Tuncel: Emek ve Özgürlük İttifakı tam zamanında sorumluluk üstlendi

img
ANKARA - Muhalefetin Türkiye’nin yapısal sorunlarına çözüm olamayacağını söyleyen Sebahat Tuncel, “Mesele iktidara kimin geleceği değil, Türkiye’nin nasıl yönetileceğidir. Emek ve Özgürlük İttifakı tam zamanında sorumluluk üstlenmiştir” dedi.
 
Türkiye’de siyaset, yaklaşan seçimler için hazırlıklarını sürdürüyor. AKP-MHP blokunun oluşturduğu Cumhur İttifakı, iktidarını kaybetmeme üzerine kurguladığı politikalarını sürdürürken, Millet İttifakı, “az kaldı, gidecekler” söylemi üzerinden yaptığı çalışmalarında, sorunların çözümüne dair bir umut yaratmış değil. Bu süreçte kurulan Emek ve Özgürlük İttifakı ise, yönetememe krizinden doğan ekonomik sorunlar ve Kürt sorununa dair çözüm önerilerini Üçüncü Yolu esas alarak sunuyor. 
 
Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, tutuklu bulunduğu Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nden Mezopotamya Ajansı’nın (MA) yaklaşan seçimler, ittifaklar ve temel sorunların çözümüne dair sorularını yanıtladı.
 
 AKP-MHP blokunun yenilgiye uğrayacağına dair önemli algı oluştu. Yeterli çözüm önerilerini geliştirmeyen muhalefete, iktidar gibi davranma ve iktidarın yöntemlerini uygulama eleştirisi getiriliyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
İktidar olgusu toplumsal yaşamda sanki mutlak, tanrısal bir olgu gibi algılanmaktadır. İktidar olmadan yaşanmayacağı, onsuz bir toplumsal düzen olmazmış gibi bir anlayış hâkim. Bu anlayış iktidardakilerin güçlerini mutlaklaştırması, iktidarı ellerinde tutmak için her türlü baskı ve zor aracına başvurmasına neden olmaktadır. İktidar yoğunlaşmış ekonomik sömürü, toplumun tüm yapısal, zihinsel odaklarında var olan birikmiş sömürü ve güç olanağıdır. Bu mekanizmayı ele geçiren güçler somut tarihsel devletle sömürü elitleri ve sınıflarını oluşturmaktadır. Kendini hem fiziki hem entelektüel güç potansiyeli olarak var eden iktidar, doğal toplumsal yönetim ihtiyacını karşılayan mutlak, zorunlu bir olgu olarak kendisini topluma dayatmaktadır. İktidarın sömürücü, baskıcı anti-demokratik karakteri çoğu zaman yokmuş gibi davranılmakta, muhalif siyasetler, alternatif hareketler, iktidarı ele geçirmeyi temel bir hedef olarak önüne koymaktadır. Tabi ki toplumların bir yönetim mekanizmasına ihtiyacı vardır. Tarihsel, toplumsal, ekonomik yaşam, deneyimler de bunu göstermektedir. Ancak yönetim olmakla iktidar olmak aynı şey değildir.
 
 Yönetim olgusu iktidar olgusundan nasıl ayrışıyor?
 
 
 Seçim atmosferine girdiğimiz bir süreçte sadece iktidardakilerin değişmesi değil, Türkiye halklarına nasıl bir gelecek öngörüldüğü sorusuna da cevap verilmesi gereklidir. Eskiyi istemiyoruz, evet ama yeni ne vaat ediyor, nasıl bir düzene davet ediyor halkı, kadınları, gençleri emekçileri…
 
Yönetim toplumsal sürekliliği olan, toplumsal yaşamı düzenleyen bir kavramdır. Yönetim olgusu evrendeki düzeni, kaostan çıkışı, toplumsal yaşamın, bireylerin ihtiyaçlarını karşılayacak ve denetleyecek bir mekanizmayı ifade eder. Eğer bir toplum kendini yönetme olanaklarından mahrum bırakılmışsa, o toplum sömürüye açık hale gelmiş demektir. Bu da toplum üzerinde yoğunlaştırılmış baskı, zor ve sömürü demektir. Dünyada pek çok toplumsal kesim ne yazık ki kendini yönetme olanağından mahrum bırakılmıştır. ‘Toplumun özüne yabancı yönetimler, iktidarın en zorba ve sömürü biçimini temsil ederler. ’ Bugün Türkiye’de yaşadığımız durum da budur. İktidarlaşmış bir yönetim topluma yabancılaşmış, toplumu denetim altında tutmak için devletin tüm baskı ve zor araçlarını devreye koymuş halkın iradesini gasp etmiştir. Kendi iktidarını süreklileştirmek ve iktidar etrafına çöreklenmiş bir grubun çıkarını korumak için her türlü hukuksuzluğa, hak gaspına, mafyatik yönetim anlayışına kapı aralamıştır. Baskı ve tahakküm aracı olan iktidar mekanizması ile muhaliflerini bertaraf etmek için kullanılsa da tüm toplum üzerinde korku salan bir levihatına dönüşmüştür.
 
