DİYARBAKIR - İşkenceyle gözaltına alınan 11 gazeteciye ilişkin DFG’ye dayanışma ziyaretinde bulunan HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel, “Bu saldırılar sonuç almayacak. Gözaltına alınan gazeteciler serbest bırakılsın” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel ve beraberindeki heyet, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında işkenceyle gözaltına alınan 11 gazeteciye ilişkin Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’ne (DFG) dayanışma ziyaretinde bulundu. Temel’e Diyarbakır milletvekilleri Remziye Tosun ve İmam Taşçıer de eşlik etti. Temel ve HDP heyetini, DFG Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu ve dernek yöneticisi Hakkı Boltan karşıladı.
Ziyarette konuşan Temel, gözaltına alınan gazetecilerin aynı zamanda DFG üyeleri olduğunu ve kurumun mesleğe sunduğu katkıya dikkati çekerek, “İçinde bulunduğumuz kurum aslında Amed’te birçok gazetecinin üye olduğu ve aslında şu an baskılara maruz kalan birçok muhabirin, gazetecinin ve yine benim de üye olduğum bir kurum. Bu kurum birçok alanda gazeteciliğin, objektif haberciliğin ne olması gerektiğini aslında kriterleriyle ortaya koyan bir cemiyet” dedi.
‘KORKU İKLİMİ YARATMAYA ÇALIŞIYORLAR’
Meclis’ten geçen Sansür Yasası’nı hatırlatan Temel, “Bütün muhalif gazetecilere yönelik susturma yasası çıkarıldı. Bundan birkaç gün önce bütün çabamıza rağmen, bütün muhalefete rağmen Meclis’te Türkiye’deki bütün gazete, televizyon, ajans, haber siteleri ve daha birçok sosyal medya mecralarını devletin resmi açıklamasına bakacak düzeyde dizayn etmeye çalışan, resmi açıklamalar dışında hiçbir şekilde haber yapma ve objektif habercilik yapma koşullarını bırakmayan bir yasa AKP-MHP’nin oylarıyla Meclis’ten geçti. Bu yasa zaten böyle bir şeyin hazırlığıydı. Birkaç gündür görüyoruz, gerçekten Kürt halkına, Kürtlerin özgürlük talebine, mücadelesine karşılık çok kirli ve çoklu bir saldırı var. Türkiye’deki demokrasi güçlerine çok güçlü direnme hali olduğu halde çok güçlü bir saldırı ve bastırma var. Muhalif gazetecilere ve özgür basına yönelik baskılar da bu konseptin bir parçası. Bir taraftan bunun yasasını oluştururken bir taraftan da bu konuda direnen, özgür gazetecilikten taviz vermeyen ajanslara, başta Mezopotamya Ajansı ve JİNNEWS olmak üzere bütün muhalif kesimlere yönelik adeta bir korku iklimi yaratılmaya çalışılıyor. Şebnem Korur Fincancı Hocamızın gözaltına alınması da bu konseptin bir parçasıdır. AKP- MHP iktidarı topluma şunu diyor; susturmak temel politikadır, susmayanlara karşı da yöntemimiz gözaltı ve baskıdır” diye belirtti.
‘SALDIRILAR SONUÇ ALMAYACAK’
Özgür basının 90’lı yıllarda daha ağır saldırıları yaşadığını anımsatan Temel, “Ape Musa’lar, Metin Göktepe’ler ve daha niceleri sokak ortasında hakikati savunurken katledilen gazetecilerdi. Ama özgür basın baş eğmedi, geri adım atmadı. Dolayısıyla biz Ankara’daki görüntüleri, gazetecilerin gözaltına alınmasını bu konseptin parçası olarak görüyoruz. İktidar, Türkiye’yi bir karanlıklar ülkesine haline getirmek istiyor, kötü bir uçuruma doğru hızla götürmeye çalışırken, aydınlığı, özgürlüğü, hakikati savunanların hepsini hedef almaya çalışıyor. Bu saldırılar asla sonuç almayacak. Mezopotamya Ajansı ve JİNNEWS’in muhabirleri derhal serbest bırakılsın. Bu konuda bütün uluslararası basın kurumlarını, ulusal meslek kuruluşlarını ve yine demokrasiden yana bütün güçlerini hakikati savunmaktan, haber yapmaktan başka hiçbir suçlamayla karşı karşıya kalmayan bu gazeteciler için seslerini yükseltmeye ve tepkilerini ortaya koymaya çağırıyoruz. Geçmiş olsun diyor ve özgür basının yanında olacağımızı tekrar belirtmek istiyoruz” diye konuştu.
