ANKARA - Parlamento Kadın Grubu’nda konuşan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, AKP-MHP’nin seçim kampanyasının startını savaşla başlattığını belirterek, “Savaş siyasetine sarılan iktidara çok net bir şekilde söylemek isterim ki; bu oyunlar tutmayacaktır” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Parlamento Kadın Grubu, 25 Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında Grup Toplantısı’nı gerçekleştirdi. HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın konuştuğu toplantıya, parti bileşenleri, Özgür Kadın Hareketi (TJA), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Barış Anneleri Meclisi üyeleri, Batıkent Yeni Yaşam Derneği, Alınteri, Kadın Savunma Ağı, Demokratik Kadın Hareketi, Kadın Zamanı Derneği, Ankara, Eskişehir ve Diyarbakır il örgütü yöneticileri kadınlar katıldı.
Toplantı salonu sıralarına Federe Kurdistan Bölgesi’nin Süleymaniye kentinde 4 Ekim’de suikast sonucu katledilen Jineoloji Akademi Merkezi üyesi, gazeteci Nagihan Akarsel, İran’da “ahlak polisi” tarafından katledilen Jîna Emînî’nin fotoğrafları ile “Savaşa hayır”, “Jin jiyan azadî” ve “Şiddete, savaşa ve yoksulluğa karşı isyandayız” yazılı dövizler bırakıldı.
‘AKP-MHP’NİN SAVAŞ ZİHNİYETİ’
Parlamento Kadın Grubu’na katılan kadınları Kürtçe selamlayarak konuşmasına başlayan Buldan, AKP’nin savaş politikalarına değindi. Türkiye ve himayesindeki paramiliter güçlerin kontrolünde olan Cerablus’tan Antep’in Karkamış ilçesine yönelik roketli saldırıda yaşamını yitirenlere başsağlığı dileyen Buldan, “Ne yazık ki savaş can almaya devam ediyor. Antep’in Karkamış ilçesi başta olmak üzere hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, ailelerine, yakınlarına ve tüm halkımıza başsağlığı diliyorum. Yaralılar için acil şifalar diliyorum. Tüm kayıpların acısını yüreğimizde hissediyoruz. Her zaman söylediğimiz gibi savaş en büyük yıkımdır, en büyük felakettir ve acıların en talihsizi savaşlarda yaşanır. Savaş dönemlerinde, savaş süreçlerinde bütün mağduriyeti kadınlar, biz anneler yaşarız ve hissederiz. İktidarlarının bekası için canları ve yaşamı hiçe sayan AKP-MHP savaş zihniyetini herkes görmelidir. Kaybedeceğini gören AKP-MHP ittifakı, siyasi ömrünü uzatmak için seçim kampanyasını savaş politikalarıyla başlatmış durumdadır” dedi.
TÜRKİYE’NİN HAVA SALDIRILARI
Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye ile Federe Kurdistan Bölgesi’ne yönelik hava saldırılarına değinen Buldan, konuşmasına şöyle devam etti: “Kuzey ve Doğu Suriye sivil yerleşim bölgelerine yönelik olarak gerçekleştirilen hava operasyonu ve saldırıların hemen öncesinde Taksim’de yaşanan karanlık patlama kesinlikle bir tesadüf değildir. Ortada elbette aydınlatılması gereken yığınla soru işareti vardır. Bu karanlığı açıklığa kavuşturmak yerine savaş siyasetine sarılan iktidara çok net bir şekilde söylemek isterim ki bu oyunlar tutmayacaktır. AKP-MHP iktidarının iddia ettiği gibi Kuzey ve Doğu Suriye’deki demokratik yönetim modeli, Türkiye için bir tehdit değildir. Halkların ortak geleceği açısından asıl tehlike, AKP-MHP’nin dayattığı savaş politikalarıdır.
