AMED – PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin lağvedilmesi gerektiğini belirten İHD Amed Şubesi Başkanı Abdullah Zeytun, Türkiye'nin AHİM kararlarını yerine getirmediğini ve kişiye özel hukuk uyguladıklarını söyledi.
PKK lideri Abdullah Öcalan 24 yıldır İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Cezaevinde ağır tecrit koşullarında tutuluyor. Bütün girişimlere rağmen Öcalan'a çeşitli disiplin gerekçeleri öne sürülerek aile ve avukat görüşü yasağı uygulanıyor. Kürt halkı tecrit politikasını dünyanın dört biryanında eylem ve etkinliklerle protesto ediyor. Siyasi partiler, hukuk ve insan hakları kurumları birçok defa Öcalan’a uygulanan tecridin hukuksuz olduğuna dikkati çekerek kaldırılması gerektiğini vurguladı.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi Başkanı Avukat Abdullah Zeytun, PKK Lideri Öcalan'a yönelik tecrit politikasına son vermesi çağrısı yaptı.
‘ÇÖZÜMÜNE YANIT VERMEMİŞ’
Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış tecridin insan hakkı ihlali olduğunu hatırlatan Zeytun, İmralı’nın Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi tarafından 2017 yılından itibaren siyasi denetim sürecinde olduğunu hatırlattı. Türkiye'nin uluslararası insan hakları standartlarının ve evrensel hukukun dışında bir politika izlediğine dikkati çeken Zeytun, “AHİM nezdinde kararlarının icra edilmemesi hususunda elbette ki 2014 yılında AHİM’in Sayın Öcalan’la ilgili vermiş olduğu ihlal kararı bulunmakta. Umut bağlamında vermiş olduğu ihlal kararı 8 yıldır uygulanmamakta. Hak ve hukuk örgütlerinin Avrupa Konsey Bakanlar Komitesine 9/2 kural başvurusu da oldu. Türkiye bu konuda henüz bu hukuksuzluğun nedenine çözüm bulan bir yanıt vermiş değil. Hakeza vermiş olduğu yanıtta tümüyle hukuki kılıflar bularak bu sorunu görmez bir cevap vermiş bulunmakta. Hukukun üstünlüğü ve evrensel hukuk normları bazında, insan hakları bazında değerlendirecek olursak Türkiye AHİM kararlarını ve sözleşmelerin gereklerini yerine getirmeyen ve anayasada mevcut temel hak ve özgürlükleri kişiye göre değerlendiren bir hukuk normu yaratmakta ve bunu uygulamaktadır” diye belirtti.
‘HUKUK STANDARTLARI DIŞINDA’
Sayın Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin, cezaevlerinden ve bütün topluma yayıldığının altını çizen Zeytun, hukuk ve adaletle bağlantılı meselelerde, Türkiye'nin hukuk standartlarının dışında mevcut sosyal ve siyasal politikaların güttüğünü ifade etti. Adalet ile ilgili en önemli konulardan biri olan Kürt meselesi, siyasal talepler ve hak ve özgürlükler meselesi olduğunu anımsatan Zeytun, şöyle devam etti: “Bu konunun barış ve diyalogla çözümü konusunda bütün hak savunucuları ve adalet savunucularının bir mücadelesi ve beklentisi bulunmakta. Kürt meselesinin temel muhataplarından biri de Sayın Öcalan’dır. Temel hak ve özgürlükler Kürt meselesi bağlamındaki siyasal sorunların bu mesele ile bağlantılı diğer sorunların çözümü konusunda elbette ki İmralı tecridinin olumsuz bir yansıması söz konusu. Bugün konuştuğumuz ve derin bir insan hakları, hukuk ve adalet krizinin ve bu bağlamda bir ekonomik krizinin olduğu bir ortamda kısmen de olsa, farklı sivil ve demokratik kanallar aracılığıyla ve müzakere aracılığıyla bertaraf edebilecek kanallardan biride, güvenlik meselesinin, şiddet meselesinin dışında Kürt meselesini barışçıl bir zeminde konuşabilmek. Demokratik müzakere kanallarının yolu açılarak bütün hak ve özgürlüklere ilişkin taleplerin kabul edilmesiyle ilgili bir alanın bu müzakere dilini oluşturmaktan geçtiğini hatırlatmakta fayda var.”
