Parmaksız: Gezi ve Kobanê arasında ‘yüzük kardeşliği’ var

img
ANKARA - Kuzey ve Doğu Suriye'de DAİŞ’e karşı yükseltilen birleşik mücadele hattının AKP-MHP rejimine karşı Emek ve Özgürlük İttifakı ile genişletilmesi ihtiyacı olduğunu belirten tutuklu siyasetçi Bülent Parmaksız, “Gezi ve Kobanê arasında ‘yüzük kardeşliği’ var” dedi.
 
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen eylemler gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski eş genel başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 20’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası sürüyor. Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden yargılamada 2 Ekim 2020 tarihinden bu yana Sincan Kapalı Cezaevi Kampüsü’nde tutuklu bulunan HDP eski MYK üyesi Bülent Parmaksız, Kobanê olaylarının perde arkasına, tutuklu siyasetçilerin yargılama sürecinde yaşadığı hak ve hukuk ihlallerine dair Mezopotamya Ajansı’nın (MA) sorularını yanıtladı. 
 
Kobanê Davası’nda Kürt siyasetçilerin yanı sıra Türkiyeli sosyalistlerin de yargılandığını belirten Parmaksız, Kuzey ve Doğu Suriye'de DAİŞ’e karşı mücadelede yaşam bulan “birleşik mücadele” hattının, Türkiye’de AKP-MHP rejimine karşı Emek ve Özgürlük İttifakı etrafında gelişecek en geniş demokrasi birlikteliğiyle örülmesi gerektiğinin altını çizdi.
 
 6-8 Ekim 2014’te DAİŞ’in saldırılarına karşı başlatılan Kobanê eylemleri, neden HDP’li siyasetçilerin yargılanmasına konu edindi? 
 
DAİŞ Kobanê’yi kuşatınca, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kent savunması için destek eylemleri başladı. Destek eylemleri, Türkiye sınırlarının Kobanê’den göç etmek zorunda kalan halka açılması, gıda yardımlarının ulaştırılması ve KDP’li Kürt pêşmergelerinin geçişine izin verilmesi talepleriyle giderek büyüdü. 26 Eylül’de başlayan destek gösterileri, DAİŞ kuşatması derinleştikçe yaygınlığını arttırdı ve 6-8 Ekim günlerinde güvenlik güçlerinin müdahalesiyle büyük bir gerginliğe dönüştü. Kamuoyunda 6-8 Ekim Kobanê olayları olarak bilinen süreç, böylesi bir arka plana sahiptir.
 
O dönemde HDP de doğal olarak bu destek eylemlerinin bir parçası oldu. Kobanê’deki DAİŞ kuşatmasına ve Kürtlerin kuşatmaya karşı direnişine ilgisiz kalması düşünülemezdi. Bu doğrultuda halka ve kamuoyuna demokratik tepkilerini göstermesi için çağrılarda bulundu. Fakat ilginçtir gönüllü olarak katılmasa bile Türkiye’nin de dahil olduğu DAİŞ karşıtı Uluslararası Koalisyo’nun oluşturduğu güç birliği, bütün imkanlarıyla DAİŞ’e karşı mücadele ediyor ve Kobanê kent savunmasını destekliyorken, HDP’nin de bu desteğin bir parçası haline gelmesi ceza davasının konusu haline getirildi.
 
Eylemler üzerinden 6 yıl geçtikten sonra 38 kez ağırlaştırılmış müebbet talebiyle yargılanıyorsunuz. Nasıl bir yargılama süreci işletiliyor? 
 
 Olup biten her şey nasıl ki iktidarda kalmak hesabıyla yapılıyor ve seçime endeskli olarak yürütülüyorsa, bu dosya da aynı şekilde seçime endekslenmiş durumda.
 
HDP MYK üyeleri olayların üzerinden 6 yıl geçtikten sonra tutuklandı ve haklarında 38 kez ağırlaştırılmış müebbet talebiyle ceza davası açıldı. Mahkeme heyeti yargılamaları siyasal iktidarın hesapları doğrultusunda hızla bitirmek istiyor. Olağan bir yargılama süreci yaşanmıyor. Heyet özel olarak seçildi ve sadece Kobanê dosyasına bakması için atandı. Cumhuriyet tarihi ne yazık ki aynı zamanda özel yetkili mahkemeler tarihidir. İstiklal Mahkemeleri, Yassıada Mahkemeleri, Sıkıyönetim Mahkemeleri, DGM’ler ve Özel Yetkili Mahkemeler… Toplumsal muhalefet her daim bu özel mahkemeler eliyle bastırıldı. Egemen düzenin ideolojisi, bu mahkeme kararları doğrultusunda inşa edildi. Toplum, yargı “sopa” haline getirilerek “terbiye” ediliyor.
 