KUZEY DOĞU SURİYE’DEN ELLERİNİZİ ÇEKİN
Buradan açık bir şekilde söylüyorum: Kuzey ve Doğu Suriye halklarına, Kürt halkına, kadınlara yaşattığınız bu savaştan ve yıkımdan size asla bir iktidar çıkmayacaktır. Bunu çok net bir şekilde ifade ediyorum. Bu savaş politikalarına derhal son verin. Sorunların çözümü diyalog ve müzakerededir. Demokratik barışçıl adımlardadır. Çatışma ve şiddet politikasıyla bugüne değin çözülebilen tek bir sorun olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Bu yanlıştan bir an önce vazgeçilmelidir. Suriye halkları üzerinden elinizi çekin. Kuzey ve Doğu Suriye’den elinizi çekin.
SAVAŞIN KARŞISINDA YER ALIN
Buradan, bu savaş politikalarına sessiz kalanlara ve de alkış tutanlara da diyorum ki; seçim öncesi sahneye konulan bu büyük oyunu hepimizin görmesi gerekiyor. Bu oyunun bir parçası değil, hep birlikte karşısında olalım. Bu savaş çığırtkanlığına karşı biz HDP olarak sonuna kadar demokratik çözümde, demokratik müzakerede ısrar etmeye devam edeceğiz. Bu ülkenin ve halkların savaş, çatışma, şiddet ve çözümsüzlük cenderesine alınmasına asla izin vermeyeceğiz. Tüm demokratik kamuoyuna, tüm toplumsal kesimlere, vicdanlı insanlara, barışı isteyen herkese sesleniyorum; Hep birlikte bu savaş politikalarının karşısında olalım, demokratik çözümün yanında olalım. Bu iktidarın yarattığı çıkar savaşlarının bir tek insanın canına dahi mal olmasına asla izin vermeyelim. Demokratik ortak bir geleceğin inşası için gücümüzü ve irademizi mutlaka ama mutlaka birleştirelim. HDP, bu konu olmak üzere bütün savaşlar, çatışmalar karşısında üzerine düşen tüm sorumluluğu yerine getirmeye hazırdır ve her zamanki gibi kararlıdır. O yüzden bu kürsüden bir kez daha ifade ediyorum: Savaşa hayır diyorum.
JÎNA VE NAGİHAN’I ANDI
İki hafta grup toplantısı üst üste yapmamın sebebi bu haftanın 25 Kasım haftası olmasıdır. Bir kez daha 25 Kasım haftasında şiddete uğrayan ve hayatını yitiren bütün kadın arkadaşlarımızı anıyorum. Bu vesileyle bir kez daha 25 Kasım haftasını eylem ve etkinliklerle dolduracak olan tüm kadınları, her gününü 25 Kasım’ın direniş ruhuyla geçiren, cezaevlerinde, sürgünlerde, alanlarda, meydanlarda kadınların hak ve özgürlükleri için direnen ve mücadele halinde olan bütün kadın arkadaşlarıma ama ilk başta İran olmak üzere Rojhilat ve Rojava olmak üzere dünyanın bütün kadınlarını büyük bir onurla, sevgiyle ve dayanışma duygularıyla selamlıyorum. Erkek rejimlerin gücüne yaslanılarak katledilen Jîna Emînî ve Nagihan Akarsel şahsında bütün kadınları saygıyla ve özlemle bir kez daha anıyorum. Dün kaybettiğimiz Plaza de Mayo annelerinden Bonafini’yi, mücadelesine olan sonsuz saygı ve minnetimle anıyorum. Kadınlar ve HDP olarak onlara mücadele sözümüz var, adalet ve eşitlik sözümüz var, kadın mücadelesini başarıya ulaştırma sözümüz var. Onların onurlu mücadelesini yaşatmaya ve yükseltmeye devam edeceğiz.
ZILGITLARIMIZLA DİRENECEĞİZ
Yaşamımızla, mücadelemizle direneceğiz, siyasetimizle, sözümüzle, kalemimizle direneceğiz, yürüyüşlerimizle, halay ve dansımızla, zılgıtlarımızla direneceğiz, beyaz tülbentlerimizle; allı morlu, heft renkli şallarımızla ve saçımızın teliyle direneceğiz sevgili kadınlar. Saçımızın teliyle. Kadınlar olarak bulunduğumuz her yerde ‘jin, jiyan, azadî’ demeye devam edeceğiz.