‘Yönetimi iktidarlaştırmamak kadar, iktidarın yönetim ayrıcalıklarını elinden almakla büyük önem taşır. Önemli olan yönetimlerin kendini iktidar biçimine dönüştürmekten alıkoyması diğer yandan yönetimsizliğe karşı sonuna kadar direnmesidir’ değerlendirmesi de toplumların bir yönetime ihtiyacı olduğunu, aksi durumda düzensizliğin, kaosun olacağını ancak iktidarlaşmanın da eşitsizliğe, tahakküme, şiddete yol açacağı, bunun dengesinin kurulmasının toplumsal açıdan hayati olduğunu göstermektedir. İktidar ne kadar anti-toplumsal bir olgu ise yönetim de o kadar toplumsal, demokratik bir güçtür. Demokratik, katılımcı, yerel demokrasiyi farklı inanç ve kimliklerin kendini ifade etmesine olanak sağlayan bir yönetim, tolumun siyasete katılımı ve demokratik bir düzenin sağlanmasını da sağlayacaktır. Bu çerçeveden bakınca Türkiye’deki siyasi partilerin, siyasi hareketlerin iktidara mı, yoksa yönetime mi aday oldukları oldukça anlamlı bir konudur.
 
 İktidarın tüm toplumu, çevreyi yuttuğu, demokrasiyi anlamından, içeriğinden boşaltarak sandığa/seçimlere indirgediği, toplum üzerinde bir baskı aracı olarak ele alındığı, yönetim anlayışını Türkiye’yi getirdiği nokta derin bir ekonomik ve siyasi krizdir. Bu aynı zamanda topluma yabancı bir güç olan iktidar olgusunun yarattığı sonuçtur. Bu krizden çıkışın yolu iktidarın el değiştirmesi değil, bu anlayışın, sistemin değişerek Türkiye halklarının, kadınların, işçilerin söz ve karar sahibi olacağı yeni yönetim anlayışının demokratik cumhuriyeti inşa edecek ekonomik, siyasi, toplumsal sorunlara çözüm üretecek bir yönetimin geliştirilmesidir. Seçim atmosferine girdiğimiz bir süreçte sadece iktidardakilerin değişmesi değil, Türkiye halklarına nasıl bir gelecek öngörüldüğü sorusuna da cevap verilmesi gereklidir. Eskiyi istemiyoruz, evet ama yeni ne vaat ediyor, nasıl bir düzene davet ediyor halkı, kadınları, gençleri emekçileri…
 
 Türkiye’de de yapılacak olası seçimlere dair şimdiden iktidar hesapları yapılıyor. Kendini Cumhur İttifakı’nın alternatifi olarak sunan Millet İttifakı, Türkiye’nin yapısal krizlerini çözebilir mi?
 
Cumhur ve Millet ittifakı, iktidar ve güç olanaklarının kimin elinde olacağıyla ilgileniyor. Millet İttifakı toplumsal, siyasal, ekonomik, kültürel sorunlara kapitalist modernist sistem içinde cevap arıyor. Altılı masada her ne kadar sosyal demokrat bir parti olan CHP olsa da masa etrafındaki siyasi birlik, anlayış esasta kendisini merkez sağda ve sistemin içinde konumlandıran bir bloktur. Türkiye’deki yapısal siyasal krizleri çözmekten çok uzaktır. Bundan dolayı toplumda ciddi bir heyecan yaratmamaktadır. Üstelik iktidara, Cumhur İttifakının ortaya koyduğu politikalara, ekonomik krizin derinleştiği, iktidara itirazın, eleştirilerin arttığı bir zamanda, millet ittifakı ayırt edici bir fark göstermemiştir. Kamuoyuna yansıyan anketlerde de bu durum net gözlenmektedir. AKP-MHP’den kopan kitlelerin millet ittifakını kendisine adres olarak görmediği ortada. Kuşkusuz bu durum siyasi partiler tarafından değerlendiriliyordur, analizi yapılıyordur. Bana göre burada esas konu topluma güven verecek politikaların geliştirilmesi kadar, bunu uygulayacak güç ve iradenin de toplum tarafından görülmesidir.
 
 Türkiye’deki köklü bir değişim için gerekli olan nedir?
 
