‘Kürt sorununu çözmek istiyorsanız, Öcalan ile görüşmeyi savunmalısınız’

img

ANKARA - Türkiye’nin AİHM kararlarını uygulamamasının PKK Lideri Abdullah Öcalan ile başladığını belirten İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, “Türkiye’nin siyasi ve toplumsal muhalefetinin artık üç maymunları oynamaktan vazgeçmesi gerekiyor. Kürt sorununu çözmek istiyorsanız, Öcalan’ın ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmesini savunacaksınız” dedi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 15 Ağustos 1999 tarihinden bu yana İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan hakkında verilen ağırlaştırılmış müebbet kararının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) işkence ve kötü muameleyi yasaklayan 3’üncü maddesine aykırı olduğuna karar verdi. 18 Mart 2014’te verilen bu karardan sonra tutuklular Hayati Kaytan, Emin Gurban ve Civan Boltan için de aynı konuda ihlal kararı verildi. Öcalan ve diğer tutuklular için verilen ihlal kararının üzerinden 7 yıl geçmesine rağmen herhangi bir adımın atılmaması üzerine Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD), Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV), İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne (AK BK) 26 Temmuz 2021’de başvurdu.
 
Konuyu ilk kez 30 Kasım-2 Aralık’ta gündemine alan Komite, müebbet hapis cezasına çarptırılmış olup tutuklu bulunan kişilerin sayısı ile genel tedbirlerin uygulanmasında kaydedilen ilerleme hakkında Türkiye’nin en geç 2022 Eylül ayı sonuna kadar bilgi sunmaya davet etmişti. Türkiye, henüz Komite’ye, Öcalan, Boltan, Gurban ve Kaytan özgünlüğünde başvurulan “ağırlaştırılmış müebbet” cezaya ilişkin yol haritası sunmadı. Komite aynı zamanda AİHM’in Osman Kavala hakkında verdiği kararı uygulamayan Türkiye için ihlal süreci başlattı.
 
İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, verilen AİHM kararlarının uygulanmaması ardından yaptıkları başvurunun durumu, hükümetin yol haritası sunup sunmadığına dair soruları cevapladı.
 
İmralı Cezaevi'nde tutuklu bulunan PKK Lideri Abdullah Öcalan, Hayati Kaytan, Emin Gurban ve Civan Boltan’a verilen “ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası” ile ilgili AİHM tarafından verilen ilgili ihlal kararlarının yerine getirilmesi için ÖHD, TOHAV, İHD ve TİHV olarak 29 Temmuz 2021'de Avrupa Konseyi (AK) Bakanlar Komitesi’ne başvuru yaptınız? Başvurunun temelini ne oluşturuyordu?
 
Türkiye’de yargılamalarda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası diye bir cezalandırma düzenlemesi var. “Ağırlaştırılmış müebbet” cezası, ölünceye kadar infazı düzenliyor. İnfaz Kanunu’nun 25’inci maddesinde yer alan bu düzenleme çok katıdır. Yine Terörle Mücadele Kanun’un (TMK) 17’inci maddesinde böyle bir düzenleme var. Abdullah Öcalan’ın yargılandığı dönemde Türkiye “ölüm cezasını” kaldırdı ve mevzuatını değiştirdi. Fakat, bizim o dönem “uzatılmış ölüm cezası” dediğimiz “ağırlaştırılmış müebbet” hapis cezası diye bir şey icat ettiler. Ölünceye kadar infaz, hukuken zaten hiçbir şekilde kabul edilemez. Bunun üzerine, benzer durumda olan çok sayıda kişi, önce iç hukuk yollarını tüketti daha sonra AİHM’e başvurdu. AİHM’in 2014’ten bu yana Türkiye aleyhine verdiği dört karar var. Bunlar, Öcalan, Boltan, Gurban ve Kaytan kararları. AİHM’in verdiği kararların Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından izlenmesi gerekiyor. AİHM’in ihlal kararları sadece kişiye yönelik değil, üye ülkelerin verilen karar doğrultusunda mevzuatlarında değişikliğe gitmesi gerekir. Yani hem özel hem de genel önlemlerin alınması lazım. Benzer durumda yeni vakaların oluşmaması için mutlaka mevzuat değişikliği gerekiyor ve bu Avrupa Konseyi’nin izleme mekanizmasına dahil ediliyor. Avrupa Konseyi, AİHM kararlarını hem bireysel hem de genel önlemler bakımından izliyor. Türkiye uzun süre bu konuda istenilen kararların gereğini yerine getirmedi. Daha da kötüye giden mevzuat değişiklikleri yaptı. Bunun üzerine biz sivil toplum örgütleri, bu konuda Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne Kural 9 başvurusu yaptık ve Türkiye’nin AİHM kararları nezdindeki yükümlüklerini yerine getirmediğini, Bakanlar Komitesi’nin bu konuda kararlar almasını, Türkiye’nin mevzuatını düzeltmesi, genel önlemler alması ve söz konusu kişiler bakımından da bireysel önlemler alması gerektiğini ifade ettik.
 