Kobanê Dosyası da siyasal iktidarın direk müdahale ettiği bir dava. Hukuk Türkiye’de hiçbir zaman iktidarın müdahalesinden bağımsız, kendi seyrinde ilerlemedi. Her daim “üstünlerin hukuku” ve “egemenlerin hukuku” süreçleri belirledi. Bu dosyada da durum çok daha rafine bir biçimde ilerliyor. Neredeyse bütün devlet aygıtları direk yargı sürecinin bir parçası ve tarafı. Duruşmalar günlük olarak Saray, İçişleri Bakanlığı ve emniyet tarafından izleniyor. Müdahaleler çok belirgin ve en tepeden. Bir takım siyasal hesaplar nedeniyle niyetleri ceza vererek duruşmaları bir an önce bitirmek. O yüzden duruşmalar, 100 metre koşusu hızında yürütülüyor. Ellerinden gelse hiç ara vermeyecekler. Çünkü istendiği ve beklenildiği gibi Kobanê düşmedi!
 
2 haftalık aralar dışında mahkeme süreci kesintisiz olarak devam ettiği için, günlük hayatımız felç olmuş durumda. Politik bir dava ama biz siyasal gelişmeleri derinlemesine izleyemiyoruz. Yüzlerce klasör, yüzbinlerce evrak var ve dosyaya sürekli yeni “gizli-açık tanıklar” ekleniyor ancak bunları derinlikli incelemek için yeterli bir vaktimiz yok. Olup biten her şey nasıl ki iktidarda kalmak hesabıyla yapılıyor ve seçime endeksli olarak yürütülüyorsa, bu dosya da aynı şekilde seçime endekslenmiş durumda.
 
Kumpas olarak değerlendirdiğiniz Kobanê Davası’nda yargılanan nedir? 
 
 Israrla DAİŞ saldırıları dava sürecinden gizleniyor. Katliamları gerçekleştiren, Türkiye’de saldırılar yapan DAİŞ bilinçli bir şekilde görmezden geliniyor.
 
Kobanê Davası simgesel öneme sahip bir davadır ve içerdiği anlamlar derindir. Sınırlı sayıda insan tutuklu olarak yargılanıyor ama gerçekte milyonlarca insanın toplumsal talepleri cezalandırılmak isteniyor. Kobanê ve Gezi Davası’na konu olan toplumsal olaylara ve belirli hedeflere ulaşmak üzere milyonlarca insan katılmıştır. Bundan dolayı yaygın toplumsal olaylar ve talepler ceza davasının konusu olamaz. Çünkü siyasal ve toplumsal nedenlerle ortaya çıkan sorunların çözüm yeri de siyasal alandır. Fakat mevcut iktidar, milyonlarca insanın taleplerini görmezden geldiği gibi, onları olabildiğinde cezalandırmak istiyor. Kobanê sürecini ve destek eylemlerini kitlelerin bilincinde mahkûm etmek için demagojik bir söylem üretiyor, yalanlar uyduruyor. Kent savunmasını destekleyenleri, “memleketi bölmek istiyorlar” demagojisiyle siyaseten mahkûm etmek istiyor. Amaç, söz konusu davalar üzerinden toplumu terörize etmek, muhalefeti susturmak ve her söyleneni kabullenen insan tipi yaratmak.
 
Daha özel anlamda bu davada asıl olarak Kürtleri, Kürt siyasal hareketini ve Türkiyeli sosyalistleri yargılamak istiyorlar. Kürtlerin varlıkları yıllar boyunca kabul edilmedi. İnkara ve asimilasyona tabi tutuldular, fakat mücadeleyle bu politikalar boşa düşürüldü. Artık Kürtlerin varlığını Türkiye’deki herkes kabul ediyor. Sadece Türkiye’de değil, dünyada da Kürt gerçekliği kabul ediliyor. Kürtler “tarih sahnesine” çıktı. Kolektif haklarını talep ediyor ve bu haklarını elde etmek için mücadelelerini sürdürüyor. Kürtler şu an çok dinamik ve örgütlü bir halk. Bu durum da Türk yönetenlerini çok rahatsız ediyor. Egemenler buldukları her fırsatı Kobanê dava süreci dahil olmak üzere, Kürtlerin daha ileri adımlar atmasını engellemek için kullanmaya çalışıyor.
 