Türkiye halklarında güçlü bir değişim talebinin olduğu ortada. Değişim ve dönüşüm için hem siyasal, hem toplumsal koşullar da olgunlaşmış durumda. Bunun için topluma öncülük edecek, topluma yeni şeyler söyleyen ve bunu pratikleştirme iradesi gösterecek siyasi bir öncülük hem kendisine hem de topluma kazandıracaktır.
 
 HDP’nin çağrısıyla aralarında 6 siyasi parti ve oluşum tarafından Emek ve Özgürlük İttifakı kuruldu. Bu ittifakın kurulmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
 
 Türkiye’de değişim isteyen, herkesi “özgürlük” paydasında buluşmaya davet eden Emek ve Özgürlük İttifakı’nın, Türkiye halklarına, kadınlara, gençlere, emekçilere, yoksullara, ekolojistlere, barışseverlere umut olacağına inanıyorum.
 
Emek ve Özgürlük İttifakı’nın bu süreçte kurulmuş olması bu değişim dinamiğini harekete geçirme açısından önemli bir çıkıştır. Eğer ittifak güçleri sürece cevap olacak doğru politikalar geliştirir ve bu politikaları toplumla buluşturursa sadece kendisini geliştirip güçlendirmekle kalmaz, diğer iki bloğun politikalarına da yön verebilir. Bildiğimiz gibi politika kavramı Grek kökenli olup “şehir yönetimi” anlamına gelmektedir. Politika kavramı zamanla toplumun, ülkelerin nasıl yönetileceğini, bunu hangi araç ve yöntemlerle yapacağını ifade eden anlamı da yüklemiştir. Toplumsal bir olgu olarak politika, toplumun özgürleşme alanıdır. Günümüzde politika kavramı da topluma yabancılaştırılmış, iktidarın yalan, hile, hukuksuzluk uygulamalarının alanı haline getirilmiştir. Emek ve Özgürlük İttifakı bu gerçeklik çerçevesinde yeniden toplumu politika ile buluşturmak zorundadır. Toplumun kendi sorunlarının farkına varması ve toplumsal sorunların çözümünde kendine rol biçmesi “üreten biziz, yöneten de biz olacağız” düsturunda olduğu gibi halkların söz ve karar sahibi olacağı bir yönetim anlayışının geliştirilmesi tarihsel ve toplumsal bir sorumluluktur aynı zamanda.
 
Alternatif bir siyaset ve Türkiye halklarına alternatif bir yol öneren Emek ve Özgürlük İttifakı’nın adından da anlaşılacağı gibi erkek egemen-kapitalist sistem dışında bir siyaset, politika mümkündür. Bunun için Türkiye’de değişim isteyen, herkesi “özgürlük” paydasında buluşmaya davet eden ittifakın Türkiye halklarına, kadınlara, gençlere, emekçilere, yoksullara, ekolojistlere, barışseverlere umut olacağına inanıyorum.
 
 Türkiye’de seçim atmosferine girilmiş durumda. Millet İttifakı’nın tek somut planı “güçlendirilmiş parlamenter sistem” önerisi. Türkiye’deki sorun Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçmek sorunların çözümü için yeterli mi?
 
 
 Her iki blokun da toplumun gerçek sorunlarına cevap vermekten ziyade, ulus-devlet iktidarının kimde olacağı, iktidar olanaklardan kimlerin yararlanacağı kavgası yürüttüğü gerçeği ortada iken, iktidarın bu iki blok arasında el değiştirmesi siyasi-ekonomik krize tam anlamıyla çözüm getirmeyecektir
 
Demokrasi ve Özgürlük İttifakı dışındaki diğer blokların Türkiye’deki rejim krizine, siyasal ekonomik krize, toplumsal sorunlara cevap üretmekten çok uzak olduğu görülüyor. Cumhur İttifakı cinsiyetçi, milliyetçi, dinci, militarist esaslara dayalı ismine başkanlık rejimi dediği 2. Cumhuriyeti kurumsallaştırma çabası içindedir. Türkiye’de sürdürülemeyen ulus-devlet krizine cevap olarak geliştirdiği “başkanlık rejimi” tekçi, otoriter faşizan bir karakter taşımaktadır. Bu politika topluma daha fazla zor ve zulüm olarak dönmektedir. Millet İttifakı ise parlamenter sisteme dönüş veya ‘’güçlendirilmiş parlamenter sistem’’ dediği eskiyi çağrıştıran yeninin ne olacağını muğlak bırakan, Kürt sorunu başta olmak üzere toplumsal sorunlara, sistemin kriz alanlarına nasıl bir çözüm ön gördüğü belli olmayan, bundan dolayı da topluma güven vermeyen bir politik hat izlemektedir. Cumhur İttifakı’nın rejim krizine 2. Cumhuriyeti kurma girişimiyle cevap vermesine karşın 6’lı masa, Millet İttifakı 1. Cumhuriyeti koruma ve yaşatma hedefini önüne koymuş durumdadır. Her iki blokun da toplumun gerçek sorunlarına cevap vermekten ziyade, ulus-devlet iktidarının kimde olacağı, iktidar olanaklardan kimlerin yararlanacağı kavgası yürüttüğü gerçeği ortada iken, iktidarın bu iki blok arasında el değiştirmesi siyasi-ekonomik krize tam anlamıyla çözüm getirmeyecektir. Elbette ki Türkiye’de iktidarın değişmesi önemlidir ve seçimler kanun için önemli bir araçtır. Ancak nasıl ki bir çiçekle bahar gelmez ise cumhurbaşkanının değişmesi ile Türkiye’deki rejim krizi ulus-devlet krizinin aşınması tek başına yeterli olmayacaktır.
 
