Türk basının yüz yıllık ‘Kürt’ ambargosu: Leyla Bedirxan’dan Kürt Basınına

img
Çayan Okuduci *
 
Leyla ismini duyunca aklıma hep iki Leyla düşer. Her iki Leyla’da direnişi ve güzelliği imler. Haklı direnişin güzelliğidir gözlerinde okunan. Yenidünya düzeninde oluşturmaya çalışılan kadın imajını ellerinin tersiyle iten ve bu uğruda ölümü bile göze alan, zindanlarda yıllarca tutsak olarak kalarak tek bir adım geri atmadan çelik gibi duranların “özgür halk” sevgisi dışında sergiledikleri pratiklerini nasıl açıklayabiliriz? Acımazsız işkencelerden geçen, soğuk hücrelerde her şeye rağmen umudu ve direnişi elden bırakmayan kadınların ismidir Leyla’lar. Aram Tigran’ın seslendirdiği ve bestelediği sözleri de Leyla Îşxan’ın babasına ait olan “Leyla Leyla” Stran’ın da dediği gibi; 
 
Leyla Leyla bihar e 
Dilê min zare zar e
Leyla Leyla êvar e
Hêvya te me de were[1]
 
Leyla bahardır. Leyla direniştir. Leyla baş eğmeyen kadındır. Leyla özgürlüktür. Leyla aşktır. Leyla halktır. Leyla direniş geleneğinin ete kemiğe bürünmüş halidir. Leyla dil ve varoluştur. Leyla zulme karşı eyvallahı olmayandır. Leyla cesarettir. Leyla bir halkın küllerinden yeniden doğuşunun suretidir. Biri Leyla Qasim diğeri Leyla Zana’ydı aklıma düşen. Her iki iradede Kürt kadın mücadelesinin sembolleşen isimlerinden, 2000li yıllardan sonra başka bir Leyla ile tanıştım. Hakkında çok az şey bildiğim ve daha çok Avrupalılar tarafında tanınan ve tanıtılan Leyla Bedirxan’ı anlatmak istiyorum. Leyla’yı tanıdıkça umudun ve sabrın nasıl nakşedildiğini, mücadeleyi kızıştırarak nasıl iz bıraktığını okudukça içerden bir sesin yükselişi ve gürleşmesine tanıklık ediyoruz. Leyla Bedirxan’la ilk tanışmam küçük bir odanın gri duvarına asılmış bir posteri ile olmuştu. Poster geleneksel Kürt motifleriyle sürrealisti bir hava yaratıyordu. İlk selamlaşmamızdan yıllar sonra hakkında yazılanları okudukça göğsüm kabarıyor, hayranlık ve merakım gittikçe yükseliyordu. İlkin Viyana’da sahne alır; “Gözü pek, dans tutkusuyla dolu ben, muhtemelen ömrümün sonuna kadar dans edeceğimin bilincinde ilk kez sahneye çıktım,” der[2]. İlk sahne sonrası batılı gazetelerin ve gazetecilerin ilgi odağı olur. Dönemin klasik batıcı kafası Ortadoğulu kadınlara yaklaşımı az-çok kestirebiliriz, hem küçük görme hem de yüceltmek arasında gidip gelen; esasında şaşkınlık yaratan bir çizgide büyüyen Prenses Bedirxan’a sorulan soruya verdiği cevabı okuyalım; “Ben La Scala'da dans eden ilk Kürt dansçıyım. Bana, ‘Siz Doğulu bir kadın mısınız?’ diye soruluyor. Mısır başta olmak üzere, çocukluğumu geçirdiğim ve çocukken gördüğüm hiçbir ülke ve bu ülkelerdeki hiçbir şey bana uzak değil. Ama eğer sorunuz 'Siz cariye ruhlu bir kadın mısınız?' anlamını içeriyorsa, sadece dansım Doğulu, ama ben Doğulu değilim." Kendi kültürel kodlarına sırt çevirmeyen, kültürüyle varlığını kökleştiren ve direnen Leyla’nın okkalı cevabı yukarıda belirttiğim zihniyetin ta kendisiydi. Kendi zamansal ağının dışına taşarak yayılan kendine has figürleriyle dansını icra eden, özgünlüğü ve özgürlüğüyle biçilmiş/öğretilmiş kalıpları sanatın gücüyle yerle yeksen edişini; inandığı yolun yolcusu olduğunu göstermesi açısından örnek bir kişiliktir de. 
 