Kobanê Davası’nda aynı zamanda Kobanê direnişi yargılanıyor. DAİŞ karşısında düşmeyen Kobanê kenti ve halkı cezalandırılmak isteniyor. Kobanê’de Kürtlere saldıran DAİŞ dava konusu haline getirilmiyor. Kobanê’ye kim saldırdı? Kürtler Kobanê’de kime karşı direndi? Hangi nedenlerden dolayı bu direniş ortaya çıktı? Bütün bu sorulara neden olan kuşatmanın faili DAİŞ, dava konusu değil. Üstelik DAİŞ sadece Irak ve Suriye’de değil, Türkiye’de de birçok saldırı yaptı. Sanki Türkiye’deki toplumsal muhalif güçler ve Kürtler durup dururken, demokratik haklarını göstermek için sokağa çıktı. Israrla DAİŞ saldırıları dava sürecinden gizleniyor. Katliamları gerçekleştiren, kadın ve çocukları alıp satan, Türkiye’de saldırılar yapan DAİŞ bilinçli bir şekilde görmezden geliniyor. Velev ki haksız ve hukuksuz bir biçimde bu dava dosyası ceza verilerek bitirilse bile, Kürt meselesi çözülmüş mü olacak?
 
Kobanê Davası’nda Türkiyeli sosyalistlerin de yargılanmasıyla Türkiye toplumuna nasıl bir mesaj veriliyor? 
 
 
Kobanê Davası’nda hem Kürtler hem de Türkiyeli sosyalistler birlikte yargılanıyor ama tarih bu dava dosyasındaki Türkiyeli sosyalistleri Türk halkı adına, halklar arasındaki kardeşliğin bir temsili olarak kayıtlara geçirecektir.
 
“Kürtlere destek vermeyin. Kürt meselesine sahip çıkmayın. Ortak bir mücadele stratejisi geliştirmekten uzak durun” mesajı veriliyor. Halbuki gelinen noktada (ne yazık ki) Türklerle Kürtler arasındaki tek bağ sosyalistlerdir. Her iki halk arasındaki ilişkiler çok tahrip oldu. Sol-sosyalist güçler Türklerle Kürtler arsındaki gönüllü temelde kurulan tek gerçek bağdır. Egemenler şimdi bu bağları koparmaya çalışıyor. Sadece zor yoluyla veya Kürt egemen sınıflarına maddi çıkarlar sağlayarak iki halk arasında gönüllü bir bağ inşa edilemez. Kalıcı birliktelikler ancak gönüllülükle sağlanabilir. HDP, bu ilişkinin cisimleştiği ve pratikleştiği gerçek ve somut bir bağdır. Kobanê Davası ile Türkiyeli sosyalistler ve kurulan bu bağ yargılanmak isteniyor.
 
Türkiyeli sosyalistlerin hem bu dava sürecindeki pozisyonları hem de HDP’de oynadığı rol çok kritiktir. Türkiyeli sosyalistler bu dava dosyasında Türk halkının emekçi sınıflarının ve aydınlarının onurunu temsil etmektedir. Sosyalistler en genel anlamda ezilenlerden yanadır. İşçiler, köylüler, ücretli çalışanlar, Kürtler, Aleviler, kadınlar, LGBTİ+’lar, emekçiler… Sosyalistlerin varlık nedeni, ezilenlerden yana olmaktır. Varlığı yok sayılan bir halk olarak Kürtleri savunmak, onların yanında durmak, sosyalist olmanın abecesidir. Bizler burjuva siyasetçileri değiliz. Sınıf mücadelesi, ezilenlerin yanında durmayı gerektirir. Çeşitli tazyiklerden kaçınmak için Kürtlerden uzak durmak, sınıf siyasetinden ve devrimci siyasetten kopmak anlamına gelir. Tarihte bu türden olumsuz örnekler yaşandı ve bu durum “sosyal şovenizm” olarak eleştirildi. Tarihten dersler çıkarmak esas ise, Kürtler başta olmak üzere tüm ezilenlerin yanında durmak ve emekçilerin söz yetki karar sahibi olacağı, üretenlerin yöneteceği sosyalist bir cumhuriyeti kurma hedefleri doğrultusunda onlarla birlikte yürümek de esas olmalıdır.
 
Egemenler Kobanê sürecinde sadece Kürtleri cezalandırmak istemiyor. Aynı zamanda Kürtlerle birlikte ortak bir mücadele hattı örmek isteyen Türkiyeli sosyalistleri de bu tavırlarından dolayı cezalandırmak istiyor. Kobanê Davası’nda hem Kürtler hem de Türkiyeli sosyalistler birlikte yargılanıyor ama tarih bu dava dosyasındaki Türkiyeli sosyalistleri Türk halkı adına, halklar arasındaki kardeşliğin bir temsili, onurlu bir duruşu olarak kayıtlara geçirecektir.
 
Başta Kürt halkı olmak üzere Rojava halklarının ve sosyalistlerin dahiliyetiyle yükselen direniş, Rojava’da DAİŞ’e karşı tarihi bir zafer kazanarak yeni bir yaşamı filizlendirdi. Buna karşın Rojava devrimine yönelik Türkiye’nin saldırıları sürüyor. Rojava Devrimi’nin inşa sürecinin ardından geçen 8 yılı nasıl okuyorsunuz?
 