 Emek ve Özgürlük İttifakı’na Türkiye’nin yapısal krizlerinin çözümünde nasıl bir sorumluluk ve görev düşüyor?
 
Erkek-egemen kapitalist sistem dışında bir seçenek, özgürlükçü bir sistem sunmaktadır topluma. O nedenle kendisini seçim ile sınırlandırmaz, sınırlandırmamalıdır. Türkiye’nin çok kimlikli, çok inançlı, çok kültürlü yapısı dikkate alınarak, kadınların, gençlerin, işçilerin, inanç gruplarının, halkların yönetim mekanizmasına katılabileceği demokratik özgürlükçü, yerinde yönetim, halkın öz örgütlülüğünü esas alan bir politik programa ihtiyacı vardır. Halktan, işçiden, toplumda, kadınlardan koparılan politikayı, yeniden toplumla, kadınlarla, işçilerle buluşturmak hedeflenmelidir. Politikaya, kendine yabancılaştırılmış emekçilerin, kadınların, halkların yönetime katılmasını, kendi geleceğini kendisinin belirleyeceği, iradesinin gasp edilmediği, emeğinin sömürülmediği bir yönetim anlayışı, mekanizmasını geliştirerek geleceğimizi güvence altına alabiliriz. Bu da ancak radikal demokrasi çizgisinin geliştirilmesi ile mümkündür. Bunu da ancak sol, sosyalist güçler, demokrasi ve özgürlük güçleri, gençlik ve kadın hareketleri yapabilir. Fakat bu alanlardaki dağınık ve parçalı duruş ne yazık ki demokratik cumhuriyet inşa sürecini demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü, eşitlikçi bir sistemin geliştirilmesini geciktirmektedir. Bu süreçte birlik ve dayanışmanın gelişmesi, ortak hareket etmek hayati önemdedir.
 
 “Seçimlerle sınırlandırılamaz” dediniz. Bu konuda kimi tartışmalar yürütüldü, biraz açar mısınız?
 
 
 Türkiye’deki rejim krizine verilecek cevap Türkiye Cumhuriyeti’nin nasıl bir yola gireceğini, nasıl bir düzen kuracağını belirleyecek bir dönemeç olması açısından kritiktir. Mesele kaç kişinin milletvekili seçileceği veya kimin cumhurbaşkanı olacağı değildir.
 
Yukarıda belirttiğim gibi bu sadece seçimle alakalı değildir. Türkiye’deki rejim krizine verilecek cevap Türkiye Cumhuriyeti’nin nasıl bir yola gireceğini, nasıl bir düzen kuracağını belirleyecek bir dönemeç olması açısından kritiktir. Mesele kaç kişinin milletvekili seçileceği veya kimin cumhurbaşkanı olacağı değildir. Mevcut düzen içinde parlamentonun bir işlevi kalmamıştır zaten. Önemli olan tekçi, otoriter, faşizan resmin kurumsallaşmasını engellemek ve demokratik cumhuriyeti inşa etmektir. Radikal demokrasi çizgisini esas alan bir yönetim anlayışının geliştirilmesidir. Söz konusu olan Türkiye halklarının geleceğidir. Dünyada, Ortadoğu’da yeni dengelerin kurulduğu ve belki de önümüzdeki yüzyılı şekillendirecek politik bir sürecin öznesi olmaktır. Hem dünyada yaşanan gelişmeler 3. paylaşım savaşının yaşandığı, gelişmelerin nasıl yaşanacağı, dünya halklarının geleceğini nasıl etkileyeceğini net olmasa da, yeni bir siyasal, ekonomik durumun yaşanacağı kesindir. Türkiye’nin bu süreçte yürüttüğü Kürt karşıtı siyaset iç ve dış politikasını buna göre şekillendirdiğini, bu politikanın, milliyetçiliği, cinsiyetçiliği, dinciliği ve militarizmi derinleştirmektedir. Bu politikanın sonucu açığa çıkan kutuplaşma, muhalifleri düşman görme sadece Kürtleri etkilememiş, tüm Türkiye’yi antidemokratik, özgürlüklerin ortadan kaldırıldığı, ekonomik krizin derinleştiği yaşanmaz bir ülke haline getirmiştir. Bunun değişmesi, “bekle sandık kurulsun her şey değişecek” anlayışı ile mümkün görünmüyor. Demokrasilerde sandık önemli elbette, ancak tek başına siyasal ekonomik sorunların çözülmesi, demokratik hukuk düzeninin geliştirilmesi, barış ve adaletin sağlanmasına yol açmaz. Değişimin kendiliğindenci bir sürecin sonucunda gelişmesi olası değil. Bunu en iyi sosyalistler, demokrasi ve özgürlük güçleri, kadın hareketi bilir. Toplumun değişim talebini örgütleyecek, sokakta, fabrikada, tarlada, yaşamın her alanında halkla birlikte olacak ve toplumsal öncülük edecek özgürlükçü toplumu bir politika ve siyasi program ile gelecek şekillendirebilir. Bunun için birlik, dayanışma ve ittifakların geliştirilmesi önemlidir.
 
