RIHA - HTŞ'nin Efrîn'e taşınmasına karşılık Rusya'nın Kobanê’ye saldırı izni verdiğini belirten gazeteci Zeynep Boran, olası kara saldırısında Türkiye’nin istediği sonucu alamayacağına işaret etti.
Türkiye, Taksim'de bulunan İstiklal Caddesi'nde yaşanan ve Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) gibi paramiliter güçlerin yaptığına dair güçlü emarelerin olduğu patlama sonrası Kuzey ve Doğu Suriye kentlerini havadan hedef aldı. AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, sonrasında yaptığı açıklamalarda, bölgeye ayrıca karadan da saldırı başlatılacağını söyledi. ABD ve Rusya gibi uluslararası güçlerden "endişeliyiz" açıklamaları yapılırken, Özerk Yönetim saldırılara karşı "direniş" mesajı verdi. Bölgedeki gelişmeleri yakından takip eden gazeteci Zeynep Boran, bombalı saldır ve sonrasında yaşanan gelişmelere dair sorularımızı yanıtladı.
Faillerin ifadeleri ve sonrada açığa çıkan bağlantılar Taksim saldırısının ÖSO gibi paramiliter güçler tarafından yapıldığına işaret ediyor. ÖSO'nun Türkiye ile ilişkileri nedir?
AKP-MHP, ömrünü biraz daha uzatmak için, daha önce birçok kez tanık olduğumuz gibi Taksim patlamasında da halkı içi boş Osmanlı hayallerine kurban etmekten geri durmadı. Kuşkusuz bu saldırı konseptinin temelini, 26 Mayıs’ta yapılan MGK toplantısı, hatta Tahran Zirvesine dayandırmak mümkün. Tahran Zirvesiyle beraber 'Kirli İttifak' çemberini genişleten Erdoğan, MGK toplantısından sonra Rojava’ya yönelik işgal tehditlerini bir kez daha dillendirmeye başladı. Ardından İHA ve SİHA’larla sınır hattı boyunca sivil halkı hedef almaya başladı. Bu saldırılar Kürdün kanı üzerinden kendini var etmeye çalışan Erdoğan’a yetmedi. Çünkü öldürerek, katlederek, Rojava’da var olan devrimi tasfiye edemeyeceğinin farkında. Tam da burada 2014 yılında "Suriye’ye üç adam gönderir, Türkiye’ye sekiz füze attırırım, savaş bahanesi yaratırım" diyen zihniyet devreye girdi ve yine kendi güdümündeki çeteler eliyle Taksim saldırısını gerçekleştirdi.
Taksim saldırısını gerçekleştirenlerden Ahlam El Beşir, Süleyman Soylu’nun yaptığı açıklamaların aksine abisinin daha önce ÖSO grubu arasında yer aldığını söyledi. DAİŞ’in Türk devleti eliyle yeniden vücut bulduğu ÖSO çetelerinin MİT direktifleriyle hareket ettiğini bilmeyen yok. 2018 Efrin, 2019 Serêkaniyê ve Girê Spî işgaliyle beraber bölgeye yerleştirdiği ÖSO çeteleri, bölge halkına yönelik her türlü talan, hırsızlık, insan kaçırma ve işkence gibi insanlık dışı muameleler uygulamaya devam etmektedir. Uluslararası alanda teşhir olan Türk devleti, artık güdümündeki çeteleri denetime alamaz hale gelmiştir. MİT direktifleriyle geçtiğimiz 2 yılda onlarca kez müdahale edip, toplantılar yapmış olsa da her seferinde sahaya yansıması farklı olmuştur.
Tüm oklar ÖSO'yu işaret ederken, Türkiye ısrarla saldırıyı PYD ve YPG'ye mal etmeye çalışıyor. Yine tüm bunlara rağmen Kuzey ve Doğu Suriye'ye dönük saldırılara izin verildi. Neden?
