DİYARBAKIR - Rize Kalkandere Cezaevi’nde katledilen ve “Beni ancak halkımız ve PKK yargılayabilir” sözleriyle duruşundan taviz vermeyen Süphan Çabuk’un annesi Remziye Çabuk, “Süphan’ın başı hep dikti, özgür ülke ve özgür bir yaşam hayali vardı” dedi.
Kötü muamele, işkence ve hak ihlalleriyle gündemde olan Türkiye cezaevleri, ölüm evlerine dönüşmüş durumda. İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) verilerine göre, 2022 yılında en az 63 tutuklu katledildi. Cezaevinden katledilenlerden biri de Süphan Çabuk (34). Daha önce tedavisinin engellendiği ÖHD raporlarına yansıyan Çabuk, duruşmaya katılacağı 12 Ekim 2022’de bulunduğu Rize Kalkandere L Tipi Kapalı Cezaevi’nde katledildi. Çabuk’un bedeninde darp ve morluk izleri olduğu görülmüştü.
‘BENİ ANCAK HALKIMIZ VE PKK YARGILAYABİLİR’
Çabuk, özgür bir ülke ve yaşam hayaliyle 2014’ün Temmuz ayında Şengal’e yönelik saldırılara karşı özgürlük saflarına katıldı. Daha sonra 2016’da Sur’da gözaltına alındı ve çıkarıldığı mahkemede tutuklandı. Hakkında dava açılan Çabuk, 22 Ekim 2016'da Diyarbakır 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapmış olduğu Kürtçe savunmasında, “Bugün Türkiye ve Kürdistan’da olağanüstü bir dönemden geçiyoruz. Bu nedenle yargılandığımız dava hukuki değil, siyasi bir davadır. 2013 yılında Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın barışçıl bir yöntemle devlete bir perspektif sunmuştur. Ancak bu talebe karşılık devlet savaş politikalarını devreye koymuştur. Şu anda Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecridi kabul etmiyoruz ve kınıyoruz. Kürt sorunu 30-40 yıllık bir sorun değildir. Tarihsel bir sorundur. Tarihte Moğollar örneğinde olduğu gibi işgalci Türk ordusu, Cizre, Nusaybin, Sur, Şırnak, Gever gibi Kürdistan şehirlerini yakıp yıktı. İşgalci Türk ordusuna karşı Kürt halkının kendisini savunması meşrudur. Kürt halkı savunmasını yaparken, bodrumlarda katliama maruz kalması insani ve etik değildir. Bu nedenlerle burada yargılanması gereken biz değil, bu insanlık dışı saldırıları yapanlar olmalıdır. Beni ancak halkımız ve PKK yargılayabilir. Sizin mahkemeleriniz bizi yargılayamaz. Bir HPG üyesi olarak ‘Bijî Serok Apo’, ‘Bijî berxwedana Sûrê’” dedi.
‘GÜVENLİK’ DİYE GÖTÜRÜLDÜ, KATLEDİLDİ
Yaklaşık 5 yıl Diyarbakır D Tipi Cezaevi’nde kalan Çabuk, yargılanması devam ederken “güvenlik” gerekçesiyle 18 Aralık 2020'de Rize Kalkandere L Tipi Kapalı Cezaevi'ne sürgün edildi. Çabuk, “güvenlik” diye götürüldüğü Rize’de işkence ve hak ihlallerine sistematik olarak maruz kaldı. Özgürlük için Hukukçular Derneği’nin (ÖHD) Ağustos ayı Karadeniz Bölge Hapishaneleri Hak İhlalleri Raporu’nda, Çabuk’un yaşadığı ihlaller yer aldı ve tedavi edilmesinin önüne geçildiği vurgulandı.
