ANKARA - TÖP Dönem Sözcüsü Juliana Gözen, iktidarın faşizmi kurumsallaştırma adımlarını hızlandırarak seçim ortamına gidildiğini ifade etti.
Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik tahammülsüzlüğünü 7 Ekim 2014’te sarf ettiği “Kobanê düştü düşüyor” sözleriyle gösteren AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla 20 Kasım’da Kobanê başta olmak üzere bölgeye hava saldırıları düzenlendi. Dün Katar dönüşü yanında götürdüğü gazetecilere konuşan Erdoğan, uzun zamandır dillendirdiği saldırıların sinyalini bir kez daha verdi.
İktidarın seçim hazırlıkları olarak yorumlanan bu saldırıları, Emek ve Özgürlük İttifakı bileşenlerinden Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) Dönem Sözcüsü Juliana Gözen ve Emekçi Hareket Partisi (EHP) Genel Başkanı Hakan Öztürk değerlendirdi.
KOBANÊ’YE SALDIRI ZEMİNİ
AKP-MHP iktidarının faşizmi kurumsallaştırma adımlarını hızlandırdığını ve seçim sürecinde savaş politikalarından medet umduğuna değinen Gözen, “IŞİD terörüne karşı insanlık değerlerini savunan Kobanê'ye, insanlığı ve halkları karşısına alarak yapılan bu saldırı tesadüf değildir. 13 Kasım'da Taksim'de sivil halka yönelik bomba saldırısının perde arkasını bütünüyle bilemesek de açığa çıkan birkaç gerçeği vurgulamamız gerek. Devletin içerisindeki güçler arasındaki çatlak derinleşmiştir. Belli ki ülkede ve bölgede yaşanan gelişmeler devletin içerisindeki bir kanadı harekete geçirmiş. Öte yandan tıpkı 7 Haziran sonrasında oluşturulan kaotik ortam benzeri bir süreç inşa edilerek toplumun hareket etmesi engellenmek isteniyor. Hemen patlama sonrasında Soylu'nun açıklamaları ise ‘terör’, ‘dış güçler’ gibi bayat söylemlerle milliyetçi duyguları kaşıyarak, kitleleri bu yönde konsolide etmek istediklerini görüyoruz. 6 kişinin katledildiği bu olayla Kürt Özgürlük Hareketi’ni itibarsızlaştırarak, Kobanê'ye saldırının zeminini buradan örgütlemek istediler. Nitekim de bu planın düğmesine basıldı” dedi.
‘SALDIRILAR SEÇİM ORTAMINI GÖSTERİYOR’
Yapılan bu hava saldırıları ile seçimlere gidilecek ortamın ipuçları olduğuna işaret eden Gözen, şunları söyledi: “İktidar koalisyonu koltuğunu bırakmamak için tüm planları devreye sokacak belli ki. Fakat içeride büyüyen devlet krizi, ağırlaşan ekonomik kriz ve meşruiyetlerinin kalmaması ellerini zayıflatıyor. Sürekli savaşarak ayakta kalabilirler. Ama şunu da unutmayalım, içeride de birbirleriyle savaşmanın koşullarını da zorluyorlar. İttifak halinde olmaları kendi aralarında bir husumet olmadığı anlamına gelmez. Ömürlerini uzatmak için giriştikleri türlü girişimler dönüp kendi içlerinde de hasar yaratabilir. Süreci tekdüze bir biçimde ele almamak lazım. Bomba sonrası oluşan hava hızla tersine dönüyor. Savaş ille de 7 Haziran sonrası süreci getirecek diye bir şey yok. O vakitler ömürlerini uzatmıştı, şimdiyse iç çelişkilerini arttırdığına tanık oluyoruz. Halk hareketinin önü bile açılabilir. Halkın taleplerinin meşruiyeti artacaktır. Dolayısıyla burada belirleyici olan bu krizlere halkın çıkarları lehinde müdahale edebilecek odaktır."
‘TÜM ÇABA SEÇİM KAYBETMEMEK İÇİN’
“Sansür Yasası”nın çıkarılması, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın tutuklanması, Taksim patlaması, Kobanê’ye başlatılan hava saldırısını iktidarın seçimi kaybetmemek için yapabilecekleri olarak değerlendiren Gözen, “Diğer yandan da meşruiyeti azalsa da faşist kurumsallaşma sürecini anayasal düzlemde sonlandırmak istiyorlar bir an önce. Siyasetin hız ve yoğunlaşması her cephede artmış durumdadır. Halkın seçeneğini yaratma iddiasıyla yola çıktığımız Emek ve Özgürlük İttifakı olarak ülkenin dört bir yanında iktidarın halk düşmanı politikalarına karşı halkın çıkarlarını öne çıkartan, savaş politikalarını teşhir eden ve ezilen halkların çıkarlarını savunan; demokratik bir cumhuriyetin mümkün olduğunu göstereceğimiz pratiğimizi ortaya koymalıyız” ifadelerinde bulundu.
İKTİDARIN SAVAŞ SİYASETİ
Seçim yaklaştıkça iktidarın savaş siyasetine yöneldiğini ve iktidarın kendi “bekasını” halkları savaşa ve korkuya sürükleyerek korumanın peşinde olduğunu belirten EHP Genel Başkanı Hakan Öztürk ise, “Suriye'de Kürt halkına bombalar yağdırılması da bu nedenle. AKP-MHP iktidarı sıkıştığı, ayakta kalamadığı her durumda savaş siyasetine sığınmaya çalışıyor. Toplumda memnuniyetsizliğin arttığı koşullarda gözdağı verip korkutarak iktidarda kalma yoluna giriyorlar. Ama bu siyaset tutmayacak” diye kaydetti.
‘SAVAŞLA SEÇİM KAZANAMAZLAR’
Savaş siyasetinin emekçilere ve halklara ölüm ve yoksulluk dışında bir şey getirmediğinin altını çizen Öztürk, “Daha önce de bombalarla, saldırılarla ayakta kalmayı defalarca denediler. Aynı yolla ‘bu kez de seçimleri kazanırız’ diye düşünenler boşuna heveslenmesin. Emekçi halkı her gece aç yatıranların ‘güvenlik sorunu’ söylemleri bu kez tutmayacak. Halkların birbirine düşmanlaştırılmasına, aynı bomba siyasetinin tekrar devreye sokulmak istenmesine artık emekçilerin gözü açık ve karnı tok” diye konuştu.
‘EŞİTLİĞİN DÜNYASINI KURACAĞIZ’
Savaş politikalarının, baskıların, zulmün ve yoksulluğun sorumlusu olan siyasi iktidarın gönderilmesi gerektiğini vurgulayan Öztürk, “Kürt halkına yönelik tüm bu saldırılara karşı çıkan bir mücadele verilmelidir. Savaşlardan beslenenlerin iktidarını göndereceğiz. Savaşların değil, eşitliğin kardeşliğin ve paylaşmanın dünyasını kuracağız” dedi.