MANİSA - Kentte kurulan JES’ler nedeniyle tarımın bitme noktasına geldiğini, üzüm bağları ve zeytin ağaçlarının kuruduğunu söyleyen Salihli Çevre Derneği Başkanı Hakkı Uysal, açılmak istenen 12 yeni JES kuyusunun ise felaketi büyüteceğine işaret etti.
Enerji yatırımlarının kıskacında olan doğa, her gün tahrip edilirken, Türkiye’nin dört bir yanında bu çalışmalar devam ediyor. Jeotermal Enerji Santralleri (JES) tarafından verimli tarım toprakları, yeraltı-üstü su kaynakları ve havası kirletilen Ege bölgesinde yeni JES’ler için ihale verildi. 19 Ekim’de Resmi Gazetede yayınlanan ilanla Denizli’de 2 Manisa’da 12 olmak üzere toplam 14 JES kuyusu için süreç başlatıldı. Yine aynı ilanda Denizli’nin Sarayköy ilçesinde açılacak olan 2 JES kuyusu için acele kamulaştırma kararı alındı. Manisa’nın 6 ilçesine dağılan 12 kuyu için ise 1 Kasım’da Manisa Valiliği Yatırım İzlime ve Koordinasyon Başkanlığı tarafından ihale düzenlenecek.
Salihli Çevre Derneği Başkanı Hakkı Uysal ile JES’lerin bölgede tarım ve doğaya verdiği zararları ve yeni JES’lerin tehlikesini konuştuk.
JES’LER DENETLENMİYOR
JES ile ilgili yasal düzenleme olmadığı için kontrol altına alınamadığını söyleyen Uysal, bu tesislerde üretilen elektriğin 5’te 1’inin üretimle kullanılan hammaddeyi tekrar yer altına gönderilmekte kullanılması gerektiğini belirtti. Fakat birçok tesisin bunu yapmadığını kaydeden Uysal, “JES’lerle ilgili sıkıntı burada başlıyor. Yerin 2-3 bin derinliklerinden yeryüzüne çıkan akışkanla birlikte ağır metaller, arsenik, bor gibi elementlerde yeryüzüne çıkıyor. Yerin altından çıkan bu maddeleri şirketler depolamak zorundalar. Ama yasa koyucunun herhangi bir yönetmelikle bunları takip etmemesi sonucunda şirketler bunu yapmıyor. Ve bunun için aldıkları teşvik ücretini kendi ceplerine atıyorlar. Ürettikleri enerjinin 5’te 1’inin yerin altına tekrar re enjekte etmesi gerekirken bu enerjiye de göndermiyorlar. Sonuçta yeraltından çıkan zararlı maddelerle dolu akışkan açıkta kalıyor” dedi.
HAVA VE TOPRAK KİRLENİYOR
Zaman zaman elde kalan bu maddelerin buhar olarak doğaya salındığını aktaran Uysal, bunun da doğada klima etkisi ve iklim değişikliğine neden olduğunu vurguladı. Akışkanların borular ile santrale taşındığını dile getiren Uysal, “Bu odacıklarda zaman zaman temizleme yapıyorlar. Borudan oksijen salarak bir temizlik yapılıyor. Bu işlemi santralden birisine sorduğumda odaların içinde sülfirik asit olduğu ve temizlenmesi gerektiğini söyledi. Demek ki biz farkında olmadan sülfirik asidi soluyoruz. Bu zaman içerisinde kanser olarak kendisini gösterecektir. Yine doğaya bırakılan bor, arsenik toprağa, içme sularına, yer altı sularına karışıyor. Dolayısıyla zehirli maddeler hayvanlar ve insanlara bulaşıyor. 2018 yılındaki Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü raporuna göre Aydın, Manisa ve Denizli’de jeotermal ve maden ocaklarıyla ilgili bir izin verilmemesi gerektiğini söylüyor. Çünkü yer altı su kaynaklarındaki arsenik oranının normal değerlerin 300 katı olması nedeniyle durdurulması konusunda yazı geliyor. Buna rağmen bugün 12 kuyu için ihale açılıyor” diye belirtti.