‘MUHALEFET İKTİDAR HİZASINDA’
Kürt meselesi gündeme geldiğinde kendisini muhalefet miş gibi atfeden partilerin de mevcut iktidarın çizgisinde hareket ettiğini sözlerine ekleyen Zeytun, şunları söyledi: “Kürt meselesinin çözümüne yönelik iktidarın herhangi bir adımının olmadığı aşikârken toplumsal muhalefetin, demokratik kamuoyunun ve sosyal adaletten bahseden muhalefetin bu yönde bir adım atması umulurken ne yazık ki aynı şiddet ve çatışma dilini benimsiyor. İktidarın devlet kodları ve çizgisinde hizalanan bir muhalefet gerçekliği söz konusu. Muhalefetin son sınır ötesi operasyonlarla askeri çözüme yönelik teşvik edici dili elbette ki Kürt meselesi çözümüne katkı sunmayacaktır. Muhalefet şiddet dili ve yöntemleriyle bu sorunun çözülemeyeceğinin bilincinde olmalı. İktidar ve onun çizgisinde hareket edenlere karşı demokratik muhalefetin, Kürtlerin hak ve özgürlük taleplerine ilişkin demokratik kamuoyunun mücadelesi ve beklentisi var.”
‘KONU KÜRT OLUNCA’
Muhalif partilerin PKK lideri Abdullah Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış tecride karşı sessiz kalmalarının ve buna sessiz kalan muhaliflerin hiçbir insan hakları ihlaline karşı çözüm olmayacaklarını belirten Zeytun, iktidarın ve ana akım muhalefetin anayasayı önemser bir dil kullanmalarına rağmen çoğu hak ihlaline sessiz kaldıklarını söyledi. Konu Kürtler olunca muhalefet ve iktidarın bir devlet koalisyonunda buluştuklarını vurgulayan Zeytun, devamla şunları ifade etti: “Devletin bütün politikalarına onay veren bir muhalefetin ve iktidarın da benzer saliklerle politika yürüttüğünün de bir göstergesi. Her meseleye ilişkin hukuku adlandırdıklarını ama aslında hukuk eliyle hukuksuzluk yarattıklarını da görüyoruz. Nitekim AHİM, sözleşmesinin gereklerini yerine getirilmemesi, mahkemenin kararlarının icra edilmemesiyle ilgili muhalefetin ciddi anlamda bir muhalif olduklarını söyleyemeyiz. Söz konusu Sayın Öcalan ve Kürtler olunca muhalefet çok rahat bir şekilde bu kadim gördükleri anayasa ve yasaları görmezlikten geldiklerini görüyoruz. Kürtler başta olmak üzere hakları ihlal edilen, hak ve özgürlük talepleri henüz yerine getirilmeyen grupların bir hukuk eliyle görmezden geldiği ve siyasi iktidar gibi muhalefetinde sessiz kaldığını görmekteyiz.”
‘TECRİT LAĞVEDİLMELİ’
Tecrit politikalarının ve Kürt meselesinin lağvedilmesinin gerektiğini yineleyen Zeytun, sözlerini şöyle tamamladı: “Sadece bir avukat görüşünün veyahut ceza mevzuatından tanınan haklarının korunması meselesi değil. Bütün bunlarla birlikte siyasal sorunlara çözüm olanaklarının geliştirilmesi ve bu konuda Sayın Abdullah Öcalan’ın yapıcı rolünün de demokratik tartışmalara katılmasıyla sağlanabileceğini dolayısıyla da bütün bu Kürt halkı ve özgürlükler meselesinde demokratik, barışçıl ve müzakere kanallarını açan bir politikaya eğrilmesi gerekiyor. Hak savunucularının da hukuk ve hak temelli bir bakış açısıyla bu meseleye yaklaşması gerekiyor. Konu Sayın Öcalan, olduğunda sessizleşen bir mücadelenin ve hukuk savunuculuğunun çok adaletli bir yaklaşım olmayacağını ifade etmek gerekiyor. Biz hak savunucuları İmralı’da ki tüm tutsakların bütün yasal haklarının tanınması ve korunmasıyla birlikte 2013 ve sonrasında ki olanaklarla birlikte değerlendirdiğimiz de bir demokratik müzakere alanının geliştirilmesi ile birlikte tartışmaya açmak gerekiyor.”