ANKARA - Karma Komisyon’un milletvekilliğinin düşürülmesi kararına şerh düşen HDP, Semra Güzel’in hedef gösterilerek linç edildiğini ve bu durumun Meclis eliyle sürdürüldüğüne dikkat çekti.
Halkların Demokratik Partisi (HDP), Meclis Adalet ve Anayasa Komisyonu’ndan oluşan Karma Komisyonu’nda Milletvekili Semra Güzel’in vekilliğinin düşürülmesi yönünde verilen karara şerh düştü. Şerhte, hazırlık komisyon üyesi HDP İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm’ün Kovid-19 olması nedeniyle toplantıya katılamayacağını ve toplantının başka bir güne bırakılması yönünde talebini iletmiş olmasına rağmen, “çoğunluk var” denilerek zorunlu mazeretin kabul edilmediği ve toplantının yapıldığı kaydedildi. Milyonların iradesini temsil eden bir milletvekilinin vekilliğinin düşürülmesi konusunda gerçek bir tartışma yürütme niyetinin olmadığı, alınan bu kararla ortaya koyulduğu belirtildi.
HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş ve milletvekilleri Abdullah Koç, Züleyha Gülüm, Mehmet Rüştü Tiryaki, Erdal Aydemir, Hüseyin Kaçmaz, Mahmut Toğrul’un imzasının yer aldığı 16 sayfalık şerhte, Semra Güzel’e dönük linç girişimleri, Anayasaya dönük usulsüz kararlar, DEP’ten HDP’ye dönük kapatmaların arka perdesi, Kürt sorunun çözümsüzlüğü ve çözüm sürecine dikkat çekildi.
KARAR USULSÜZ
Hazırlık komisyonunda “çoğunluk” denilen üyelerin tamamının aynı görüşte olduğu ifade edilen şerhte, tek muhalif ve farklı görüşe sahip üyenin yokluğunda toplantının yapılmış olmasının dahi tek başına komisyonun usulen toplandığını ve kararın çoktan verildiğinin göstergesi olduğu belirtilerek, “Kaldı ki, Semra Güzel tutuklu olması nedeniyle savunma hakkını tam olarak kullanamamış ve partimizin milletvekili olan Semra Güzel’e ilişkin bizim açıklamalarımız ve görüşlerimiz de dinlenmemiştir. Bu nedenle süreç şekli anlamda yerine getirilmiş gibi yapılsa da esasen komisyon görevini yerine getirmemiş, gerçek anlamda bir tartışma yürütmemiştir. Bu nedenle hazırlık komisyon kararının usulsüz olduğunu ve karma komisyonun da bu usulsüz karara rağmen toplandığı belirtmek isteriz” denildi.
USULSÜZLÜKLER ÖRTÜLDÜ
17 Kasım’da Anayasa ve Adalet Komisyonu’ndan kurulu Karma Komisyon toplantısında iç tüzükte hiçbir dayanak olmadan, basının komisyon toplantısından çıkartılarak, halkın haber alma hakkının engellendiğine işaret edilen şerhte, “Komisyon başkanının ‘teamül’ diyerek keyfi suretle basının haber yapma ve yayma hakkını kısıtlaması dosyaya ilişkin usulsüzlüklerin örtülmeye çalışıldığının bir izahıdır. Komisyonun toplanma konusunun ‘devamsızlık’ olduğu iddia edilse de herkesin de bildiği gibi iktidar tarafından sırf Semra Güzel’in vekilliğinin düşürülmesine yönelik gerçekleşen özel bir uygulama gerçekleşmektedir” diye belirtildi.
SALDIRILAR MECLİS’TE SÜRDÜRÜLDÜ
Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’e dönük örgütlü linç sürecinin başlatıldığına vurgu yapılan şerhte, “Kaldırılan dokunulmazlığın ardından Semra Güzel hakkında yargılama yolu açılmasına rağmen milletvekilliğinin bir an evvel düşürülmesi için genel kurul devamsızlığı araçsallaştırılmış, Semra Güzel’e dönük siyasi saiklerle yapılan saldırılar bizzat Meclis eliyle devam etmiştir. Meclis kürsüsünü en çok kullanan milletvekillerinden biri olan Semra Güzel vekilimizin vekilliği, Meclis çalışmalarına katılmaması gerekçe gösterilerek düşürülmeye çalışılmaktadır. Dayanak olarak İç Tüzük Madde 138/1 gösterilmektedir. Maddeye göre; bir milletvekilinin Meclis çalışmalarına özürsüz veya izinsiz olarak bir ay içinde toplam beş birleşim günü katılmaması halinde, devamsızlık Başkanlık Divanı’nca tespit edilerek Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyona gönderilmektedir” ifadeleri kullanıldı.