YENİ YAŞAMIN KAPISI ARALANDI
Kapitalist erkek egemen ulus devletler, bütün politikalarını sömürü, savaş ve yıkım politikaları üzerinden yürütmektedir. İşte bu politikaların sonucunda başta kadınlar olmak üzere insanlık için bir sömürü düzeni yaratılmaktadır. Ekolojik tahribatla küresel iklim krizi, gıda krizi gibi çoklu krizler ile dünya felakete doğru sürüklenmektedir. Ortadoğu’da, Ukrayna’da savaşların ateşi harlanarak halklar yıkıma uğratılmaktadır. Bütün bu felaketlerin yolunu açmak adına insanlığın evrensel değerleri olan hukuk, demokrasi, temel hak ve özgürlükler baskı altına alınmaktadır. İşte bu çok uluslu erkek rejimlerin küresel tahribatına karşı bugün tüm dünyada örgütlenen ve sistemlere meydan okuyan ortak bir kadın mücadelesi vardır. Bugün Arjantin’de, Meksika’da, Afganistan’da, Tunus’ta, Rojava’da, Türkiye de ve İran’da kadınlar, kadın düşmanı bu yönetimlere karşı mücadele etmekte ve yeni yaşamın kapılarını aralamaktadır.
YENİ BİR DÖNEMİN BAŞLANGICI
Dominik diktatörlüğünü mücadelesiyle yıkan Mirabal Kardeşler’in direnişi olarak adlandırdığımız bugün İranlı kadınların mücadelesinde yaşamda hayat bulan uzun soluklu bir mücadeleden bahsediyoruz. İran’da Jîna Emînî’nin katledilmesiyle kadın düşmanı Molla rejimine karşı başlatılan büyük toplumsal mücadele de biz kadınlar açısından yeni bir dönemin başlangıcıdır. Bilinsin ki; bu mesele sadece İranlı kadınların değil, tüm dünya kadınlarının ortak sorunudur. İran’da başlayan demokratik direnişi, insanlık dışı uygulamalarla baskılamaya çalışan Molla rejimi iyi bilmelidir ki kadınların haklı mücadelesi karşısında hiçbir fermanın hükmü yoktur. Dünyanın neresinde olursa olsun kadınlara uygulanan hiçbir zulmü kabul etmedik, etmeyeceğiz. Hepimiz tanık olduk; en karanlık anda dahi kadınların aydınlattığı yol, halkın yakasına ve koltuklarına sıkı sıkıya sarılmış diktatörleri alaşağı etmektedir ve edecektir.
ŞİDDETİN EN AĞIR HALİ
Dünyada hal böyle iken, Türkiye’de de kadınlar olarak bu kötümser tablonun en ağır halini bizler de yaşıyoruz. AKP-MHP erkek iktidarı savaş, çatışma ve kutuplaştırma siyaseti ile toplumu teslim almaya çalışmaktadır. Bu politikaların sonucunda tüm topluma açlığı, yoksulluğu, geleceksizliği dayatmaktadır. Bu erkek politikalar; kadınlar için ağır ekonomik sorunlardır ve aynı zamanda geçim derdidir, işsizliktir, sömürüdür, şiddettir, yaşamın tehdit edilmesidir. Kadınlar her gün sokaklarda, evlerde, işyerlerinde katledilirken, bu iktidar kadın katliamlarını önlemek yerine kadınlara karşı savaş açmıştır. Kadın mücadelemizi hedef haline getirerek, yargılamaya çalıştıklarını da örnekleriyle paylaşacağım. Kadın siyasetçiler gözaltılar ve tutuklamalarla susturulmak istenmektedir. Sokaklardan cezaevlerine varıncaya kadar her yerde kadınlara karşı siyasi şiddetin en ağır hali uygulanmaktadır. Kadın kazanımlarımızı gasp etmek için her türlü yöntem denenmektedir.