 Seçimler yaklaştıkça ittifaklarda oluşuyor. Türkiye siyasetinde sol, sosyalist ve yurtsever oluşumlarda bir araya gelememe hali söz konusu. Bunun temel sebebi nedir?
 
Özgürlük blokunun genişlemesi ve güçlenmesi Türkiye’nin geleceğini şekillendirecektir. Sosyalist hareketlerin, alternatif hareketlerin, ideolojik-politik programları farklı olabilir. Politika eyleme biçimleri farklı olabilir. Ancak bunun yan yana yürümeye engel olmaması gerekir. Farklılıklarımızı koruyarak ortaklıkları çoğaltarak, güçlendirerek, bu kritik süreci aşabiliriz. Ancak bu konuda parçalı duruş, yan yana gelmeme, farklı bloklarda yer alma durumu yaşanıyor. Bu da egemenlerin, iktidarın, sağ blokların elini güçlendiriyor.  Sorun bir arada yürümesini engelleyen en temel konunun Kürt sorunu olduğunun farkındayım elbette. Türkiye’de Kürt sorununun çatışma zemininde tutulması kalıcı bir çözüme evrilmemesinde devletin yaklaşımı kadar. Bir kısım solun (emek ve özgürlük bloku dışında kalan) soruna yaklaşımı, Kürtlerle bir arada yürüme konusundaki ikircikli yaklaşımın da etkisi var. Kürt sorununu çözümü için Kürtlerle birlikte dayanışma içinde mi olmak yoksa sosyalist hareketi, sınıf hareketi örgütleyerek dayanışma içinde olmak mı sorunun çözümüne katkı sunar, tartışması yeni bir tartışma değildir. Yine Kürt siyasal hareketini ‘milliyetçi’ bir yerde konumlandıran solun ‘ezilen ulusun milliyetçiliği olmaz’ söyleminin de bir arada yürümeyi engelleyen bir bakış açısı olduğunu düşünüyorum. Tabi 6 yıldır cezaevindeyim. Dışarıda ilan edilen HDK-HDP’nin kuruluş sürecinde bu konuları çok tartıştık. Şu an cezaevi koşulları nedeniyle güncel tartışma konularını tam olarak bilemesem de takip edebildiğim kadarıyla yukarıda bahsettiğim iki anlayış hala güncelliğini koruyor. HDP’yi sistem içi bir parti olarak değerlendirip emek ve özgürlük masasında yer almama gerekçesinin temelinde de Kürt özgürlük sorunu olduğunu düşünüyorum.
 
 Nasıl?
 
 
 Sonuç itibariyle Türkiye halkları için önemli bir dönemeçteyiz. Demokratik, kadın özgürlükçü, ekolojik, eşit, adil, bir düzen kurma olanakları mümkün. Yaşanan kriz ve kaos sola, sosyalistleri yeni olanaklar da sunuyor.
 
Bu yoldaşların Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkına, eşit ve özgür yurttaş olarak bir arada yaşama talebine Kürt halkının siyasal, kültürel, ekonomik, hakların anayasal, yasal güvenceye alınması, taleplerinin nasıl gerçekleşeceği ve Türkiye halkları ile nasıl ortak bir gelecek kuracağı ve sorunların kendi cephelerinden değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Birlikte mücadele edemezsek, aynı masada buluşamazsak nasıl bir ortak gelecek kurabiliriz, tabi bu konuları özgür koşullarda muhataplarıyla tartışmak isterim. Ancak bu mümkün değil, ben de bu mektup aracılığıyla sürece katkı sunmaya çalışıyorum.
 