Komite gündemine aldıktan sonra Türkiye kararlara dair nasıl yanıt verdi ve Türkiye’nin savunmasına karşı başvurucu kurumlar olarak AK Bakanlar Komitesi’ne sunduğunuz görüşlerinizde nelere dikkati çektiniz?
 
 
Bir insanı, umut hakkından mahrum bırakmak, işkence ve kötü muamele kapsamında değerlendirilen bir uygulama. Böyle baktığımızda Türkiye’nin mutlaka adım atması gerekiyor. Dolayısıyla bu konu hep güncelliğini koruyacaktır.
 
Türkiye yapmış olduğu savunmada hep dolaylı konulara değindi. O dönem ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarıyla ilgili açıklama yapmak yerine, CPT’nin İmralı Ada’sını ziyaret ettiğini, diğer hapishanelerdeki ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan mahpusların aile ziyaretini yaptığını, avukatların görüştüğünü belirterek, kaçamak cevaplar verdi. Kural 9 başvurusunu yaptıktan sonra hükümetin gönderdiği cevap bize gelmişti ve buna karşı cevaplarımızı ilettik. Verilen cevapların konuyla doğrudan doğruya ilgili olmadığını belirterek, asıl konuların cevaplanması gerektiğini söyleyerek, yanıt aranılanları da ilettik. En son Nisan 2020’de Kovid-19 bahanesiyle çıkarılan infaz kanunu değişikliği var. O infaz kanunu değişikliğinde TMK kapsamında yargılananların hiçbiri yararlandırılmadı. Adli mahpuslar bakımından da belli suç tipleri özelinde, Alaattin Çakıcı gibi kişilerin tahliyesinin yolunu açan düzenlemeler yapıldı. O düzenlemenin TMK kapsamındaki mahpusları ilgilendirmediğine dair bilgileri de başvurumuzda paylaşmıştık. Türkiye’de İnfaz Kanunuyla ilgili çok ciddi sorunlar birikti. İnfaz rejiminin getirdiği sorunlar giderek büyüyor. Bunların yapısal olarak çözülmesi gerekiyor. Ama ağırlaştırılmış müebbet hapis konusu özellikle ölüm cezasının uygulanmadığı ülkeler bakımından zaten kabul edilmemeli. Örneğin, Sivas katliamının sanıklarından bazıları yurt dışında yaşıyor. Alman hükümeti, zamanında Türkiye’de ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası olduğu için bu kişileri iade etmemişti. Bir insanı, umut hakkından mahrum bırakmak, işkence ve kötü muamele kapsamında değerlendirilen bir uygulama. Böyle baktığımızda Türkiye’nin mutlaka adım atması gerekiyor. Dolayısıyla bu konu hep güncelliğini koruyacaktır.
 
AK Bakanlar Komitesi, Türkiye’deki yetkilileri, genel tedbirlerin uygulanmasında kaydedilen ilerleme hakkında en geç 2022 Eylül ayı sonuna kadar bilgi sunmaya davet etti. Bu kararın ardından Türkiye ne yapması gerekiyor, süreç nasıl işleyecek?
 
AK Bakanlar Komitesi, Türkiye kamuoyunda “umut hakkı” diye bilinen, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının infaz biçiminin değiştirilmesine dair önerilerini de içerecek şekilde bazı tavsiyelerde bulundu ve Türkiye’yi bu konuda izlemeye devam edeceğini bildirdi. Dolayısıyla önümüzdeki bir yıl içerisinde eğer somut bir adım atılmazsa bizler de bu süreçle ilgili olup bitenleri tekrar Bakanlar Komitesi’ne bir rapor halinde sunacağız. Süreci izliyoruz. Şu ana kadar herhangi bir şey yok. Hükümetin bu konuda bir yol haritası sunmasını bekliyoruz. Ama diyelim ki sunmadı; biz de olup biten hukuksal ve fiili gelişmeleri elbette ki; AK Bakanlar Komitesi’ne bildireceğiz. Sivil toplum örgütlerinin görevi bu tür dosyaları izlemektir. Belli dosyalar üzerinden izleme yapılıyor ama bu tür dosyalar Türkiye’de yaşayan herkesi ilgilendiren konular.
 
 Türkiye’den ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmış olup tutuklu bulunan kişilerin sayısı hakkında da bilgi istendi. Komitenin bu sayıyı istemedeki amacı nedir? Öcalan ve diğer üç tutuklu hakkında verilecek kararın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan tutuklular yönünden etkisi nasıl olacak?
 
Abdullah Öcalan’ın şahsında böyle bir şey başlamış olabilir ama şu an binlerce mahpusu ilgilendiren bir sorunla karşı karşıyayız. Sayıyı tam olarak bilmiyoruz ama bin 400 civarından bir sayıdan bahsediliyordu, fakat darbe davalarından sonra bu sayının birkaç bin daha arttığını tahmin ediyoruz. Türkiye ne bizlere ne AK Bakanlar Komitesi’ne herhangi bir sayı vermiyor. Bu konuda en son bir yıl önce Kamu Denetçiliği Kurumu’na da başvurduk ama henüz bize bir geri dönüş yapılmıyor. Aleni yargılamalarda insanlara ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları veriyorsunuz. (Hükümeti kas ediyor) Kaç kişiye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdiğinizi neden açıklamıyorsunuz? Çünkü sayı çok yüksek.
 