 
Bölgede yeni bir zihniyetin tohumları atıldı. Ortadoğu’nun durağan zihin dünyasında devrim yaratacak bu fikirler, umarım dallanıp budaklanarak, kendini büyüme imkânı yakalar.
 
Kobanê’de Kürtler, DAİŞ vahşetine karşı hem kendi topraklarını hem de Erbil ve Süleymaniye merkezli yönetim anlayışından farklı olarak, yeni bir fikir ve programla kurmaya çalıştıkları yaşam biçimlerini savundular. Kuşatma esnasında Kürtler işgale karşı sadece kendi topraklarını değil, aynı zamanda kadınları, çağdaşlığı, laikliği, farklılıkları zenginlik kabul eden yaşam biçimini ve komünal hayatı da savundular. Bu yüzden DAİŞ’e karşı yapılan savaşın, aynı zamanda tarihsel olarak ileri olan ile geri kalan arasındaki bir çatışma olduğu söylenebilir.
 
DAİŞ kuşatması yarıldıktan sonra Rojava kantonlarında yeni bir yaşam kurma mücadelesi başladı. Bölgedeki Kürtler, “Irak Kürt Bölgesel Yönetimi”nden farklı bir çizgi ve programla bunu yapmaya çalışıyorlar. Bu çizgi bilindik bir ulus devlet ve ulus inşa etme programı değildir. Emek eksenli, komünal, kadın özgürlükçü, ekolojist ve modern bir programdır. Kuşkusuz hiç bitmeyen çatışma süreçleri bu programın yaşama geçirilmesini çok yavaşlatıyor. Ancak Ortadoğu coğrafyasında küçücük bir alanda bile olsa, var olan ekonomik siyasi modellerden farklı olarak yeni bir zihniyetle yol açılıyor. Önemli olan da bu. Kadınlar Kürt aydınlanmasının öncü gücü haline geldi. Hem direniş mücadelesinde hem de yeni bir hayatı inşa ederken hep öndeler. Kürt siyasal hareketi de kadın dinamizminin kendini örgütlenmesi konusunda da ön açıcı biçimde davranıyor.
 
Bölgede üretim süreçleri kooperatifler eliyle ortaklaşmacı bir biçimde örgütlenmeye çalışılıyor. Ulus devletin tekleştirici inşa süreci, Rojava’da aşılmış durumda. Bilindik tarihsel akış aynı şekilde tekrarlanmıyor. Halkların kendi örgütleme, siyasal karar alma süreçlerine katılma imkanları yaratılıyor. Atılan adımlar çok yeni. Ne kadar derinleşebilecek, önümüzdeki dönemde göreceğiz. Bunun için çatışma ortamının sonlandırılması, bölgedeki statünün uluslararası güvencelere kavuşturulması şart. Bölgede yeni bir zihniyetin tohumları atıldı. Ortadoğu’nun durağan zihin dünyasında devrim yaratacak bu fikirler, umarım dallanıp budaklanarak, kendini büyüme imkânı yakalar.
 
Kürt halkı ve sosyalistlerin Rojava’da pratiğe döktüğü “ortak mücadele” hattının tarihsel önemi nedir?
 
 Türkiyeli sosyalistlerin bir kısmı DAİŞ kuşatmasının püskürtülmesi için yürütülen bu mücadeleye katıldı. Birçoğu o topraklarda hayatını kaybetti. Sosyalistler her dönem enternasyonal dayanışma bilinci içinde hareket etti. Tarihte bunun ilk örneği Ekim Devrimi’nde yaşandı. Birinci Dünya Savaşı’nda Çarlık Rusya’ya esir düşen Osmanlı-Türk askerlerinin bir kısmı, Ekim Devrimi sonrasında TKP’nin kurucusu Mustafa Suphi ve Tatar-Türk Müslüman komünistlerin önderi Molla Nur Vahidov ile Sultan Galiyev öncülüğünde “Kızıl Taburlar” oluşturarak, devrim saflarında mücadele ettiler. Sonrasında bu dayanışma İspanya İç Savaşı (1936-1939) döneminde de sürdü. Sembolik düzeyde bile olsa, Türkiyeli sol-demokrat güçler, “Uluslararası Tugaylar” ile Franko faşizmine karşı Cumhuriyetçilerin saflarında savaşa katıldı.
 
2’nci Dünya Savaşı sonrasında komşumuz Yunanistan’da, kralcılar ile sosyalistler arasında bir iç savaş çıktı. Türkiye sosyalist hareketinin öncülerinden Mihri Belli (Kaptan Kemal adıyla) Yunanlı sosyalistlerin safında iç savaşa katıldı. 1982’de İsrail Lübnan’ı işgal etti ve Beyrut’u kuşattı. Hem kuşatmaya hem de Lübnan’ın işgaline karşı Türkiyeli sosyalistler enternasyonal dayanışma geleneğini devam ettirdi ve Filistinli, Lübnanlı ve Kürt devrimci güçlerle birlikte İsrail işgalcilerine karşı savaştı. Bu gelenek son olarak Kobanê sürecinde devam etti. Türkiyeli sosyalistler DAİŞ kuşatmasına karşı Kürtlerle enternasyonal dayanışma içinde birlikte mücadele ettiler. 
 