1905 yılında İstanbul’da doğan ve bir süre sonra annesiyle Mısır’a gitmek zorunda kalan Leyla’nın çocukluğu Kahir’e sokaklarında geçer. Nedense Leyla’nın Kahire’de geçirdiği günleri Necib Mahfuz’un romanı olan “Midak Sokağı”nda aramaya çıktığımda oldu. Danslarında sürekli ellerini ön plana çıkaran sanatçı bize Mısır’ın kültürel kodlarını kendisinde barındırması sanatında yekpare olmayışını da göstermektedir. Evet, icra ettiği dans doğunun imgelerini veriyor olması yukarıda belirttiğim özünden taviz vermeyen kişiliğine bağlayabiliriz. Modern sahne ve batılı müzikle de geleneğin üstünü modern dünyanın getirisiyle büyüttüğünü ortada. Yaratıcı figürleriyle ve metaforlarıyla kendi üslubunu oluşturmayı başaran Leyla bağımsız kişiliğinin dışavurumu olarak okumalıyız. Şimdi kendi ağzında Kahire sürgününü dinleyelim; “Yedinci yüzyıldan atalarım Azizi’lerdi. […]Dedem Kürdistan’ın son hükümdarıydı. Ona karşı yapılan bir Türk seferiyle, umutsuz bir çabalamadan ve bir parça şarkî hainlikten sonra bütün ailesiyle beraber esir alındı. Büyükbabamın ölümüyle Sultan Abdülhamit onun oğullarını çağırdı ve maiyetindeki yüksek mevkilerin huzurunda onları bağışladı. Babam Abdülrezzak Bederxan, Jön Türklerin 1908’deki isyanına kadar meşhur Yıldız Köşkü’nde, seremonilerin büyük üstadı olarak yükümlülüklerini yerine getirdi. Jön Türkler hükumetin dizginlerini ele geçirince babam haklarını geri almak için Kürdistan’a döndü, annem ise güvenlik ve sakinlik arayışıyla beni Mısır’a götürdü. O zamanlar üç yaşındaydım. Kahire’deki çocukluğum, sürgün edildiğimiz 1917’ye kadar canlı ve mutluydu”[3]. Kahire sürgünü babasının suikasta uğramasıyla biter, hayatının bambaşka bir dönemine girer, güvenlik gerekçesiyle İsviçre’nin Montrö şehrine ulaşırlar. Leyla’da ne kadar baba ağır bassa da annesi özgürlüğünün ve sanatının anahtarıdır. Annesi tarafından sıkı ve güçlü bir eğitim geçirildiğini okuyoruz. Beş tane yabancı dil bilen Leyla aynı zamanda ailesinden gelen entelektüel damarında bilincinde; “Bağımsız olabilmek adına sıkı çalışmak için zihnimi müthiş bir ciddiyete odakladım. Ama kararlılığımın ne yararı vardı! Kaderi çizilmiş ruhuma fırlatılan, kitaplarımı kapatıp müzik ve dansın hayalini kurduran bir dans parıltısı vardı. Akşamları, diğer kızlarla dikiş dikmek yerine çalıştığım ders bittiğinde doğaçlama pantomim yapmak için onların bana katılmasını sağlardım. Ah! Aritmetik ve Latinceden çok daha fazla enerjiyi bunlara verdim ve sitemler haklı olarak sık sık tekrarlanıyordu. Fakat, ah, her şey içimde vahşi bir başkaldırıyla nasıl da dans ediyordu!”[4]. 
 
Leyla için hiçbir şey kolay değildir, dans ettiği için baskı altındadır. Sürekli gözetilen ve takip edilen biri olmuştur. Dansı ses getirmiş ve dikkatleri üzerine çekerek dar bir girdaba girse de dansın verdiği direniş ve var olmanın dayanılmaz arzusuyla bildiğinden/inandığından asla vazgeçmeyişi cesaretinin küçük bir pratiği olarak okumak gerek. 1931 yılında Pasadena Post gazetesindeki haberi okuyalım; “Katı bir Müslüman olmasına rağmen prenses, dans kariyeri için halkının geleneklerinden koptu. Paris’te bir stüdyo kurdu ve dans tutkusu sebebiyle şu an burada [Pasadena]. Dünyanın en çok beğenilen dansçılarından biri, fakat yine de tevekkül düşüncesi nedeniyle uzun zamanlı otel veya gemi rezervasyonları yapmayı reddediyor.”[5]. Baştan sona asparagas bir haber değilse de içeriğindeki küçümseyici bakışı ve sürekli bir kalıbın içine koyulması dönemin ataerkil bakış açısını da görmek mümkün. Yine kendisi hakkında çıkan bir haberi okuyalım; “Onun konumundaki bir insanın kamuya açık bir sahnede görünmesi, ülkesinin geleneklerine katı şekilde ters düşüyor ancak Avrupa’da meşhur oldu”[6].   
 