 Uluslararası alanın mesele Öcalan olunca Türkiye’yi adım atma konusunda yeterince zorlamadığı görülüyor. Keza AİHM’in Öcalan hakkında verdiği karar, 2014 yılına ait ancak siz başvuru yaptıktan sonra AK Bakanlar Komitesi bunu gündeme aldı. Neden?
 
 
AİHM, Öcalan’ın yargılanmasıyla ilgili ihlal kararı verdi. Türkiye şeklen o ihlal kararına uydu yeniden yargılama yaptı ve aynı cezayı bir kez daha verdi. AİHM de bu kararın yerine getirildiğini kabul etti. Halbuki bir insanı yasadışı yollarla ülkenize getirip yargılıyorsunuz, bununla ilgili ihlal kararı ortaya çıkıyor ama sonradan bir şekilde bu ihlal giderilebiliyor.
 
Tabi burada çok ciddi eleştirilerimiz var. Hukuk kurallarının evrenselliği ve genelliği ilkesi vardır, buna her koşulda uyulmalıdır. Kürtler, Kürt halkının ihlal edilen hakları, Kürt siyasetçilerin pozisyonu, özellikle Abdullah Öcalan’ın şahsında örgütüyle ilgili çeşitli uygulamalar sürekli tartışılmaktadır. Çelişkiler çok fazla. Örneğin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin kabul ettiği “yasaklı örgüt” listesine bakarsanız orada Kürt örgütleri yok. Ama NATO tam tersi böyle bir karar alabiliyor ya da Avrupa Birliği (AB), PKK’yle ilgili karar alabiliyor. Ama bir yandan da Avrupa Birliği ve Konseyi’nin Adalet Divanı ise “yasaklı örgütler” listesini iptal edebiliyor. Yine Abdullah Öcalan şahsında AİHM’in çeşitli uygulamaları var. AİHM, Öcalan’ın yargılanmasıyla ilgili ihlal kararı verdi. Türkiye şeklen o ihlal kararına uydu yeniden yargılama yaptı ve aynı cezayı bir kez daha verdi. AİHM de bu kararın yerine getirildiğini kabul etti. Halbuki bir insanı yasadışı yollarla ülkenize getirip yargılıyorsunuz, bununla ilgili ihlal kararı ortaya çıkıyor ama sonradan bir şekilde bu ihlal giderilebiliyor. En son Rusya örneği var. Rusya, 2014’te Kırım’ı ilhak ettiğinde ve Ukrayna topraklarının bir kısmına girdiğinde o dönem AİHM’in “yaşam hakkı” ihlalleriyle ilgili tedbir kararları vardı. Bunlar etkili olarak uygulanmadı. Hemen bir buçuk yıl sonra Türkiye’yle ilgili bazı vakalarda “yaşam hakkı”  ihlaline dair tedbir kararı alınmasına rağmen uygulanmadı. Yani hep tavizler verildi. Bakanlar Komitesi burada üzerine düşen görevi yerine getirmedi, şimdi geldiğimiz aşamada Rusya, Ukrayna’yı işgal etti. Komite, Rusya’yı konseyden çıkarmadan kendisi çıktı. Peki sizin göreviniz sözleşmeyi korumak değil miydi? Siz bunu 2014’te yapsaydınız belki bugün yaşanan gelişmeler olmayabilirdi. 
 
 Avrupa’daki savaş, insan hakları değerlerinin ne kadar araçsallaştırıldığını mı gösteriyor?
 
Kürt meselesine dönecek olursak, eğer gerçekten hukuk kurallarının gereği yerine getirilseydi, zamanında etkili müdahalelerde bulunulsaydı; 2013-2015 barış dönemi başarıya ulaşabilirdi. Bunlar birbiriyle bağlantılı süreçler. Belli siyasi süreçlere destek vermezseniz, hukuksal olarak hep taviz vermek durumunda kalırsınız. Verdiğiniz bu tavizlerin ileride size faturası çok ağır olabilir. Bunları yaşayarak görüyoruz. Siyasi konular daha öne çıkıyor, çeşitli hukuksal organlar görevlerini kısmen yerine getiriyor ama siyasi mekanizmanın da gereğini yerine getirmesi gerekiyor. Avrupa’daki savaş Avrupa Konseyi’nin siyasi karar mekanizmalarının ne kadar sözleşmeye yabancılaştığını gösteriyor. İnsan hakları değerlerinin ne kadar araçsallaştırıldığını gösteriyor. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali bunun tipik bir örneği. Türkiye eğer bir Avrupa Konseyi üyesi ise o halde AİHS’in temel değerlerine uygun olmayan davranışları konusunda çok net tutum alınmalıdır.
 
 Öcalan kararı uygulanmadı. Bugün Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş hakkında verilen AİHM kararları da uygulanmıyor. Bugün gelinen aşamaya verilen tavizler mi neden oldu?
 
 
Abdullah Öcalan’la ilgili hukuksal gelişmeler bunun çok tipik örnektir. Tavizler onunla başlamıştır, devamla Kavala, Demirtaş kararı uygulanmadı.
 