Rojava Devrimi’nde rol alan “ortak mücadele” hattı, Türkiye cephesinde de Emek ve Özgürlük İttifakı ile örülüyor. Emek ve Özgürlük İttifakı, Türkiye siyasetinde nasıl bir misyon taşıyor, taşımalı? 
 
 
Gezi ve Kobanê’nin toplumsal güçleri bir araya gelmelidir. Bu bir araya geliş, “halkların kardeşliğini” perçinleyecektir.
 
Türkler ve Kürtler arasında bin yıla dayanan tarihsel ve güncel bir ilişki var. Bu ilişki kardeşlik, gönüllülük ve eşitlik temelinde yeniden kurulmalı. Aradaki ilişki bir kader birliğidir ve bu ilişki hassasiyetle korunmalı. Her iki halk da birbirinden vazgeçemez. Bölgede böylesi bir birliktelik, her iki halk için de zorunlu bir ihtiyaçtır. Ancak her iki halk arasında sağlıklı bir ilişki kurulabilmesi ancak ezilen sınıfların arasında geliştirilecek bir ilişki ile mümkün olabilir. Egemen sınıfların öncülüğünde kurulan her ilişki hiyerarşiyi-hegemonyayı taşır. Bundan dolayı “sınıf kardeşliği” esas alınmalıdır.
 
Türkiye’deki Kürt siyaseti, parçalanmış diğer Kürt coğrafyalarından farklı olarak sosyalist değerlerin içinden neşet ederek kendini örgütledi. Hala bu değerler ekseninden siyaset yapıyor. Bu çizgi ayırt edici ve çok değerlidir. Her iki halk arasındaki sağlıklı ilişkinin kurulması, ancak emek eksenli bir siyasal programla sağlanabilir. Bundan dolayı HDP veya son süreçte kurulan Emek ve Özgürlük İttifakı türünden güç birlikleri, vazgeçilmez bir öneme sahiptir. Yüz yıllık Cumhuriyet modernleşmesi, birçok problemli yanlarına rağmen birikimleri itibariyle kıymetlidir. Geleceğe taşınacak birikimleri, kurulacak emek eksenli bir Cumhuriyet ile aşılmalı. Tekçi, dayatmacı, inkârcı ve asimilasyoncu politikaları ve sermayenin çıkarlarını esas alan çizgisi ile reddedilmelidir.
 
Emek ve Özgürlük İttifakı türünden güç birlikleri çok kıymetli ama Saray rejimini aşmaya yetmez. Daha geniş toplumsal birlikteliklere, mesela Şili’de Allande’yi iktidara taşıyan “Birleşik Halk Cephesi” tarzında demokratik-toplumsal muhalif halk güçlerini bir araya getiren platformlara ihtiyaç var. Sadece sol-sosyalist güçlerin birliği değil, toplumsal karşılığı olan toplumsal-demokratik örgütlenmelerle bir araya gelmeyi becermek gerekir. Simgesel anlamlarıyla birlikte ama aynı zamanda onları aşan iki büyük toplumsal dinamik olan Gezi ve Kobanê’nin toplumsal güçlerinin bir araya gelmesi bunun ilk adımıdır ve bu bir araya geliş gerçek anlamda “Üçüncü Yol” olacaktır. 
 
Gezi ve Kobanê’nin toplumsal güçleri bir araya gelmelidir. Bu bir araya geliş, “halkların kardeşliğini” perçinleyecektir. Ama halkların kardeşliğinin sürekliliğinin sağlanabilmesi ancak “sınıf kardeşliği” ile devam ettirilebilir. Gezi ve Kobanê arasında “yüzük kardeşliği” var. Bu kardeşlik, hem Gezi ve Kobanê davaları nezdinde hem de Gezi ve Kobanê kitlesini bir araya getirerek, örgütleyerek derinleştirilmelidir.
 
Abdülhamit ve Osmanlı tutkunu günümüzdeki “istibdat” rejimi karşısında tarihsel bir anımsatma yaparak, 2’nci Meşrutiyet’in (1908) ilanı döneminde istibdat karşıtı ve hürriyeti isteyen herkesin, en geniş siyasal yelpazede kendiliğinden meydana getirdiği ittifakı bugünün koşullarında yeniden düşünmek gerekir mi?
 
