AMED - Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırının ardından Kurdistan’ın 11 kentinde alınan “eylem ve etkinlik yasağı” kararına tepki gösteren baro başkanları, kararın “bölgeye farklı bir bakış açısı olduğunu gösterdiğini” söyledi.
Türkiye’de 2016’da uygulamaya konulan “eylem etkinlik yasağı” kararları, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) ile Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) üyeleri dosyalarında yasadan doğan hakkın kullanılmasının engellenmesinin “yasanın istismarı” olduğu yönündeki kararına rağmen devam ediyor. Valiliklerin aldığı “eylem etkinlik yasağı” kararı, Kurdistan’da sıklıkla ve kesintisiz uygulanıyor. AYM’nin kararına rağmen Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik hava saldırısı sonrası yasak yeniden devreye konuldu. Kurdistan’daki valilikler, Çewlîg Riha, Xarpêt, Mêrdîn, Çolamerg’de 15, Bedlîs’te 14, Wan’da 9, Amed, Şirnax ve Mûş’ta 7 Dersîm’de ise 5 gün süre ile eylem ve etkinlik yasağı kararı aldı.
‘İFADE VE DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜNE AYKIRI’
Şirnax Barosu Başkanı Rojhat Dilsiz, eylem ve etkinlik yasakları kararının düşünce ve ifade özgürlüğünü aykırı kararlar olduğunu hatırlatarak, “Bu kararlar tamamen düşünce ve ifade özgürlüğüne aykırıdır ve yıllardır uygulanıyor. Bu konuda hem idare mahkemelerine hem de Anayasa Mahkemesine başvurular yapıldı. İdare mahkemeler, bu yasakların hem hukuki usule hem de esasına aykırı olduğunu yönünde kararlar verdi. Anayasa Mahkemesi, bu idari kararların ihlal kararları verdi. Bu uygulamanın düşünce ve ifade özgürlüğüne aykırı olduğu yönünde karar aldı” dedi.
‘OHAL’İ ANDIRIYOR’
Uygulanan eylem ve etkinlik yasağının sadece Kurdistan kentlerinde her defasında uygulanmasına dikkati çeken Dilsiz, “Bu idarenin Bölge’ye bakış açısını ortaya koyuyor. Olağanüstü Hali’n kaldırılmış olmasına rağmen alınan bu kararların OHAL’i andıran bir yanı var. Bu hukuki karşı tavır ve uygulamaya karşı, kararın iptali istemiyle İdare Mahkemesi’ne başvuracağız” diye konuştu.
‘İDARE KEYFİ DAVRANIYOR’
Amed Barosu Başkanı Nahit Eren, yasak kararına karşı İdare Mahkemesi’ne yürütmeyi durdurma istemiyle başvurduklarını belirterek, “Alınan yasak kararının birey ve yurttaşların temel hak ve özgürlüklerinin kullanımına müdahale olduğunu düşündüğümüz için dava yoluna gittik. Bu temel hakların kullanımını ihlal eden bir yasak kararıdır. Nitekim Anayasa Mahkemesi’nin güvence altına alınmış bu haklarının kullanımının hangi şekillerde kullanılacağı ve sınırlandırılacağı belirtilmiş. Ama idarenin bu yasakları keyfi bir biçimde karara bağladığını görüyoruz. Bir hukuk devletinde, toplantı, gösteri ve yürüyüş hakkının engellenmesi hukuk devletinin ruhuna aykırı bir uygulamadır” diye belirtti.
Bu yasakların sürekli Kurdistan’da uygulamasının burada hak örgütlerinin dinamik yapısını gösterdiğini dile getiren Eren, “Yaşanan sorunlar, sivil toplum örgütleri ve hak temeli yapılar tarafından dile getiriliyor. Bu yasakların sıklıkla Kürt kentlerinde uygulanması, bu kentteki hak temelli sivil toplum örgütlerinin dinamik olması ve yaşanan her demokrasi ve hukuk dışı uygulamaya karşı ses çıkarmasından kaynaklanıyor” diye konuştu.
‘OHAL DEVAM EDİYOR’
Yasak kararının OHAL’in devam ettiğini gösterdiğini kaydeden Mêrdîn Baro Başkanı İsmali Elik ise, “Olağanüstü Hal devam ediyor, fiili olarak devam ediyor. Bu tür kararlar Olağanüstü Hal’in devam ettiğinin açık kanıtıdır” ifadelerini kullandı.
‘SEÇİME YÖNELİK BİR ADIMDIR’
Anayasa Mahkemesi ve İdare Mahkemeleri’nden bu yasakların hak ihlaline yol açtığına dair kararlar çıktığını anımsatan Elik, şunları söyledi: “Şu son yasaklama kararına PKK’nin 27 Kasım’daki kuruluş yıldönümü gerekçe yapılmış. Bu doğru değildir, asıl amaç seçime giderken ortamı sertleştirip, insanların düşünce ve ifade hakkının gasp edilmesine, seçimde kimsenin konuşmamasına yönelik bir adım olarak görüyoruz. Bu idarenin keyfi uygulamasıdır.”
‘HUKUK OLMADIĞINI GÖSTERİYOR’
Anayasa Mahkeme’nin “güvenlik gerekçesiyle alınan yasak kararının bu hakkın kullanımın kullanılmasının istismarı” olarak gördüğü kararına ve karara rağmen hala yasak kararlarının sürmesini eleştiren Elik, şöyle devam etti: “En üst yargı merci Anayasa Mahkemesi’dir. Anayasa Mahkemesi’nin verdiği herhangi bir karara, mahkemelerin idarenin ya da en üst mercilerin uyma zorunluluğu var. Bu hukuk devletinde olması gereken bir durumdur. Ama Türkiye’de yerel mahkemelerin Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına uymadığı, hatta yönetici ve idarecilerin Anayasa Mahkemesi kararlarına uymayacağını basın önünde açıkladıklarına şahit olduk. Bu da ülkede hukuk güvencesinin olmadığını gösteriyor.”
‘MUHALEFET SES ÇIKARMADIĞI İÇİN UYGULANIYOR’
Yasak kararlarının sadece Kurdistan’da uygulamasına değinen Elik, sözlerini şöyle tamamladı: “Muhalefet Bölge’deki hukuka aykırı uygulamalara ses çıkarmadığı için daha kolay uygulanması daha kolaydır. Batı’da cılız da olsa muhalefet ses verir, bu basında işlenir, Türkiye’nin tamamında bunlar uygulandığında güçlü bir şekilde ses çıkarılır. Ama bizim bölgemizde hukuksuz uygulamalar uygulandığı zaman, sadece Mezopotamya Ajansı gibi basın yayın kuruluşları tarafından gündeme getirilir. Diğer basın organları kayıtsız kalması nedeniyle bu uygulamalar gündeme gelmiyor, muhalefet ses çıkarmıyor. Bu uygulamanın sadece Bölge’de olması aynı zamanda Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır. Sadece bu değil, düşünce ve ifade özgürlüğüne, barışçıl gösteri hakkına da aykırıdır. Bu aynı zaman da hukuki güvencesini de ortadan kaldırıyor.”