPKİ: HIRSIZ
Kayyımlarla halkın seçme ve seçilme hakkının elinden alındığına dikkati çeken Tülay Hatimoğulları, "Seçimleri ortadan kaldırmak istiyorlar. Bu yönetimlerin adı demokrasi olamaz. Bu yönetimin adı olsa olsa faşizm olur. Bizler faşizme karşı omuz omuza mücadele etmeye devam edeceğiz. Êlih’in kayyımı tweet atıyor ve diyor ki; Türkler ve Kürtler aynı kaderi paylaşıyor, aynı umutları yaşıyor. Yalanın daniskası, Êlih halkı burada Êlih halkının umudu anladığı kardeşlik anlayışı senin temsiliyetine zuhur edemez. Sen kayyımsın, sen hırsızsın, sen polis kalkanlarıyla belediyeye zorla yerleştin. Halk her seferinde belediyelerimize kayyım atandığı halde oyunu katlayarak, belediye sayısını artırarak bugüne kadar geldi. Bu da siz değerli Kürt halkının ve diğer halkların ortak mücadelesiyle gerçekleşti" diye konuştu.
'İMRALI KAPILARINI AÇIN' ÇAĞRISI
Kürt sorununun çözümüne de değinen Tülay Hatimoğulları, şöyle devam etti: "Şuan bütün Türkiye bu soruyu konuşuyor ve tartışıyor. Bir tokalaşma ile başlayan ve tam olarak ne istediklerini bilmediğimiz çeşitli gelişmeler var. Biz DEM Parti, Kürt halkı, Türkiye halkları olarak elbette onurlu barışın yanındayız. Bizler 40 yılı aşkın mücadelemizi barış için veriyoruz. Bizler bu ülkeye adalet ve demokrasi gelsin diye, halklar arasında bir kardeşlik ve eşitlik olsun diye mücadele ettik. Onlar ne yaptılar, her seferinde Kürt'ün başını ezmeye kalktılar. Kürt halkıyla dayanışan Türkiye’deki devrimcilerin başını ezmeye kalkıştılar. Ama başaramadılar. Başaramadıkları bu alanda bu meydanda siz değerli halkımız onlara gösterdiniz. Buradan Ankara’ya sesleniyoruz; Bizler onurlu bir barış, demokratik zeminde bir çözüme hazır olduğumuzu her fırsatta, her yerde ifade ettik. Bunun için de dedik ki şayet bu konuda oyun oynamıyorsanız, bu konuda insanların umutlarıyla alay etmiyorsanız, ciddiyseniz, bir devlet ciddiyeti ile davranacaksanız öncelikle İmralı kapılarını açın, Sayın Öcalan dışarı çıksın, mesajını bütün Ortadoğu’ya versin. İktidarın küçük ortağının kamuoyuna verdiği mesajlarda eğer ciddiyse, öncelikle bakanlıklarını devreye koysun ve İmralı kapıları sonuna kader açılsın. Sayın Öcalan çıksın, Kürt halkına Ortadoğu halkına ve barışla ilgili mesajlarını versin.
BÖYLE KARDEŞLİK OLMAZ
Erdoğan konuşmuyor. İktidar makamı olan sizsiniz. İcra makamında olan AKP iktidarı ve cumhurbaşkanının kendisidir. Bu konuda çözüm önerileri varsa çıkıp konuşacaklar, bir program açıklayacaklar. Kendisi bugüne kadar ağzını açmadı. Kim konuşuyor; onun yerine danışmanları konuşuyor, sözcüleri konuşuyor. Diyorlar ki kayyım ‘terörle mücadeleymiş’, hadi oradan. Asıl ‘terörü’ siz yapıyorsunuz. Gülistan Sönük, Êlih halkının yüzde 65 ile Türkiye’deki en yüksek oy oranı ile seçilmiş ama siz kalkmış kayyım atıyorsunuz. Buna da ‘terörle mücadele’ diyorsunuz ve 'Kürtler kardeşimiz' diyorsunuz. Böyle kardeşlik olmaz. Biz 'Kürtlerle kardeşiz' diyorlar ama kırmızı çizgiler sayıyorlar. Bu kırmızı çizginin içinde Kürt yok, farklı halklar ve inançlar yok. Bu kırmızı çizginin içinde yüzyıllık inkar ve imha, tekçilik anlayışı var. Buna rağmen diyorlar ki; bizler kardeşiz, ama senin adın olmasın, Kürtlüğün olmasın, Kürtçe konuşma, Anadilde eğitim talep etme. ‘O zaman gel kardeş olalım’ diyor. Böyle kardeşlik olur mu? Bu yanıtı bizler değil, alanlardan değerli halkımız veriyor. Bunu Saray duysun, Ankara duysun. İktidarın ortakları duysun.