Leyla dansıyla dünyayı dolaşırken bizim Leyla’dan habersiz oluşumuz bizi resmi –Kemalizm- ideolojinin çarkına götürüyor. Çiçeği burnunda Cumhuriyet’in asimilasyon ve iskân politikasının başlangıcıdır aynı zamanda. Türk basının resmi ideolojinin hizmetinde olduğu ayan beyan ortadayken Kürt Leyla’nın başarısını yazacak cesaret olmadıklarını 99 yıldır tecrübe ediyoruz. Avrupa’daki gazetelerin ilgisi ve Kürt olarak ön plana çıkması şüphesiz ki Türk basının ve onun patronları tarafından görmemezlikten gelinmesini düşman politikalarına rahatlıkla yorabiliriz. Merkeziyetçi ve merkeze sözde muhaliflik yapan orta yolcu “sol” cenah gazeteciliği ne tarafsızdır ve özgürdür. Türk basını Leyla Bedirxan’ı gri alanda bırakması/görmemesi üzerinden bugünümüzün basın hallerini okuduğumuzda bir tık bile ileri gitmediğinin en net görüntüsüdür. Çok değil ilki birkaç ay önce diğeri de birkaç hafta öncesine dayanan sindirme ve gözdağı operasyonun hedefinde olan Kürt medyasındaki gazetecilere yönelik faşizan tutumdan sonra gelen sessizlik, bilinçli körlük arasında güçlü bağların deşifresi edilmesi açısından muazzam bir örnektir. Sağcı ve iktidarcı medyanın gösterdiği iğrenç tavrı yeminli Kürt düşmanlığı üzerinden anlamalı ve Kürt Basın emekçilerine destek çıkılmalı. Leyla’dan Kürt basınına kadar yani dün ve bugünün köprüsü altında çok sular akmasına rağmen iki uç arasındaki mesafe hep aynı kaldı. Deyim yerindeyse aynı tas aynı hamam. Apê Musa’nın Küçük Generalleri halkın özgür haber alma hakkının teminatıdır. Ve bu uğurda dünyada eşi benzeri olmayan saldırılar altında halka haber ulaştırmaya her dem devam etmiştir. Özgür basın emekçileri Kürdistan’ın ve Türkiye toplumunun yüz akıdır. Kürt Basın emekçileri sermayenin, patronların ve odakların gazetecisi değildir: yoksul halkın, sesini duyuramayanların sesidir… Bir daha tekrarlamakta fayda var: Nasıl ki Leyla Berdirxan’a engel olmadılar ve sanatıyla tarihe not düştü, Özgür Basına da engel olamayacaklar ve susturamazlar!              
                