Saray rejimi iktidarda olduğu 20 yıl boyunca Cumhuriyet’le kazanılan ve toplumsal mücadelelerle elde edilen birçok birikimi aşındırdı. Evet, ikinci bir “istibdat” dönemi yaşanıyor. Bundan dolayı mevcut yönetimin aşılması şart. Bütün muhalif güçler tek bir hedefe kilitlenmeli. 2’nci Meşrutiyet öncesinde bütün muhalif güçleri bir araya getiren bu ilişki ağı önemli bir tarihsel deneydir. Geniş bir demokrasi ittifakı olarak bu deneyimden yararlanabiliriz. Ama o zaman istibdata karşı oluşan kendiliğinden bir araya gelişin o günkü zaaflarını, barındırdığı tehlikeleri ve bu yüzden uğradığı akıbeti unutmamak şartıyla. Abdülhamit despotizmi Türkçü asker-sivil aydınlarla Ermeni Taşnakları, Rumları, Kürt aydınları, Mehmet Akif Ersoy ve Said-i Nursi gibi otoriterlik karşıtı İslamcıları, sonradan TKP’yi kuracak olan Mustafa Suphi gibi aydınları, kısacası istibdata karşı olan herkesi aynı platformda toplamıştı. “Hürriyet-Adalet-Müsavat-Uhuvvet” herkesin ortak sloganıydı. Olayların akışı içinde bu bir araya geliş 2’nci Meşrutiyet’in ve Anayasa’nın yeniden ilan edilmesiyle sonuçlandı.
 
Yüz yıl önce istibdata karşı kurulan ittifakla Osmanlı içindeki bütün muhalif dinamikler bir araya geldi. Bugün aynı genişlikte benzeri bir ittifakı “Millet İttifakı” kurmaktan kaçınıyor. Ahmet Davutoğlu, Millet İttifakı için “son 150 yıllık tarihimizin bütün kurucu unsurları yeniden bir araya geldi” mealinde şeyler söyledi. Ama son yüzyıl öncesinin o kurucu unsurları arasında yer alan Kürtleri ve sosyalistleri saymadı. Onlarla yan yana gelmekten kaçınıyorlar. Yüz yıl öncesinin cesareti onlarda yok. Bu dışlayıcı tavır Saray’a karşı herkesin elini zayıflatıyor. Bu durumda başkaca yollarla elimizi güçlendirmemiz gerekiyor.
 