Sonuç itibariyle Türkiye halkları için önemli bir dönemeçteyiz. Demokratik, kadın özgürlükçü, ekolojik, eşit, adil, bir düzen kurma olanakları mümkün. Yaşanan kriz ve kaos sola, sosyalistleri yeni olanaklar da sunuyor. Bunu doğru değerlendirmek Türkiye’nin 21. yüzyılda hangi eksende olacağını da belirleyecektir. Yukarıda belirttiğim gibi mesele iktidara kimin geleceği, kimin cumhurbaşkanı olacağı değil. Mesele Türkiye’nin nasıl bir rejimle yönetileceğidir. Bu açıdan Emek ve Özgürlük bloku tam zamanında sorumluluk üstlenmiştir. Emeği geçen herkese teşekkürlerimizi sunuyoruz. Bu ittifakın daha da genişlemesi, güçlenmesi gerekiyor. Bu nedenle Türkiye’deki gidişattan memnun olmayan kadın hareketlerinin, gençlik hareketlerin, ekoloji hareketlerin, alternatif siyasetlerin katılması önemlidir. Başka bir yaşam mümkün ve ancak biz bunun öznesi olursak başarabiliriz. Bu birliktelik sadece seçim birlikteliği değil Türkiye’de 3. Yol “Özgürlük ve Demokrasi” yolunu açmanın yürüyüşüdür, mücadelesidir. Bu yürüyüşe çıkanlara, mücadeleyi yükseltenlere selam olsun. Selam ve saygılarımla…
 
