İzmir’in Güzelbahçe ilçesi Siteler Mahallesi’nde çalışan 3 Suriyeli işçinin 16 Kasım’da ırkçı saldırı sonucu yakılarak katledildiği ortaya çıktı. 20 Aralık’ta sanal medya hesapları üzerinden paylaşılmaya başlanan olayı 21 Aralık’ta İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi doğruladı. İnşaat malzemelerinin üretim ve satışının yapıldığı bir firmada çalışan 23 yaşındaki Mamoun al-Nabhan, 21 yaşındaki Ahmed Al-Ali ve 17 yaşındaki Muhammed el-Bish isimli Suriyeli mülteciler, gece işyerinde uyurken üzerlerine benzin dökülerek yakıldı. 

 

 

KATLİAM PLANLI

 

Olayın ardından bölgeye gelen itfaiye ekipleri yangının soba devrilmesi ya da elektrik kontağından çıktığına dair rapor tuttu. Fakat şirket sahibinin şüpheleri üzerine olay yeri incelemesi yapılması sonrasında olayın kundaklama olduğu anlaşıldı. Bunun üzerine başlatılan incelemede bir şey bulunamazken, olayı gerçekleştiren saldırgan 10 gün sonra 2 kişiyi yaralamaktan gözaltına alındı. Yaralama olayından gözaltına alınan şahıs, ifadesinde 10 gün önce de 3 Suriyeliyi öldürdüğünü itiraf etmesi üzerine olay ortaya çıktı. 

 

'JİTEM'DE ÇALIŞTIM'

 

Emniyet ifadelerine ulaşılan katil, olayı milliyetçi duygularla işlediğini itiraf etti. 1981 doğumlu saldırganın ifadesinde, 2000'lerde askerlik yaptığı dönemlerde bir komutan tarafından JİTEM’e davet edildiğini, bir süre JİTEM’in gizli operasyonlarında yer aldığını belirtti. Saldırgan, katıldığı operasyonları, “devlet sırrı” olduğu iddiasıyla açıklamayacağını kaydetti. Şahıs bunun üzerine “tasarlayarak öldürme” suçundan tutuklandı. 

 

Olayda hayatını kaydeden işçilerin aileleri, son zamanlarda ırkçılığın yükselişe geçtiğini belirterek, adalet çağrısında bulundu. 

 

‘DIŞLANIYORUZ’

 

Yaşamını yitiren Muhammed el-Bish'in (17) abisi Ahmed El-Bish, olayın ırkçı duygularla işlenmesinin ürkütücü olduğunu söyledi. Toplumun içinde bu tarz ferdi olayların yaşandığına dikkati çeken El-Bish, “Toplumun içinde ırkçı, ayrımcı kişiler var. Biz mülteciler olarak kimseyi dışlamıyoruz. Herhangi bir Türkiye vatandaşına karşı nefret, kin gibi duygularımız yok. Maalesef toplum içerisinde bize karşı olan nefret söylemleri bizi çok üzüyor. Aslında iki ayrı toplum olsak da ortak yönlerimiz var” dedi. 

 

‘AĞIR CEZA ALMASINI İSTİYORUM’

 

İş ortamında sürekli ayrımcı davranışlarla karşılaştıklarını vurgulayan El-Bish, “Suriyeli işçiler olarak Suriye’de yaşayan ailelerimiz için burada ne kadar maaş verirlerse ona razı oluyoruz. Bizim düşük maaş almamız bizim suçumuz değil. Bizi çalıştıranlar, bize düşük maaş veriyor. Bizim hayat şartlarımız kötü olduğu için biz bu maaşları kabul ediyoruz. Ama Türkiyeli işçilerin bakışına göre biz sanki onların işlerini elinden alıyormuşuz gibi görünüyor. Gerçek durumu ortaya koymamız gerekiyor. Bizim düşük maaşa çalışmamız kendi isteğimizle değil” diye belirtti.

 

İnsan hakları kuruluşları ve siyasilere seslenen El-Bish, adaletin yerine gelerek katilin en ağır cezayı almasını istediklerini dile getirdi. 

 

'IRKÇILIK YÜKSELİYOR'

 

Yaşamını yitiren Ahmed Al-Ali'nin (21) abisi Hüseyin Al-Ali ise, ayrımcılık, kin ve nefret duygularının toplum içerisine yerleştiğini kaydetti. Al-Ali, “Bu insanlar son dönemde aşırı bir ırkçılığa yöneldiler. Bir mülteci olarak niye bizi dışladıklarını, sevmediklerini bilmiyoruz. Biz evden işe, işten eve gidip geliyoruz. Başta bir uğraşımız yok. Sabah 7’den akşam 7’ye kadar 12 saat işyerinde kalıyoruz. Bizim yaşadığımız bu hayat değil. Ailelerimiz Suriye’de. Onların yaşam şartları çok zor olduğu için burada her şeye razı oluyoruz” İfadelerini kullandı. 

 

İşyerinde bazı Türkiyeli işçilerle birlikte ırkçılığa karşı mücadele ettiklerini kaydeden Al-Ali, fakat sürecin hızla ırkçılığa kaymasından kaynaklı işlerinin zor olduğunu vurguladı. Başlarına gelen olayın korkunç olduğunu sözlerine ekleyen Al-Ali, kardeşi için adalet istedi.

 

ADALET TALEBİ

 

Mamoun al-Nabhan’ın abisi Ahmed al-Nabhan da, şunları söyledi: “Yapılan vahşilik, vicdansızlıktır. Sadece mültecilerle yerliler arasında bir tartışma gibi görünüyor. Ama bu kadar vahşilik olmaz. Adaletin uygulanmasını istiyoruz.”

 

MA / Tolga Güney - Hakan Yalçın