MA / Fırat Can Arslan 

Diğer başlıklar

29/11/2022
12:37 'En kirli politikalar tutuklulara uygulanıyor’
12:31 Amed’te 4 Eğitim Sen üyesi açığa alındı
12:22 Asrın Hukuk Bürosu: Öcalan CPT ile görüşmeye çıkmadı
12:01 HDP PM üç temel gündemle toplanıyor
12:00 Tutuklu kadın gazetecilere ilişkin rapor: Haklar kısıtlandı, ihlaller arttı
11:48 Kadın akademisyenin odasını basan profesörden taciz ve tehdit
11:07 HDP Gençlik Meclisi Üyesi Kılınç’ın duruşması ertelendi
11:06 Abdullah Öcalan’ın avukatlarından görüşme başvurusu
11:05 Mersin'de 12 kişi tutuklandı
10:59 HDP Kadın Meclisi: Kadınlar savaş ittifakına geri adım attıracak
10:48 Newroz Ehmed: Asıl hedef Rojava’da filizlenen kadın devrimidir
10:33 Dış ticaret açığı yüzde 421 arttı
10:32 Tutuklu kadın gazetecilerden mesaj var: Asla biat etmedik
09:54 İdare ve Gözlem Kurulu’nun yeni görevi: Bıçak verilebilir!
09:48 50 kadın hakkında gözaltı kararı
09:47 Günay: Abdullah Öcalan’ın sesine ihtiyaç var
09:20 ‘Kadının sözüne bütçede yer verilmedi’
09:10 Kayyım kasada para bırakmadı: Şirketin parası ödenmiyor
09:09 35 yıl önce dinlediği Seyrê ve Elîyê Memed’in hikayesini kitaplaştırdı
09:08 Uluslararası Kadın Konferansı’nda rota çizildi: Demokratik Kadın Konfederalizmi
09:01 Pîranşar'da öldürülen Zekeriya ve Komar'ın aileleri anlatıyor
09:00 29 KASIM 2022 GÜNDEMİ
08:21 Ege Denizi'nde deprem
28/11/2022
23:02 Kobanê bir kez daha bombalandı
22:45 Rıha'da polislere ateş açıldı
22:04 Operasyon bölgesinde 1 asker daha hayatını kaybetti
20:25 Avukat görüş odalarına kamera konulması hukuka aykırı bulundu
20:15 Hayvana eziyet eden 3 kişi tutuklandı
20:01 Taksim saldırısına ilişkin bir kişi daha tutuklandı
19:24 Eskişehir'de 4 öğrenci tutuklandı
19:20 Ankara’da gözaltına alınan kadınlar serbest bırakıldı
19:04 Kobanê Davası: Demokratik siyaset cezalandırılmak isteniyor
18:00 Patnos Cezaevi’nde 7 tutuklu sürgün edildi
17:25 7 siyasi partiden Akbelen Ormanı için ortak açıklama
17:14 Petrol-İş üyelerine yönelik baskılar protesto edildi
17:08 Çimento fabrikası için açılan dava bozuldu
16:26 Buca Cezaevi’nin imara açılması mahkemeye taşındı
16:22 QSD: Yerleşim yerlerine 90 saldırı düzenlendi
15:41 Altılı Masa’nın Anayasa teklifi: Kürt yok, kadın yok, anadil yok!
15:35 Kelepçeli tedavi edilen Gürdal’ın cezası ertelendi
15:32 Halkın Hukuk Bürosu'ndan Gülten Matur açıklaması
15:17 25 Kasım Kadın Platformu: Sokakları terketmeyeceğiz
15:12 HDP’li eşbaşkan 2 gündür gözaltında
14:48 Roboski İçin Adalet Girişimi: Coğrafya kader değildir
14:39 ‘Elçi cinayeti faili meçhul bırakılmak isteniyor’
14:31 Tahir Elçi mezarı başında anıldı
14:24 Urfa Adliyesi'nde intihar girişimi
14:06 Kışanak: Kobanê Davası, çözümü ortadan kaldırma davasıdır
13:30 Gever’de engellemelere rağmen 'savaşa ve işgale' karşı yürüyüş
13:13 Şenyaşar Ailesi: Evimiz adliye önüdür
13:02 Kurdistan pankartından gözaltına alınanlar adliyeye çıkarılacak
12:38 Mêrdîn’de gözaltına alınanlar serbest
12:10 Irak Cumhurbaşkanı Federe Kurdistan heyetiyle görüştü
11:51 Tekirdağ ve Manisa'da gözaltı
11:12 Hevsel'de sonbahar renkleri
10:56 Sınır dışı edilmek istenen 2 kadın için hashtag açıldı
10:56 Kadıköy’de gözaltına alınan 116 kadın serbest bırakıldı
10:29 HDP: Tahir Elçi’yi katleden kötülük koalisyonu varlığını sürdürüyor
10:28 Döviz haftaya durgun başladı
10:25 İzmir’de olaylı maç: 2’si çocuk 4 yaralı, 21 gözaltı
10:20 Tahir Elçi katledildiği yerde anıldı: Devletin aydınlatmadığı cinayet vardır
10:10 Özgür Basın emekçileri bir aydır tutuklu: Gazetecilik ile yargılanıyoruz
09:16 Abdullah Öcalan: Suriye AKP’nin kaderini belirleyecek
09:10 İnfazı ertelenen Akkaya tek kişilik hücrede tutuluyor
09:10 ‘Jin, jiyan, azadî’ mücadelesi büyüyecek
09:08 25 Kasım’da polis şiddeti: Barış Annesinin kolu çıktı
09:07 Saldırıya uğrayan Kürt öğrenci: Mücadeleyle bu güruhları okullardan temizleyebiliriz
09:06 İlaçları verilmeyen tutuklu tekli hücrede sara nöbeti geçirdi
09:06 Canbaz: Tecridi kırıp, direnişi yükseltmeliyiz
09:03 Deniz Poyraz açıklamasına katılmak 'örgüt propagandası' sayıldı
