İSTANBUL- “Faili Meçhul” panelinde konuşan Kürt Bilge Musa Anter’in oğlu Dicle Anter, 90’lı yıllarda cinayetlerin hedefinde “Toplumsal belleğin” yattığını belirtti. Siyaset bilimci ve tarihçi Daniel Chaparro Diaz ise, 30 yıl boyunca babası için yürüttüğü mücadelenin ardından “Her şeye rağmen direnmek gerekiyor” dedi.
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) tarafından bu yıl 5’incisi düzenlenen “Faili Meçhul” paneli İstanbul’un Beyoğlu ilçesinde bulunan Cezayir İstanbul’da gerçekleştirdi. Siyasi suikastler sonucu öldürülen ve planlı olarak zorla kaybedilenlerin yakınları ve bu alanda mücadele edenlerin bir araya geldiği panelde 1991 yılında meslektaşı Jorge Torres ile birlikte öldürülen Kolombiyalı gazeteci Julio Chaparro’nun oğlu siyaset bilimci ve tarihçi Daniel Chaparro Diaz, 1992’de Amed’te katledilen Kürt gazeteci ve yazar Musa Anter’in oğu Dicle Anter ve 1994’te Ankara’da yargısız infazla öldürülen Kürt avukat Yusuf Ekinci’nin oğlu avukat Sertaç Ekinci konuşmacı olarak katıldı.
Moderatörlüğünü gazeteci ve yazar Mehveş Evin’in yaptığı 5’nci “Faili Meçhul” panelinin açılış konuşmasını 1995 yılında polis tarafından gözaltına alındıktan sonra kaybettirilen Hasan Ocak’ın kız kardeşi Maside Ocak yaptı.
Panel’de Cumartesi Anneleri’nin gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbeti için yıllardır verdikleri mücadeleden söz edilirken, cezasızlığa dikkat çekilerek, bu suçları işleyenlerin yargılanması konusunda gazeteci ve aktivistlerin neler yapılabileceğine değinildi.
‘KAYBETTİRİLMELER DEVLET POLİTİKASIYDI’
Panelde Moderatör Maside Ocak, “Belleği diri tutmayı bir mücadele alanı olarak sayan ve her zaman hatırlamanın ve unutturmamanın, mezarsız ve cezasız bırakılan Cumartesi Annelerinin ısrarlı direnişi ile selamlıyorum” diyerek panelin açılışını yaptı. Cumartesi Anneleri olarak adalet taleplerinin 1995 yılında başladığını belirten Ocak, kaybettirilmelerin 1990’lı yıllarda devletin bir politikası olduğunu vurgulayarak “Bunlar mezarsızlık ve cezasızlık politikalarıdır. Biz bir mezar istiyoruz, bir de kayıplarımızı istiyoruz. Hakikatlerin açığa çıkarılmasını, katledenlerin yargılanarak cezalandırılmasını istiyoruz” ifadelerini kullanarak taleplerini dile getirdi.
‘AĞABEYİM DEVLET ELİYLE KAYBETTİRİLDİ’
Ağabeyi için yürüttüğü mücadelenin devasa bir platforma dönüştüğünü belirten Ocak, ağabeyinin kaybettirilme sürecini anlattı. Ocak, yaşanan olayı şu sözlerle anlattı: “Ağabeyimin bedenine kimsesizler mezarlığında ulaştık. Ağabeyim kimliksiz ve kimsesiz olmamasına rağmen devletin tüm kurumlarından geçirilerek Altınşehir Kimsesizler Mezarlığına konuldu” dedi. Otopsi raporu ve olay yeri tutanaklarında yazılanlara göre ağabeyinin gözaltında çok yoğun işkenceyle katledildiğini söyleyen Ocak, buna rağmen yaptıkları tüm başvuruların sonuçsuz kaldığına dikkat çekti. Ocak, ağabeyinin katledilmesinin devlet eliyle yapıldığına bir kez daha dikkat çekerek, “Biz affetmezsek, biz kabullenmezsek, biz yüzleştirirsek ve hesap sorarsak ancak bu dosyalarımız öyle açılır” dedi
‘KATLEDİLENLER TOPLUMSAL BELLEKTİ’
Ocak’ın ardından söz alan Musa Anter’in oğlu Dicle Anter ise 1992 yılında babasının ölüm haberini İsveç’te aldıklarını ve babasının cenazesini almak için Türkiye’ye geldiklerinde babasını görmesine izin verilmediğini belirtti. Anter, “Babam öldürüldükten hemen sonrasında asker konvoyu ile istenmeyen bir yerde gömüldü ve biz babamızı son bir defa göremedik” dedi. Anter, 1996 yılında Amed’te yürütülen Musa Anter Davası’na ilişkin “Bu mahkeme sürecinde, dava dosyasına ilişkin imza sonrasında bize verilen bir mor dosya ve a4 kağıdından başka bir şey yoktu” diyerek bugün ki duruma tırnaklarıyla kazıya kazıya geldiklerini ifade etti. Siyasi cinayetlerin korku ikliminin oluşması için yapılan eylemler olduğuna dikkat çeken Anter, “Hele ki düşünen insanların öldürülmesi kadar kötü bir şey yoktur. Düşünen insanın öldürülmesi toplumsal belleğinin yitirilmesine yöneliktir” dedi.
‘EZİLEN ULUSUN MİLLİYETÇİSİYİM’
Bir dönem Ergenekon davasına katıldığını da söyleyen Anter, o davada ki hakimin kendilerine “Fıratın doğusundaki cinayetlerle biz ilgilenmiyoruz” dediğine dikkat çekerek, bugün hala o süreci yaşadıklarını vurguladı. Anter son olarak babasına sık sık Kürt milliyetçiliği üzerinden suçlama yapıldığını ifade ederek babasının “Ben sizin bildiğiniz milliyetçilerden değilim. Ben ezilen bir ulusun milliyetçisiyim” dediğini hatırlattı.
‘HERŞEYE RAĞMEN DİRENMEK GEREK’
Kolombiya da katledilen gazeteci Julio Chaparro’nun oğlu siyaset bilimci ve tarihçi Daniel Chaparro Diaz ise birbirine uzak ülkeler olmalarına rağmen aynı yollardan geçtiklerini söyledi. Bugün hala adalet talebinde bulunduklarını söyleyen Diaz,”30 yıl boyunca adalet talebinde bulunmak insanın bedenen tüketip yoran bir şey. Ama her şeye rağmen direnmek gerekiyor” dedi.
TOPLUMSAL HAFIZANIN ÖNEMİ
Latin Amerika da bu yıl 25 gazetecinin öldürüldüğüne dikkat çeken Diaz, “Burada ne yapmalıyız sorusunu sorarken hafızanın toplumun bütünselliği bakımından ne kadar önemli olduğunu unutmamalıyız. Toplum olarak bu haksızlığın farkında olursak adalet için talepte bulunabiliriz “ dedi
Panel soru cevap şeklinde devam etti.