KADIN DÜŞMANI İKTİDAR
İstanbul Sözleşmesi’ni kaldıran da kadın kurumlarını kapatan da yargısıyla kadın katillerini serbest bırakan da bu kadın düşmanı iktidardır. Bu iktidar kadınların özgür iradesini rehin almak için peş peşe yeni cezaevleri açmıştır. Bu cezaevlerinde çıplak arama dâhil her türlü işkence ve insanlık suçu keyfi uygulamalar rutin haline gelmiştir, getirilmektedir. Bütün bu saldırıların amacı birdir. O da kadın mücadelesini etkisizleştirmektir. İşte bunu Gezi Davası’nda, Kobanê Davası’nda, HDP’ye açılan kapatma davasında görüyoruz. Kayyım darbesinde görüyoruz. Dün görülen Kobanê Kumpas Davası duruşmasında yapacağımız açıklamaya dahi koydukları engel ve geliştirdikleri saldırıda görüyoruz. Kadın gazetecileri, kadın aktivistleri, bilim insanlarını, hak savunucularını hedef alarak tekçi erkek iktidarlarını ayakta tutmaya çalıştıklarını biliyor ve görüyoruz.
CUMARTESİ YAKINLARI ADALET ALACAKLISIDIR
Şebnem Korur Fincancı bilimin ışığında cesaretle yürüyen bir kadın olduğu için tutukludur ve cezaevindedir. Buradan Şebnem Hocanın onurlu duruşuna ve cesaretine milyonlarca kadın adına selamlarımızı gönderiyoruz. Yine insan hakları savunucusu Jiyan Tosun bu amaçla Taksim’deki karanlık patlamadan sonra bilinçli ve örgütlü bir şekilde hedef haline getirilmiştir. Jiyan bütün Cumartesi yakınları gibi bu ülkenin hakikat alacaklısıdır, adalet alacaklısıdır. Bu hakkı teslim edinceye kadar kadınlar olarak sonuna dek mücadele edeceğimizi Jiyan’a söz vererek ifade etmek istiyorum. Kendisini 1990’ların bugünkü mirasçısı olarak gören ve bu nedenle Jiyan’ı hedef alan akıl çok iyi bilsin ki; kadınlar o yılların karanlığının bu ülkeye bir kez daha yaşatılmasına asla izin vermeyecektir. Ben bu vesileyle çeyrek asırdan fazla zamandır Galatasaray Meydanı’nda bu karanlıktan, bu karanlık zihniyetten hesap soran tüm Cumartesi Annelerini ve yakınlarını en içten duygularımla selamlıyor ve saygılarımı gönderiyorum.
JIN JIYAN AZADÎ KELEPÇELERİ KIRDI
Biz kadınların işkenceyle, rehine siyasetiyle, biat edeceğini sanıyorsa çok fena yanılıyorlar. Bunu görmek için korku duvarlarınızı birer birer aşan kadınların cesaretine bakmanız yeterlidir. Cezaevlerinde binlerce kadın yoldaşımızın onurlu duruşuna bakmaları yeterlidir. Kadınları teslim almaya dönük olarak yürüttüğünüz tecride karşı verdiğimiz mücadelemize bakmanız yeterlidir. Mahkeme salonlarında sizin erkek zihniyetinizi yargılayan kadın yoldaşlarımızın tarihi savunmalarına bakmanız yeterlidir. Yeterli cevabı oralarda göreceksiniz. Evet, kadınlara yönelik saldırıların amacı birdir. Ama onlar da bilsin ki; kadınların da amacı birdir. O da sizin zihniyetinizi tarihin çöplüğüne gömmek olacaktır. İktidarınız yıllar boyunca jin jiyan azadî sloganımıza kelepçe taktı! Fakat taktı da ne oldu? Jin jiyan azadî tüm kelepçeleri kırarak, bütün dünyada kadın mücadelesinin ortak sesi oldu. Jin jiyan azadî her yerde yankılandı. Bugün bu ses bütün dünyanın, dünyadaki bütün kadınların özgürlük sesidir. Özgürlük şiarıdır.