SEMRA GÜZEL İÇİN YOKLAMA
Meclis Genel Kurulu’nda 1 Ekim 2018 tarihinden 18 Ekim 2022 tarihine kadar, dört yıllık süre içerisinde 448 birleşim, bin 985 oturum gerçekleştirildiği hatırlatılan vurgu yapılan muhalefet şerhinin devamında şunlar kaydedildi: “Yapılan 448 birleşimde ve 1985 oturumda yalnızca 11 yoklama yapılmıştır. Meclis Başkanlığınca yapılan 11 yoklamanın 6’sı sırf Semra Güzel’in vekilliğinin düşürülmesi amacıyla yapılmıştır. Meclis Başkanı’nın İçtüzüğün 57. Maddesine göre tereddüde düşmesine imkan vermeyecek kadar çoğunluğun bulunduğu birleşimlerde Semra Güzel’in vekilliğinin düşürülmesi için açıkça kanuna karşı hile yapılmış ve İç Tüzük açıkça kötüye kullanılmıştır. Ancak Semra Güzel’in devamsızlığının tespit edildiği 31 Mayıs 2022, 1 Haziran 2022, 2 Haziran 2022, 7 Haziran 2022, 8 Haziran 2022 ve 9 Haziran 2022 tarihlerinde gerçekleşen Genel Kurul birleşimlerinde açıkça 500’ün üzerinde milletvekili olduğu görülüyorken İç Tüzük 57. Madde’nin koşulları oluşmamasına rağmen bu madde dayanak gösterilerek yoklama alınmıştır. Meclis Başkanlığı yasanın verdiği yetkiyi kötüye kullanarak hem İç Tüzüğü hem de Anayasayı açıkça ihlal etmiştir.
ANAYASA’YA AYKIRI
Literatürde; meşru müdafaa olmaksızın bir hakkın sırf başkasına zarar vermek amacıyla kullanılması hakkın kötüye kullanılmasıdır, denilmektedir. Meclis Başkanı birçok seçeneği olmasına rağmen tam da Semra Güzel’in zararına yol açacak biçimde yoklama yapmış ve yetkisini açıkça bir milletvekilinin ve temsil ettiği milyonlarca kişinin zarar görebileceği şekilde kullanmıştır. Öte yandan İç Tüzüğün 138. Maddesi devamsızlık yapan tüm vekiller için geçerlidir ve tüm vekillere eşit uygulanır. Ancak, devamsızlık üzerinden vekilliğin düşürülmesinde açık bir ayrımcılık yapılmıştır. Ayrımcılık bir kişinin cinsiyeti, ırkı, ten rengi, dini ya da inancı, siyasi görüşü, cinsel yönelimi, yaşı, engelli olması ya da milli, sosyal ya da etnik kökenin sebebiyle ile başkalarından daha kötü muamele görmesini beraberinde getiren haksız bir farklı bir muamele olarak tanımlanmaktadır. Buradaki uygulama ile bir milletvekili diğer milletvekilleri ile benzer davranışları sergilemesine rağmen sırf HDP milletvekili olması sebebiyle farklı bir muameleye tabi tutulmaktadır. Devamsızlık konusunda bazı milletvekillerinin komisyona gönderilmesi, bazılarının bundan muaf tutulması Anayasanın eşitlik prensibine de aykırı bir durum teşkil etmektedir.
LİNÇE MARUZ BIRAKILDI
İç Tüzük madde 138’e göre; bir milletvekilinin Meclis çalışmalarına özürsüz veya izinsiz olarak bir ay içinde toplam beş birleşim günü katılmaması halinde, devamsızlık Başkanlık Divanınca tespit edilerek Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyona gönderilmektedir. Buradaki ‘özür’ mazeretinin, aylarca gerek sosyal medyada gerekse iktidar ve çevresi tarafından linç edilen, hedef gösterilen, can güvenliği tehdit edilen Semra Güzel vekilimiz için geçerli olmadığı merak konusudur. Fotoğrafları binlerce kez afişe edilerek tehditlere, küfürlere, hakaretlere maruz bırakılan ve sokağa çıktığı anda can güvenliği tehlikesi veya tutuklanma riski bulunan bir milletvekilinin Meclis çalışmalarına katılmaması bahane edilerek vekilliğinin düşürülmeye çalışılması akıl ve mantıkla izah edilebilir değildir. Türkiye’nin yakın siyasi tarihi linç kampanyaları ve hedef göstermelerin ardından katledilenlerin ve faili meçhul cinayetlerin öyküsüyle kapkaranlıktır. Tahir Elçi ve Hrant Dink bunun en acı örneklerindendir. İktidar hem kendi marifetiyle Semra Güzel vekilin can güvenliği tehdit altına sokmuş hem de Semra Güzel’in kendini koruyabilmek için sokağa çıkamayarak Meclise gelememesini bahane edip vekilliğini düşürmek istemektedir. Bu durum neresinden ele alınırsa alınsın bir hukuk skandalıdır.