Leyla Safiye’nin son kitabı “Dansın Kürt Prensesi Leila Bederkhan”[7] isimli otobiyografik kitabı çok geniş bir kapsamla ele alınmış ve başvurulması gereken önemli bir kaynak. Yazar kitapta üç Leyla’nın izini sürerek hayatın içinden ve o dönemde cereyan eden hadiseleri büyük bir sabırla, objektif bir tutumla aktararak; uzun ve meşakkatli bir yola çıkarıyor okuru. Baştan belirtmekte fayda var, titizlikle üzerinde çalışılmış eserde ilk göze çarpan: Leyla Bedirxan’ın sahneye çıktığı, yaşadığı ve gezdiği mekânların yazar tarafından ruhunun yakalayamadığı ve üstünde yeteri kadar durmadığı gerçeğini de görüyoruz. Şüphesiz ki her eserin özellikle de biyografik çalışmaların hep eksik bir tarafı vardır. Kitaptaki mekân gezintileri sığ ve kulak ardı edildiği izlenimi kaçınılmaz olarak sürekli kendini meşgul ettiriyor. Ve okura da şu soruyu sorduruyor. Yazar, Leyla Bedirxan’ın otobiyografisini masa başında mı kalem aldı? Yoksa Leyla’nın iz bıraktığı mekânların/sahnelerin peşinden akıp gitti mi? Madem herkese göre bir cevap vardır bu dünyada, bizde sorduğumuz sorunun cevabını kitabı okuyanlarına bırakalım. Yazar, Kürt tarihinde önemli bir yere sahip olan Bedirxan ailesinden gelen ve ilk Kürt kadın modern dans sanatçısı olan Leyla Bedirxan’ın yazdığı üçüncü kitabı. İlk iki kitap dar bir çerçevede ele alınmış. Kitap hem başkaldıran kadının mutlu gururun hissettiriyor hem de zor zamanlardan geçen bir kadın ve sanatçının yarattığı öfkenin okura direk aktarmasını da yazarın içtenliğini göstermesi bakımından önemlidir. Kendini var etmeye çalışan "sürgün" bir prensesin, Leyla Bedirxan’ın çarpıcı hayat hikayesi ve dans serüveninin yanında okur 20. yüzyılda bir geziye de çıkarıyor. Arka planında sanatın, savaşın, sürgün ve dansın yer aldığı atmosferde yürüyoruz, seyre dalıyoruz ve çoğu kez yumruğumuzu sıkarak okuyoruz Leyla’mızı... Yazar Leyla Safiye çok uzun yıllar kuyumcu işçiliğiyle yirminci yüzyıl basınını tarayarak, arşivleri açarak, fotoğrafların peşine düşerek önümüze kült bir otobiyografik çalışma bıraktığı için şükranlarımı iletiyorum. 
 
İlk kitap 2004'te  "Leyla Bir Kürt Prensesinin Öyküsü" yayımlandı. Kitap aslında birbiriyle bağlantılı üç kadının, ‘Leylalar’ın hikâyesini okura ulaştırdığını yukarıda belirtmiştik. Leyla Safiye araştırmalarını daha da ilerleterek ve İngilizce olarak kaleme aldığı "Searching for Leïla the Kurdish Princess of Dance" yayımlandı. Leyla Bedirxan'a ilişkin bilgiler birkaç gazete kupüründen ibaretken, son çalışmasıyla Leyla Bedirxan’a ilişkin daha fazlasını okuyoruz. Son olarak Leyla Berdirxan’ın sözleriyle okuru selamlayalım; “Ben dans ettiğimde kendimi izlemiyorum, sahneyi bir bütün olarak izliyorum. Çerçeve, tuval ve ben… Işığım, rengim, çizgiyim; bu benim için, müziği yorumlarken bir tasarı yaratmak. Dans ederken bir şekilde etrafımda bütün bir sahne kurduğumu hissediyorum ve harem dansında sadece bir odada değil bir sarayın tamamında dans ediyorum. Dünyadan uzak güzellik ve gizem arasında bir hayatı yansıttığım bir resim çiziyorum ve aşk bedenimi, ayaklarımı hareket ettirip kalbimde şarkı söylüyor.” Leyla’nın kökeni, beslendiği gelenek ve dış görünüşü Batı’da adını duyurabilmesi için ona avantaj sağladı ancak bu avantaj, beraberinde oryantalist bakışı da getirmiştir. Kadınlara değil erkeklere hitap eden bir figür olarak sunulan Leyla, isminden önce dansıyla bilinmek istese de prenses unvanı hayatı boyunca adından önce gelmiştir. Doğu ile Batı arasındaki somuttan ziyade soyut uzaklığın kendisi de farkındadır ancak bu uzaklığı yine sanatı üzerinden şekillendirmeyi ve mesafeleri dansla yok etmeyi amaçlamıştır. Bu bağlamdaki son sözleri yine Leyla’ya bırakmak en doğrusu; “Kalbim; Doğulu bir çocuğun, pek çok Batılının soluk hayatına bu kadar çok renk getirmesi ihtimali ile pır pır atıyor.”[8].   
 