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, saldırının hemen ardından “Elde ettiğimiz bulgular çerçevesinde PKK/PYD terör örgütü. Talimat Kobani’den… Eylemi yapan Afrin’den geçti” demişti. PKK, PYD ve Demokratik Suriye Güçleri (QSD), bu iddiaları yalanladı. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Dış İlişkiler Departmanı da Ahlam El Beşir’in bölgelerinde kayıtlı olmadığını söyleyerek, "Gerçeklerin ortaya çıkarılarak, Türkiye ve uluslararası kamuoyuna sunulması için tarafsız bir araştırma komisyonunun kurulması" çağrısı yaptı. Yine QSD Komutanı Mazlum Ebdi’nin Al Monitor’e verdiği röportajda, bombayı yerleştiren kadının 3 kardeşinin DAİŞ için savaşırken öldüğünü belirtti.
Geçtiğimiz ay MİT, ÖSO elebaşlarıyla gizli bir toplantı yaptı. Toplantı sonrası HTŞ, Rusya desteğiyle MİT tarafından Efrin’e yerleştirmeye başlandı. Bu durumun ÖSO tarafından kabul edilmesi karşılığında, Türk devletine Kobanê'ye saldırı izni verildi.
Rojava’ya yönelik operasyon tehditleri ve sivil halka yönelik katliama karşı ABD ve Rusya yine üç maymunu oynayıp, sessizce izledi. Efrin, Serêkaniyê ve Girê Spî işgallerinde olduğu gibi sadece "kaygılıyız, endişeliyiz ve takip ediyoruz" şeklinde açıklamalarla yetinen ABD ve Rusya, Türk devletinin Kobanê özelinde Rojava ve Özerk Yönetime yönelik saldırılarına karşı aynı tavrı takındı. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, ABD'nin Suriye'deki durumu istikrarsızlaştıracak her türlü askeri eyleme karşı çıkmaya devam ettiğini söyledi. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Suriye Uzlaşma Özel Temsilcisi Alexander Lavrentiev, Türkiye’nin hava harekatına ilişkin "Türk ortaklarımızı, Suriye'nin sadece kuzey ve kuzeydoğu bölgelerinde değil, tüm topraklarda gerginliğin tırmanmasına izin vermemek için itidalli olmaya çağırıyoruz" dedi. Alışagelmiş açıklamalarla paçayı sıyırmaya çalışan ABD ve Rusya, tarihten günümüze kadar olduğu gibi her daim çıkarlarını esas almıştır. Ukrayna limanlarında biriken tahılların Avrupa ve dünya ülkelerine dağıtılmasında Türkiye'nin oynadığı rol karşılığında Rusya’dan, Rojava’ya saldırı izni istendi.
Astana görüşmelerinden sonra Türk devleti ve Rusya, HTŞ çetelerini İdlib, Efrin ve Cerablus’ta hakim kılma kararı aldı. Aynı şekilde güvenilir kaynaklardan edindiğim bilgilere göre, geçtiğimiz ay Efrin’de MİT, ÖSO elebaşlarıyla gizli bir toplantı yaptı. Toplantı sonrası HTŞ, Rusya desteğiyle MİT tarafından Efrin’e yerleştirmeye başlandı. Bu durumun ÖSO çete grupları tarafından kabul edilmesi karşılığında, Rusya, Türk devletine Kobanê'ye saldırı izni verdi. Ortadoğu’da çıkar eksenli hareket eden ABD de şimdiye kadar Rojava’da ittifak halinde olduğu Kürtleri gözden çıkarabilecek bir tutum içerisinde oldu.
Hava saldırılarına paralel olarak kara saldırılarının da başlatılacağı açıklandı. Bunun olasılığı nedir?
