ANKARA - Özgürlükte ısrar ettiği için ülkesini terk etmek zorunda kalan ya da İran’da kimliğini saklayarak direnmeye devam eden kadınlar, “İran'ı yeniden inşa etmeye ve çocuklarımızın hak ettikleri özgürlüğe sahip olmasını sağlamaya kararlıyız” mesajını verdi.
İran’da, Jîna Emini’nin “ahlak polisi” tarafından katledilmesi ardından başlayan eylemler, ikinci ayını geride bıraktı. Rejim güçleri başta Rojhilat olmak üzere İran’ın her yerinde şiddetin dozunu arttırırken, halklar da direnmeyi sürdürüyor. Farklı kimlik, inanç ve siyasetten milyonlarca örgütlü ve örgütsüz insan “jin, jiyan, azadî” sloganı etrafında bir araya geldi. Her birinin yaşadıkları, bugüne kadar verdikleri çaba, bulundukları örgütler, mücadele alanları farklı olsa da hepsinin temel hedefi var; özgürlük.
Özgürlüğü kısıtlandığı, ölümle tehdit edildiği ve baskıları kabul etmediği için yıllar önce İran’ı terk etmek zorunda kalan kadın aktivistler ile hala İran’da kimliğini saklayarak direnmeye devam eden kadınlar, bugünlerde el ele vererek yeniyi inşa etmekte kararlı. Tıpkı, yıllar önce İran’dan çıkmak zorunda kalan “Me Too” hareketinin kurucularından Shaghayegh Noruzi ve Arap Aktivist Haifa Asadi ile hala İran’da olan Mona Zenhari gibi.
Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuşan kadınlar, yaşananlara ilişkin “Yeni bir dönemin başlangıcı” diyen kadınlar, İran’daki gelişmeleri “devrim” olarak tanımladı.
'İSLAMİ KAPİTALİZİMİN' KADIN BEDENİ İŞGALİ
İran rejiminin baskıları nedeniyle ülkesini terk etmek zorunda kalan Noruzi, eylemler başladığından bu yana bir yandan mutlu, coşkulu ve umutlu bir yandan da öfkeli olduklarını belirterek, "Sevdiğimiz pek çok kişiyi kaybettik. Pek çok arkadaşımız hapiste. Dün bir kişi, ‘Diktatöre ölüm’ diye slogan attıktan sonra kendisini ateşe verdi. İnsanların akıl almaz cesareti sayesinde bu hareket her şeye rağmen devam ediyor. Yurt dışında yaşayan milyonlarca İranlı da, üstlerine düşeni yapıyor. Bulunduğumuz yerdeki politikacılara durumu anlatmaya, göstermeye çabalıyoruz. İran'ın şiddetini meşrulaştırmaya çalışan İran'ın elçiliklerini, National Iranian American Council (Ulusal İran Amerikan Konseyi-NIAC) gibi örgütlerini kapattırmaya çalışıyoruz" dedi. Kapitalizmin kadına dayattığı statünün İran'da “İslami kapitalizmden” ayrı düşünülemeyeceğinin altını çizen Noruzi, "İslami kapitalizm insanları baskılayan diktatörleri destekler, bölgemize insanları engellemek için silahlı askerler getirir ve aynı zamanda batıdaki diğer kapitalist güçlerle ticari ilişkilere girerek zorunlu başörtüsü gibi dayatmalarla kadın bedenini işgale kalkışır” ifadelerini kullandı.