*Yazar
                             
[1]Leyla Leyla bahardır
     Gönlüm inim inim inler
     Leyla leyla akşamdır
     Seni beklerim gel artık
[2]The Daily Mail Gazetesi, 30 Ekim 1928    
[3]The Daily Mail Gazetesi, 30 Ekim 1928
[4] The Daily Mail Gazetesi, 30 Ekim 1928 
[5] https://justpaste.it/44qbk 
[6] Chicago Daily Tribune Gazetesi, 25 Mart 1931 
[7]Avesta Yayınları/Safiye Leyla
[8]Avesta Yayınları/Safiye Leyla/Leyla:Bir Kürt Prensesinin Öyküsü  
 

Diğer başlıklar

09/11/2022
09:35 Bedenini ateşe veren Brukanlı'ya revirde kelepçeli tedavi
09:34 Musa Orhan’ı protesto ettikleri için tutuklanan kadınların iddianamesi yok!
09:31 Gazeteci Altan hakikati aşka dönüştürdü
09:06 Belediye araçları AKP’nin çalışmalarına tahsis edildi
09:06 Tutuklulardan sonra ailelere de 'bağımsız koğuş' baskısı!
09:05 'Cezaevindeki hak ihlallerinin amacı sindirme politikasıdır'
09:02 30 yıl sonra tahliye olan Evsen: İçeride tepeden tırnağa tecrit var
09:01 Muğla’da ekolojik talan büyüyor: Son nefesimize kadar direneceğiz
09:01 Mehmet Emin Özkan'ın kızı: Durumunu görmek için duruşmaya gelin
09:00 Kayyımın ‘ısmarlama’ ihalesinde usulsüzlük
09:00 09 KASIM 2022 GÜNDEMİ
08:42 Dutax’taki kazada ölenlerin sayısı 8'e çıktı
08/11/2022
23:15 Xaçort’ta kimyasala karşı eylem
21:46 HPG'li Acet kitlesel defnedildi
20:33 Dutax'taki kaza Meclis gündemine taşındı
20:10 TTB: Hekimler mücadelesine devam edecek
20:06 DTK, DBP ve HDP’den Dutax'taki kazaya ilişkin ziyaret
19:29 ODTÜ’lüler rant yoluna karşı Belediye Meclisi’nde: 7 gözaltı
19:04 Payas Organize Sanayi Bölgesi’nde patlama: 6 yaralı
18:25 HDP’li Coşkun’dan kadın sığınaklarına ilişkin soru önergesi
17:31 BM raportörleri: Fincancı derhal serbest bırakılsın
17:19 Kuran kursunda tecavüz haberlerine yayın yasağı
17:16 Mahkemeden ‘İnsanlık Yürüyüşü’ kararı: Eylemi yapanlar serbest, bildiri dağıtan tutuklu
17:04 Güzel’in vekilliğinin düşürülmesi kararı
16:49 ABD'de ara seçimler için oy verme işlemi başladı
16:47 Eğitim Sen’den ÖMK’ye kırmızı kart
16:43 Hukuk öğrencilerinin eylemleri karşılık buldu
16:26 Irkçı öğretmenler hakim karşısında
16:15 Demokratik Modernite davasında ‘yakalama' kararının infazı beklenecek
16:04 Sağlıkçılardan yemek protestosu
15:56 Tutuklu annesi: Herkes sesini yükseltsin
15:44 Yıkılan cezaevi arazisi için 'yeşil alan' talebi
15:05 Çavuşoğlu’na kimyasal silah sorusu: Araştıracak mısınız?
15:04 İHD: Hak ihlalleri güvenlikçi politikalardan kaynaklanıyor
14:47 Eğitim Sen: ÖMK Anayasa’ya aykırıdır
14:42 Radyoloji çalışanları şua izni için eylemde
14:15 Wan’da 21 kişiye 131 yıl 3 ay ceza
14:15 BTS: Promosyonda tek seferde 60 bin TL ödenmeli
14:00 Av. Güngördü: Karar müvekkillerimizin siyasi rehine olduğunun ispatıdır
13:52 Agirî'deki kazanın tanığı: İhmal var
13:38 Nijerya’da çoğu kadın 80 kişi kaçırıldı
12:46 Sancar: Savaşa karşı bütünlüklü tavır ortaya koymalıyız
12:42 AİHM’den HDP'li 14 vekil için hak ihlali kararı