‘BİRLİKTE MÜCADELEYE İHTİYAÇ VAR’
Dayanışma ziyareti için teşekkür eden ve bu dayanışmanın önemine değinen DFG Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu da, “Türkiye’yi bu karanlıktan çıkartacak dayanışma ve birlikte mücadele olacak. Bunun altını çizmeye ihtiyacımız var. Bu iktidar ne yazık ki her kesime yönelik bu tarz saldırılar gerçekleştiriyor. Buna dair tekil mücadelelerin işe yaramadığını çok net görüyoruz. O yüzden birlikte mücadele etmeye ihtiyacımız var” dedi.
‘MESAJ VERİLMEK İSTENDİ’
“Özgür basına, Kürt gazetecilere saldırı, bu halkın sesini kısmaya yönelik saldırıdır” diye değerlendiren Müftüoğlu, “Yıllardır Kürt basınına uygulanan sansür, bugün Meclis’ten geçerek resmi bir kılıfa büründürüldü. Daha vahşice bu yönlü saldırılarını sürdürüyorlar. Arkadaşlarımıza yönelik gerçekleştirilen operasyonun yapılma biçimine baktığımızda, toplumun tamamına verilen bir mesaj çünkü tam da Türkiye’nin kimyasal silah kullanımına dair işlediği savaş suçunun bu kadar ayyuka çıktığı, bu kadar toplumun, dünyanın hatta yıllardır bu duruma ses çıkarmayan, göz yuman Irak’ın bile dönüp, ‘bu konuya dair bir araştırma yapılsın’ dediği bir süreçte Türkiye bu durumu dünyaya duyuran gazetecilere ve duyurmaya niyeti olan gazetecilere bir mesaj vermeye çalıştı” ifadelerini kullandı.
‘HİÇBİR SALDIRI BAŞ EĞDİREMEZ’
Ankara Emniyeti’nin servis ettiği görüntülerin diğer tüm gazetecilere de bir mesaj olduğunu vurgulayan Müftüoğlu, şöyle devam etti: “Arkadaşlarımıza baş eğdirmeye çalışıyorlar. Aslında biz de devlet de şunu çok net biliyor; özgür basın, Kürt gazeteciler 30 yılı aşkındır baş eğmedi, hiçbir saldırı onlara baş eğdiremedi. Bu saatten sonra olası bir tutuklama da baş eğdirmeyecek ama biz o yayınlanan görüntünün tamamen dışarıya dair, diğer gazetecilere yönelik bir görüntü olduğunu biliyoruz. İktidar, ‘gerçekleri yazarsınız, biz size bu şekilde işkence ederiz’ dedi.
YAPTIĞIMIZ İŞİN ARKASINDAYIZ
Bu noktada diğer tüm gazetecilerin de buna uygun hareket edip bu direnişimize karşı bizimle birlikte yan yana yürümeye ve mücadele etmeye çağırıyoruz. Devlet yaptığı açıklamada örgüt adına azami gizliliğe dikkat ederek haber takip ettiklerini söylüyor. Ama gazetecilik açık beyan yapılan bir iştir. Yaptığımız işin arkasındayız ve her gün sokaklarda bu haberleri takip ediyoruz, etmeye de devam edeceğiz. Bizi diğer gazetecilerin önünde kriminalize edip başka bir safhaya koymaya çalışıyor. Biz buna karşı gazeteciliği savunma adına bütün meslek örgütlerini ve gazetecileri birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.”