HER İKİ KADINDAN BİRİ İŞSİZ
Hepinizin bildiği gibi Meclis’te bütçe görüşmeleri devam ediyor. İçinde kadının adının dahi neredeyse geçmediği bu bütçeye şerhimizi en güçlü şekilde koyacağız. Erkeklerin, savaşın bütçesine karşı toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe istediğimizi her platformda ifade edeceğiz. Bu kapsamda HDP Kadın Meclisi olarak 30 Ekim’de ‘Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçe’ çalıştayımızı her kesimden, yaştan, görüşten kadınla bir araya gelerek başarılı bir şekilde gerçekleştirdik. Kadınların taleplerini, önerilerini, eleştirilerini dinledik. Bu çalıştayda yine gördük ki, savaşa kepçeyle yatırım yapanlar, topluma, en çok da kadına bütçeden sadece bir damlayı reva görmektedir. Türkiye’de her yüz kadından sadece 18’si kayıtlı ve tam zamanlı çalışmaktadır. Tarım sektöründe kadınların neredeyse tamamı kayıt dışı ve güvencesiz çalıştırılmaktadır. İş hayatında güvencesizlik kadınlar için bir rejim haline getirilmiştir. Her iki kadından biri bu ülkede işsizdir. Sadece kadınlar da değil, farklı cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine sahip olanlar yaşamlarının her alanında şiddete ve ayrımcılığa maruz kalmaktadırlar. Oysa çok iyi bilinmelidir ki hiçbir kesimin hakları bu iktidarın insafına tabi değildir. Bu iktidar kimsenin varlığını, yaşam biçimini tehdit edemez, yaşam hakkını engelleyemez. Biz HDP olarak asla buna müsaade etmeyeceğiz izin vermeyeceğiz.
KADININ EMEĞİNİ GÜVENCE ALTINA ALACAĞIZ
Bu ülkenin herkesi doyuracak kaynakları fazlasıyla mevcuttur. Fakat bu kaynaklar halka adil bir şekilde paylaştırılmak yerine bir avuç yandaşa sunulmaktadır. Kadınlara ve halka ise açlık paylaştırılmaktadır, yoksulluk paylaştırılmaktadır, sefalet paylaştırılmaktadır. Bu ülkenin ekonomik düzeyini yalan kurumunuz olan TÜİK’inizin sahte milli gelir rakamları değil kişi başına düşen yoksulluk, kişi başına düşen sefalet belirler. Bir ülke yurttaşının insan onuruna yaraşır standart ve adaletli gelir dağılımını sağladığı oranda sosyal devlet niteliğine sahip olur. Gerisi halkın kesesinden yapılan vurgunculuktur, soygundur, başka da bir şey değildir. Bu kara tablo sizleri asla endişelendirmesin. Çıkış yolu vardır ve mümkündür. Meclis’te devam etmekte olan bütçe görüşmelerinde ve sahada kadınlarla yürüttüğümüz bütçe çalışmalarında ortaya koyduğumuz ekonomi politikamız seçimlerden sonra yaşama geçirilmesi için mücadele edeceğimiz modelimizimdir. Bütün yurttaşların temel sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarını kamu güvencesi altına alınacağını belirtmek istiyorum. Eşit işe eşit ücret sağlayacağız. Kadının görünmeyen emeğini güvence altına alacağız. Kadın yoksulluğunu ve yoksunluğunu sonlandıracak her türlü ekonomik tedbiri HDP olarak alacağız.
GASP EDİLEN TÜM HAKLARIMIZI ALACAĞIZ
Sağlıktan eğitime, barınmadan ulaşıma, kadınların güvenceli istihdamına kadar her alanda kadınlar için pozitif ayrımcı bir ekonomik programı hayata geçireceğiz HDP olarak. KHK ile işlerinden edilen kadınlar, EYT engeline takılıp emeklilik hakları gasp edilen kadınlar, ataması yapılmayan öğretmenler, kentsel dönüşüm adı altında evsiz bırakılan kadınlar, barınamayan üniversiteli genç kadınlar, düzenli geliri olmayan kadınlar hiç merak etmeyin. Bizler HDP olarak, kadınlar olarak gasp edilen tüm yaşam haklarımızı bu iktidardan alacağız. Gasplarla değil haklarımızla yaşayacağız. Buradan sizlere söz veriyoruz. Her gün birçok engel ile karşı karşıya kalan engelli kadın arkadaşlarım. Biliyoruz önünüzdeki en büyük engel bu iktidardır. İşte biz kadınlar, önümüzdeki seçimlerde bu iktidarı göndererek önünüzdeki en büyük engeli kaldıracağız. Engelsiz bir yaşamı hep birlikte ortak gücümüzle inşa edeceğiz. Kadınların emeği ile oluşan ülke bütçesindeki erkek soygununa, yağmasına, rüşvetine, kayyım talanına son vereceğiz. Kadınların alın terinin bir tek damlasını dahi talancı erkek ekonomi düzenine yedirmeyeceğiz. Bu da yetmez, bugüne kadar biz kadınların emeğinden, yaşamından çaldıkları bütün kazanımlarımızı misliyle bu erkek düzenden geri alacağız.