ROJAVA 'ÖZGÜR KADINI' ÖĞRETTİ
Kuzey ve Doğu Suriye'de gerçekleşen Kadın Devrimi’nin ve “Üçüncü Yol” paradigmasıyla kurulacak olan yeni yaşamın bir perspektif sunduğunu belirten Noruzi, son dönemde artan kadına yönelik saldırıların tesadüf olmadığını vurguladı. Noruzi şu ifadeleri kullandı: "Rojava, bize özgür kadının ne olduğunu, nasıl olduğunu anlayabileceğimiz bir çerçeve çizdi. Bunun yanı sıra, patriarkal sistemden başka bir model oluşturdu. Ne zaman kadınlar patriarkal sisteme karşı ayaklansa ve harekete geçse, patriarkal sistem daha sert ve güçlü bir şekilde kadınlara saldırır. Tüm bunlar biz kadınlara şunu gösteriyor; kadın hareketleri haklıdır, kendini gerçekleştirmektedir, işini doğru yapmaktadır ve olduğumuz yolda devam etmeliyiz” şeklinde konuştu. Noruzi, kadın mücadelesinin her daim sürdüğü İran'da, "jin, jiyan, azadi" hareketinin kadın mücadelesinin bir devamı olduğuna değinerek, "İranlı kadınlar, rejime karşı çıkışın, meydan okumanın en somut örneğidir. Feministlerin lokomotif görevi gördüğü bir toplumsallıkla, devrim sürecine evrilen eylemler silsilesi harekete geçti ve dünyadaki en kadın karşıtı diktatörlüğün karşısına dikildi" diye aktardı.
'HİÇ BİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK'
Eylemlerin başladığı 16 Eylül'den bu yana pek çok şeyin değiştiğini de dile getiren Noruzi, şöyle konuştu: “Artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak. Kadınların mücadelesi, ülkenin geri kalanının kaderini de tayin edecek. Şimdi bunca şiddet ve baskıya rağmen tüm kadınlar sokaklara başörtüsüz çıkıyor, üniversitelere başörtüsüz gidiyor. Öğrenciler kantinlerde kadın erkek beraber yemek yiyor. Pek çok şey zaten halihazırda değişmiş durumda ve bunun gerisine düşülmesi kabul edilemez. Devrim Muhafızları şu anda tüm gücünü halka karşı seferber etmiş durumda. Tüm bu baskıya rağmen şunu söyleyebilirim, halk geri adım atmayacak."
'DÜNYA KADINLARININ KURTULUŞU'
Rejimin de yeni taktiklerle, kadını kadına kırdırmak için farklı yöntemler denediğini belirten Noruzi, bu kapsamda özel kadın polis birimlerinin eylemlere sürüldüğünü ifade etti. Bu durumun patriarkanın her zaman kadınları karşı karşıya getirme taktiği olduğunu söyleyen Noruzi, İran rejiminin kadın mücadelesinden korktuğunu vurguladı.
Noruzi, "İran İslam Cumhuriyeti'nin kadınları ve azınlıkları ezme hali üzerine kurduğu temelleri, kadınların ve azınlıkların emekleri ve direnişiyle yerle yeksan edilecek. Şimdiye kadar kadına dair elde edilmiş tüm haklar, dünyadaki tüm kadınların mücadelesiyle bu hale gelmiştir. Şu anda da bu bilinçle dünyanın dört yanında ‘jin, jiyan, azadi’ sloganı yankılanıyor. Bu slogan, en kadın düşmanı rejimlerin olduğu topraklarda yükseliyor, kök salıyor" diye belirtti.
İranlı kadınların sesi olunması gerektiği çağrısını yapan Noruzi, ortak bir ses çıkarılmamasının tüm dünya kadınları adına kayıplara neden olacağını ifade ederek, "Ortadoğu ve Afrika bölgesindeki kadınların kurtuluşu, dünyanın dört bir yanındaki kadınların kurtuluşu olacaktır" dedi.