TEHLİKE KAPIDA
Şirketlerin Çevre Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporlarını tek bir kuyunun zararları üzerinden hesapladığını belirten Uysal, eşik değerler üzerinden hazırlanan raporlara göre kuyuların tek tek zararsız olduğunun söylendiğini aktardı. Fakat sadece Sahilli Ovası’nda Sanko Enerji şirketinin 24-25 kuyusunun bulunduğunu ifade eden Uysal, şöyle devam etti: “Bununla beraber 1 Kasım’da Yatırım İzleme Kurulu’nun 3 tane daha kuyu ihalesi olacak. Bu kuyular birleştiği zaman bölgede iklim değişikliğine neden oluyorlar. Zaman geçtikçe kapasitesi genişliyor. Santrallerin kapasitesi arttıkça doğaya olan zararları da ortaya çıkmaya başlıyor. Bunların hepsi toplandığı zaman hem dünyanın en verimli havzalarından birisi olan Gediz Havzası hem de insanlar zehirleniyor. Salihli ve Türkiye’deki insanları tehlikeler beklemekte.”
TARIM BİTİYOR
Pandemi döneminin madenlerin yenilmeyeceği, enerjinin içilmeyeceğini gösterdiğinin altını çizen Uysal, buna rağmen insanları tarımdan koparan bir devlet politikası olduğuna işaret etti. JES’lerin yoğun olduğu Alaşehir’de üzüm rekoltesinin her geçen yıl düştüğünü kaydeden Uysal, “Bölgedeki zeytinlikler kuruyor. Sanko’nun elektrik santralinin etrafındaki üzüm bağları kurumuş durumda. Bölgede doğru düzgün bir tarım yapılamıyor. Zaman zaman bu akışkanın doğaya salınması durumunda aktığı bölgedeki tüm bitkileri kurutuyor. Salihli’deki Caferbey Ovası bu yörenin en verimli havzası. İleri doğru gidildiği zaman Sart, Ahmetli, Turgutlu ve Manisa’ya kadar tedbirler alınmadığı ve herhangi yönetmelik çıkarılmadığı için şirketler istediği gibi at oynatabiliyor. Bugün Alaşehir ilçesi tamamen bitmiş durumda. Günlük gaz ölçümlerine göre hava kirliliği artmış durumda. Böyle giderse aynı sonucu tüm Manisa yaşayacak” ifadelerini kullandı.
DEVLET POLİTİKASI
Devletin tarımdan vazgeçerek maden ve enerjiye yöneldiğini sözlerine ekleyen Uysal, şunları söyledi: “Onun için denetimler istenildiği gibi değil. Avrupa’da demir-çelik ve çimento fabrikaları son yıllarda yüzde 10’lara çekilirken Türkiye’de bu tür faaliyetlerin yükseldiğini görüyoruz. Sanki emperyalizm Türkiye’ye rol biçmiş. ‘Sen bu verimli topraklardan vazgeç, enerji üret. Bizde enerjiyi sizden alalım. Sizin insanlarınız, toprağınız zehirlense de çok önemli’ diyor. Maalesef ki son zamanlarda bunu yaşamaya başladık. Şeker fabrikalarının kapatılması, ormanların kesilmesi, madenlere açılması, yeraltından çıkarılan kömürde yüzlerce insanın ölmesi bunu gösteriyor. Çok sıkıntılı günler bizi bekliyor” diye aktardı.
MÜCADELE ÇAĞRISI
Yaşanan bu duruma karşı mücadele etmek gerektiğini söyleyen Uysal, toplumun ‘Şirketler arkasına devleti alıyor. Biz bir şey yapamayız’ düşüncesinden kurtulması gerektiğini dile getirdi. Örgütlü mücadelenin sonucunun her zaman alındığını kaydeden Uysal, “Biz açtığımız davalar ve mücadeleler sonucunda Salihli’de birçok kuyunun açılmasını önledik. Yine Sarıgöl ilçemizde yürütülen mücadele sonucu burada da kuyuların açılması engellendi. İnsanların bulundukları çevrelerin tahrip edilmesinin önüne geçmeye çağırıyorum. Korkmamalılar. Mücadele edenler her zaman kazanır” diye konuştu.
MA / Tolga Güney