12:18 Tutuklu yakınları: Zulme son verin
12:15 Yeşil Sol Parti’den gazetecilere dayanışma ziyareti
12:03 Çukurova'da pazar yeri tartışması
11:43 İran'da halk direnişi 53’üncü gününde yayılarak büyüyor
11:41 Tutuklu yakınlarına ilk duruşmada beraat
11:25 'Yargı mazlumu koruyamıyorsa kimse adaletten bahsedemez'
11:18 Wan'da 6 mülteci kayalıktan düştü
10:51 Almanya’dan Erdoğan’a Fincancı mektubu: Serbest bırakılsın
10:40 Alevi örgütleri Meclis’e yürüdü: Torba yasa değil, eşit yurttaşlık istiyoruz
10:12 ELDH: Dünya halkları tecridin farkında
10:02 Nakit bütçede 72 milyar açık
09:50 Irak’ta yeni hükümet saldırıları engelleyebilecek mi?
09:42 Berivan Altürk yaralı kaçarken katledildi
09:41 Mülteci çocuklar kendi yaşamlarını fotoğrafladı
09:26 Alternatif sanatın yolculuğu Gölge Kültür Sanat Merkezi
09:16 'Ekolojiye özgürlük' konseptiyle savaşa karşı festival
09:12 AYM’nin Cizîr kararına tepki: Tanımıyoruz
09:08 ‘Dosso Dossi’den Cizîr’e çöp kaldı!
09:08 ‘Yargı iktidarın isteği doğrultusunda gazetecileri cezalandırıyor’
09:06 Sibel Balaç: Adaletsizliğe karşı örgütlenme hakkımızı savunduk
09:04 Umut Kitapevi saldırısının 17’nci yılı: Türkiye'deki adalet gerçekliği
09:02 Türk basının yüz yıllık ‘Kürt’ ambargosu: Leyla Bedirxan’dan Kürt Basınına
09:00 Petroldeki cinayette failler kamerada kaldı!
09:00 08 KASIM 2022 GÜNDEMİ
07/11/2022
22:05 BM'ye kimyasal başvurusu: Hakikat Araştırma Komisyonu kurulsun
19:46 Kimyasala karşı yürüyüşte gözaltına alınan 50 kişi serbest
19:25 ODTÜ’lülerden YÖK'e: Üniversiteleri özgürleştireceğiz
18:33 Buldan ve Sancar’dan başsağlığı mesajı
18:28 Yurttan atılan öğrenci oturma eylemi başlattı
18:17 Efrîn’de bir ayda 20 kişi kaçırıldı
18:09 Kozağaçlı: Dosyada yer alan CD’lerin sahte olduğu ortaya çıktı
17:14 Özerk ve demokratik üniversite için mücadele çağrısı
17:06 ABD’de ara seçimler: Ukrayna’ya mali yardım tartışma konusu olabilir
16:54 Tanrıkulu'na 'kimyasal silah' fezlekesi
16:50 İran’da protestolar devam ediyor
16:17 EHP Gençliği konferansta buluştu
16:06 Erdoğan: Ekonomisi göz dolduran bir Türkiye’ye ulaştık!
15:47 Hasta yakınından doktora şiddet
15:37 Hukuk öğrencileri: Burası Diyarbakır, direneceğiz!
15:28 ABD’li heyet Ankara'da
15:26 İspanya Tabipleri Birliği'nden Fincancı'ya destek mektubu
15:06 Agirî’deki kazada 7 kişi yaşamını yitirdi, 11 yaralı
15:03 Qamişlo’daki saldırıda QSD savaşçısı yaşamını yitirdi
14:35 Şirnex’te 400 öğrenci zehirlendi: Olayın üzeri örtülmek isteniyor
13:58 BTS üyeleri promosyon için eylemde
13:58 Zap’ta askerin cenazesinin yakıldığına dair görüntü yayınlandı
13:43 Türkiye Suriye’de kolera salgınını tetikliyor
13:42 Siyanür sızıntısına takipsizlik kararı
12:54 DİSK Genel Başkanı'ndan Şenyaşarlara ziyaret: Bu mücadele Türkiye’yi anlatıyor
12:17 Gazetecilerin ‘suç delili’ sayılan kitapları iade edildi
11:55 Altın bir haftada yüzde 2 arttı
11:32 Belucistan’da 15 tutuklu idam edildi
11:29 Ronaghi'nin babası cezaevi önünde kalp krizi geçirdi