Baskılar nedeniyle İran'ı terk etmek zorunda kalan Arap aktivist Haifa Asadi de, diasporadaki İranlılar olarak farkındalık yaratmak ve örgütlenme üzerine çalışmalar yürüttüklerini belirtti. "Hem sosyal medya kanalları üzerinden hem de tanıdıklarım üzerinden tanıklıkları yazıyorum. Akrabalarımdan pek çok kadın eylemlere katılıyor. Çeşitli sivil itaatsizlik eylemlerine dahil oluyorlar. Sokaklarda taleplerini yüksek sesle dile getiriyorlar. Şu anda Arap kadınları arasında çok yaygın olan bir sivil itaatsizlik eylemi var. Trafiğin ortasında durup başörtülerini çıkarıp, havaya kaldırıp sallıyorlar. Orada öylece duruyorlar trafik iki yanlarından akıp gidiyor. Herkes kornalarla destek veriyor. Artık rejimin talep ettiği şekilde giyinmeyi reddediyorlar. Kıyafetleriyle rejime bir mesaj veriyorlar" dedi.
BASTIRILAN KİMLİKLERİN BİRLEŞMESİ
Kadınların tarih boyunca dünyanın her yerinde baskının her türlüsüne maruz kaldığını vurgulayan Asadi, "Jin, jiyan, azadi artık evrensel bir slogan haline geldi. İnsanları, halkları birleştiren bir yapısı var. İlerici bir mesajı var, aslında dünyaya basit bir şekilde kadın özgürlüğü olmaksızın yaşam ve özgürlüğün mümkün olmayacağını söylüyor. Tüm bastırılan kimlikler jin, jiyan, azadi sloganı çatısında birleşti. ‘Jin, jiyan, azadi ayaklanması’ dediğimiz bu ayaklanmanın, bu devrimin yeni bir dönemin başlangıcı olduğuna inanıyorum. Artık bir şeylerin değişeceğine dair umudumuz oluştu” diye belirtti.
'ANADİL ÖZGÜRLÜĞÜNE DE KAPI AÇTI'
İran’da Arapların ayrıca ırkçılığa maruz kaldığını kaydeden Asadi, kimliklerini saklamak zorunda kaldıklarını ve bu durumun örgütlenmemelerine neden olduğunu aktardı. Arapların yaşadığı dil sorununa da değinen Asadi, “İran'da herkes Fars kabul edilir ve Farsça tüm halklara dayatılır. Buna karşı örgütlenme çalışmasını yapan herkes şu anda hapiste" bilgisini verdi. Kurdistan'dan çıkan "Jin, jiyan, azadi" eylemleriyle Farsça dayatmasının kırıldığını, bu eylemin İran'daki azınlıkların anadil özgürlüğüne de kapı açtığını belirten Asadi, İran'ın artık geri dönülmez bir noktada olduğunu ve bunun temellerini de kadınların direnişle attığını ifade etti.
'EYLEMLER IRKÇILIĞA SON VERDİ'
Hala İran’da yaşayan Bahai aktivist Mona Zenhari ise, inancından dolayı maruz kaldıklarını anlattı. Zenhari, kadın erkek eşitliğini temel alan Bahai inancından olan halkın İran rejimi tarafından şeytanlaştırıldığını, sokaklarda hakaretlere uğradığını, tutuklandığını ve idam edildiğini söyledi. İran'da uzun süredir devam eden ve "Jin, jiyan, azadî" eylemleri ile doruğa ulaşan kadın eylemlerinin Bahai'lere uygulanan ırkçılığa bir son verdiğini ifade eden Zenhari, "29 yıl önce Tahran'da doğdum. Hayatım boyunca kendimi sansürlemek, kimliğimi gizlemek zorunda kaldım. Özellikle okul yıllarımda. 8 yaşındayken, öğretmenimiz bizi namaza götürmek istedi, ben Müslüman olmadığımı Bahai olduğumu bu nedenle gitmeyeceğimi söyledim. Öğretmen beni kütüphaneye çekti ve ‘Bahai dini diye bir din yoktur. Bahai inancı İngiltere tarafından uydurulmuş bir dindir. Senin annenin babanın beynini yıkamışlar’ dedi. Ne diyeceğimi şaşırdım. Sadece 8 yaşındaydım. Daha sonrasında okul hayatımın ilerleyen yıllarında da buna benzer uygulamalarla karşı karşıya kaldım” sözleriyle ülkede yaşadıklarını anlattı.
