Gazeteci Malbat: Afganistan’da yanan ateş herkesi yakıyor

img
HABER MERKEZİ - Taliban’ın 20 yıl sonra Afganistan’ı ele geçirmesinin sonuçlarının tüm dünyayı ilgilendirdiğini hatırlatan gazeteci Enise Malbat, süreci uluslararası güçlerin tavrı ile Taliban’ın yönetim şeklinin belirleyeceğini belirterek, El-Kaide'nin bu ülkeyi yeniden üs olarak kullanması halinde IŞİD dahil birçok örgütün bundan faydalanacağını söyledi.
 
Afganistan 20 yıl sonra yeniden Taliban’ın denetimine geçti. İngiltere, Sovyetler Birliği ve ardından ABD’nin müdahaleleriyle etnik çatışmaların büyüdüğü ülke, yaklaşık 50 yıldır iç savaş yaşıyor. Küresel güçlerin müttefik yaratma, çelişki ve çatışma aynı zamanda sayısız silahlı örgütler yarattı. Taliban’ın güçlenmesi ve iktidara gelmesinin ardından radikal İslami uygulamaları ile 11 Eylül 2001 saldırısını üstlenen El Kaide lideri Usame bin Ladin’i teslim etmemesi, aynı yıl ABD’nin işgaline gerekçe edildi.  
 
ABD öncülüğündeki NATO güçleri, Afganistan ulusal savunma ve güvenlik güçleri ile Taliban arasında boyutlanan savaş 20 yıldır süre geldi. Geçen yıl ABD ile Taliban arasında barış müzakereleri başlatıldı. Süreç bitmeden ABD güçlerini çekti ve Taliban büyük bir askeri motivasyonla dönüş yaptı. Afganistan hükümeti yıkıldı, Cumhurbaşkanı ülkeyi terk etti ve uluslararası desteği olan 300 bin kişilik ordu 70 bin kişilik Taliban’ı engelleyemedi. Afganistan’ı İslami Emirlik ile yönetme isteğinde olan Taliban’ın geçmişteki şiddet uygulamalarına dönme ihtimali, halklar arasında büyük bir kaos ve endişeye yol açtı. Ülkeden kaçmak isteyen binlerce kişi Kabil havaalanına akın etti. Tüm dünya korku ve endişeyle bundan sonra yaşanacakları tartışıyor. Çin ve Rusya, Taliban ile iletişim kurmuş durumda. Türkiye’den de benzer bir yaklaşım var. 
 
Ülkeyi ve Afgan barış sürecini yakından takip eden gazeteci Enise Malbat, Mezopotamya Ajansı’nın (MA) sorularını yanıtladı. “Afganistan’da yanan bir ateş herkesi yakıyor” diyen Malbat, geçmişten bugüne, bugünden yarına olasılıkları değerlendirdi. 
 
Güncel gelişmelerle başlayacak olursak, oradaki tabloyu özetler misiniz? 
 