19 Kasım'ı 20 Kasıma bağlayan gece Türk devleti, 58 savaş uçağı ile uzun bir aradan sonra hem Uluslararası Koalisyon hem de Rus kontrolündeki hava sahalarına giren Şehba’dan Doğu Kürdistan sınırındaki Asos’a kadar birçok şehir ve alanı bombaladı. En yoğun saldırılar Kobanê, Minbic ve Şehba hattında gerçekleşti. Saldırılar, tüm sınır hattına ve 30 kilometre derinliği aşacak şekilde yayılmaya devam ediyor. Saldırılar aralıksız devam ederken Erdoğan, kara saldırısı sinyallerini vermeye başladı. Kara saldırısının zeminini, Karkamış’ta vurulduğunu söyledikleri Kocatepe İlkokuluna düşen havanlarla oluşturmak istediler. Vurulduğu ve sivillerin öldüğünü söyledikleri Kocatepe İlkokulu daha önce boşaltılmış, okul askeri bir karargaha dönüştürülmüştür. Okul, sınıra yakın olması nedeniyle ÖSO çeteleri ile MİT’in koordineli çalışmalar yürüttüğü, istihbarat bilgi toplama merkezi haline getirilmişti. Taksim saldırısıyla nasıl ki Rojava’ya yönelik saldırıların startı verildiyse, Karkamış’ta okula atılan havanı da kara harekatı için gerekçe yapma ihtimali uzak değil.
HTŞ grupları, "anlaşmalı" bir şekilde Efrîn'e taşındı. Sonra geri çekilmeler oldu. Buradaki hamlelerle ne amaçlanıyor?
Rojava’ya yönelik işgal tehditleriyle eş zamanlı olarak Efrin, Marê, Ezaz ve El Bab gibi bölgelerde tüm çete grupları harekete geçti. İşgal bölgelerindeki ayaklanmaların fitili, MİT’in Ceys El İslam çetelerinin elindeki zırhlı araç ve ağır silahları HTŞ çetelerine teslim etmelerini ve Efrin merkezindeki noktaları HTŞ çetelerine bırakmalarını istemesiyle ateşlenmişti. MİT’in devreye girmesiyle, sembolik olarak HTŞ’nin girdiği alanlardan çekildiği lanse edildi. Sonrasında HTŞ çeteleri, Ehrar El Şam ve bölgede hakimiyeti güçlü olan Semerkan Tugayı ve Sultan Murat gibi çete gruplarının maskesi altında adım adım Efrîn ve kırsalına yerleşmeye başladı. En son konumladığı bölgeleri ele alacak olursak; Türk devletinin işgali altındaki bölgelerde hareketlilik devam ederken, HTŞ çeteleri, farklı maskelerle birçok alana yerleşmeye devam etmekte. Bölge kaynaklarından edindiğimiz bilgilere göre, Kasım ayının ilk haftasında HTŞ çeteleri, Ehrar El Şam’a ait içinde HTŞ çetelerinin olduğu belirtilen 7 askeri araç El Bab’a bağlı El Wan köyüne geçti. Eş zamanlı olarak HTŞ çeteleri, Sultan Murad çete grubunun maskesi altında Mabeta ilçesi ve köylerine yerleşmeye başladı. Yine Ekim ayının sonu, Kasım’ın başında HTŞ çetelerine bağlı El Zûber Bin tugayından 30 çete, Sultan Murat çete grubuna ait askeri elbiselerle Mabata ve çevresindeki köylerde bulunan noktalara yerleşti.
Haziran 2022’de MİT direktifleriyle yapılan toplantılarda alınan kararlardan sonra harekete geçen El Kaide artığı HTŞ çeteleri, her geçen gün daha da yayılmaya devam etmekte. Türkiye, Özerk Yönetimi çevreleyen selefi gruplardan oluşan kara bir çember oluşturmak istemekte.
HTŞ çetelerinin bölgeye yerleşmesini kabul etmeyen Cephe El Şamiye ve Ceyş El İslam, son minvalde geçtiğimiz hafta 3'üncü Feylaqa bağlı Cebhe El Şamiye, Ceyş El İslam çeteleri, MİT direktifleriyle HTŞ ve 2'inci Feylaq'tan El Hamzat, El Emşat ve Sultan Murad çete gruplarıyla yaplan anlaşmayı bozarak onlarca askeri konvoyla özelde Efrin’e bağlı Kefercenê köyüne ve Şerewa'ya bağlı köylere girdi. Buna karşılık da 2'inci Feylaqa bağlı çeteler, Efrin'de seferberlik ilan etti ve bu köyleri geri almak için saldıracaklarını açıkladı. HTŞ'nin tekrar müdahale etmesi, Türk devletinin güdümündeki çeteler arasında yeni bir çatışmanın fitilini ateşledi.