10:53 Yüzünüzü dağlara çevirin, sonbaharın güzelliğini göreceksiniz
10:46 NATO’dan sonra İsveç’ten Türkiye’ye ziyaret
10:46 Kadınlar 25 Kasım'da Taksim Tünel'de olacak
10:45 Bartın’da sözleşme bedelinin binde 1’i oranında ceza!
10:41 Uluslararası Kadın Konferansı sona erdi: Ortak mücadele ağı ilan edildi
10:15 Otoyolda kaza: 1 kişi yaşamını yitirdi
09:56 JINNEWS’ten Ekim ayı şiddet çetelesi
09:45 Sengaw’de 2 DAİŞ’li öldürüldü
09:38 İnsanlık Yürüyüşü: Direnmekten başka çare yok
09:11 Chomsky’den kimyasal silah kullanımının araştırılması talebi
09:01 Kameranın yükü
09:00 Yerleşim yerlerine kurulan geri dönüşüm fabrikaları tehlike saçıyor
09:00 Yönetmen Ataş: Kürt sinemacıların üretmekten başka seçeneği yok
09:00 07 KASIM 2022 GÜNDEMİ
08:09 Basel’de dengbêj gecesi
06/11/2022
23:48 İstanbul'da gözaltına alınanlar serbest bırakıldı
22:32 Savunma Bakanlığı: Bir asker hayatını kaybetti
20:07 Uluslararası Kadın Konferansı: İstenilen yaşam devrimle olur
18:37 Silopi'de kimyasala karşı yürüyüşte 32 gözaltı
18:16 'YÖK'süz demokratik halk üniversiteleri istiyoruz'
18:10 İstanbul'da 121 kişi gözaltına alındı
17:54 Amedspor Kadın Futbol Takımı 1-1 berabere kaldı
17:09 Muğlalılardan ekolojik talana karşı mücadele çağrısı
16:30 İstanbul’dan seslendiler: Araştırılıncaya kadar alanlarda olacağız
16:13 Seçime gitmeyen Federe Kürdistan Parlamentosu’nda 12 vekil çekildi
16:12 TİP’e ikinci saldırı
15:44 Emek ve Özgürlük İttifakı: YÖK kapatılsın
15:23 Tıp öğrencileri: Yaşamı savunanlar kazanacak
15:20 İstiklal'e çıkan her sokakta direniş
14:25 300 aydından İran rejimine: Baskılara son ver
14:16 Global Boks’ta kimyasal protestosu
14:04 Van’da askeri operasyon
13:50 Şenyaşar ailesi: Zalimden yana olanlar kaybedecek
13:22 İran'da devrimin ayak sesleri yükseliyor
12:38 Binler sokak sokak kimyasala karşı yürüdü
12:21 Iraklı parlamenterden hükümete: Saldırılara sessiz kalma
12:13 'İnsanlık Yürüyüşü' için dere ve tepeleri aştılar
11:53 Prof. Dr. Altıntaş: Üniversitelerde devrim şart
11:42 Somali'de askeri kampta patlama: 5 ölü, 11 yaralı
11:39 ‘Özgür Basın yazmaya devam edecek’
11:20 Silopi'de 'İnsanlık Yürüyüşü' başlıyor
10:48 Barolardan 'Kürt sorununa çözüm' çağrısı
09:41 Zonguldak’ta maden ocağında patlama: 4 işçi yaralandı
09:23 Görüntülerden sonra açıklama: 2 asker yaşamını yitirdi
09:13 Philippe Leruth: Tutuklanan gazeteciler Türkiye’deki gazeteciliğin gururu
09:12 Hukuksuzluğun başlangıç noktası: İmralı
09:09 30 yılın ardından sayımsız ilk gece
09:08 Göç politikaları, pragmatizm ve tutuklanan gazeteciler
09:08 Kimyasal silah tepkisi: İktidar suçun üstünü örtüyor
09:07 Kader Ortakaya soruşturması 'zaman aşımına' bırakıldı
09:05 Gazeteciler tutuklanırken sesi çıkamayanlar
09:00 06 KASIM 2022 GÜNDEMİ
05/11/2022
22:12 YNK Grup Başkanı: Irak hükümeti Türkiye’ye tepki göstermeli
22:04 561 aydından kimyasal silah kullanımına karşı çağrı: Türkiye'yi durdurun