Taliban'ın 10- 15 gündür Afganistan’da tüm vilayetleri ele geçirmeye başladığını biliyoruz. Bu tek başına bir süreç değil, Taliban’ın daha önce de kontrol altında tuttuğu ciddi bir toprak kısmı vardı. Bunlar büyük oranda kırsal kesimlerdi ve ilçe merkezleri genellikle Afgan güvenlik güçleri ve bazı yerlerde ABD’den oluşan güçler tarafından korunuyordu. ABD’nin Mayıs ayında ilan ettiği çekilme takvimi Taliban’ı askeri bir kazanım elde etme noktasında teşvik etti. Bunun da en önemli sebebi ABD'nin Taliban ile başlattığı barış sürecinin daha çok somutlaşmış olması ancak öngörüldüğü gibi bir Afganlar arası barışa evrilememiş olması. Çünkü öngörülen projede anlaşma maddelerine göre şöyle bir durum ortaya çıkıyor: ABD askerlerini çekecek ama karşılığında Taliban Afganlar ile masaya oturacak. Bu görüşmeler sonucunda, Afganistan’ın geleceğini mevcut yönetimi ile Taliban arasında bir kontrast oluşturulacak ve ülkenin geleceğine beraber karar vereceklerdi. Ancak böyle bir durum söz konusu olmadı. Görüşmeler Eylül’de bir yıl olacak ancak Afganlar arasındaki müzakerelerde henüz gündem bile belirlenmiş değil. Görüşmeler aylardır yapılamıyor. Taliban’ın farklı talepleri var, Afganların sürece dair farklı endişeleri var. Amerika sürekli Taliban’a ‘siz şiddeti azaltmadınız’ eleştirisinde bulunuyor. Taliban da, ‘BM tarafından ortaya konulan yaptırımları kaldırmıyorsunuz, mahkumlarımız var onları serbest bırakmıyorsunuz’ şeklinde tezler ortaya atıyor. Bu durumda beklenen şey, ABD'nin Taliban’a şunu söylemesi gerekiyor: ‘Siz anlaşma karşılığındaki taahhütlerinizi yerine getirmediniz, dolayısıyla biz çekilmeyi erteliyoruz’. Ancak ABD’deki siyasi süreç ve Joe Biden'ın büyük bir baskı altında olması sebeplerinden kaynaklı çekilme takvimini açıkladı. 11 Eylül saldırılarının yıl dönümünde askerlerin geri çekilme işlemlerinin tamamlanmış olacağı söylendi. Daha sonra Taliban bunu bir avantaja dönüştürerek Afganistan’daki vilayet merkezlerini ele geçirmeye başladı. Bu gelişmeyi gören ABD’nin yine şunu demesi beklenirdi: ‘Şiddeti azaltmayı bir kenara bırakın, siz daha çok askeri olarak ilerleme politikası yürütüyorsunuz. Biz takvimimizi erteliyoruz.’ Bunu  Afgan hükümeti de bekledi ancak tam tersi Mayıs ayında yeni takvim açıklandı ve ‘Ağustos sonuna kadar biz çekilmeyi tamamlamış olacağız’ denildi. Dolayısıyla bu takvim Taliban’ın saldırılarını arttırmasına neden oldu. Son iki hafta içinde Taliban bütün il merkezlerini Kabil de dahil olmak üzere ele geçirdi. Burada sadece anlaşma, Biden’in kararı, çekilme stratejisi dışında şunu da ele almak gerekir: 20 yıl boyunca ABD ve NATO güçleri tarafından eğitime tabi tutulmuş, her türlü maddi ve askeri destek sağlanan Afgan ordusu, söz konusu vilayet ve başkente dahil olmak üzere hiçbir yeri tek bir kurşun dahi atmadan Taliban’a teslim etmiş durumda. Bunun çok fazla nedeni var, farklı psikolojik alt yapısı var. Bazı Afgan yetkililere göre komplolar döndüğünü iddia ediyor ama ben bunu büyük bir oranda ABD'nin Afgan hükümetini, ordusunu yüz üstü bırakması nedeniyle bir korkuya bağlıyorum. Sonuç olarak Taliban bu şekilde bir başarı elde ettiğini ilan etti. Taliban’ın pazar akşamı yaptığı açıklama insanı dehşete düşürüyor. Dediler ki: Afganistan'da savaş bitti. Bu açıklama son 43 yılda insanların Afganistan’da ilk kez bugün savaşın olmadığı bir Afganistan'a uyanıldığı anlamına geliyor. Bu açıklama aslında tarihi bir an ama bunun nasıl getirileri olacak? Taliban’ın uluslararası güçler tarafından tanınıp tanınmayacağı, kimin Taliban hükümetini meşru göreceği gibi sorular belirsizliğini koruyor. Bunlara bağlı olarak Afgan hükümeti şuan tamamen yıkılmış durumda. Cumhurbaşkanı’nın Tacikistan’a kaçtığı iddia edildi, daha sonra ise başka bir yere Umman gibi bir yere transfer edildiği söylendi. Şuan daha belli değil ama eski Cumhurbaşkanı Hamid Karzai önderliğinde bazı Afgan liderlerinin Taliban'a karşı ortak bir cephe oluşturması bekleniyor. Bu ortak cephe ile siyasi bir konsensüs oluşturula bilinir mi? Bu ortak cephe ciddi anlamda askeri güç toplayabilir mi? bu sorular henüz daha belirsiz. Bunlara göre Afganistan’ın geleceğinin şekilleneceğini söyleyebiliriz. 
 
Taliban’ın ‘Savaş bitti’ açıklaması var. Ancak 43 yıldır ülkede etnik çatışmalar, yer yer bölünmüş ve silahlı gruplar var. Afgan iç savaşını biraz açabilir misiniz?
 