Zenhari, 40 yıldan fazladır süren kadın direnişinin İran'daki gerici uygulamaları bir bir yıktığını belirterek, “Artık halk, Bahai'leri bastırmak ve tecrit etmek için söylenmiş yalanları biliyor. Şimdi Bahai olduğumu söylediğim zaman insanlar bunu söyleyebildiğim için mutlu oluyor ve kimisi de bizlere yapılanlar için ne kadar üzgün olduğunu dile getiriyor" ifadelerini kullandı.
'İRAN'I YENİDEN İNŞA ETMEYE KARARLIYIZ'
Jîna Emînî eylemlerinden sonra Bahai inancının da öngördüğü gibi İran'daki tüm azınlıkların bir araya geldiğini hatırlatan Zenhari, "Yıllardır ayrıydık ama şimdi hepimiz bir araya geldik. İran'ı yeniden inşa etmeye ve çocuklarımızın hak ettikleri özgürlüğe sahip olmasını sağlamaya kararlıyız. İran halkı, özellikle de yeni nesil, kadın hakları ve özgürlüğünün gerekliliğinin ve kadınlar özgür olmadan kimsenin özgür olamayacağının daha fazla farkına vardı. Bu nedenle kadın hareketi mevcut akımın merkezinde yer almaktadır. İran'da yaşanan değişimlerin ardından Ortadoğu'da ve dünyada kadın hakları hareketlerinde önemli kazanımlar elde edileceğine inanıyorum. 43 yıllık baskının ardından İranlılardan öğrenmemiz gereken şey, aslında insan hakları olan kadın hakları için mücadele etmekten asla vazgeçmememiz gerektiğidir" diye aktardı.
KADINLARIN BİLİNCİNİN DOĞURDUĞU SONUÇLAR
Jina Emini’nin hem Kürt hem de kadın olduğu için katledildiğini söyleyen Zenhari, “Benim gibi. Bizler İran'da insan yerine bile koyulmadık. Üniversitelerin kapısından içeri dahi sokulmadık. Ancak kadın hareketi tüm bu ayrımcılık türlerine karşı senelerdir savaşıyor. Sizce mevcut ayaklanmada erkek çocuklar zorunlu başörtülerini yakan kadınları neden destekliyor? Çünkü anneleri onları böyle yetiştirdi. İranlı kadınlar 1979'da ve son 43 yılda birçok kez zorunlu başörtüsüne karşı çıktı, peki erkekler neden 43 yıl önce olduğu gibi onlarla savaşmak yerine şimdi onları destekliyor? Hepsi İranlı kadınların bilinci ve dayanıklılığı sayesinde. İran sokaklarında başörtüsü olmadan dolaşmak artık insanlar için çok normal. Bunu da normalleştiren kadınların direnişi oldu” ifadelerine yer verdi.
'KADIN ÖZGÜR OLMADAN TOPLUM ÖZGÜR OLMAZ'
25 Kasım’a dair mesajını paylaşan Zenhari, son olarak şunları söyledi: "İster devlet, ister babanız ya da kocanız sizi haklarınızdan mahrum etmeye çalışsın; İranlı, Afgan ve Kürt kadınlara bakın. Ortadoğulu kadınlar onlarca yıldır baskının her türlüsünü gördü. Ortadoğulu kadınların ne kadar yol katettiğine bakın. Yalnızca hükümetleriyle ve baskı rejimleriyle mücadele etmediler. Babalarını, kocalarını, oğullarını eğittiler ve mücadeleye kattılar. İran halkı artık biliyor ki kadın özgür olmadan toplum özgür olmaz. Bizler de bu perspektifi sunan tüm kadınlara minnetle, bu yolda yürümeye devam edeceğiz."
MA / Gözde Çağrı Özköse