İSTANBUL - Gazetecilerin işkence ve kötü muameleyle gözaltına alınmasının kabul edilemeyecek bir durum olduğunu vurgulayan gazeteciler, iktidarın tek amacının gerçekleri susturmak olduğunu söyledi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında 25 Ekim’de evlerine yapılan baskında Mezopotamya Ajansı (MA) Yazı İşler Müdürü Diren Yurtsever, Zemo Ağgöz, Berivan Altan, Deniz Nazlım, Selman Güzelyüz, Hakan Yalçın, Ceylan Şahinli, Emrullah Acar, MA’da bir dönem stajyerlik yapan Mehmet Günhan, JİNNEWS muhabirleri Habibe Eren, Öznur Değer, kötü muamele ve işkenceyle gözaltına alındı. Baskın sırasında gazetecilere tehdit savuran polis, birçok kitap, fotoğraf makinesi, bilgisayar gibi materyale el koydu.
Gazetecilerden 45 günlük bebeği olan Zemo Ağgöz, dün akşam ev hapsi şartıyla serbest bırakılırken, 10 gazeteci ise 3 gündür Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde tutuluyor.
Gazeteciler Ali Duran Topuz, Candan Yıldız ve Doğan Özgüden, 11 gazetecinin gözaltına alınmasına tepki gösterdi.
İKTİDARIN AMACI
İktidarın seçim kampanyasında, seçmeni yanına çekebilecek hiçbir şeyi olmadığını belirten gazeteci Ali Duran Topuz, sansür yasasının bu yüzden çıkarıldığını söyledi. İktidarın sansür yasasıyla aleyhinde çıkacak haberleri minimuma indirme amacı taşıdığını ifade eden Topuz, “Fakat iktidar bir kozu daha olduğunu düşünüyor. Kürt meselesinde 1925-1938 yılları arasındaki ‘şahin’ politikalardan bile daha ilerde bir saldırganlık sergileyerek seçmeni güvenlik politikaları ekseninde bir arada tutabilmeyi umuyor. Aynı zamanda muhalefeti de Kürtlerden oy isteyemeyecek hale getirmeyi umuyor. Operasyonlar bu politikanın bir gereği. Bir taşla üç kuş vurmak istiyor: Kürt düşmanlığı etrafında seçmeni birleştirmek, muhalefeti Kürtlerden uzak tutmak ve böylece ekonomiyi konuşulur olmaktan çıkarmak. Elbette Kürt medyasının kapasitesini sınırlamak da bu hedefin içinde” ifadelerini kullandı.
‘İKTİDARIN YANINDA SAF TUTANLAR…’
“Baskılanan şey gazetecilik ise verilecek en iyi cevap, gazetecilik faaliyetini güçlendirmektir” diyen Topuz, baskıya uğrayan gazetecilerle dayanışma içerisinde olunması gerektiğini vurguladı. Gazeteciler için muhalif partilerin ve kuruluşların da mücadele etmesi gerektiği dile getiren Topuz, “İzmir barosu seçimlerinde CHP’li Faik Öztrak iktidarın yanında saf tuttu. Bu şekilde ‘muhalefet’ ettiklerini düşünüyorlar” dedi.
SANSÜRÜN FİİLİ UYGULAMASI
Gazeteci Candan Yıldız ise, Diyarbakır’da tutuklanan 16 Kürt gazeteciyi hatırlatarak, 11 gazetecinin daha gözaltına alınmasının, Kürtlerin yaşadığı hak ihlallerini haberleştirenleri susturmak için yapılan sistematik baskılardan biri olduğunu belirtti. Gazetecilerin gözaltına alınmasının sansür yasasının fiili bir uygulaması olduğunun altını çizen Yıldız, “Gözaltı gerekçelerinden birinin ‘halkı kin ve nefrete sevk etmek’ olması da sansür yasasında sözü edilen belirsizlik ve muğlaklığın gazetecilik faaliyetlerine nasıl engel olacağının bir göstergesidir” ifadelerini kullandı.
‘KÖTÜ MUAMELE KABUL EDİLEMEZ’
Muhabirlerin gözaltına alınma anlarına ilişkin görüntülerin servis edilme amacının korkutmak, dayanışmayı engellemek ve algı inşa etmek olduğunu belirten Yıldız, ters kelepçe ve kötü muamelenin kabul edilemez olduğunu vurguladı.
‘AMAÇ GERÇEKLERİ KONUŞTURMAMAK’
Seçimlere giderken gazetecilerin, “bizler” ve “onlar” diye bölünmek istendiği belirten Yıldız, şunları kaydetti: “Bir yandan iktidara yakın medyada çalışmayan gazetecilerin davet edildiği toplantılar diğer yanda Kürt meselesinin toplumsal, siyasal sonuçlarını haberciliğinin odağına alan gazetecilerin gözaltına alınması… Bunun amacı dayanışma kanallarını ortadan kaldırmak. 45 günlük bebeği olan gazetecinin gözaltına alınması da devletin Kürtlere yönelik yapısal şiddetinin bir parçası. ‘Makbul’ olmayan her gazeteci bu tehditle karşı karşıya. ‘Bana bir şey olmaz’ diyenler de çok yanılıyor. Çünkü amaç, bu karanlık dönemde gerçekleri konuşturmamak ve seçim arifesinde suçların açığa çıkmasına engel olmak. Yapılacak şey belli, sorgulamak, gerçeği haykırmak, bir birimize sahip çıkmak…”
‘FAŞİST DİKTA DEBELENİYOR’
Gazeteci Doğan Özgüden de, “Sansür yasasının geçmesinin hemen ardından 11 meslektaşımın gözaltına alınması gelecek seçimlerde normal koşullarda alaşağı edileceğinin kendisi de farkında olan faşist diktanın gözü dönmüşse, son debelenmelerinin ifadesidir” diyerek gazetecilerin gözaltına alınmasına tepki gösterdi.
TÜRKİYE’NİN FITRATI
“Düşüncelerinden ve dürüst gazetecilikten ödün vermeyenleri sadece tutuklayıp hapsetmekle yetinmeyip hakaret ve işkenceye tabi tutmak Türk Devleti’nin fıtratında vardır” diyen Özgüden, bunun her dönem yaşandığını ifade etti. Özgüden, “Tayyip’in diktası döneminde bu alçakça uygulamanın özellikle Kürt ulusunun yetiştirdiği değerli gazeteci dostlarımızı hedef aldığının göstergesidir” dedi.
‘GAZETECİLERE SAHİP ÇIKILMALI’
Basın örgütlerinin ve gazetecilerin “yiğitçe” mücadele ettiğini ifade eden Özgüden, mücadele sorumluluğunun çoğunun partilere ve onların oluşturduğu ittifaklara ait olduğunu dile getirdi. Özgüden, konuşmasını şu sözlerle noktaladı: “Her daim söylüyorum, seçimden hemen sonra, gün geçirmeden, Meclis’in ilk oturumunda tüm düşünce ve siyasal mücadele mahkum ve tutuklularını serbest bırakacak, sürgüne mahkum edilmiş olanların ülkelerine özgürce dönmelerini sağlayacak bir yasa çıkartılmalıdır. Bittabi, FIJ, IPI, RSF gibi uluslararası basın örgütleri dürüst gazetecilerin mücadelesine daha yoğun sahip çıkmalıdır.”