‘HER İNSANA DOKUNURDU’
Anne Remziye Çabuk, oğlu Süphan Çabuk’u ve mücadelesini anlattı. “Çok güzel bir çocuktu” sözleriyle oğlunu anlatmaya başlayan anne Çabuk, “İnsani olarak çok temiz ve çok dürüst biriydi. Onu çok severdik. En küçük çocuğumdu. Herkesi arkadaşı olarak görür, severdi. Arkadaşlarıyla arası çok iyiydi, çok sevilen biriydi. Her insana dokunurdu, toprak, su, çiçek her şey onun için anlamlıydı. Müthiş bir insan sevgisi vardı. Çok fedakârdı” dedi.
‘OKULA BİR DAHA GİTMEDİ’
Oğlu Süphan Çabuk’un hem komşuları hem de okul okuduğu dönemdeki öğretmenleri tarafından çok sevildiğini söyleyen Anne Çabuk, Süphan’ın üniversite için gittiği Van’da Fizik Öğretmenliği bölümünü terk edip, daha sonra tekrar sınava girip Antalya’da iktisat bölümüne yerleştiğini belirtti. Süphan’ın Antalya’daki YÖK protestolarına katıldığı için polislerce saldırıya uğradığını ve bu esnada kalp krizi geçirdiğini aktaran anne Çabuk, “YÖK protestosuna katıldığı için kendilerine saldırı yapıldı ve 500 Kürt öğrenciye saldırdılar. Süphan orada kalp krizi geçirdi. Amed’e getirdik, anjiyo oldu. Bir ay kaldıktan sonra tekrar okula döndü. Sonra okuldan beni arayıp, Süphan’ı okuldan uzaklaştırdıklarını söylediler. Süphan ise bu karar sonrası eve döndü ve mücadeleye katıldı. Uzaklaştırması bittikten sonra da okula bir daha gitmedi” şeklinde konuştu.
‘HEP ARAYIŞ İÇİNDEYDİ’
Süphan’ın çok okuduğunu ve hep bir arayış içinde olduğunu söyleyen Çabuk, “Nereye ait olduğunu öğrendi ve o alanda kendini yetiştirdi. Katılımı Şengal’de yaşananlar üzerine oldu. Çocukların ölümüne üzülüyordu. Kürtlere yapılan zulmü kabul etmiyordu. Katliamları durdurmak için mücadele veriyordu. Bana diyordu ‘ya cezaevinde olacağım ya da başka bir yerde olacağım.’ 2014 Temmuz’da katıldı. Kürtlerin ölümünün insanlık açısından kabul edilemez olduğunu söylüyordu. Ölümleri durdurmak için katılım yaptı. Özgür bir ülke ve özgür bir yaşam için mücadele ediyordu” dedi.
‘HALKINA KARŞI SAVUNMA YAPARIM DEMİŞTİ’
Süphan’ın Sur’da tutuklandığını duyduklarını söyleyen Çabuk, “Türk kanallarında iki kez müebbet verildiği, ayrıca da 153 yıl de ek ceza verildiği söylendi. Mahkemede hakim O’na savunmasını yapmasını söyledi. O da yalnızca Kürt halkına savunma yapacağını söyledi. Cizre, Nusaybin, Sur, Hakkari ve önderliği için savunma yapacağını, onlara bir savunma yapmayacağını söyledi. Sonra mahkemeden darp edilerek dışarı çıkardılar. Bende kızdım, orasının hukuk salonu olduğunu, darp salonu olmadığını söyledim” şeklinde ifadeler kullandı.
‘BENİ ÖLDÜRECEKLER’
Oğluyla görüşmelerinde oğlunun yaşadıkları hak ihlallerini kendisiyle paylaştığını söyleyen anne Çabuk, oğlunun Rize’ye sürgün edildikten sonra “beni öldürecekler” dediğini aktardı. Anne Çabuk, şunları söyledi: “Koronaya yakalandı ve tekli hücreye koydular. Sonra sürgün edildiği haberini aldık. Kalkandere’ye götürdüklerinden sonra kardeşini aradı ve kendisini öldüreceklerini söyledi. Avukatlara haber vermesini istedi. O cezaevinde her gün darp edildiklerini söylüyordu. Sonra bir süre haber alamadık. Cezaevine bu durumu sorduğumuzda, cezaevi alt yapısının bozulduğunu söylüyorlardı. Sonra ulaştık, o zaman kıştı, ona nasıl idare ettiğini söylediğimde havluyla idare ettiğini söyledi. Hastaydı ama hastaneye götürmüyorlardı. Ama o hastanelerinin de darp yeri olduğunu ifade ediyordu. Hasta olsalar bile hastaneye götürülmediklerini, işkence gördüklerini söylüyordu.”