MA / Berivan Altan
 

Diğer başlıklar

09/09/2022
18:34 SES İzmir Şubesi’nden banka promosyonlarına tepki
17:44 DBP MYK üyesi Yaşar gözaltına alındı
17:28 İstanbul’da bir kişi aracında ölü bulundu
17:12 Ölüm orucundaki Balaç, hastaneye sevk edildi
17:02 Yaşamını yitiren bebek cinsel istismara uğradı
16:57 Denizli Muğla sınırında orman yangını
16:36 Kışanak: Esat Oktay’ın mirasına mı sahip çıkıyorsunuz?
16:20 Durumu kötüye giden Aysel Tuğluk hastaneye kaldırıldı
15:51 Direnişteki tekstil işçilerine ziyaret
15:39 Abdullah Öcalan’ın ‘umut hakkı'ndan muaf tutulması Bozdağ’a soruldu
15:38 Barış Nöbeti başladı: Tecridi kaldırın
15:16 HABER-SEN: PTT yasalara riayet etsin
14:58 Beştaş: Güzel’e ters kelepçe takılması talimatını kim verdi?
14:53 Tehdit ettiği kadını serbest kalınca katletti
14:36 HDP’li gençlere benzer iddianame
14:29 Efrin’de 3’ü çocuk 13 kişi kaçırıldı
14:07 İşyeri hekimleri: Kaderimizi patronların insafına terk etmekten vazgeçin
13:47 Polis şiddetine maruz kalan kadınlar İHD’ye başvurdu
13:35 'Bağış değil, eğitime bütçe'
13:34 İstismardan yargılanan müdür vekiline 72 yıl hapis cezası
13:07 Tuncel: Öcalan’ın üzerindeki mutlak tecridin kalkması barış yolunu açacak
13:05 HDP Engelli Komisyonu: Herkes için erişebilir okullar inşa edilmeli
12:39 ÖHD Diyarbakır’dan seslendi: Hasta tutuklular tahliye edilsin
12:21 'Makul kadın' yaratma projeleri sürüyor
11:57 Van da Cudi'ye akacak
11:47 Amedspor'a taraftar yasağı
11:33 Abdullah Öcalan’ın aile ve vasisinden görüşme başvurusu
11:28 İHD raporu: Kara henüz yaralıyken fail polis serbest bırakıldı
11:08 Kayyım görevden alınan kişilere maaş veriyor iddiası
11:07 Şenyaşar ailesi: Yaşattıklarınızla anılacaksınız
10:38 Tutuklu gazeteci Uğur’un cezası onandı
10:34 Buldan: Hiç kimse HDP üzerinden siyaset yapmasın, herkes haddini bilsin
10:23 Özel ve Ökmen defnedildi
10:17 AİHM: Abdullah Öcalan’ın doğum gününü kutlamak suç değil
10:00 Abdullah Öcalan için CPT’ye başvuru: Acil ziyaret edin
09:07 ‘Alver’i kendimize bir öncü olarak görüyorduk’
09:06 Bafra Cezaevi’nde odalara baskın: 15 tutuklu tek kişilik hücrelere konuldu
09:06 Medeni Yıldırım’ın kardeşine verilen ceza AYM’ye taşındı
09:04 'Cenazenin torbada teslim edilmesi resmi ideolojinin Kürde bakışıdır'
09:03 Zamlar küçük esnafı bitirdi
09:02 Tuncel: Emek ve Özgürlük İttifakı tam zamanında sorumluluk üstlendi
09:02 'Özerk Yönetim'in güvenliğini yok etmek için siviller katlediliyor'
09:02 Tutuklu yakınları: İhlaller tecridin kaldırılmasıyla son bulur
09:01 Hasta tutuklu yüzde 89 engel raporuna rağmen tahliye edilmiyor
09:01 12 Eylül tanığı Yılmaz: Rejim AKP iktidarıyla devam ediyor
09:00 09 EYLÜL 2022 GÜNDEMİ
08/09/2022
20:47 Kraliçe 2'nci Elizabeth hayatını kaybetti
19:30 Maraş’ta kavga: 3 ölü, 3 yaralı
19:12 TGC ve TGS, 'Basın Ahlak Yasası’nın' iptali için dava açtı
19:01 Ekolojik talana karşı Cizre'ye çağrı
18:55 Eğitim Sen ablukaya alındı: Çocuklarınız okula gitmiyor mu?
18:27 Kobanê Davası’na yarına kadar ara verildi
17:43 Sadr istifa eden parlamenterlerle ilgili kararını verdi
16:45 Üniversite öğrencilerinden zam protestosu
16:35 Wêjegeh Amed’den Eylül programı
16:22 Demirtaş: Öcalan’ı yok sayan politikaların başarı şansı yoktur
16:12 İzmir ve Denizli'den adalet çağrısı
15:19 Omeriya ‘Kardeşlik Kapısı’ yıkıldı
15:12 Aydın’daki JES davasında bilirkişi incelemesi yapıldı
14:58 Alanya'daki yangın kontrol altına alındı
14:56 SES: Teşvik ile sağlık sistemi yürümez
14:50 HABER-SEN üyeleri: Baskılar karşısında geri durmayacağız
14:34 ÖHD Mersin: Kürtlerin iradesi sekteye uğratılmaya çalışılıyor
14:33 ‘Çetelerin İktidarı’ başlıklı haberin davası ertelendi
14:31 Adliye bahçesinde Adalet Nöbeti
14:17 Cudi’de çatışma
13:59 Hol Kampı'nda DAİŞ'le çatışan 2 QSD'li yaşamını yitirdi
13:58 Bakanlık sessiz: Yaşamını yitiren askerlerin künyeleri yayınlandı
13:57 Kobanê Davası: Ölümlerin Erdoğan’ın açıklamasından sonra yaşandığı emniyet kayıtlarında!
13:43 Şırnak’ta ‘intihar eden’ genç hayatını kaybetti
13:41 ‘17 Eylül’de yüzümüzü Cudi’ye çevireceğiz’
13:39 Gülnar’da orman yangını kontrol altına alındı
13:19 ÖHD’li avukata saldırı
13:18 Rojbin Çetin'in tutuklu olduğu dosyada ‘gizli tanıklar’ ortada yok!
