HABER MERKEZİ – Birçok kentte 25 Kasım etkinlikleri düzenlenirken, Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Bürosu, son bir yılda 91 cinsel şiddet ve tecavüz başvurusu aldıklarını belirterek, faillerin polis, gardiyan, bekçi olduklarına dikkat çekti.
Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Bürosu, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla yazılı açıklama yaptı. Büro, yaptıkları açıklamayla 1997 yılından beri faaliyetlerine devam ettiklerini belirterek, faaliyete geçtikleri tarihten bu yana toplam 849 şiddet başvurusu aldıklarını kaydetti. Açıklamada, başvuruların 48’inin etnik kimliğinin Kürt olduğu vurgulandı.
DEVLET KAYNAKLI ŞİDDET
Türkiye’nin 2005 yılında iç hukukunda yaptığı düzenlemeler ve altına imza attığı uluslararası sözleşmelere rağmen, kadınlar ve trans kadınlara yönelik “resmi şiddet” kullanmaya devam edildiğinin belirtildiği açıklamada, “Kadınlar ve trans kadınlar sokakta, ev baskınlarında ve gözaltında devlet kaynaklı şiddet yaşamaya devam ediyorlar. Devlet dili olabildiğince sertleşmiş durumda. Şiddet özellikle İçişleri Bakanı’nın açıklamalarında görüleceği üzere adeta onaylanıyor ve şiddete devlet diliyle meşruiyet kazandırılıyor. Devlet dili ile topluma yayılan şiddet fikri, uygulamaya geçtiğinde önce kadınları vuruyor” ifadelerine yer verildi.
'MANDELA KURALLARINA' DİKKAT ÇEKİLDİ
Yasayla ve uluslararası sözleşmelerle yasaklandığı halde, fiziki ve psikolojik işkence yöntemlerinin yoğun olarak kullanıldığının belirtildiği açıklamada, özellikle ev baskınlarında, sokak eylemlerinde ve gözaltı ortamlarında Birleşmiş Milletler’in (BM) Mandela Kuralları’nın sürekli ihlal edildiği hatırlatıldı.
2022 YILINDA 91 BAŞVURU
Açıklamada, 2022 yılı içerisinde büroya 91 başvuru yapıldığına vurgu yapılarak, bu başvurulardan 16’sının trans kadın, 48’inin Kürt, 38’inin Türk, 1’inin Azeri, 1’inin İranlı, 1’inin Roman, 1’inin Suriyeli ve 1’inin Arap kadın olduğuna dikkat çekildi. Başvurulardaki şikayetler ise şöyle tanımlandı: 80 cinsel taciz, 17 çıplak arama, 3 cinsel saldır.
FAİLLER: POLİS, GARDİYAN VE BEKÇİ
Başvuruculara yönelik işkence yöntemini gerçekleştirenlerin çok büyük bir bölümünün polis, gardiyan, bekçi, fuhuş çetesi olduğunun ifade edildiği açıklamada, “Başvurucuların en çok şikayet ettikleri işkence yöntemleri; çıplak şekilde otur-kalk yaptırma, cinsel içerikli küfür, tecavüz tehdidi, uzun saatler aç ve susuz bırakma, uzun saatler ters kelepçeli bırakma, tekme atma, kol burkma, yer yalatma, uzun süre araçta bekletme ve cinsel saldırı” olarak belirtildi.
'SÖZLEŞMELERİ UYGULAYIN'
Kadına yönelik şiddetin artığı dönemde İstanbul Sözleşmesi’nin önemine de değinilen açıklamanın devamında şu ifadeler yer aldı: “Türkiye Cumhuriyeti Devleti ilk imzacısı olduğu bu sözleşmeyi fesih ederek bu görevden kaçtı. İstanbul Sözleşmesi’nin fesih edilmesinden bu yana, kadına yönelik şiddetin artışındaki bu durumu mutlaka değerlendirmek gerekir. Türkiye’yi İstanbul Sözleşmesi’ni tekrardan imzalamaya ve kadına yönelik şiddet alanında gerek iç hukuk, gerekse uluslararası sözleşmeleri uygulamaya davet ediyoruz.”
‘TENCEREDE TAŞ KAYNIYOR’
Genel Hizmetler İşçileri Sendikası (Genel-İş) İzmir 6 No’lu Şube, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında Bayraklı ilçesi Doğançay’da ağaç dikimi yaptı. Burada açıklama yapan Genel-İş İzmir 6 No'lu Şube Yönetim Kurulu Üyesi Burcu Yıldız Kara, kadınların taciz, tecavüz ve şiddetle eve hapsedilmek istendiğini söyledi. Ekonomik krize de vurgu yapan Kara, “Çocuklarımızın karnını doyuramıyoruz. Bak kış geldi çattı. Bot, mont alamıyoruz. Sebzelerle, meyvelerle, etle, sütle besleyemiyoruz çocuklarımızı. Tencerelerimizde aş değil taş kaynıyor. Her geçen gün sefalet ve yoksulluk altında un gibi eziliyoruz; mutfaktaki şiddet en çok biz kadınları vuruyor. Emperyalizm ve orta çağcı gericilik biz kadınlar için hem ekonomik hem sosyal sömürü ve şiddet demektir” ifadelerini kullandı.