‘SON GÖRDÜĞÜMDE DURUMU KÖTÜYDÜ’
Oğlunu en son 2 ay önce gördüğünü söyleyen anne Çabuk, “Gittiğimizde durumu çok kötüydü, baya zayıflamıştı. FETÖ’cülerin yanına koymuşlardı onları. Bu 29 Ekim’de görüşü vardı, görmeye gidecektik ama gidemedik” dedi.
‘YETKİLİLER TELEFONU KAPATTI’
Duruşmasının olduğu gün Diyarbakır’da mahkemeye gittiğini aktaran Çabuk, şunları anlattı: “Ama bizi çağırmıyorlardı. Neden çağırmadıklarını sorduğumda; avukat sorunu olduğunu söylediler. Sonra içeri girdik, SEGBİS açıldı, iki gardiyan geldi. Sonra da hâkim bir şeyler söyledi ve bitti. Ben avukata sorduğumda mahkemenin 11 Kasım’a ertelendiğini söyledi. O an kötü bir his geldi içime. Akşamında da Süphan’ın iletişim günüydü. Fakat öncesinde Süphan’ın arkadaşlarından birisi ailesini aramış, Süphan’ın dövüldüğünü ve hastaneye kaldırıldığını söylemiş. Sonra kızım cezaevini aradı ve görüş günü olduğunu söyledi ama cezaevi 'hımm bugün mü görüş günü’ deyip telefonu yüzüne kapatmış. Sonra avukatlar da hastaneye kaldırılma durumunu doğruladı. Ben eve dönerken; cezaevinden beni aradılar ve Süphan’ın hastaneye kaldırıldığını ve her şeye rağmen kurtarılamadığını söylediler.”
‘HEPSİ TECRİT ALTINDA’
Oğlunun tüm hastalıklarına rağmen tedavi edilmemesine tepki gösteren Çabuk, “İhlaller vardı, şiddet vardı ve tutuklulara ilaç verilmiyordu. Bu ihmaller oğlumu ölüme götürdü. Zindanlarda hepsinin durumu kötü. Hiçbiri sağlıklı değil. Onları tedavi etsinler. Görüşe gittiğimde bana bütün arkadaşlarının tecrit altında olduğunu söylüyordu” diye belirtti.
‘İHLALLER ARAŞTIRILSIN’
“Çocuklarımız üzerinde çok ciddi zülüm yürütüyorlar. Son olarak da oğlum Süphan’a yapıldı” diyen Çabuk, “Eğer çocuğuma ilaç vermeyip, tedavi etmedilerse bu katletmektir. Bu ihlaller araştırılsın ve açığa çıkarılsın. Neden hastaneye götürülmedi, neden Süphan yaşamını yitirdi” diyerek, faillerden hesap sorulmasını istedi.
‘ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİNİ SÜRDÜRECEĞİM’
Oğlunun taviz vermeyen dik duruşunu hiç unutmayacağını söyleyen Çabuk, “Süphan ilk duruşmaya çıktığında başı dikti. Onun başı hep dikti; çünkü kimsenin parasını çalmadı, kimseye haksızlık etmedi. Onun için bizim de başımız dik. O’nun mücadelesi bize onur veriyor. Asla O’na yapılan zulmü unutmayacağım ve sağ kaldığım sürece onun özgürlük mücadelesini sürdüreceğim” dedi.
MA / Eylem Akdağ - Mahmut Altıntaş