Afganistan Peştunlar tarafından kurulmuş bir ülke. 1700’lü yıllarda kurulmuş bir Afgan devleti var ve bu devlet o tarihten bu yana bir iki istisna dışında Peştu liderler tarafından yönetilmiş. Ülkenin yüzde 50’sine yakını Peştunlardan oluşuyor. Peştunların hakimiyetinde olan bir ülke ama geri kalanları Özbek, Tacikler, Aymaklar,  Hazaralar gibi farklı farklı etnik gruplar oluşturuyor. Her farklı etniğe sahip ülkede Afganistan’daki gibi bir kaos söz konusu değil. Peki, Afganistan'da neden böyle oluyor? Sebebi şu: Devletin üniter bir yapısı söz konusu değil. Peştu bir lider var, devlet onun hakimiyetinde ama her etnik grubun bir lideri var ve bu lidere bağlı askeri güçleri var. Bu askeri güçleri devlet tek başına kontrol altında tutamıyor. Cumhurbaşkanı ile bir vali arasında bir anlaşmazlık çıktığı zaman bu aniden silahlı çatışmaya dönüşme ihtimali oluyor. Belh Vilayeti Valisi birkaç yıl önce Cumhurbaşkanı tarafından istifaya çağrıldı, ‘istifa etmiyorum’ dedi. Bu olay üzerinden çatışmalar çıktı. Cumhurbaşkanı, valiyi görevden alamıyor çünkü kendisine bağlı bir silahlı güç var. Özbek komutan hakkında cinsel saldırı suçlamaları vardı, tutuklamaya kalktılar, hakkında soruşturma açıldı. Bunun üzerine çatışmalar çıktı ve Özbek komutana bağlı askerler devletin güvenlik güçleriyle çatıştılar. Bu bahsettiğimiz gruplar, Taliban'a karşı devleti koruması gereken gruplar. Kendi aralarında her an çatışma riski olan bu grupların Taliban'a karşı birleşik bir cephe oluşturamaması bugün geldiğimiz noktada çok önemli bir faktör. Bu gibi nedenler Afganistan’ın bölünmüşlüğünün en önemli sonuçları. Bu bölünmüşlük aslında yeni bir olay da değil. Afganistan’ın ilk savaş döneminde sebep buydu, daha önce yaşanan krizlerde sebep buydu. Afganistan’ın içinde olduğu savaş dönemlerinde bir örgüt var ve bir lider var, farklı gruplar var ancak hep arkasında etnik ajanda söz konusu. 
 
 Bahsettiğin silahlı güçler, şu an kendi bölgelerini kontrol edebiliyorlar mı yoksa Taliban oraları da denetimine almış mı?
 
Taliban oralara da girdi. Mezar-ı Şerif’in düşüşü aslında şöyle oldu: Kabil düştüğü günden bir gece önce Mezar-ı Şerif düştü. Mezar-ı Şerif Özbeklerin merkezi olarak bilinen bir yer. Özbeklerin düştüğü an artık o komutanlar da bölgelerini koruyamıyorlar diye anlaşıldı. Bunun anlaşılması üzerine Kabil’deki kaos ve panik hali Kabil'in düşmesine neden oldu. Çünkü Mezar-ı Şerif düştüyse Kabil de düşecek anlamına geliyor. Şöyle korkunç bir sahne var ortada: Özbek komutan (Raşit Dostum) yıllardır Afgan ordusunun en önde liderlerinden biri olarak görülüyordu. Yıllardır Taliban'a karşı en sert yolu kullanan kişi. Taliban'a karşı savaş suçları da işleyen biri. Yüzlerce Taliban mensubunu savaş dönemine tankerlere doldurmuş ve boğarak öldürmüş ve toplu mezarlara gömen biri. Raşit Dostum’un Mezar-ı Şerif’i koruması beklenirken kendi askerleriyle birlikte Özbekistan’a sığınması bir anda herkesi paniğe sürükledi. Kendisi Özbekistan’a kaçtı, Belh Valisi Özbekistan’a kaçtı ve ‘bize karşı bir komplo var. Maalesef ülkemizi gelinen durumda koruyacak bir durum yoktu o yüzden herkese teşekkürler’ deyip gittiler. Bunun hemen ardından Cumhurbaşkanı Eşref Gani’nin ülkeden kaçtığı ortaya çıktı. Dolayısıyla yapılacak bir şey kalmamıştı, çok geç olmuştu. 
 
Biraz Taliban’a bakalım. Ülkenin Peştular tarafından kurulup yönetildiğini söylediniz. Taliban yapılanması nasıl, kimlerden oluşuyor? Peştunlarla bir ilişkisi var mı?
 