ŞİDDETE SON VERECEĞİZ
Tarihin başından beri eşit ve adil bir yaşamın kilit rolünde biz kadınlar varız! Kadın demek; özgür eşit bir gelecek demektir. Ve biz bu geleceği kurmaya kesinlikle kararlıyız! Birleşerek günden güne güçlenen kadın ittifakımız ve kadın dayanışmamız, yaşamın ve siyasetin her alanında büyük değişimi ve dönüşümü gerçekleştirmektedir. Biz kadınlar, verdiğimiz mücadelenin, emeğin sonuçlarının ne kadar büyük ne kadar değerli olduğunu elbette ki biliyoruz. Her türlü çürümüşlüğe, inkâra ve baskıya rağmen kadınlar demokrasi ve özgürlük mücadelesi konusunda ciddi bir birikime sahiptir. Bizler bundan aldığımız güçle yeni bir siyaset inşa ettik. Hayata geçirdiğimiz yerel yönetim politika ve pratiklerimizden HDP’nin demokratik ve özgürlükçü programını oluşturduk. Yönetime geldiği anda ülkede süren bütün krizleri çözecek güç kadınlardır, HDP’dir. Biz kadınların öncülüğünde demokrasi güçleri ve emekçilerle omuz omuza vererek bu ülkede çözemeyeceğimiz tek bir sorun yoktur. Kadınların özgür yaşamı inşa etmesi önündeki bütün engelleri bir bir kaldırıyoruz, kaldırmaya devam edeceğiz. Toplumsal alanda cinsiyetçilikle etkin mücadele ediyoruz etmeye de devam edeceğiz. İstanbul Sözleşmesini geri getirecek ve etkin bir şekilde uygulayacağız. Kesin bir şekilde kadına yönelik her türlü suçun önüne geçeceğiz. Kadına yönelik şiddete ve kadın cinayetlerine son vereceğiz.
ANAYASAMIZI MUTLAKA YAPACAĞIZ
Tek adam ucube sisteminin panzehiri eş başkanlık sistemidir. Bu amaçla eşbaşkanlık sistemini ve eşit temsiliyeti ülkenin bütün karar alma mekanizmalarında ve görev kademelerinde hayata geçiriyoruz, geçirmeye devam edeceğiz. Yerel yönetimle güçlendirilmiş çoğulcu demokratik bir parlamenter sistemi hayata geçireceğiz. Kürt sorununu adil ve onurlu bir şekilde çözümün de biz kadınlar olarak biz güç olarak bizler çözeceğiz. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Bu ülkenin en acil ihtiyacı yeni bir anayasadır. Kadınlar olarak buradan bir kez daha ifade ediyorum. Toplumsal cinsiyet eşitliğini, temel hak ve özgürlüklerimizi yasal güvence altına alan demokratik kadın anayasamızı mutlaka yapacağız. Buradan söz veriyorum. Demokratik bir toplumda, kendi kendimizi yöneterek, barış içinde yaşamak için gelin HDP’de buluşalım. Hak, hukuk, adalet, demokrasi ve özgürlük için gelin mücadelenin, gücün, merkezi olan HDP buluşalım. Yeni bir yaşam elbette ki mümkün. Yeni bir siyaset elbette ki mümkün. Yeni bir ekonomik düzen mümkün. Yoksulluğa, rant düzenine, talan düzenine, yandaş düzenine son vermek elbette ki mümkün. İşte önümüzdeki seçimler kadınların tüm bu hedefleri gerçekleştireceği bir dönüm noktasıdır.