13:13 Yüksekdağ’ın kitabına yasak ve imha kararı
12:59 Gazetecilerden polis şiddetine suç duyurusu
12:29 Sistematik şiddet gören kadının şüpheli ölümü
12:14 44 avukatın davası ertelendi
12:14 İnfaz yakma gerekçesi: Çalışmaları kolaylaştırmak için gayret göstermedi
12:09 İşçileri taşıyan minibüs kaza yaptı: 2’si ağır 13 kişi yaralandı
12:01 Gazeteci Topaloğlu ve Eser’e hapis cezası
11:59 Şenyaşar davasının 10’uncu savcısı da aileyle görüşmedi
11:42 Mersin’deki orman yangını yayılıyor
11:20 Günay’dan Akşener’e: Hiçbir HDP’li senin olduğun masaya gelmez
11:13 Makbule Özer: Kürt olduğumuz için tutuklandık
11:08 Özsoy: Ankara boğazına kadar batmış durumda
10:55 Bekçi bekçiyi yaraladı
10:45 KNK’den Xelifan çağrısı: Olay soruşturulsun
10:40 Maraş'ta iş cinayeti
09:47 Temel’den İYİ Parti’ye yanıt: Gladyo artıkları yeniden racon kesiyor
09:35 Diyarbakırlılar iradesinin arkasında: Halkın seçtiğini halk alır
09:09 Gülnar’da orman yangını: Birçok ev boşaltıldı
09:09 ‘Semra Güzel'in baş eğmemesi kadınlara verilen mücadele mesajıdır’
09:08 Gazetecilerin tutukluğuna itiraz bir kez daha reddedildi
09:08 Hasta tutuklunun tedavisi yarım kaldı
09:06 Kalem açacağı fiyatı 2 liradan 12,5 liraya çıktı
09:06 Yılmaz Güney Komîna Fîlm a Rojava ile yaşıyor
09:05 Genç'te kum ocakları tehlike saçıyor
09:04 ASKİ yabancı uyruklulardan 4 kat fazla güvence bedeli istiyor
09:03 İstanbul’dan Cudi Yürüyüşü’ne katılım çağrısı
09:03 DBB kayyımından ‘ivedi’ ihaleler
09:02 Aylardır tek kişilik hücrede
09:01 Dicle’nin köyleri 7 yıldır abluka altında
09:01 Keskin: Öcalan'ı 'umut hakkı'ndan muaf tutmak çözümsüzlüğü derinleştirir
09:00 Av. Salman: ATK hekimleri emirle gelen raporları esas alıyor
09:00 Çözümsüzlük ihlalleri, ihlaller ölümleri arttırıyor
09:00 08 EYLÜL 2022 GÜNDEMİ
07/09/2022
21:18 Irak Parlamentosu’nun fesih talebi reddedildi
21:12 İki kişinin helikopterden atılmasıyla ilgili haberimize dava
21:02 CENTCOM: DAİŞ’e karşı QSD’nin operasyonları sürecek
20:24 Dersim’de Cudi Yürüyüşü'ne katılım çağrısı
19:54 Soma'da orman yangını: 2 mahalle boşaltıldı
19:11 ODTÜ rant yolu için Danıştay kararı: Temyiz reddedildi
18:52 Gülnar’da yangın sürüyor: 450 kişi tahliye edildi
18:10 İzmir Barosu’ndan sürgün tepkisi
18:07 HABER-SEN üyeleri sürgüne karşı Urfa'da: PTT suç işliyor
17:41 Tahliye olan Makbule Özer cezaevinden çıktı
17:36 Gençlerin Kürtçeye ilgisi artıyor
17:26 İzmir'de kaza: 1 çocuk yaşamını yitirdi, 4 yaralı
17:09 Cezaevi önünde hasta tutuklulara özgürlük talebi
17:04 5’inci kattan düşen çocuk hayatını kaybetti
17:02 Hanefi Eser 30 yıl sonra tahliye oldu
16:18 HPG’den Xelîfan açıklaması
15:55 Emeklilerden zamlara tepki
15:49 Gülnar’daki orman yangını sürüyor: 30 ev boşatıldı
15:27 HDP Gençlik Meclisi üyeleri hakkında tahliye kararı
15:26 ÇHD davasında tahliye çıkmadı: Yönetemiyorsunuz
15:20 İhraç edilen Mimarlar Odası Başkanı Candan’a destek
15:11 AKP’li Artuklu Belediyesi 15 kişiyi işten çıkardı
14:52 Antep’te ‘vekilime dokunma’ protestosu
14:47 Leyla Güven'e 'propaganda' iddiasıyla 43 yıl hapis cezası talebi
14:22 Ebdulwahid: Barzani döneminde 22 milyar doların akıbeti bilinmiyor
14:03 HABER-SEN üyeleri sürgünlere karşı yollarda
13:07 BM'nin Afganistan raporunda Talibana 'reform' çağrısı!
12:58 Dünya kadınlarına Jineoloji anlatıldı: Abdullah Öcalan'ın felsefesi yol gösterdi
12:11 Polis müdürü Hanifi Zengin’e ikinci soruşturma
12:10 Rusya: Türkiye destekli SMO Efrin'de tarihi eser hırsızlığı yapıyor
11:36 Hastanedeki katliamın ‘gizli’ soruşturması: 10’uncu savcı geldi
11:31 Gülnar’da orman yangını
11:03 Tutuklu yakınlarından sessizlik tepkisi: İntikam alınıyor
11:00 Gölete devrilen kamyonun şoförü ölü bulundu
10:56 Omeriya’daki çatışma bölgesine paletli kepçe gönderildi
10:42 Vekilliği süren Güzel'in cezaevi kaydı ihraç edildiği hekimlik üzerinden yapıldı
10:29 Tutuklu gazeteciler: Kadın koğuşları kamera ile izleniyor
10:21 Zırhlı araç otomobile çarptı: 1 yaralı
10:13 ‘Cezaevi içerisinde başka bir cezaevi yaratılmış’
09:24 'Hol Kampı’nda DAİŞ’in en tehlikeli üçüncü nesli yetişiyor'
09:01 Diyarbakırlılar: Hasta tutuklular Kürt oldukları için bırakılmıyor
09:01 Kayyımın sarı şeritleri engelli!
09:01 Güzel’in tutuklanmasına tepki: İktidarın son çırpınışları