Peştunlardan oluşuyor tabii. Pakistan ve Afganistan sınırında bulunan medrese öğrencileri tarafından kurulmuş olsa da Taliban aslında bir Peştun örgüttür. Etnik haritalanması yapıldığı zaman da kesinlikle bir Peştun örgüttür. Kuruluşu, tarihi, destek gördüğü bölgeler, kurucusunun Kandeharlı olması ve aşiretinin ön planda olduğu, Afganistan’ı bir iç savaş için birleştirme iddiası ve vaadinde olması tarih boyunca Taliban’ı güçlendiren faktörlerden biri oldu. Şu anda herkesi şaşırtan şey bu oldu. Bu da Taliban’ın özgüvenini gösterdi. Afganistan'ın ABD tarafından işgalinden bu yana Taliban’ın en güçlü olduğu bölge güney ve doğudaki Peştu bölgeleri oluyordu. Nangarhar, Kunar, Kandehar’da her zaman Taliban vardı. Hiçbir zaman Taliban yok denilemez. Vilayet merkezi devlet kontrolünde ama üç beş köy öteye gittiğiniz zaman kontrol noktaları Taliban kontrolünde. Orada insanlar zaten yıllardır Taliban kontrolünde yaşıyorlar. Dolayısıyla Taliban güney hakimiyetini ilk kez kuzeye taşıdı. Daha önce hiç görülmemiş bir şekilde kuzeyde ciddi bir kazanım elde etti kendi açısından. Bu Taliban'ın ne kadar özgüven sahibi olduğunu gösteriyordu çünkü Kunduz,  Mezar-ı Şerif ve Herat gibi kuzey vilayetlerinde bir anda ciddi bir çatışmaya girilmedi. Birkaç ay önce Helmend’te ciddi çatışmalar oldu ve ABD de hava savunma araçları ile destek verdi. Helmend’te bile bu kadar ciddi çatışmalar yaşanıyorken Kunduz,  Mezar-ı Şerif’i kolaylıkla ele geçirmeleri herkesi şaşırttı. Amerika güvenlik uzmanlarını takip ediyorum, onların da söylediği: ‘Hiç birimiz bunu beklemiyorduk.’ Bu konuda uzman olan kişiler dahi yıllarca Afganistan’da kalanlar dahil bunu söylüyor. Taliban kuzeyde Peştu olmayan bölgelerde ilk defa böyle bir başarı elde etti. Bunun dışında şu da var: Taliban bu başarıyı halk nezdinde bir başarı olarak meşrulaştıracaksa ilk başta Peştu olma kimliğini kullanacaktır. Peştu olması ve 20 yıldır işgali sonlandırmayı başarabilmiş bir örgüt propagandası yapması Taliban'ın halk nezdinde meşruluğunu arttıracaktır. 
 
 
Afganistan’da hükümetin en büyük sorunlarından biri yolsuzluk sorunuydu. Yolsuzluk sorunu o kadar derin bir sorun ki Afgan güvenlik güçlerine gidecek olan paraları dahi kendi aralarında bölüşen bir iktidardan bahsediyoruz.
 
Bu aynı zamanda Taliban’ın ikinci geri dönüşü oluyor. NATO’nun 20 yıllık müdahalesinden bahsediyoruz. Taliban’ın ABD ve NATO’nun teknik donanımına karşı bu kadar hızlı bir şekilde ilerlemesi mantıken mümkün mü? 
 
Biden bile çok büyük bir hataya düştü. Önümüzdeki yıllarda tekrar aday olur ve başkanlık analizi yapılırsa bu en önemli maddelerden biri olacak. Taliban’ın Kabil’i ele geçirmesinden 36 gün önce ABD Başkanı Joe Biden, ‘ABD askerleri geri çekildiği zaman Afgan güvenlik güçleri Taliban karşısında bir hezimete uğrar mı?’ sorusuna şu cevabı verdi: “Biz Afgan güçlerini yıllardır eğitiyoruz, çok büyük askeri donanımlar var, sayı olarak iki katı bir çoğunluğa sahipler dolayısıyla bunu yapamazlar. Taliban Kuzey Vietnam değil’ dedi. Taliban’ın bir başarı elde etmesi mümkün değil ve Afganistan'ın Taliban’ın eline geçmesi gibi bir ihtimal yok der gibi bir açıklama yaptı Biden. Bu açıklamanın ardından bugün yaşananların ABD’deki istihbarat raporlarının ne kadar büyük yanlışlar üzerine kurulduğunu gösteriyor. Buna sebep olarak insan faktörünü değerlendiremediklerini düşünüyorum. Askeri, sayısal, strateji açısından baktığımız zaman Biden’ın açıklamaları doğru. Sayısal, askeri olarak üstünsün her türlü uluslararası destek var ama neden kaybettin? Çünkü Afgan askerlerinin içinde olduğu insani durumun farkına varmadılar. Birincisi Afganistan’da hükümetin en büyük sorunlarından biri yolsuzluk sorunuydu. Yolsuzluk sorunu o kadar derin bir sorun ki Afgan güvenlik güçlerine gidecek olan paraları dahi kendi aralarında bölüşen bir iktidardan bahsediyoruz. Her türlü uluslararası fonu, yardımları, ekonomik destekleri hiçbir şekilde şeffaf bir şekilde yönetmemiş ve çeşitli güç daireleri çevresinde siyasileri satın almak için kullanmış bir iktidardan bahsediyoruz. Son aylarda Afgan askerlere dair yapılan haberleri hatırlıyorum, Kunduz, Helmend gibi bölgelerde Taliban ile savaşan askerler ‘ben günlerdir yemek yemedim’ diyor. Günlerce yemek yemeyen, 6-7 ay maaş almayan askerler söz konusu. Bu askerlerin fiziksel olarak imkansızlıkları ortadayken haberleri açtıkları zaman ABD askerleri beklenenden 3-6 ay önce terk edecek. İçinde oldukları duruma rağmen gidecekler. Bunu gördükleri zaman içinde bulundukları psikolojik baskı artıyor. Cumhurbaşkanı Eşref Gani’nin söylemlerinin hiçbir şekilde sahaya yansımaması, aylarca Helmend, Kandehar’da vaat edilen bir başarının elde edilememiş olması, askerlerde ‘biz başarıyı elde edemeyeceğiz’ korkusu yarattı. Savaşın hükümeti korumak, Taliban'a karşı üniter bir birlik oluşturmak yerine askerler Taliban’ın kendilerine sunduğu az imkanı değerlendirme seçeneğini tercih ettiler. Bu da insani olarak anlaşılabilir bir durum. Bu da bugün bizi bu noktaya getirdi. 
 