Şu an Osman Kavala kararı uygulanmıyor. Kavala kararı AİHM Büyük Daire kararıdır mutlaka uyulması gerekiyor. Komite tarafından ihlal prosedürü başlatıldı. AİHM, kendisine yapılan başvuruyu büyük ihtimalle kabul edecektir. Kabul ettiğinde dosya yeniden AK Bakanlar Komitesi’nin önüne gidecek. Türkiye’nin üyeliği askıya alındığında, bozulan ekonomik dengeler daha çok bozulacak. Hukuk güvenliğinin olmadığı bir ülkede ekonomi güvenliği söz konusu olamaz. Böyle ülkelerde ekonomi bozulur.
 
Öcalan’la ilgili verilen kararların uygulanmasında hep taviz verildi. Sonuç 7 yıldır kesintisiz süren çatışma ve savaş hali. Bir akademisyen yaptığı çalışmada son 40 yılın çalışmasının ekonomik maliyetinin Türkiye’de 4 buçuk trilyon dolar olduğudur. Türkiye vatandaşlarının bunu bilmeye hakkı var. Eğer bu ülkenin 4 buçuk trilyon doları savaşa değil de sağlığa, eğitime, sosyal güvenliğe, alt yapıya harcansaydı bambaşka bir Türkiye’de yaşıyor olacaktık. Son 7 yılın insan maliyeti ise 20 binden daha yüksek bir sayıdır. Bu 20 bin insanın çok büyük bir kısmı Türkiye vatandaşı değil mi? Bir iktidar kendi vatandaşlarını etkisiz hale getirmekle nasıl övünebilir? Dolayısıyla bir kişi için verdiğiniz taviz aslında toplumun tamamına zarar veriyor. Abdullah Öcalan’la ilgili hukuksal gelişmeler bunun çok tipik örnektir. Tavizler onunla başlamıştır, devamla Kavala, Demirtaş kararı uygulanmadı.
 
Diyorsunuz ki; Türkiye kamuoyu AİHM’in Öcalan-Türkiye kararında tepkisizliği bugün gelinen süreci ördü. Bugün AİHM kararlarının uygulanmamasında Türkiye muhalefeti de mi sorumlu?
 
 
İmralı Adası gibi ne olduğu belli olmayan bir hapishane modelini kabul ederseniz, sonradan başınıza geleceklere razı olursunuz. Öyle de oldu. Abdullah Öcalan, 1999’dan 2009’a kadar statüsü bile belli olmayan bir hapishanede tek başına tutuldu. Böyle bir şey Türkiye Anayasa’sı ve kanunlarında yoktu. Peki niye demokratik kamuoyu sessiz kaldı?
 
Elbette. İmralı Adası gibi ne olduğu belli olmayan bir hapishane modelini kabul ederseniz, sonradan başınıza geleceklere razı olursunuz. Öyle de oldu. Abdullah Öcalan, 1999’dan 2009’a kadar statüsü bile belli olmayan bir hapishanede tek başına tutuldu. Böyle bir şey Türkiye Anayasası ve kanunlarında yoktu. Peki niye demokratik kamuoyu sessiz kaldı? İmralı’ya 2009’da F Tipi statüsü verildi. Ben şimdi bir hukukçu olarak Sincan F Tipi hapishanesine gittiğimde müvekkilimle görüşebiliyorum, bir engel yok. Eğer bir tehlike hissedilirse de müvekkilim ile görüşmelerim kayıt altına alınır. İmralı Adası’nda 2004 yılından beri yapılan tüm görüşmeler zaten kayıt altına alınıyor. Her şey kayıt altında, peki bir insanı neden avukatıyla görüştürmezsiniz ve kamuoyu neden buna sessiz kalır? Anlamak güç. Siyasi parti liderlerine seslenmek gerekiyor; farz edin siz bir suç işlediniz ve hapse atıldınız. Yıllarca ailenizle görüştürülmemeyi kim kabul edebilir? İtirazlar zamanında yapılmadı ve Türkiye’ye maliyeti çok yüksek oldu. Bir yerden hukuk kurallarından taviz verilirse, bunun sonu gelmez. Bugün İmralı’da tüm evrensel hukuk kurallarına aykırı uygulamalar Türkiye’de yaygınlaştı. CPT bile artık, “hükümetten sürekli soruyoruz bize cevap veriyor ama artık gücümüz yetmiyor” diyor. Ama böyle diyemezsiniz, gücünüz yetecek. Sıkı denetleyeceksiniz. Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, Kamu Denetçiliği Kurumu neden İmralı’ya gitmiyorsunuz? Kanunen yetkiniz var.
 
Muhalefetin ne yapması gerekiyor?
 
Türkiye’nin siyasi ve toplumsal muhalefeti artık üç maymunları oynamaktan vazgeçmesi gerekiyor. Kürt sorunun varlığını kabul edeceksiniz, Kürt sorunun çözümsüzlüğü nedeniyle Abdullah Öcalan’la görüşmelerin yaptırılmadığını kabul edeceksiniz. Kürt sorununu çözmek istiyorsanız, Abdullah Öcalan’ın ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmesini savunacaksınız. “Kanunlar böyle olduğu için görüşmesi gerekiyor” diyeceksiniz. Dönüp dolaşıp maliyeti tüm Türkiye’ye çıkıyor. Türkiye’nin haritasına bakın orada İmralı Adası var. İnsanlar sokağa çıkıp gösteri yapıyor. “İmralı Ada’sında tutulan dört kişi var” diyor. “Biz bu dört kişiden haber alamıyoruz” diyorlar. Onları duyun.
 
Öcalan'ın avukatları, en son disiplin cezalarına karşı itirazda bulunarak, konuyu ilk önce Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) daha sonra Birleşmiş Milletler (BM) İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele veya Cezanın Önlenmesi Alt Komitesi’ne taşıdı. Ancak gerekli adımlar atılmıyor. Uluslararası kurumların tecridin bu kadar derinleşmesindeki rolü nedir?
 
Uluslararası alanın bunda dahli vardır. Elbette ki bu konuda Kürt sorununun uluslararası sorun olmasından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla, uluslararası alanın Kürt sorunun bu kadar çözümsüz kalmasındaki sorumluluğu çok büyük. Bu sorunu Türkiye’de yaşayanlar birbirimizle çözeceğiz. Burada sorunu devletle çözeceğiz. Uluslararası alan, sorunlar çok büyüdüğü zaman bunları çözmeyebilir, destek vermeyebilir. Ama biz, onlar destek vermiyor diye yakınacak değiliz. Türkiye’de yaşayan insanlar, siyasi ve toplumsal muhalefeti gerekirse iktidarı bir şekilde ikna edeceğiz ve bu sorunu böyle çözeceğiz. Bahsettiğiniz komite bu sene Türkiye’ye bir ziyareti olacaktır. O komitenin uluslararası mekanizmaları denetleme görevi vardır. Türkiye’de ulusal önleme mekanizması görevi Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’na ait. BM’nin alt komitesi geldiğinde TİHEK’e de “bize böyle bir başvuru geldi İmralı adasına dair ciddi yakınmalar var siz ne yaptınız. Gittiniz mi?” diye soracaktır. Ya da kendisi gitmek isteyecektir. Bakalım devlet nasıl cevap verecek. Parlamenter asamblesinin denetim komitesi Türkiye raportörlerinin Osman Kavala’yı görmelerine izin verilmedi.
 
Eğer gerçekten Türkiye devleti Avrupa Konseyi ile olan ilişkilerini askıya almayı düşünüyorsa; şimdiden siyasi ve toplumsal muhalefetin uyanık olması gerekiyor. Bunun Türkiye’ye çok ciddi siyasi, ekonomik ve hukuki maliyeti olacaktır. Bu ancak bir totaliter ülke mantığıdır. Putin en son çıktı, gitti. Fakat Rusya halkı bunun bedelini çok ağır ödeyecektir. Orada da siyasi mücadele vardır. Ancak Türkiye’deki siyasi ve toplumsal muhalefet Türkiye’nin çoğunluğunu oluşturmaktadır. Bunların, buna itiraz etmesi gerekiyor. Bu konuların bu kadar basit olmaması gerekiyor. Uluslararası mekanizmalar en nihayetinde aldığı kararlara uymadığınız takdirde sizi çıkarırlar, kurtulurlar. Biz o mekanizmalardan çıkılmasını istemiyoruz. İnsan hakları savunucuları hiçbir yerde Türkiye’yi şu mekanizmadan çıkarın, şunu yapın demeyiz. Deriz ki; Türkiye’yi sözleşmelere uymaya, yükümlülüklerini yerine getirmeye ikna edin. Biz bu ülkede yaşıyoruz, insan hakları ve demokrasiden yanayız. Türkiye’nin mekanizmalardan çıkarılması demek hepimizin aleyhine korkunç sonuçlar doğurur. Bıkmadan, usanmadan uluslararası mekanizmalara görevlerini hatırlatmaya devam edeceğiz. Yılmayacağız, usanmayacağız, ziyaretler yapın, ikna etmeye çalışın, mekanizmaları işletin. Buna hepimizin ihtiyacı var.
 
 Rusya-Ukrayna savaşından insan hakları kapsamında kıyamet koparan Avrupa, Türkiye’nin Suriye ve Federe Kürdistan bölgesine yönelik gerçekleştirdiği saldırılarda ise sessiz. Bunun yanı sıra İsveç-Finlandiya’nın NATO meselesinde de Kürtler tartışılıyor. Bu ne anlama geliyor?
 
 
Cumhur İttifakı’nın kendince bir güvenlik doktrini oluşturmuş. Elbette bir fırsat yakaladığında bunu her yönüyle kullanmaya çalışacaktır. Ama bu aynı zamanda kendi kendini de teşhir ediyor. Aslında iktidar Türkiye’nin temel sorununun yine Kürt sorunu olduğunu dünyaya ilan etmiş oluyor.
 
Burada bir kapitalizm eleştirisi yapmak gerekiyor. Aslında uluslararası ilişkilerde kapitalist tekellerin ağırlığının ne kadar büyük olduğunu gösteriyor. Enerji, silah şirketleri dünya siyasetini yönlendiriyorlar. Dünya siyasetinin gelişinde petrol ile gazın ve gazı işleten, çıkaran, dağıtan şirketlerin ağırlığı çok fazladır. Özellikle silah tekellerinin dünya üzerindeki etkileri çok fazladır. Dünya insan hareketleri bir yandan da bunlara karşı insan haklarının savunmasını gerçekleştiriyor. Cumhur İttifakı’nın izlediği sert bir güvenlik anlayışı var. Kendince bir güvenlik doktrini oluşturmuş durumda. Elbette ki böyle bir fırsat yakaladığında bunu her yönüyle kullanmaya çalışacaktır. Ama bu aynı zamanda kendi kendini de teşhir ediyor. Aslında iktidar Türkiye’nin temel sorununun yine Kürt sorunu olduğunu dünyaya ilan etmiş oluyor. Bütün dünyada şunu anlıyor; NATO üyeliği konusunda bile eğer gerçekten PKK sorunu karşımıza çıkıyorsa; oturalım, meseleyi tekrar ele alalım anlayışı da gelişebilir. Sonuç itibariyle ülkeler arası ilişkilerin ilerlemesine veya NATO gibi dünyanın en büyük güvenlik örgütünün işleyişini tıkama noktasına geliyorsa, demek ki Kürt meselesi çok büyümüş durumdadır. Dünyadaki birçok gözlemci bunu bu şekilde algılamaktadır. O halde biz de Kürt sorunun çözüm vaktinin geldiğini söylüyoruz. Yeni enerji koridorlarının güvenlik içinde kurulması için bugün çatışmaların olduğu ülkelerde istikrar olması gerekir. Çatışmadan uzak durulması gerekir. Bunun yolunda barışçıl politikalardan geçer. Siz bir yandan çatışma, savaş politikalarını yürüteceksiniz, bir yandan da enerji koridorları üzerinden pazarlık yapacaksınız. Bunlar birbiriyle çelişen konulardır. Bütün bunların olabilmesi için ön koşul barıştır. Her fırsatta barışın ne kadar kıymetli olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Maalesef bu son savaş yani Rusya’nın Ukrayna işgali ve özellikle de Türkiye’de devam eden son 7 yıllık çatışma süreci barışın ne kadar kıymetli olduğunu bize gösteriyor.
 
 
MA / Berivan Altan - Zemo Ağgöz
 
 

Diğer başlıklar

28/05/2022
10:39 Korucu anlattı: Çatışmalar var, ilerleme yok, kayıplar çok
10:02 Mersin’de ev taşımacılığı yapan işçiler iş bıraktı
09:59 Seçim, savaş ve 'kaçış planları' ortasında HDP’nin çağrısı ne anlama geliyor?
09:49 Klima satışına izin veren cezaevi idaresi kullanımını yasakladı
09:47 Dersim'de çok sayıda gözaltı
09:41 Gazeteci Ferac: KDP ajanlık faaliyeti yürütüyor
09:34 Erkek şiddeti: 2 kişi yaşamını yitirdi, 1 ağır yaralı
09:33 'Beyaz Miting’e katılım çağrısı
09:32 Gardiyanlar hasta tutukluyu ölümle tehdit etti
09:13 HDP’nin kongre hazırlıkları başladı
09:12 28 yıllık bekleyiş: Aramaktan vazgeçmeyeceğiz
09:12 Polis felç bıraktı, yargı korudu, emniyet icra başlattı
09:04 Aynı açıklamaya bir takipsizlik, bir dava
09:00 AKP’nin kurucularından Ünsal: Adil bir yaşam için iktidar değişmeli
09:00 Keskin: Paramiliter yapılar 'sivil toplum', biz ise 'terörist' ilan edildik
09:00 AKP’li belediye tapulu arazilere el koyup fahiş fiyatla satıyor
09:00 91 kişiye soruşturma: Savcı ‘özel’, mantık ‘kumpas’
09:00 Kırıklar Cezaevi'nde hak ihalleri devam ediyor
09:00 Tutuklu yakınlarından Barzanilere: Üzerinizdeki kıyafetlerden utanın
09:00 Tarım ve mera arazileri bir bir imara açılıyor
09:00 28 MAYIS 2022 GÜNDEMİ
27/05/2022
22:11 Dersim’de gözaltına alınan öğrenciler serbest bırakıldı
21:59 Zirgan ve Til Rifet’e saldırı
21:50 Çalınan ‘Koç Başlı Mezar Taşı’ bulundu
21:43 HDK'den İzmir'de çok dilli konser
21:31 Tatvan Kaymakamlığı Kürtçe tiyatro oyununu iptal etti
19:08 İskenderun’da şüpheli kadın ölümü
19:04 ‘Hakkımız olanı alacağız’ kampanyasına yoğun ilgi
19:00 Adana’da KESK'li emekçilerden açıklama
18:49 DBP ve DTK'den çağrı: Ulusal birlik ruhuyla kazanımları koruyalım
18:31 Rıza Bey Apartmanı davasına 4 sanık daha eklendi
18:21 Deniz Poyraz davasında reddi hakim talebi reddedildi
18:07 ŞPO’dan katledilen Varol ve Akın için açıklama: Öfkeliyiz!
17:51 Bölgede doğa talanı sürüyor
17:48 Diyarbakır Barosu'ndan Kürtçe konserlerin yasaklanmasına tepki
17:40 TBB Başkanı Sağkan: Baskıcı rejimler güçlü avukatlık istemez
16:51 Zeki Çelebi'nin ağabeyi: Mücadele bayrağını başarıya ulaştıracağız
16:37 Sınır ötesinde 18 asker yaşamını yitirdi
16:35 KESK çalıştayında farklı demokrasi modelleri tartışıldı
16:14 İmamoğlu’nun ziyaretinde bir kadın gözaltına alındı
15:47 Vanlılardan CHP’li belediye başkanlarına: Belediye başkanımız nerede?
15:41 Türk-İş: Açlık Sınırı 6 bin 17 TL
15:29 Gazeteci örgütlerinden sanal medya yasasına tepki: Reddediyoruz
15:26 Çimento fabrikasına verilen ruhsatın iptali istendi
15:17 Antep Adliyesi'nde Adalet Nöbeti
15:10 Öğrenciler Kürtçe yasaklarını protesto etti
15:07 Hazna Sü’yü zırhlı araçla katleden uzman çavuş yine tutuklanmadı
14:38 ‘Oğlumun cezaevinde ölmesini istemiyorum’
14:24 Sıddık Uğur’un ölümüne ilişkin araştırma yaptınız mı?
14:16 İBB binasının yıkımına itiraz
14:14 Bakanlık onaylı Kürtçe kitaplar tutuklulara verilmiyor
14:01 Dersim’de öğrenciler darp edilerek gözaltına alındı
13:45 Bamernê'de tanıklar 'Türkiye' dedi, KDP medyası çarpıttı
12:57 Bamernê açıklaması: Provokasyonlarla savaş zemini yaratılıyor
12:49 Yıldırım AİHM kararına rağmen tahliye edilmedi
12:43 İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri: Hasta tutuklular ölüme terk edildi
12:07 EŞİK’ten sanata yönelik yasaklara tepki: Özgürlüğü savunuyoruz
12:05 Efrinli tutuklular: Bize yapılan haksızlığı kimseye duyuramadık
11:59 Öcalan’ın aile ve vasisinden görüşme başvurusu
11:57 Furkan Vakfı üyelerinden adalet talebi
11:39 Öcalan’ın avukatı Uysal’ın duruşması görüldü
11:37 CHP’li Torun: İradenin kayyımlara teslim edildiği düzeni kabul etmiyoruz
11:32 Şenyaşar ailesi: Onuru ve gücü direnenler bilir
11:23 Şişli’de biri kadın 3 kişi ölü bulundu
11:12 Kilyos Mezarlığı dosyası AİHM’e taşındı
11:08 CHP’nin çalıştayı öncesi sokaklara Menderes afişleri asıldı
10:23 Mersin’de ev baskınları: 2 gözaltı
09:49 İzmir'de bir kadın katledildi, Van'da şüpheli ölüm
09:39 AKP 27 Mayıs Darbesi politikalarını uyguluyor
09:36 Cezaevinde yaşamını yitiren Uğur’un vücudunda işkence izleri
09:12 Her bombardımanda aynı acıyı yaşıyorlar
09:12 Kadınlar Faraşîn’den seslendi: Saldırılara karşı birlik olalım
09:11 Dede: Kobanê Davası’nda seçim öncesi karar çıkarılmaya çalışılıyor
09:10 Emniyet Aksem'in yaşamını yitirdiği yeri yasadışı kullanmış!
09:09 Çevirmen: Amacımız çözüm önerileriyle yola çıkmaktır
09:08 Av. Dakalı: İmralı'daki tecrit yüzyıldır Kürtlere uygulanan tecrittir
09:06 12 yıldır cezaevi yollarında: Kürt’üz baş eğmeyeceğiz
09:05 7 parti ve oluşum cephesinde ‘Demokrasi Belgesi’ hazırlığı
09:03 Kayyım AKP’linin ruhsatsız yapısına göz yumdu, ‘hayırlı olsun’a gitti
09:02 Koza üreticileri: Bırakma noktasına geldik
09:00 Vanlılar: İktidar, tüm kaynakları Kürt karşıtı savaşa yatırıyor
09:00 27 MAYIS 2022 GÜNDEMİ
08:44 Çelebi’nin cenazesi Van’da son yolculuğuna uğurlandı
26/05/2022
23:01 Davutoğlu, Kılıçdaroğlu ile görüştü
22:53 Gözaltında işkenceye uğrayan tutuklu anneleri hastaneye kaldırıldı
22:08 AKP ve MHP’nin ‘sosyal medya’ teklifi Meclis’te
21:09 MGK’de Rojava’ya saldırı sinyali
21:01 ODTÜ’lü öğrencilerden geleneksel devrim yürüyüşü
20:35 Bamernê’de SİHA saldırısı: 2 çocuk katledildi
20:17 Benzin ve motorine yeni zam
20:07 Bankacılık kanunu Meclis’te kabul edildi
20:03 Kürt sanatçılara yönelik konser engeli Meclis gündeminde
19:26 Şişli’de ‘Hakkımız olanı alacağız’ standı açıldı
18:54 Çelebi'nin cenazesi Van'a uğurlandı
18:42 Nihat Kazanhan’ı katleden polislerin davası yeniden görülecek
18:27 HDP Kapatma Davası’nda ek deliller tebliğ edildi
17:46 Antep’te vurulan kişi yaşamını yitirdi
17:44 ‘Şırnak’ta yaşanan olayların takipçisi olacağız’
17:14 Çiçek ve Yavic’in ilk duruşması görüldü
17:09 CHP'li Karaca: İktidar çiftçinin 50 milyarını aldı
17:03 TÖB-DER süreci AİHM’e taşındı
16:58 Munzur Üniversitesi öğrencilerinden TÜGVA protestosu
16:21 Batman’da 5 kişi serbest bırakıldı
15:35 Ekonomist Şahinöz: MB ekonomiyi krize sürüklüyor
15:25 Tecavüz faili öğretmenden ‘iffet’ savunması
15:10 Tutuklu yakınları: Cezaevindeki ölümlerin sorumlusu devlettir
14:55 Gazetecilerin davasında ‘dosyanın incelenmesi’ kararı
14:45 ‘Adalet isteyenlerin ortak mücadeleden başka yolu yok’
14:29 MB faizi sabit tuttu
13:51 Kürt Ulusal Kadın Kongresi için inisiyatif oluşturuldu
13:49 Beyaz Miting Anıtpark'ta yapılacak: Emeğimize ve geleceğimize sahip çıkalım
13:42 Aynur Doğan ve Mem Ararat’ın konserleri iptal edildi
13:20 TMMOB Genel Kurulu'nda ortak mücadele vurgusu
13:17 Öcalan’ın avukatlarından görüşme başvurusu
13:07 Yerel mahkeme Yargıtay’ın kararına direndi ama tutuklamadı
13:05 Ormanlık alanda yıldırım düşmesi sonucu yangın çıktı
13:02 Tutuklu yakınları: Çözüm bulun
12:47 Müslim: Saldırı Rojava'ya değil Kürt halkına karşı savaştır
12:46 AKP’li belediye Ana Meryem Türbesi’ni yıktı
11:58 Günay: Muhalefet kirli savaş politikalarına karşı çıkmalı
11:48 Şenyaşar ailesi: Savcıları hakka davet ediyoruz
11:15 ‘Uçan Süpürge’ 60’ı aşkın filmle festivale hazır
10:43 Batman Park AVM'nin satış ihalesi iptal edildi
10:40 ‘Kürt sorununu çözmek istiyorsanız, Öcalan ile görüşmeyi savunmalısınız’
10:15 Pınar Kızıl’ı katleden fail tutuklandı
10:03 Yüksekova'da yoğun hava hareketliliği
09:25 Heftanîn’de asker ve korucu krizi: Dayanacak güç kalmadı
09:14 Türkiye Musul çevresinde 40 askeri üs kurdu: Şengal nefessiz bırakılıyor
09:06 Batman kayyımı poster ve bayrağa 1 milyon 550 bin harcadı
09:06 DBB kayyımı sağlık alanını ticarileştirdi
09:05 Gülüm: Yasayla ‘erkeklik indirimi’ için yol gösterildi
09:04 Nudem Durak’tan sanatçılara dayanışma çağrısı
09:04 İran KDP’yi kıskaca aldı: Barzani’nin yargılanacağı mesajı verildi
09:03 Milli Park'ta dinamit patlatılıyor: Ekosistem yok ediliyor
09:00 26 MAYIS 2022 GÜNDEMİ
08:08 Türkiye yeni saldırı başlattı, şiddetli çatışmalar yaşanıyor
00:48 Cezaevinde yaşamını yitiren Sıddık Uğur defnedildi
25/05/2022
22:36 Yaşamını yitiren Uğur Şırnak’a uğurlandı
20:51 Afganistan’da camiye saldırı: 5 ölü, 22 yaralı
20:15 ‘Nujiyan’ belgeselinin ilk gösterimi Şengal’de yapılacak
20:05 Beşiri Cezaevi'nde tutuklu Sıddık Uğur yaşamını yitirdi
20:03 Efrîn’de ‘demografinin değiştirilmesine’ karşı yürüyüş
19:35 Kayyımın yolsuzluktan tutuklanan sekreteri tahliye edildi
19:33 Demokrasi İttifakı bileşenlerinden imza kampanyası
18:37 Süleymaniye’de 25’inci Gelawêj Festivali başladı
18:31 Cudi ve Besta’da ağaç kıyımı sürüyor
18:29 Heftanîn’e top atışları
17:59 Adalet Nöbeti’ndeki ailelerden SODAP ve KAYY-DER’e ziyaret
17:53 Yemek Sepeti işçileri kazandı
17:08 Kırıklar Cezaevi'nde yeniden açlık grevine başlandı