Haziran 2022’de MİT direktifleriyle yapılan toplantılarda alınan kararlardan sonra harekete geçen El Kaide artığı HTŞ çeteleri, her geçen gün daha da yayılmaya devam etmekte. HTŞ'nin son bir aydaki her yönlü hareketliliği ve konumlandığı bölgeleri ele aldığımızda Türk devleti, Özerk Yönetimi çevreleyen selefi gruplardan oluşan kara bir çember oluşturmak istemektedir. Aynı zamanda hakimiyet kuramadığı çete gruplarını HTŞ çetelerine entegre ederek, bölgedeki hakimiyetini güçlendirmeyi amaçlamaktadır.
Türkiye'nin saldırılarını arttırması halinde nasıl bir direnişle karşı karşıya kalır? Efrîn, Serekaniye ya da Grê Spî gibi bir sonuç ortaya çıkar mı?
Bu sefer Efrin, Serêkaniyê ve Girê Spî gibi sonuçlanmayacak. Aksine savaş tüm sınır hattı boyunca yayılacak. Kuzey ve Doğu Suriye toplumu, Türkiye'nin gerçek yüzünü ve amacını görmüştür.
Kürtler başta olmak üzere Kuzey ve Doğu Suriye toplumu, Türk devletinin gerçek yüzünü ve amaçlarını görmüştür. Daha önce ve şimdi yapılan işgal saldırılarına karşı gösterilen direniş, Türkiye’nin Suriye politikaları üzerindeki tüm maskelerini düşürmüştür. Devrimci Halk Savaşı ekseninde uzun zamandır hazırlıklar yapan halk, Türk devletinin her türlü saldırılarına cevap verecek dirence sahiptir. Aylar öncesinde Türk devletinin başlatmayı hedeflediği saldırı operasyonunun bilincinde olan bir halk gerçekliği söz konusudur. QSD Komutanı Mazlum Ebdi’nin son açıklamasında olduğu gibi, bu sefer Türk devletinin saldırıları Efrin, Serêkaniye ve Girê Spî gibi sonuçlanmayacak. Aksine savaş tüm sınır hattı boyunca yayılacak. Ayrıca Ebdi kendi güçlerine ve halkın gücüne inandığını, bu eksende de saldırılara karşı askeri hazırlıkların tamamlandığını belirtti.
Direnişle özdeşleşen Kobanê'ye dönük saldırılara karşı sessizliği nasıl değerlendiriyorsun?
2014’te DAİŞ barbarlığına karşı verdiği insanlık mücadelesiyle adını tüm dünyaya duyuran Kobanê, bir kez daha DAİŞ’in hamisi Türk devleti tarafından hedef alındı. Buna rağmen Türk devletiyle olan çıkar ilişkilerini ön planda tutan dünya devletleri, Kürtlere yönelik gerçekleştirilen soykırım saldırılarına karşı 3 maymunu oynamaya devam ediyor. Saldırıların en yoğun yaşandığı yerin Kobanê ve özelde Miştenur tepesi olması kuşkusuz tesadüf değil. DAİŞ’in en büyük darbe aldığı bu tepede, Türk devleti DAİŞ’in intikamını aldığını ilan edercesine uçaklarla yoğun bir şekilde bombaladı ve korona hastalarının tedavisi için yeni yapılmış hastaneyi tümden yıktı. Şu saatlerde Kobanê başta olmak üzere Rojava’nın tüm kantonlarına ve köylerine yönelik Türk devletinin saldırıları her geçen saat şiddetlenmekte. Türk devletinin bu saldırılarına karşı harekete geçmeyen herkes Rojava şahsında Kürt halkına ve bölge halklarına yönelik yapılan soykırım saldırılarının ortakları olarak tarihe geçecektir.
MA / Müjdat Can