İSTANBUL - Kimyasal silah kullanımının tüm dünyada suç olduğunu belirten DİP Eşsözcüsü Ayşegül Devecioğlu, “OPCW gibi uluslararası mekanizmaların konuya dair yaptığı açıklamalar yetersiz, ortada böyle bir suç varsa mutlaka araştırma mekanizmaları kurulmalı” dedi.
Türkiye’nin Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ortaklığı ile Zap, Metîna ve Avaşîn bölgelerine dönük 17 Nisan'da başlattığı saldırılar 6’ncı ayını geride bırakırken, saldırılarda HPG’lilere dönük kimyasal silah kullanmasına dönük tepkiler gelmeye devam ediyor.
Demokrasi İçin Birlik (DİB) Eşsözcüsü Ayşegül Devecioğlu, iktidarın savaş politikalarını değerlendirdi.
SAVAŞ SİYASETİNE KARŞI ORTAK TUTUM
Yakın zamanda DİB’in çağrısıyla 70’e yakın kurum, sendika, siyasi parti ve akademisyenin iktidarın savaş politikalarına karşı ortak tutum alarak "barışçıl demokratik bir çıkış" için bir komisyon kurulduğunu anımsatan Devecioğlu, savaşa karşı ortak akılla, barışçıl demokratik yolun olanaklarını tartışmak ve bir yol haritası için 20 Eylül’de bir araya geldiklerini vurguladı. Devecioğlu, “Türkiye’de AKP ve saray rejimi iktidarda kalmak için bir savaş siyasetine ihtiyaç duyuyor. Hem toplumu militarize etmek için hem de kutuplaştırmayı arttırmak için böyle bir savaş siyasetine ihtiyacı var. Dolayısıyla bu savaş siyasetine karşı toplumsal itirazların nasıl güçlendirilebileceği, hangi dil ve yöntemlerle geniş bir itiraz yükseltebiliriz üzerinden tartışmalarımız oldu” dedi.
KONFERANS ÖNERİSİ
Yürütülen tartışmalar sonucunda 18 Aralıkta bir konferans yapılması önerisinin çıktığını belirten Devecioğlu, “18 Aralığın seçilmesi ise bütçe görüşmelerinin olmasıdır. Türkiye’de bütçenin yüzde 20’si savaşa ve güvenlik harcamalarına gidiyor. Bunun ise, ülkenin güvenliğiyle bir ilgisi yok” diye belirtti.
'KİMYASAL KULLANIMI SUÇTUR'
Türkiye’nin kimyasal silah kullanıp kullanmadığının araştırılması gerektiğini söyleyen Devecioğlu, yurttaşlar olarak bunu bilmeye hakları olduğunu dile getirdi. Devecioğlu, “Kimyasal silah bütün dünyada insanlık suçu olarak kabul ediliyor. Hiçbir devletin bunu kullanmaması gerekir. Bu devlete vergi veren insanlar olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sürmekte olan operasyonlarda Federe Irak’ta ve Kuzey Doğu Suriye'de kimyasal silah kullanıp kullanmadığını bilme ihtiyacındayız” ifadelerini kullandı.
'ULUSLARARASI HEYETLER ARAŞTIRSIN'
Kimyasal silah konusunun biran önce aydınlatılması gerektiğinin altını çizen Devecioğlu, “Uluslararası heyetlerin araştırma yapmasına izin verilsin. İddialar araştırılsın ve gerçekler açığa çıkarılsın. Şebnem Korur Fincancı’ya yapılanlardan anladığımız kadarıyla devlet açığa çıkarılmasından çok bu iddiaları dile getirenleri, meslek ve sorumluluklarının gereğini yapan bilim insanlarını terörize etmeye çalışıyor. Aslında hepimizi susturmaya çalışıyor. Sormayalım bu iddiaları öğrenmek istemeyelim diye bir baskı ortamı oluşturuldu. Demokratik kamuoyunun bu baskılara boyun eğmemesi gerekiyor” dedi.
'OPCW'NİN AÇIKLAMALARI YETERSİZ'
“Eğer bir yerde böyle bir insanlık suçu varsa bu konuda sessiz kalmamak gerekiyor. Çünkü sessiz kalmak suça ortak olmak anlamına gelir” diyen Devecioğlu, Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) gibi uluslararası mekanizmaların konuya dair yaptığı açıklamaları yetersiz bulduğunu belirtti. Devecioğlu, “Ortada böyle bir suç varsa mutlaka araştırma mekanizmaları kurulmalı. Kimyasal ve nükleer silahları önleme örgütünün böyle bir yetkisi olmasa bile Birleşmiş Milletler’in (BM) böyle bir yetkisi var. BM ve uluslararası kurumlar harekete geçmeli” diye belirtti.
'BİLİM İNSANLARI SUSTURULMAMALI'
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın hedef alınmasına tepki gösteren Devecioğlu, “Fincancı, bir bilim insanı ve uzman olarak mesleğinin sorumluluğunu yerine getirdi. Kimyasal silah kullanımının sinir sisteminde bir tutulum oluşturduğuna dair bir açıklama yaptı ve bu açıklama sonrasında hem İçişleri Bakanı hem Milli Savunma Bakanı hem de Cumhurbaşkanı tarafından hedef haline getirildi. Her şeyden önce DİP olarak demokrasi ve insan hakları savunucusu Şebnem Korur Fincancı’nın yanında olduğumuzu belirtmek istiyoruz. Mesleğini yerine getirdiği için susturulmaması gerektiğini ve hakkında açılan soruşturmanın da derhal kapatılması gerektiğini düşünüyoruz” dedi.
'DEMOKRASİ GÜÇLERİNİN MESELESİDİR'
Devecioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yine ortada böyle bir insanlık suçu varsa, kimin topraklarında ve kimin egemenlik alanında işleniyorsa bu suçu onlarda işlemiş sayılır. Dolayısıyla bu iddiaların yaşandığı yerdeki devlet ve yapılar bu konunun aydınlatılmasına engel olmak yerine, bağımsız araştırma heyetlerine yardımcı olmaları gerekir. Aksi halde işlendiği iddia edilen bu suça onlarda ortak olmuş sayılıyor. Şebnem Korur Fincancı’nın söylediği şeyler bütün demokrasi güçlerinin meselesidir. Onun suçlanmasına terörize edilmesine onun iktidar tarafından tehdit edilmesine karşı bir kalkan oluşturmak gerekir. Bütün muhalefet partilerine düşen de budur.
'BOYUN EĞİLMEMELİ'
Bu ülkede insanım diyen herkesin bu durma karşı çıkması gerekir. Bu bir yurttaşlık görevidir. Eğer vergi verdiğimiz devlet, böyle bir suç işlemişse bunu bilmeye, buna karşı çıkmaya, itiraz etmeye her yurttaşın hakkı vardır ve etmelidir. Bu bir yurttaşlık görevidir her şeyden önce. Vergilerimizle devlet böyle bir şey yapamaz. Demokratik kamuoyuna da büyük görev düşüyor. Korkutma politikalarına boyun eğmeden hakikat neyse ortaya çıkarılması için adım atmalı ve bu konuyu dile getiren Şebnem Korur Fincancı’nın arkasında durmalıdır. İktidarın yayılmacı savaş siyasetinden vazgeçmesi ve her türlü operasyonun durdurulması gerekir. Kamu kaynaklarının savaşa değil, halkın ihtiyaçlarına harcanmasını lazım.”
MA / Esra Solin Dal