VAN - İHD Van Şube Başkanı Mehmet Karataş, kimyasal silah kullanılmasının araştırılmasını isteyerek, “Delil toplama yöntemleri kullanılmadan bakanlığın, ‘Böyle bir şey yok, bu bir yalandır’ açıklaması mutlak doğru olarak ele alınmamalıdır” dedi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Van Şubesi, Türkiye’nin Federe Kürdistan Bölgesi’nin Zap, Avaşîn ve Metina bölgelerinde kimyasal silah kullanımına dair dernek binasında açıklama yaptı. İHD Şube Başkanı avukat Mehmet Karataş, kimyasal silahların uluslararası sözleşmelerle yasaklandığına işaret ederek, Türkiye’nin de söz konusu sözleşmelere taraf olduğunu kaydetti.
SORUŞTURMA TALEBİ
Kimyasal silah kullanımın suç olduğunu belirten Karataş, “Türk Ceza Kanununda kimyasal madde silah olarak tanımlanmış ve bu silahla işlenen suçlar nitelikli suç olarak değerlendirilmiştir. Kimyasal silah kullanımıyla ilgili iddiaların ciddiliği dikkate alınmalı ve Türkiye iç hukuku uyarınca yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturulmalıdır. Ayrıca uluslararası yükümlülük üstlenen bir ülke olan Türkiye kendi iç denetim mekanizmalarını da harekete geçirmelidir. Bu iddialar ancak bu şekilde hareket edilerek sonuçlandırılabilir” çağrısı yaptı.
GÖZALTILARA TEPKİ
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı ve 11 gazetecinin gözaltına alınmasına da tepki gösteren Karataş, “Bilimsel görüş açıklayan Şebnem Korur Fincancı hakkında suç duyurusunda bulunulması ve siyasi iktidar sözcüleri tarafından hedef gösterilmesi sonucu bugün gözaltına alınması kesinlikle kabul edilemez. Aynı zamanda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında dün gözaltına alınan 11 gazeteci de derhal serbest bırakılmalıdır. Halkın haber alma hakkına müdahale olan bu tür eylemlerin demokratik bir ülkede yeri bulunmamaktadır” diye kaydetti.
Kimyasal silah kullanımının ciddi bir sorun olduğunu kaydeden Karataş, şunları söyledi: “Olay yeri incelemesi, otopsi ve diğer delil toplama yöntemleri kullanılmadan, bakanlığın, ‘Böyle bir şey yok, bu bir yalandır’ açıklaması mutlak doğru olarak ele alınmamalıdır. Aksi takdirde uluslararası sözleşme ve 5564 sayılı kanunun bir önemi kalmayacaktır. Dolayısıyla bu tip durumlarda yargı organları ile idari ve siyasi denetim mekanizmalarının üzerinde düşen görevi yapmaları gerekmektedir.”