09:00 Mahabad’da korku duvarını yıktılar
09:00 28 KASIM 2022 GÜNDEMİ
27/11/2022
22:55 Mêrdîn Barosu’ndan Tahir Elçi kararı
21:55 ÖHD: Askeri yöntemler sorunu daha da büyütür
21:19 Şêrawa köyleri bombalandı
20:36 Tahir Elçi ödülünün ilki Jîna Emînî’ye
19:52 Qers'te 3 gözaltı
19:23 ‘Kapitalizmde Kadın Sömürüsü’ çalıştayında göç vurgusu
19:05 Gazeteci Evren: Kadınlar özgürlüğe yakın
18:37 Şirnex’te gözaltına alınanlar serbest
18:22 Taşdöğen: ‘Makul kadına’ karşı mücadele edilmeli
17:59 Amedspor deplasmanda 2 farkla kazandı
17:53 Saldırılarda 3 Suriye askeri yaşamını yitirdi
17:27 Çatışmalarda yakınlarını kaybedenler bir araya geldi
17:17 25 Kasım eylemlerinde İranlı kadınlara selam!
16:46 TMMOB Amed: Gözaltıları serbest bırakın
16:30 Kadınlar erkek-devlet şiddetine karşı yürüdü
16:21 Şahintepe'de 'kentsel dönüşüm' protestosu
15:34 Colemêrg’te 155 yerleşim yerinin yolu kapandı
14:51 Hussein Ronaghi serbest bırakıldı
14:43 Asker kayıpları sonrası Akar sınırda
14:39 QSD'den 26 Kasım bilançosu
14:27 Mêrdîn ve Colemêrg'te çok sayıda gözaltı
14:01 ATO'dan hastane kapatılmasına tepki
13:46 Mersin'de 25 kişi 3 gündür gözaltında
13:45 OBB'nin projeleri Danıştay'dan döndü!
12:50 Şenyaşar ailesi: Ümidimizi yitirmeyeceğiz
12:03 AKP'li belediyenin cenaze aracında uyuşturucu yakalandı
11:50 Minix Havaalanı’na saldırı
11:10 Taksim’de polis bir genci öldürdü
11:06 Polis ayağını kırdı, doktor örtbas etmeye çalıştı
10:47 Düzce’de 4.3 şiddetinde deprem
10:39 ESU: BM, Türkiye saldırılarına karşı harekete geçmeli
10:06 Colemêrg’e 17 asker cenazesi getirildi
09:40 Gözaltına alınanlar: Savaşa karşı durmaya devam edeceğiz
09:38 Êzidîlerin yaşadıklarını dünyaya duyuruyor
09:37 AKP’li geleceğin iki ayrı tablosu!
09:17 Tarihi kilise çöplüğe döndü
09:16 Süryani köyünde ağaç kıyımı sürüyor
09:15 25 Kasım’da özgür ve demokratik yaşam talebi
09:15 Yoleri: Tutukluların yalnızlaştırmasını dayanışmayla kırabiliriz
09:13 Elçi katledileli 7 yıl oldu: Tek bir kişi cezalandırılmadı
09:13 Grip vakaları artınca hastahanelerde yer kalmadı
09:12 Savcı, gençlik kongresine katılmayı suç saydı
09:06 Hasta tutuklu Güler'in 29 yıllık hikayesi
09:00 Mahabad'da halk geri adım atmıyor
09:00 27 KASIM 2022 GÜNDEMİ
07:44 Saldırılar gece boyunca sürdü
26/11/2022
23:59 Mêrdîn'de kaza: 3 ölü, 2 yaralı
23:22 Gençlerden saldırılara karşı yürüyüşlü protesto
22:11 İran ve Rojhilat’ta 18 binden fazla kişi gözaltına alındı
20:27 Üç asker hayatını kaybetti, 3’ü yaralandı
18:55 Emekoloji Meclisi Girişimi: İşçi ve ekoloji kırımının sorumlusu sermaye
18:16 Keskin: Kadınlar biatsız mücadele veriyor
17:59 187 örgütten BM’ye ‘Türkiye’nin saldırılarını durdurun’ çağrısı
17:36 Silopiya’da şüpheli çocuk ölümü
16:50 'Gündoğmuş’un doğasından ellerinizi çekin'
16:50 QSD, 24-25 Kasım bilançosunu açıkladı
15:48 Ebdi: Saldırıya karşı hazırlıklıyız, direniş göstereceğiz
15:41 Yaralı 20 işçiden 2’si yaşamını yitirdi
15:39 DÖM: Rojava Devrimi dünyaya yayıldı
15:24 Kadınlar alanları terk etmiyor: Direniş sürecek
15:16 Kadın hasta tutukluların durumuna dikkat çekildi
15:03 25 Kasım’da gözaltına alınan 2 kadın sınır dışı edilmek isteniyor
14:59 İHD: Hasta tutuklu Eylem Baş serbest bırakılsın
14:54 Şirnex’te 2 gözaltı
14:37 Gözaltında kaybedilen Aydoğan’ın akıbeti soruldu
14:35 İHD kadın tutukluların yaşadığı hak ihlalerine dikkat çekti
14:21 MEBYA-DER ve TUHAY-DER Emine Şenyaşar’ı ziyaret etti
14:06 Fincancı için Amed’de açıklama: Aynı umutla mücadele edeceğiz
14:00 Amed’de trafik kazası: 3’ü ağır 35 yaralı
13:54 Prof. Sassoli: Türkiye uluslararası insancıl hukuku ihlal ediyor
13:51 Sağanak yağmur Şirnex - Cizîr yolunu göle çevirdi
13:51 Doğumda ölen kadının ailesi: İhmal var
13:15 Katledilen kadınlar için fidan dikildi
13:04 Kayıp yakınlarının eylemine polis engeli
12:58 Evin Şahin'in infazı yakıldı: Pişmanlığı kabul etmiyoruz
12:52 Amed’de gözaltı sayısı 40'a yükseldi
12:40 Çatışmada bir asker ve korucu hayatını kaybetti
12:38 Elçi’yi anma etkinlikleri kapsamında satranç turnuvası düzenledi