AKP MİLLETVEKİLİNİN İTİRAFI
Karma Komisyon toplantısında söz alan AKP’li Komisyon üyesi Ramazan Can; ‘Bu süreç belirleme yetkisi demin de söyledim, açık ve net söylüyorum bu siyasi iradenin kararıdır, siyasi irade bunu yapmıştır’ diyerek eşitsiz ve hukuksuz kararın Semra Güzel vekil özelinde uygulandığını komisyon tutanaklarında da görüleceği üzere açıkça itiraf etmiştir. Yine; CHP’li, İyi Partili, MHP’li ve AKP’li üyelerden kimi devamsızlığa dair ayrımcı uygulama ve usulsüzlükleri beyan ederek kimi kısmen onaylayarak kabul etmiş olmalarına rağmen hukuka aykırı bir oylama ile vekilliğin düşürülmesi yönünde oylama yapmışlardır. Bu durum Türkiye’deki hukuksuzluğun ve ‘hukuka aykırı ama olsun’ anlayışının ne denli yaygınlaştığının apaçık örneklerinden biri olmuştur.
YASAMA MUAFİYETİNDEN MUAF MI?
Yasama muafiyetleri esas olarak bir ayrıcalık değildir. Halkın iradesinin Meclise tam ve özgür olarak yansımasını sağlamak, parlamenterlik görevinin her türlü baskı ve kaygıdan uzak, güvenceli bir biçimde yapılmasına olanak tanımak için getirilmiş güvencelerdir. Yasama dokunulmazlığı; parlamenterlerin, parlamento çatısı altında açıkladıkları düşünceler, söyledikleri sözler ve kullandıkları oylardan sorumlu olmamaları sonucunu doğuran yasama sorumsuzluğundan farklı olarak, keyfi kovuşturma ve cezaları önleme amacına yöneliktir. Parlamentoda çoğunluğa sahip olan iktidar grupları her zaman, siyasi nüfuzlarını kullanarak veya siyasi tuzaklar kurarak özellikle muhalefete mensup milletvekillerinin yasama faaliyetine katılmasını engellemeye, bu milletvekillerini kontrol altında tutmaya ve giderek bunları siyasi alanın dışına itmeye çalışabilirler. Anayasalar ve onları tamamlayan yasalar, parlamenterleri dokunulmazlık zırhıyla donatarak bu ihtimali ortadan kaldırır.”
KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜ
DEP’ten HDP’ye kadar seçilmişlere yönelik saldırıları ve demokratik siyaseti tasfiye uygulamalarının da özetlendiği şerhte, “Türkiye’nin en temel sorunu olan Kürt sorunu, Cumhuriyetin temellerine kadar inen yüzyıllık bir sorundur. Kürt sorunu doğru tanımlanmadığı müddetçe çözümün mümkün olmadığı tarihsel deneyimler ile sabittir. Kürt sorununun tanımı ise sorunun nasıl ortaya çıktığı ile ilişkilidir. Kürt sorunu, Kürtlerin inkârı, toplumsal gerçekliklerinin derinden bölünerek kendileri olmaktan çıkarılmaları, siyasi iradelerine ket vurulmasıdır. Kürt sorunu, devletlerin inkârcı yöntemlerle boyun eğmeye zorlanmaları, kendi öz kimliklerine dayalı bir varlık haline gelmelerine fırsat ve yasal statü tanınmamasıdır. Kürt sorunu, çağdaş eğitim araçları ve uygulamalarından mahrum bırakılmaları, tüm bu alanların bütünleşik uygulamalarıyla öz varlıkları ve kimliklerinin yok sayılmasıdır. İşte tüm bunlar, Kürt sorununun temelini oluşturmaktadır. Diğer bir deyişle Kürt sorunu Kürtlerin kimliklerinin ve kolektif haklarının yok sayılması sorunudur. Kürt sorunu bu bağlamda aynı zamanda bir demokrasi sorunudur. Soruna demokratik olmayan tüm yaklaşımlar sorunu büyütmekten başka bir işe yaramayacaktır. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Kürt sorununa yönelik güvenlikçi yaklaşım günümüzde de maalesef devam etmekte ve bu şekilde ülkenin bir yüzyılı daha ipotek altına alınmaktadır” ifadelerine yer verildi.
DEMOKRATİK CUMHURİYET VURGUSU
Kürt sorunun tarihçesine ve çözüm sürecine de değinilen şerhte, bugün gelinen noktada ise, Türkiye’nin bütün kurumlarıyla bir enkaz haline dönüştüğüne işaret edilerek, “Açlık ve yoksulluğun hüküm sürdüğü bir ekonomik yaşama mahkum edilen Türkiye halkları iktidar tarafından savaş politikaları bahane edilerek susturulmaya çalışılmaktadır. AKP-MHP ittifakı ile yolsuzluk, rant, torpil politikaları savaş çığırtkanlığı tarafından bastırılmaktadır. Barışı, müzakereyi, demokratik yol ve yöntemleri tercih dışı bırakan iktidar anlayışları ile Türkiye geçmişten miras aldığı çözümsüzlük sonucu ortaya çıkan kayıpları geleceğe de bu anlayışla taşımaktadır. İkinci yüzyılda Türkiye, demokratik cumhuriyetin kurulacağı ve barış içinde yaşatılacağı bir Türkiye olacak ise en büyük anahtar Kürt Sorununun demokratik yollarla çözümünün ivedilikle gerçekleştirilmesi olacaktır” diye belirtildi.