İSTANBUL – Polis baskınıyla 11 gazetecinin gözaltına alınmasına tepki gösteren meslek örgütleri, meslektaşlarının serbest bırakılmasın istedi. Avukat Veysel Ok, “Kimyasal silah iddialarıyla beraber devlette büyüyen bir tepki söz konusuydu, bu tepkinin sonucu da olabilir” dedi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan bir soruşturma kapsamında dün sabah saatlerinde 9 ilde yapılan ev ve büro baskınlarında Mezopotamya Ajansı (MA) Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever, muhabirleri Deniz Nazlım, Selman Güzelyüz, Zemo Ağgöz, Berivan Altan, Hakan Yalçın, Emrullah Acar, Ceylan Şahinli, bir dönem MA’da stajyerlik yapan Mehmet Günhan, JINNEWS muhabirleri Habibe Eren ve Öznur Değer ters kelepçe ve işkenceyle gözaltına alındı. Soruşturma kapsamında MA’nın Ankara bürosu ise polisler tarafından arandı. Polisin yaptığı işkence emniyetin dağıttığı görüntülere de yansıdı.
Polis baskınına ve gözaltılara tepki gösteren gazeteci örgütleri, meslektaşların derhal serbest bırakılmasını istedi.
KÜRT BASININA ÖZEL BİR YÖNELİM VAR
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), Eş Direktörü avukat Veysel Ok, Türkiye’de gün geçtikçe gazetecilere yönelik baskının arttığını belirterek, Diyarbakır’da 16 Haziran’da tutuklanan ve halen haklarında iddianame hazırlanmayan 16 gazetecinin aylardır cezaevinde tutulmasına dikkati çekti. İktidarın bugün kendi gerçekleri dışında hiçbir bilgi kaynağının oluşmasına izin vermediğini bundan dolayı da bugün gazetecilerin gözaltına alındığını ifade eden Ok, “Bu operasyonun özel bir anlamı var. Kürt gazetecilere olan ikinci operasyon bu. İlkinde 16 kişi tutuklanmıştı şu anda da 10’dan fazla gazeteci gözaltına alındı. Bunu niçin ve tam olarak neden alındıklarıyla ilgili net bir bilgi yok ama Kürt sorunundaki sertleşen devletin, Kürt meselesindeki pozisyonu ve Kürt medyasına bakışında belirliyor. Yani devlet Kürt sorunundaki çözümsüzlüğünü Kürt medyasına baskı yaparak gösteriyor” dedi.
OPERASYONUN HEDEFİ
Ülkede en fazla hak ihlallerinin yaşandığı yerlerin Kürt bölgeleri olduğunu hatırlatan Ok, operasyonların aynı zamanda seçim öncesi bir operasyon olduğunu vurguladı. Ok, “Özellikle bölgede seçim güvenliği, yolsuzluk ve savaş koşullarının yaşanması noktasında burada en büyük görev Kürt medyasına düşüyor. Kürt medyası bununla ilgili haber yapıyordu. Devlet seçim arifesinde yaptığı hukuksuzlukları kimse tarafından bilinmesini istemiyor. O yüzden özellikle Kürtlerin yoğunlukta olduğu şehirlerde daha rahat bir baskı ortamı istediği için bu operasyon yaptı” diye konuştu.
‘GAZETECİLERİ TANIYORUZ’
İktidarın gazetecilere baskı uygulayarak topluma mesaj vermek istediğinin sözlerine ekleyen Ok, sözlerine şöyle devam etti: “Bir tebligat ve bir telefonla ifadeye çağırabilecekleri gazetecileri, sabahın köründe ağır silahlarla, kapıları kırılarak ve işkence edilerek gözaltına alıyorlar. Bunları kameraların önünde yapıyorlar. Gazetecileri tutuklamakla beraber topluma da korku salmak istiyorlar. Buradaki temel amaç Türkiye'yi bir korku iklimi içerisinde bilginin ve haberleşmenin tek kaynaktan yayılmasını sağlamak istiyorlar. Gözaltına alınanlar hepimizin bildiği gazetecilerdir. Yerleri belli kaçma şüphesi olmamalarına rağmen göz göre göre hukuksuz uygulamalarla gözaltına alınmalarının tek amacı var toplumda korkutarak daha iyi kontrol edeceklerini düşünüyorlar.”
‘KİMYASAL İDDİALARINA CEVAP’
Kürt basının son dönemlerde Türkiye gündeminin dikkatini çeken haberler yaptığının ve bu durumun iktidarın hiç hoşuna gitmediğini dile getiren Ok, şunları ifade etti: “Şunu söylemek gerekir, gazeteciler, sivil toplum örgütleri, Şebnem Korur Fincancı’nın söylediği sözler, devletin bütün kurumlarını rahatsız etse de bu bir ifade özgürlüğü ve bilgi edinme hakkıdır. Yani devlet rahatsız oluyor diye var olan toplumsal bir vaka hakkında haber yapamamak gibi bir durum söz konusu olamaz. Bunu yaygınlaştırmak ve topluma yaymak gazetecinin görevidir. Yani kimyasal silah iddialarıyla beraber devlette büyüyen bir tepki söz konusuydu bu tepkinin sonucu da olabilir.”
BİRLİKTE MÜCADELE ÇAĞRISI
Şu anki hukuk sisteminde kimsenin güvende olmadığını vurgulayan Ok, özellikle son sansür yasasından sonra hiç güvende olmayan kesimin gazeteciler olduğunun altını çizdi. Ok, sözlerini şöyle tamamladı: “Gazetecilik suç değildir. Devletin kurumlarının yapılan haberlerden rahatsız olması gazetecilerin gözaltına alınması için bir sebep değil. Şu anda en önemli şey dayanışma ve bu baskılara karşı bir arada mücadele etmektir. Eğer insanlar yalnızlaşırsa bu sistemde kimsenin bir hukuk güvencesinin olmadığının altını çizmek istiyorum.”
‘KRİMİNALİZE ETME OPERASYONUDUR’
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş ise, “Telefonlar çağırsalar ifade vermeye gidecek olan meslektaşlarımızın evlerine sabaha karşı girildi, ters kelepçelerle gözaltına alındılar. Hatta bir meslektaşımız iki aylık bebeği olmasına rağmen halen gözaltında tutulmaya devam ediyor. Bu operasyonlar gazeteciliği kriminalize etmeye yönelik operasyonlardır. Tam da sansür yasasının çıktığı Türkiye’de, habere ulaşmanın engellenmeye çalışıldığı bir dönemde 14 meslektaşımızın eş zamanlı gözaltına alınması önümüzdeki dönemde baskıların daha da artacağı ve gazetecilik faaliyetlerini bitirmeye yönelik bir hamleye dönüştüğünü düşünüyorum” diye konuştu.
‘DERHAL SERBEST BIRAKILSIN’
Durmuş, şunları söyledi: “Meslektaşlarımız uzun zamandır Mezopotamya Ajansı’nın ve Jinnews Haber Ajansı’nın çalışanlarıdır. Bu basın özgürlüğüne ağır bir darbedir. Gözaltına alınan meslektaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını istiyoruz. Onları sabahın 6’sında insan haklarına aykırı bir şekilde gözaltına alan ve böyle bir muamele yapan polisler hakkında da işlem yapılmasını istiyoruz. Derhal arkadaşlarımız serbest bırakın.”