UZATILAN EL BARIŞ ELİ Mİ, TUNÇ ELİ Mİ?
Yine aynı sözcüler diyorlar ki; DEM Parti barış sürecini elinin tersiyle itiyor. Külliyen yalan. Elimize her mikrofona aldığımızda partimiz adına kim konuşursa konuşsun, ‘Onurlu bir barış için hazırız’ dedik. Demokratik zeminde bir çözüme hep birlikte hazırız dedik. İktidar şuna karar vermeli. Devlet şuna karar vermeli. Uzatılan el tunç eli mi barış eli mi? Uzatılan el barış eliyse bizler o eli tutmaya hazırız. Ama uzatılan el tunç eliyse biz o ele karşı halklarımızla beraber bugüne kadar olduğu gibi onurlu bir mücadeleyi vermeye hazırız. Uzatılan el tunç eliyse, tunç yasalarını devreye koyacaklarsa bilsinler ki onlara karşı en güçlü mücadeleyi bizler yürüteceğiz.
ONURLU BARIŞ İSTİYORUZ
Bugün bir yandan 'Kürtler kardeşimizdir' diyenler, iki yasa hazırlıyor. Daha doğrusu iki gündemli yasa hazırlıyorlar. Birisi milletvekili seçimleri, diğeri belediye seçimleriyle ilgili. Diyorlar ki bu yaklaşımı biz 1980 darbesinde gördük. Bir gözaltınız varsa, herhangi bir cezanız olmadığı halde onlar ne yapmak istiyor? Baştan yasaklı kılmak istiyor. İşte bu elin adı tunç elidir, bu barış eli olmaz, olamaz. Halklarımızla beraber devlet aklı ve iktidara bir kez daha çağrı yapıyoruz. Onurlu barış istiyoruz. Kürt halkı anadilinde eğitim hakkını istiyor. Kürt halkı müzakere ve diyalog sürecinin demokratik zeminde gelişmesini istiyor. Sizler devlet aklı ve iktidar olarak buna hazır mısınız? Bunun cevabını başta Batman halkı olmak üzere Kürdistan halkları, Türkiye halkları bekliyor. Bizler her fırsatta mesajımızı verdik, bizler müzakereye de mücadeleye de hazırız.
Birbirimizi yalnız bırakırsak, Türkiye’deki halklar olarak demokrasi güçler olarak yan yana durmazsak, her şeye kayyım atarlar ve bizim yaşayacağımız bir ülke, bir toprak bırakmazlar geriye. Gelin dayanışmayı büyütelim, gelin haksızlıklara karşı çıkalım. Gelin Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesine hep birlikte öncülük edelim. Gelin Türkiye halkları için demokratik cumhuriyet için barış diyelim hep beraber.
EN FAZLA ZULÜM KADINLARA UYGULANIYOR
Bu iktidar en fazla zulmü kadınlara uyguluyor. Kadınların siyasette var olmasına kamusal alana çıkmasına tahammülleri yok. Bizler bunun deneyimlerini Hizbulkontranın bu konudaki etkilerini bizzat Êlih’te bu seçim sürecinde deneyimledik. Buna rağmen Êlih halkı büyük bir onurla partisini sahiplendi ve partimizin adayını seçti. Burada kayyım ataması başta olmak üzere bu anti-demokratik uygulamalar biz kadınların her yerde temsil edilmesine karşı bir duruştur. Bizlerin mor çizgisi olan eşbaşkanlık ve eşit temsiliyet çizgisini bunlar kabul etmediler. Bunlar kadınların siyasette aktif rol oynamasını kabul etmiyorlar. 'Elinin hamuruyla siyasette ne işin var, hadi evine git' diyorlar. Oysa biz kadınlar, ‘Jin, jiyan, azadî’ diyenleriz."