RIHA - Kadına dönük artan şiddet ve baskıların PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecritten bağımsız olmadığını söyleyen HDP Milletvekili Ayşe Sürücü, İmralı’daki tecridin son bulmasını istedi.
İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Cezaevi'nde kalan PKK Lideri Abdullah Öcalan'dan 19 aydır haber alınamıyor. Aile ve avukat görüşü için yapılan tüm başvurular ise yanıtsız kalıyor. Yaşanan tecrit derinleştikçe, Türkiye savaş ve güvenlikçi politikalarını yaygınlaştırıyor. Bu da başta kadınlar olmak üzere tüm toplumda baskıya neden oluyor.
Tecridin kadınlar başta olmak üzere tüm topluma olumsuz etkisi olduğunu söyleyen Halkların Demokratik Partisi (HDP) Riha Milletvekili Ayşe Sürücü, başta kadınlar olmak üzere herkesin tecride ses çıkarması gerektiğine işaret etti.
'HAKLAR UYGULANMIYOR'
Sürücü, İmralı Adası'nda 1999 yılında başlayan tecridin 5 Nisan 2015'ten bu yana derinleştirilerek sürdürüldüğünü kaydetti. Türkiye'de tüm tutuklular için uygulanan hakların, Abdullah Öcalan için uygulanmadığını ifade eden Sürücü, "Bu haklar Sayın Öcalan için sağlanmıyor. Ne avukatlar ne de aile görüşebiliyor. Ne telefon hakkına izin veriyorlar. İmralı Adası'nda çok büyük bir tecrit uygulanıyor" dedi.
'BASKILAR TECRİTTEN BAĞIMSIZ DEĞİL'
Tecridin tüm topluma yayıldığını söyleyen Sürücü, 2015 yılından bugüne Türkiye'de ekonomik, siyasal, sosyal çöküntü yaşandığını, cezaevlerinin mezarlıklara dönüştüğünü ifade etti. Sürücü, "Her gün cezaevlerinde tabutlar çıkıyor. Hasta tutuklular yaşamını yitiriyor. Cezaevlerinin durumu ortada" dedi. Tecritle beraber kadınlara yönelik şiddette de artış olduğunu söyleyen Sürücü, "Ülkede var olan savaş hali, ekonomik kriz, bu tekçi anlayış kadınları boğuyor. Birçok kadın erkekler tarafından katlediliyor. Geçen Kasım ayından bu yana 335 kadın erkekler tarafından katledildi. 220 kadın şüpheli öldü. Her gün bir kadın katlediliyor. Kadını savunan sözleşmeler iptal edildi. Kadına dönük şiddet arttı. Bunlar İmralı'daki tecritten bağımsız değil" ifadelerinde bulundu.
'YARGI KADINI DEĞİL KATİLİ SAVUNUYOR'
Sistemin kadınların ölümünün önünü açtığına dikkat çeken Sürücü, şöyle konuştu: “Kadınların ölümlerini normalleştirmek istiyorlar. Bir erkek elindeki samuray bıçağı ile sokakta yürüyen bir kadını rahatlıkla öldürebiliyor. Mahkemeye giden kadın katilleri kravat ve takım elbise giyerek 'iyi hal' indirimi alabiliyorlar. Yargı kadını değil, katili savunuyor."
'KADINA DÖNÜK ŞİDDET ARTIYOR'
Tecridin derinleşmesiyle kadına dönük ekonomik şiddet ile farklı şiddet çeşitlerinin arttığına dikkat çeken Sürücü, bu artışın da tecritle paralel olduğunu ifade etti. Sürücü, "Bu toplum gerçekliğidir. Bu durumdan çıkmak için öncelikle savaş son bulmalıdır. Kadına dönük şiddetten bahsettiğimizde tecritten de bahsetmeliyiz. İmralı tecridiyle nasıl toplum tecrit altına alınmışsa, kadınlarda aynı şekilde alınmıştır. En büyük baskı ise kadınlaradır. Kadınların bu baskıdan çıkması, insan hakları ile yaşaması için her şeyden önce Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit son bulmalıdır. Sayın Abdullah Öcalan özgür şartlarda olmalıdır. O nedenle bugün diyoruz 'Dem dema azadiya Brez Öcalanê /Gün Öcalan'a özgürlük günüdür" diye konuştu.
'ÇÖZÜM İMRALI'DADIR'
İran'daki isyanda öne çıkan "Jin, jiyan, azadî" sloganının dünyaya yayıldığını ifade eden Sürücü, "Jin jiyan azadi" sloganının kaynağını Abdullah Öcalan felsefesinden aldığını söyledi. Sürücü, "Sayın Öcalan, 'Kadın özgürleşmeden toplum özgürleşmez' diyor. Bu nedenle 25 Kasım haftasında bir kez daha diyoruz ki; İmralı'da Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit son bulmalıdır. Onun için özgür şartlar yaratılmalıdır. Kürt sorunu da ancak onunla çözülür. Kobanê, Şengal, Kandil'in bombalanmasıyla bu sorun çözülmez. Rojava ve Başur'a dönük saldırılarla çözüm olmaz. Çözüm ancak diyalog, müzakere ve görüşmelerle olur. Bunun muhatabı da Sayın Abdullah Öcalan'dır" dedi.
MA / Müjdat Can