ÜLKEYİ TEK ADAMLARA TESLİM ETMEYECEĞİZ
Öncülük ettiğimiz üçüncü yol siyasetimizle, emek ve özgürlük ittifakımızla, 'jin jiyan azadî' şiarımızla bu seçimlerin temel belirleyici gücü biz kadınlar olacağız. Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki Türkiye’yi tek adamlara teslim etmeyeceğiz. Kadınlar olarak bu ülkeyi biz yöneteceğiz. 2023 seçimlerine damgayı biz kadınlar vuracağız. Biz kadınlar kendimizi seçeceğiz. Biz kadınları bizi yönetecek olanları seçeceğiz. Eşit ve özgür bir yaşam için jin jiyan azadî diyoruz. Şiddetsiz bir ülke, şiddetsiz bir dünya için jin jiyan azadî demeye devam edeceğiz. Barış için, demokrasi için, insan hakları ve adalet için jin jiyan azadî demeye devam edeceğiz. Direnişleriyle, diktatörlükleri sallayan tüm dünya kadınları ile beraber ‘jin jiyan azadî’ diyoruz.”
BARIŞ ANNESİ: ELLERİNİZİ ÇEKİN
Toplantıda söz alan Barış Annelerinden Bedia Gökyüz de, Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılarına tepki göstererek, “Orada barbar IŞİD’i çıkardınız, onun önünde yine kadınlar durdu. O yiğit kadınları oradan süpürmek, sizin haddinize mi? Siz daha kadının gücünü görmemişseniz demek ki, siz daha hiçbir şey görmemişsiniz. Kadın kendi kendi yönetebilir. Köyleri var, kasabaları var, çocuklarına da ailelerine de bakıyorlar. Artık ellerinizi kadınların üzerinden çekin, bizim üzerimizden çekin. Dünyayı yönetenlere sesleniyorum: Kadınların üzerinden ellerinizi çekin, kadınlar kendilerini yönetir. Eskiden erkekler diyordu kadınları aç bırakın, yola gelsinler, artık bunu unutsunlar, kadınlar artık çalışıyor. Şimdi kaç çocuk yaparsa ‘terörist’ oluyor, teröristin aslı sizsiniz. Terörist olan hırsızlık yapar, tecavüz yapar, kadın öldürür. Biz kimseyi öldürmüyoruz, kimseye hakaret etmiyoruz. Biz sadece insan olarak yaşamak istiyoruz. Biz de artık birey olarak bizi görün. Biz bundan sonra erkek egemenliğini kabul etmiyoruz, her yerde varız, var olmaya devam edeceğiz. Kendimizi de yönetebiliriz. Biz olmazsa siz hiç olamazsınız” ifadelerini kullandı.
KESK: SOKAKLARI TERK ETMEDİK
KESK Eş Genel Başkanı Şükran Kaplan Yeşil, haklı olan her şey için mücadele etmeye devam edeceklerini belirterek, “Kadına yönelik şiddetle bütün dünyada olduğu gibi biz de burada, bu topraklarda savaşa hayır diyeceğiz. Başta yoksulluğa ve bizlere dayatılan bütün şiddet biçimlerine hayır demek için sokaklarda olacağız. Özgürlüğümüz, haklarımız ve yaşamlarımıza sahip çıkmak için alanlarda olacağız. Bu faşist iktidarın bizden çaldıklarını savaşa, tanka, topa yatırmasından biliyoruz. Mücadele gücümüzü bugün haklarımıza saldıran iktidarın tutukladığı ve bugün tutsak olan kadın milletvekillerinde, Şebnem hocadan, Mücella abladan görüyoruz. Bu iktidar bizleri bugüne kadar sadece ev içinde aile olarak tanımlamak istedik. Ama biz makbul bir kadın olmayacağımızı söyledik. Dün Arjantin’de bir kişi daha eksilmeyen kadınlarla, Rojava’da DAİŞ’e karşı direnen kadınlarla omuz omuza buradan ve İstanbul’da sokaklar bizimdir diyerek, sokakları terk etmedik” dedi.
Toplantı, “Jin jiyan azadî” sloganıyla sona erdi.