Taliban’ın tek kurşun atılmadan ilerlemesi, DAİŞ’in Musul'a girişini hatırlattı. Bazı yorumcular bunun bir oyun olduğunu savundu. Musul’da olan ile Afganistan'da yaşanan arasında benzerlik kurulabilir mi?
 
Irak’taki durumun Afganistan’daki durumdan çok daha iyi olduğunu düşünüyorum. O dönem ben Irak’taki gelişmeleri takip ettim. O süreçte ben şu anki kadar bir çaresizlik hissetmemiştim. Çünkü şöyle bir durum var: Irak hükümeti her ne kadar kapasite olarak geri bir ülke olmuş olsa bile arkasında İran gibi bir devlet vardı. IŞİD ilerlediği zaman İran Şii milislerini, en önemli generallerini gönderdi. Irak’ta Irak ordusundan daha etkili bir Şii ordu oluşturdular. Bu ordu ABD'nin hava saldırılarından daha büyük bir etki ile IŞİD'e karşı savaştı ve başarı elde ettiler. Afganistan’da böyle bir durum yok. Afganistan hükümetinin ABD’den başka hiçbir dostu yok denilebilir. 
 
ABD’nin el altında ülkeyi Taliban’a teslim ettiği iddiaları ne kadar gerçekçi? 
 
Hiç zannetmiyorum. Çünkü öyle bir senaryo olsa bile ABD’nin bundan kazanacağı hiçbir şey yok. zaten askeri olarak çekilmişsin, diplomatlarını bile son anda zar zor helikopterlerle kaos içinde kaçırarak götürdü. Bunun dışında Afganistan’dan elde edebileceği bir şey yok. Şu anda yaşadığımız, TV’lerde izlediğimiz görüntüler, insanların uçaklardan düştüğüne dair anlar ABD’nin tarihine bir utanç olarak geçecek. ABD’nin böyle bir şeyi planlayarak yapmış olmasının hiçbir mantığı olamaz. Zaten Biden yönetimi büyük bir eleştiri altında, ABD ile Taliban arasında anlaşmayı imzalayan eski ABD Başkanı Trump bile Biden’ı eleştirdi. ‘Bu kadar bir beceriksizlik ile bu iş yürütülemedi, daha kötü olamazdı’ eleştirileri yapılıyor. Demokratlardan bile eleştirenler var. Normalde ABD’nin çekilmesi gerektiğini söyleyenler arasında ‘bu şekilde çekilmemesi gerekirdi’ diyenlerin oranı çok yüksek. 
 
 
Taliban'ın şu an hakimiyet kurması sadece geçici bir süreç olarak görülüyor, benim anladığım kadarıyla. Çünkü bu barışa kavuşacaksa bile sancılı ve uzun bir süreç olacak. 
 
Taliban aynı zamanda çok sayıda yabancı savaşçıların da içinde olduğu bir yapı. Bu yapının ülkenin tamamına hakim olması Afganistan halkı açısından ne anlama geliyor? 
 
Tam bir belirsizlik hakim. