‘Öldü’ denilerek çöplüğe atıldı, yaşama direnerek güldü

  • kadın
  • 09:53 17 Kasım 2021
  • |
img

HAKKARİ - Henüz 19 yaşındayken işkence tezgahında "öldü" sanılarak atıldığı kent çöplüğünde tesadüfen bulunan Pınar Yılmaz, “Ağla ve yalvar” diyen işkencecilere inat direnişi yüzündeki gülümsemeye nakşetti. 

“Belki de bize en yakın şey ölüm; fakat bu beni korkutmuyor, haklı olan her şey için savaşmaya devam edeceğiz.” Bu sözler 25 Kasım 1960 tarihinde diktatör Rafael Trujillo’nun varlığına tehdit olarak gördüğü Mirabel Kardeşlerden Maria Teresa’ya ait. Dominik Cumhuriyeti’nde baskı, yasadışı tutuklama, katliam ve “faili meçhul” cinayetlerle yaratılan korku iklimine haklılığın verdiği cesaretle karşı duran Patria, Minerva ve Maria Teresa Mirabel'in onurlu yaşamı ve insan hakları mücadelesi, bugün dünyanın birçok yerinde hala direnenlerde yaşam buluyor. Zaman, mekan ve kişiler farklı olsa da özgürlüğe açılan kanatların mücadeleleri de hikayeleri de aynı. 25 Kasım’a doğru giderken, Dominik’ten Hakkari’ye uzanıyor ve bir var oluş mücadelesine konuk oluyoruz. 
 
 
BİR KÜRT KADINININ HİKAYESİ 
 
Bitlis’in Tatvan ilçesine bağlı Çorsîn (Düzcealan) köyünde dünyaya gelen Pınar Yılmaz’ın (42) hikayesi, aynı zamanda köy yakmalarından göç ve işkenceye, katliamdan cezaevine uzanan bir Kürt gerçekliğine de ayna tutuyor. Tatvan’da varlıklı Yılmaz ailesinin 6 çocuklarının ortancası Pınar. Babası müteahhit, annesi ev kadını. Yaşamları diledikleri gibi ilerlerken, bir gün ağabey dedikleri ve annesinin büyüttüğü kuzenlerinin katledilmiş bedeni kapılarına bırakıldı. Bir gün sonra köyleri basıldı ve babası gözaltına alınarak, jandarma karakoluna götürüldü. Ertesi sabah ise babasının işkence edilmiş cenazesi köy yakınlarında bulundu. 
 
Aradan birkaç saat geçmeden köyü boşaltmaları istendi. Babasının kırmızı beze sarılı cenazesi apar topar defnedildikten 20 saat sonra da köy yakılarak, boşaltıldı. O sıralar genç bir kadın olan Yılmaz, Kürt olmanın bedelini ilk kez orada ödemeye başlar ancak bu bedelin artık ardı arkası kesilmeyecekti. Köyü yakılan, babası ve kuzeni katledilen Yılmaz, bu kez beyaz torosla kaçırıldı, işkence edildikten sonra kentin çöplüğüne atıldı, temizlik işçileri tarafından bulundu ve kaçırıldıktan 40 gün sonra hastanede gözlerini açtı. Sonrası ise, arkası kesilmeyen işkenceler, cezaevleri, sürgünler. 
 
“Öldü” denilerek atıldığı çöplüğü kendi deyimiyle gül bahçesine dönüştüren Pınar Yılmaz’ın hikayesi bu...
 
DEVLETİN MÜHRÜ
 
28 Aralık 1993 tarihinde katledilen babasından geriye kalanları avuçlarına alan Yılmaz, sonrasını şöyle dile getirdi: “29 yaşına kadar babamdan geriye kalanları bir kavanoza koyup yanımda taşıdım. Her o kavanoza baktığımda öfkemi tazeledim. Yani babamdan bize kalan tek şey oydu. O kavanozu taşırken, sürekli babam yanımdaymış gibi yaşadım. Babamın şımarık kızıydım ve onu yanımdan 29 yaşına kadar ayırmadım. Kavanoz beni sürekli bir arayışa sürüklüyordu ve bir şey yapılması gerektiğini düşünüyordum. Kaillerin ortaya çıkarılması için mücadele etmem gerektiğini düşündüm. Aynı şeyleri başkalarının yaşamaması için yola koyuldum. Çok mücadele verdik ama binlerce faili meçhul gibi babam da bir bilinmezliğe gitti. Anneme, mahkemede ‘Senin eşini kim öldürdü?’ diye sordular. Annem de ‘Kimin tankı, topu varsa o öldürdü’ cevabını verdi. Babam gözaltına alınmadan önce evi taradılar. Babamı aldıklarında birbirleriyle, ‘Ooo süper, mührümüz bu eve de düştü. Devletin mührü her yere düşecek’ diye söylendiler. Bu mühür benim gibi binlerce insanı babasız bıraktı. Düşünsenize babamı defnetmemize bile izin vermediler. Babamı yıkamadan, kefenlemeden kırmızı bir beze sardık ve öyle gömdük.”
 
MÜCADELEYLE TANIŞMA 
 
Babasının “fail meçhul” cinayete kurban gitmesi Yılmaz için bir dönüm noktası olurken, o günden sonra mücadele arayışları başladı. Yaşadıklarından duyduğu öfkeyi mücadeleye dönüştürmenin peşine düşen Yılmaz, Kürt kadın hareketi ve mücadeleye tanışmasını şöyle anlattı: “Babamın katledildiği güne kadar siyasetin, mücadelenin, özgürlüğün, kadın olmanın ne olduğunu bilmiyorduk. Açıkçası devletin yaptıkları sayesinde kendimi buldum. Arayışımın temel nedeni elbette babamın ölümüydü. Normal bir ölüm olsa belki insan katlanırdı ama hunharca katledilmesi katlanılamaz bir durumdu. Gencecik bir kız olarak babamın iç organlarını avucuma aldım. O paramparça edilmiş bedenini görünce büyük bir öfke hissettim ve bu öfkem beni farklı bir yaşama itti. Köyümüz yakıldıktan sonra Van’a göç ettik. Van’da sürekli bir baskıyla karşı karşıya kaldık. Daha sonra babamın katillerini nasıl bulabilirim? diye girişimlerim oldu ve ilk kez bir mücadelenin içerisine girdim. Köyümden olmamış, babam öldürülmemiş, o acıları yaşamamış olsaydım belki bu mücadeleyi asla tanımazdım.”
 
İSKENCE SEANSLARI 
 
Van’a yerleştikten sonra 19 yaşında mücadelede aktif yer almaya başlayan Yılmaz için gözaltı, tehdit ve ajanlık dayatmaları da başladı. 4 ay uzaklaştığı Van’a geri döndüğünde ise hayatının en ağır sürecini yaşadı. Bir sabah beyaz bir torosa zorla bindirilerek, bilinmedik bir yere götürülen Yılmaz, işkence tezgahlarından geçirildikten sonra “öldü” denilerek, bir çöplüğe atıldı. İki gün sonra çöpleri kamyona yükleyen temizlik işçileri tarafından fark edilen Yılmaz, nabzının attığının anlaşılması üzerine hastaneye kaldırıldı. Tedavi altına alındığı hastanede gözlerini açan Yılmaz, yaşadıklarını şöyle anlattı: “Beni bir kez kaçırıp ajanlık dayattılar ve onlarla çalışmam için kısa bir düşünme süresi verdiler. Kendimi bulma arayışındayken, babam ve abim katledilmişken böyle bir şeyi asla kabul etmem mümkün değildi zaten. 1999 yılında beni beyaz bir torosa attılar, gözlerimi, ellerimi kapattılar ve 1 saatlik yolculuğun ardından bilmediğim bir yere götürdüler. Bir yerde durduk, araçtan sürükleyerek yere attılar. Orada anlatamayacağım kadar işkence uyguladılar. Sonra içlerinden biri; ‘asıl yere gidelim’ dedi. Yarım saatlik bir yolcuğun ardından söyledikleri yerde beni araçtan indirdiler ve artık işkencenin sınırı aşıldı. Çıplak bir şekilde her türlü işkenceye uğradım. Sopa, tekme, elektrik, şişler ve daha ne işkenceler. Özellikle vücudumun en zarar göreceği yerlere bu işkenceyi uyguluyorlardı. 
 
‘ÖLDÜ’ DENİLEREK ÇÖPLÜĞE ATILDI
 
İşkence bitince bu kez yalvarmam ve ağlamam için işkence ediyorlardı. Direnince işkence ağırlaşıyordu. Bir keresinde kan kustum. Sürekli, ‘Bize yalvar seni bırakalım’ dediler. Yalvarmadım ve ağlamadım. Sonra pense türü bir şeyi etlerime attılar ve sıkmaya başladılar. İşkenceci etlerimi sıkarken, ‘Ağla, ağla ve yalvar’ diyordu. İstediklerini yapmayınca etimin koparıldığını hissettim. O ağrıyla bayıldım. Bana, ‘Konuşmazsan tecavüz ederiz’ dediler ama ben asla korkmadım. Çünkü tecavüzü bir namus olgusu olarak görmem. Madem bana düşmanlar o zaman bana her şeyi yapabilirler diye düşündüm ve buna da hazırlıklıydım. O dönem saçlarım çok uzundu. Saçlarımdan tutup boynuma doluyorlardı. Bir ara çığlık atınca, ‘Tamam ağlayacak’ dediler. Ama günler sürmesine rağmen asla ağlamadım ve yalvarmadım. İşkence sırasında kafama darbe aldım ve halen o darbenin izi var. Darbeyi aldıktan sonra bir kez daha bayıldım. Daha sonra gözlerimi hastanede açtım. O esnada birinin ‘Öldürdün’, diğerinin ise ‘Zaten ölmeyecek miydi? Ha erken ha geç’ sesini duydum. Ondan sonrasını hatırlamıyorum. Beni öldü diye yarı çıplak bir şekilde çöplüğe atıyorlar. Orada kaç gün kaldığımı bilmiyorum, gözlerimi açtığımda her tarafımın kırık olduğunu öğrendim. Hastanede ifadeler alındı. Temizlik görevlileri ifadelerinde; çöpleri almaya gidince beni fark ettiklerini, çöpü eşeleyip beni çıkardıklarını söylüyorlar. Tabi kaçırılmam ve hastane odasında uyanmam arasında 40 gün geçmiş.” 
 
4 YIL SÜREN TEDAVİ
 
Yılmaz, sonrasında yaşadığı süreci ise “Çöpçüler, aile cinayeti olduğunu düşünmüş önce. Tabi polis meselesi ortaya çıkınca onlar da korktu. İkinci kez ifade vermediler. Onlarla görüştüm ama korktuklarını söylediler. ‘Sana yaptıklarını bize de yaparlar’ dediler. Sonra hukuki süreç başladı ama hiçbir şey elde edemedim. Sürekli kan kusmaya başladım. Fiziken ve ruhen çok yıpratılmıştım. Daha sonra Van’dan Ankara’ya tedavi olmak için gittim. Tam 4 yıl boyunca yaralarımın iyileşmesini bekledim. Yarım yamalak sağlığıma kavuştum. Düşünsenize bir kadını kendilerine yalvartmak için yapmadık işkence bırakmıyorlar. Tabi ben bunları yaşarken, bu tür durumları yaşayan binlerce kadın aklıma geldi ve onlardan biri olduğumu düşündüm. Hiçbir zaman neden bu mücadeleye girdim de bunlar başıma geldi diye düşünmedim. Bugün de olsa aynı şeyi yaparım. İz, insana güç veriyor. Onlar işkence ederek, bir kadını yenebileceklerini, teslim alabileceklerini düşündüler ama beni asla yıldıramadılar ve teslim alamadılar. Bugün aynı şeyler yaşansa bile mücadeleden asla vazgeçmem” diye anlattı. 
 
CEZAEVİ VE SÜRGÜN 
 
Tedavi gördüğü süreçte “yarım kalan işi bitireceğiz” tehditleri almaya başlayan Yılmaz, bir itirafçının ifadesiyle gözaltına alınarak, tutuklandı. Yılmaz, gözaltına alındığında tam olarak iyileşmediği için koltuk değnekleriyle yürüdüğünü belirterek, ekledi: “Beni emniyete götürdüler orada da işkence ettiler. Oradaki 4 gün 40 yıla bedeldi. Mahkemeye çıkarıldıktan sonra tutuklandım. Götürüldüğüm Van M Tipi Cezaevi’nde de adli koğuşa aldılar ve orada bir mahkumun eliyle öldürülmeye çalışıldım. O kadın için ‘Serseri biri öyle bir durum yok’ dediler. Sonraki gün Bitlis Cezaevi’ne götürüldüm. Orda da tekli hücreye aldılar. Koğuşta sadece bir yatak ve kirli bir battaniye vardı. Yanımda bir kitap vardı ve o kitabı okuya okuya ezberledim. Hakaret, üç öğün yemek, üç öğün işkence vardı. 9 ay boyunca orada tutuldum. Cezaevinin kadın çalışanları, 8 Mart’ta bana hediye olarak kolonya ve bir hediye verdiler. O kolonyayı yatağa serptim ve yatağı ateşe verdim. Kıyamet koptu tabi. O sırada bacaklarım da yandı. Basında da yer aldı. Beni hastaneye götürdüler ardından tekrar hücreme götürülürken, bir görevli beni taciz etmeye çalıştı. Zincirle ona vurdum ve sonrasında sürükleyerek hücreme attılar. 20 gün sonra oranın yönetimi değişti ve oradan Muş Cezaevi’ne sürgün edildim, 4 ay sonra ise tahliye edildim.”
 
CEZAEVİNDE GEÇEN BİR YAŞAM 
 
Çıkınca kadın çalışmalarında mücadeleye devam eden Yılmaz, “Örgüt üyeliği” iddiasıyla 3 yıl 9 ay ceza aldı. Bu esnada evlilik hazırlıkları yapan Yılmaz’ın bu kez nişanlısı tutuklandı ve bir yıl cezaevinde kaldı. Bu süreci ise Yılmaz, şöyle anlattı: “Nişanlım çıktıktan sonra evlendik ama evliliğimizin 7’inci ayında eşim bir kez daha tutuklandı. Eşim tahliye edildikten sonra tam düzenimizi kuracağız derken, 2010 yılında 3 yıl 9 ay olan cezam onandı ve tekrar cezaevine girdim. Hakkari Cezaevi’nde müdürle tartışınca Mardin Cezaevi’ne sürgün edildim. 1 yıl 9 ay orada kaldım. 8 ay cezam kalınca bu kez Gebze Cezaevi’ne sürgün ettiler. Yani benim geçmişin asla peşimi bırakmadı. Çıktıktan sonra yeni bir düzen kurmaya çalıştım ama eşim bir kez daha tutuklandı. O çıktı bu kez de ben TJA’ya yönelik operasyonda gözaltına alındım. 3 Aralık 2016’da yine evim basıldı. Belediyeye kayyım atınca eşimi almaya geldiler. Eşimin eşyalarını hazırlarken, ikimizin birlikte gözaltına alınacağımız söylendi. Sonra kendi eşyalarımı da hazırladım. Bu kez birlikte gözaltına alındık. O aramada evime cihaz yerleştirilmişti. Eşim o gözaltından sonra tutuklandı, ben ise 14 günlük gözaltında kaldıktan sonra imza şartıyla serbest bırakıldım. Eşim 22 ay tutuklu kaldı. Sonra 2020 yılında bu kez KCK dosyasından tutuklandım ve 3 aylık cezaevinden sonra serbest bırakıldım. Yani bunun bir türlü sonu gelmedi.”  
 
MÜCADELE AYAKTA TUTTU
 
Bunca yaşanmışlığın ardından kendisini ayakta tutan tek şeyin mücadele olduğunu belirten Yılmaz, “Direniyorum, çünkü bu ülkenin bir gün demokratikleşeceğine ve bu suçluların yargılanacağına inanıyorum. Elbette tüm bu yaşadıklarımın yarattığı izler var. Sadece ben değil yüzlerce kadın, bu tür şeyleri yaşadı. Mücadele edersek artık hiçbir kadının böyle bir şeye maruz kalmayacağına dair umudum var. Bu yaşadıklarımı ilk kez anlatıyorum ve kadınlara güç vermesini istiyorum. Onlarca kadın benim yaşadıklarımı yaşadı ama anlatamıyorlar. Utanmanın, çekinmenin, korkmanın bir anlamı yok. Benim yaşadıklarıma da bir namus olgusuyla bakıldı hatta birçok zaman yakınlarım tarafından da baskı yaşadım. Bir kadının bunları yaşamasını bir namus meselesi olarak ele alıyorlardı. Bir kadın kendisini birilerinin namusu olarak görmemelidir. Ben kimsenin namusu değilim. Bu toplumda kadın ya birinin annesi, ya birinin eşi, ya birinin kızı ya da birinin gelinidir ama kadın hiçbir zaman kadın değildir. Anne ve eş olabilirim ama özgür olmam gerekiyor. Ben bu özgürlüğü fiziksel bir özgürlük değil düşünsel özgürlük olarak ele alıyorum. Kadın bir kere her şeyden önce kendi özgürlüğünün arayışı içerisinde olmalıdır. Tüm bunları yaşarken bir kadın olarak kendi özgürlüğümün arayışına girdim” dedi. 
 
İTAAT KAYBETTİRİR
 
Yaşadığı hiçbir şeyden pişmanlık duymadığını, “Keşke bunu yapmasaydım da buna maruz kalmasaydım” diye hiçbir şekilde bir iç geçirmediğini anlatan Yılmaz, “Beni ayakta tutan bu inançtır. Kürt kadınları üzerinde çok kirli bir politika yürütülüyor. Van’da bir kadın baş eğmeyince başı eğdiriliyordu. Bir kadın böyle direnmeli işte. Biz kadın özgürlüğünün mücadelesini veriyoruz. Bu mücadelede her şey yaşayabiliriz. ‘Bir kadın ve Kürt olduğum için neden sürekli sömürülüyor, taciz ediliyor, hakarete, işkenceye ve zindana layık görülüyorum’ sorusunu sormak gerekiyor. Beni ölü diye attıklarında kendimi çoğalttım, işkence gördükçe güçlendim, cezaevine girdikçe bilincim yükseldi. Defalarca öldüm ama dirildim. Yaralarımı sardım ve tekrar mücadele ettim. Bir kadını soyarak, işkence ederek ve anlatamadığım birçok şey yaparak öldüremezsin. En azından ben ölmedim. Ben o çöplükten çıktım, direndim ve bu direnişin sonunda kendime bir gül bahçesi yarattığıma inanıyorum. Ben o cehennemden çıkıp direnişimle kendime bir cennet yaratmanın peşindeyim hala. Bir kadın baskı ve zulme boyun eğerse gerçekten bir çöplüğün içerisinde bulur kendini. Kürt kadının direngen bir yönü var ve özgür düşünürse kendine bir gül bahçesi yaratır” diye belirtti. 
 
Şimdi Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) çalışmalarında yer alan Yılmaz, “Belki toplumda çok sayıda kadın bunu yaşamış ama utanç olarak gördükleri için anlatmıyorlar. Ama bir kadının çıplak soyulması, işkence edilmesi ve daha çok şeye maruz bırakılması bir utanç değil gurur olması gerekiyor. 5 bin yıldır kadınlar sürekli sömürüldü ve eril zihniyetin baskısı altında kaldı. Artık bu tabu yıkılmalı. Kadınlar, devlet, eril zihniyet ve erkek şiddetine başkaldırmalıdır. Bunu yapmanın tek yolu direnmektir. Bir kadın, yaşamak istiyorsa direnmelidir. Kürt kadınları artık kahramanlık destanları yazıyorlar. Kürt kadının bu destansı mücadelesi bize güç ve umut veriyor. O kadınlar gül bahçeleri yaratıyorlar. Tarihte Kürt kadını kadar direnen, kahramanlıklar yaratan çok az ulus vardır” ifadelerini kullandı.  
 
YÜZÜNDEN EKSİLMEYEN GÜLÜMSEME 
 
Bu kadar ağır ve travmatik bir süreci gülerek anlatıyor Yılmaz. Sorduğumuzda onu ağlatmak için türlü işkence edenlere karşı bir direniş biçimi olduğunu belirten Yılmaz, son olarak kadınlara şöyle seslendi: “Yaşamak için gülüyorum. Bu yaşadıklarımı bir ajitasyon, mağduriyet olsun diye anlatmıyorum. Bunca şey yaşadım ama asla mağdur değilim. Vücudumun her yerinde o yaşadıklarımın izleri var. Ağlayayım diye çok işkence gördüm ama asla ağlamadım ve o günden sonra hayatımda hiç ağlamamaya karar verdim. Benim yaşadıklarım verdiğim mücadelenin bir bedelidir. Mücadele etmenin elbette bedeli olacaktır. Vücudundan etleri koparıp ağlamamı istemelerinin nedeni bir kadın olarak bana boyun eğdirmeydi. Çünkü gözyaşlarımı görmek ve onların ayaklarına kapanmamı bekliyorlardı. Kadın mücadelesinin içerisinde yer alıyorum. Hiçbir kadın mücadelesinden vazgeçmemelidir. Her türlü baskıya karşı direnmemiz ve gül bahçemizi yaratmamız gerekiyor. Son sözüm; direnin, direniş güzelleştirir.”
 
MA / Adnan Bilen

Diğer başlıklar

18/11/2021
14:47 Yeni Yaşam’ın Meclis aplikasyonundan çıkarılması Şentop’a soruldu
14:47 Kılıçdaroğlu’ndan MB’nin faiz kararı sonrası erken seçim çağrısı
14:44 ‘Gazetecilik faaliyeti suç değildir’
14:39 Baluken ve Çağlar'ın davasında birleştirme talebi
14:30 Beştaş: Sarayın oylarını sayan bürokratlar suç işliyor
14:20 ZMO: İktidar tarım danışmanlarını açlıkla terbiye ediyor
14:11 Merkez Bankası’ndan faiz indirimi
14:04 Korucuların tahliye edilmesine karşı oturma eylemi
13:54 EGE-TUHAYDER'den Şenyaşar ailesine ziyaret
13:53 BES: Mülakat uygulaması kaldırılsın
13:22 Sur'da bulunan kemiklerin Hakan Arslan'a ait olduğu kesinleşti
13:17 DEDAŞ 3 gündür köye elektrik vermiyor
13:16 AKP’li Kurtulmuş: 50+1 ile sıkıntımız yoktur
12:56 Danıştay, İstanbul Sözleşmesi itirazını reddetti
12:48 İnsan hakları savunucularının davası görülmedi
12:47 Gazeteci Yakup Önal beraat etti
12:44 ‘Berkin Elvan haberleri’ davası ertelendi
12:19 Kadınlar İzmir'de kitlesel açıklama yapacak
11:48 Bilirkişi Afşin C Santrali’nin ÇED raporunu olumsuz buldu
11:48 Şenyaşar ailesi: Savcının görevi suça ortak olmak değil
11:47 Avukatlardan İmralı başvurusu
11:43 Gazeteci Candemir beraat etti
11:37 Karamollaoğlu’dan Erdoğan’a: Ne söylemişim de doğru değil?
11:05 Günay: Helalleşme değil, yüzleşmek gerekir
10:44 Kömür eski belediye eşbaşkanı gözaltına alındı
10:43 Mardin Barosu: Çocuklara şiddet uygulayanlar tespit edilsin
10:17 İkizköylülere ‘çevre savunuculuğu’ ödülü
10:16 Kobanê’de 25 Kasım etkinlikleri başladı
10:15 Ronî: Kürtçenin önündeki engellere karşı durmalıyız
10:13 Kamu-Özel İşbirliği 7 bakanlık bütçesini geride bıraktı
09:54 'Kürdistan hep vardı, var olacak'
09:35 Dağ: Özel savaşa karşı toplumsal mücadeleyi örgütleyelim
09:34 'Can güvenliğimiz yok' deyip CİMER'e başvurdular
09:30 Tiryaki: AYM kapatma kararı verirse AKP ile boğulup gidecek
09:07 Köylü bir bir hayvancılığı bırakıyor
09:06 Sağlıkçılara Ankara çağrısı: Sözümüzü birlikte söyleyelim
09:06 KNK Eşbaşkanı Murad: Kimyasal bulgularını uluslararası kuruluşlara gönderdik
09:06 Öğrenciler sorunların çözümü için yola çıktı
09:05 Bölgenin biyolojik hafızasını dijital ortamda sergiliyor
09:02 Ortadoğu'dan Orta Asya'ya: Diktatörlerin tek korkusu
09:01 Kadın mücadelesiyle yeniden doğuş hikayesi
09:01 Yahyaoğlu: Savaş politikaları turizmi olumsuz etkiliyor
09:01 ‘Türkiye mülteci krizinde iki defa sorumludur’
09:00 18 KASIM 2021 GÜNDEMİ
08:54 Rakka'dan ‘Öcalan’a özgürlük' çağrısı
00:12 Meclis'te ‘Halepçe Katliamı’ tartışması
17/11/2021
22:29 Erdoğan: S-400 parça üretimine dair açıklama yapmama kararı aldık
22:01 Meclis’te ayrımcılık yok denildi: Kürtçe tutanaklara ‘x’ olarak geçti
21:17 Meclis Başkanlığı’na 5 ‘dokunulmazlık’ fezlekesi
21:03 Konya’daki ırkçı katliamda 3 kişi daha tahliye edildi
20:59 Silvan karayolunda iki cansız beden bulundu
20:52 HDP’li İpekyüz: Sağlıktan tasarruf hastalık getirir
20:36 Kılıçdaroğlu ve Akşener’den erken seçim çağrısı
20:06 Korona tablosu: 229 vefat, 23 bin 867 yeni vaka
20:03 Peker’den kokain trafiği ile ilgili yeni paylaşımlar
19:48 SGDF’li Polat tutuklandı
19:33 İzmir’de tutuklamalar protesto edildi
18:58 Van Kadın Platformu’ndan 25 Kasım’daki yürüyüşe davet
18:50 Boğaziçi öğrencilerinin duruşması ertelendi
18:31 HDP Çerkezköy İlçe Örgütü'ne polis baskını: 6 gözaltı
18:10 Erdoğan'ın 'Kürdistan' videosunu duruşmada izletti
18:00 Mersin Öğrenci Sendikası’ndan ‘Uluslararası Öğrenci Günü’ne ilişkin açıklama
17:49 3 yaşındaki Müslüme 8 gündür bulunamadı
17:35 HDP’li Koç: ATK tamamen ortadan kaldırılmalı
17:22 TL, Dolar ve Euro karşısında eriyor
17:14 ÇHD’li avukatların duruşmasında ‘MİT’ mensubunu araştırma kararı çıktı
17:09 Bodrum'daki kedi ölümleri hakkında suç duyurusu
16:56 Silopi’de ‘Tiyatro ve Çocuk Festivali’ sona erdi
16:56 Adalet Nöbeti ikinci gününde: Hasta tutuklulara umut ışığı olalım
16:41 Başaran: AKP'nin politikaları kadınları ölümle yüz yüze bırakıyor
16:23 Gazeteci Manduz hakkında verilen beraat bozuldu
16:13 Kılıçdaroğlu’ndan Akşener’e acil görüşme
16:11 Düzce'de 5,3 büyüklüğünde deprem
16:11 Bütçe görüşmeleri: Esnafa destek değil borç verdiniz
15:52 DİP’ten ‘Demokrasi Forumu’ çağrısı
15:50 Özgürlük Zamanı: Öcalan şahsında tüm Türkiye tecrit altında
15:41 Şırnak'ta gözaltı sayısı 27'ye yükseldi
15:40 Emekçi kadınlar taleplerini Meclis’e taşıdı
15:34 ÇHD'li avukatlara 450 yıl hapis istemi
15:33 Tutuklu kadınlara kart gönderildi
15:27 CHP’li Karaca: Şenyaşar ailesinin adalet çığlığına ses verilmeli
15:24 Erdoğan ile Bahçeli, 50+1 tartışması sonrası görüştü
15:24 Antep’te bir günde 2 kadın katledildi
15:02 Sanatçı Omar Souleyman Urfa’da gözaltına alındı
14:58 Azadiya Welat eski çalışanı Akyüz’den DFG’ye mektup
14:47 'Diyarbakır’da tutuklananlar serbest bırakılsın'
14:40 Grevdeki işçiler Bakırköy Belediyesi’ni TİS’i imzalamaya çağırdı
14:39 Emek ve meslek örgütleri taleplerini açıkladı
14:19 Barış Annesi Yiğit'in tutuklanmasına tepki
14:07 Yeni Yaşam Gazetesi Meclis aplikasyonundan kaldırıldı
13:57 İngiliz parlamenter: PKK ‘terör listesi’nden çıkarılsın
13:50 SES’ten HDP’ye bütçe ziyareti
13:44 HDP'li Dağ: Korucular cezasızlıkla ödüllendiriliyor
13:16 İşyerinde yaşamını yitiren çocuk soruşturmasında bir tutuklama
12:58 İşkenceyi itiraf eden Eymür hakkında suç duyurusu
12:57 Tecavüze uğrayan Ç.B.’nin ifadesini alan polisler hakkında dava
12:56 CHP ‘helalleşme’ye kendi tarihiyle başlayabilecek mi?
12:49 Akşener: Asıl ahlak yoksunu ekonominin kitabını yazdığını söyleyendir
12:48 Şenyaşar ailesi: AKP'li Fakıbaba adliye önünde helallik istesin
12:28 Mersin Limanı’nda keşif protestosu
12:12 Gözaltında çocuklara polis şiddeti: Tekme tokat dövdüler
12:04 Başak Cengiz’i katleden Boz’un hastane talebi reddedildi
11:42 Diyarbakır'da 25 Kasım startı verildi: Yolumuz özgürlük yolu
11:26 Leyla Güven’den Adalet Bakanı’na açık mektup
11:12 Muhabirimiz Karataş beraat etti
11:11 Türkiye, Rojava'ya yeni bir operasyon yapar mı?
11:08 Hasta tutuklu Özkan yatağa bağlı kaldı: Yarın çok geç olabilir
10:42 Taşçıer: Saldırılara karşı tek çözüm ulusal birlik
10:29 Erciş’te bir kadın silahla vurulmuş halde bulundu
10:28 Denizli'de şüpheli kadın ölümü
10:27 Sancar 'yol' gösterdi: Devletçi yenilenme değil halkçı yönetim
10:17 Şırnak'ta 16 kişi gözaltına alındı
10:15 Helal Akreditasyon Kurumu’nda personel gideri yüzde 85 arttı
10:13 Tecavüz davasında ceza indirimine yapılan itiraz reddedildi
10:06 Menderes 24 saat dayanamadı, Öcalan 23 yıldır direniyor
10:01 ‘Doğa düşmanı’ ifadesi Altun’a hakaret sayıldı
09:53 ‘Öldü’ denilerek çöplüğe atıldı, yaşama direnerek güldü
09:47 Diyarbakır Adliyesi’nde ‘yargı borsası’ mı kuruldu?
09:45 Yargıtay Berkin Elvan haberlerine verilen cezayı az buldu
09:42 Silivri Cezaevi'nde halaya disiplin, Kürtçe'ye hücre cezası
09:30 ‘Denizler katledilmesin' diye alanlara çıkıyorlar
09:13 Kırşehirliler AKP sonrası adalet ve demokrasi bekliyor
09:12 Gençlere futbol davası: Kürtçe gazete ele geçirildi
09:11 Tutukluların özgürlük betimlemeleri fotoğraflarla sergilenecek
09:10 44 gündür eylemde olan aileler: KDP korktuğu için cenazeleri vermiyor
09:08 Rojava başka bir dünyayı mümkün kıldı
09:06 Arzela okurlarıyla buluşacak
09:05 Güven: Kürt ve Kürdistan’a sahip çıkın
09:02 ‘Antalya’da okulların yüzde 40’ında personel eksiği var’
09:00 17 KASIM 2021 GÜNDEMİ
01:14 Cizre'de korucubaşına bombalı saldırı
16/11/2021
23:19 Şırnak’ta bir kadının intihar ettiği iddiası
23:01 73 TL’lik geçiş ücretine 373 TL istendi
21:40 Koronadan 227 yeni vefat
20:23 Küçülme bahanesiyle işten çıkarılmalara tepki
20:07 Babanın darp ettiği iddia edilen bebek öldü
20:05 Mersin’de iş cinayeti: 13 yaşındaki çocuk yaşamını yitirdi
20:00 25 Kasım kapsamında jineoloji atölyesi düzenlendi
19:55 Diyarbakır Barosu’ndan Eymür açıklaması
19:26 Kayıp Müslüme için yürütülen soruşturmada gizlilik kararı
19:24 ‘Irkçı’ yazarı Akşam Gazetesi önünde protesto ettiler
18:53 Dolar 10.44 seviyesini gördü
18:37 HDP MYK üyesi Akdağ tahliye edildi
18:34 Akar’ın S-400 savunması: Hava saldırısı oldu da biz mi kullanmadık?
18:16 Şahmaran Kadın Platformu'ndan 25 Kasım açıklaması
18:01 Munzur Çevre Derneği başkanına ceza
17:15 Çocuğu taciz eden Kısa'ya ‘etkin pişmanlık’ indirimi
17:06 Hasta tutuklu yakınları ‘Adalet Nöbeti’ başlattı
16:52 Korucubaşı ve oğlu 10 milyon karşılığında tahliye edildi iddiası
16:34 Bakan Akar Kürdistan inkarında sınır dışına çıktı!