BUCA’DA KADIN BULUŞMASI
Buca Evka 1 Kadın Kültür ve Dayanışma Evi Derneği (BEKEV) üyesi kadınlar da, “Şiddetsiz sömürüsüz, eşit ve özgür bir yaşam” şiarıyla dernek binasında kadın buluşması düzenledi. Etkinlikte açılış konuşmasını yapan BEKEV Başkanı Neşe Gürgör, şiddetin hayatın her alanında olduğunu vurguladı. Gürgör, sözlerine şöyle devam etti: “Şiddetin toleresi olamaz. Her türlüsü ile mücadele edilmeli. Şiddetle mücadelenin bugün açısından temelinde İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkmak yatıyor. Bugün hâlâ yürürlükte olan 6284 sayılı kanunun etkin bir şekilde uygulanması gerekiyor.”
ŞİDDETE KARŞI MÜCADELE
Daha sonra dernek adına söz alan Safiye Demirel de sadece olumsuzlukları değil şiddet sarmalından nasıl çıkacaklarını da konuşacaklarını söyledi. Kendi hayatı ve hakları için mücadele örneklerini konuşacaklarını da sözlerine ekleyen Demirel, “Bu örnekleri çoğaltacağız ve iyi günleri hep birlikte kuracağız. Şiddet uygulayan erkeklerin etkin cezalandırılması çok önemli tabii ki ama asıl olan bataklığı kurutmak, bunun için BEKEV var gücü ile mücadele etmeye devam edecek” dedi.
Ardından söz alan kadınlar da şiddete karşı mücadele sözünü yineledi. Etkinlik şiir dinletileri ve BEKEV korosunun türküleriyle sona erdi.
ELCEWAZ KÖYÜNDE JİNEOLOJÎ ATÖLYESİ
Bedlîs'in Elcewaz (Adilcevaz) ilçesine bağlı Akçira köyünde de Jineolojî atölyesi düzenlendi. Wan ve Bedlîs Barış Anneleri Meclisi ile Özgür Kadın Hareketi (TJA) tarafından düzenlenen atölyeye çok sayıda kadının yanı sıra Halkların Demokratik Partisi (HDP) Muş Milletvekili Şevin Coşkun katıldı. Atölyede, kadın tarihi, kadın direnişi ve bölgedeki hikayeler işlendi. Ayrıca Süleymaniye’de katledilen Jineolojî Araştırma Merkezi üyesi-gazeteci Nagihan Akarsel ile İran’da katledilen Jîna Emînî'nin fotoğrafları taşındı.
JÎNA'NIN SAÇLARI
Atölyede konuşan HDP'li Şevin Coşkun, etkinliklerini Emînî ve Akarsal'e atfettiklerini belirtti. "Jîna'nın saçları şimdi isyanın nedeni oldu" diyen Coşkun, kadın cinayetlerine işaret ederek, "İlk 10 ayda 280 kadın katledildi. Özellikle son 20 yılda cezasızlıkla birlikte katliamların daha çok arttığını gösteriyor. Bu kadar ötekileştirilmeye, kırıma karşı kadınlar her alanda sesini ve mücadelesini yükseltiyor. ‘Jin, jiyan, azadî’ sloganı bir sembol oldu ve her yere yayıldı" diye konuştu.
İktidarın saldırılarına karşı kadınları ve Kürtlerin direndiğini vurgulayan Coşkun, "Kürt kazanımlarını yok ederek iktidarını devam ettirmek istiyor. Kürt düşmanlığınız da kadın düşmanlığınız da eninde sonunda size kaybettirecek. Bütün saldırılarınız boşa çıkacaktır. Rojava, Kobanê, Suriye halkı yalnız değildir" dedi.
SALDIRILARA TEPKİ
Jineoloji çalışmalarında yer alan Neslihan Şedal, kadınların direniş tarihine değindi. Şedal, atölyede ayrıca kadın kırımına dair kimi bilgiler paylaştı. Bir diğer Jineolojî çalışanı Dilan Yıldız ise, 25 Kasım tarihi ile Zarife ve Alişêr isyanını anlattı.
Barış Anneleri de kendi hikayelerini anlattı. Sık sık "jin, jiyan, azadî" sloganın atıldığı atölyede, Türkiye'nin Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik saldırılarına da tepki gösterildi. Atölye, çekilen halaylarla son buldu.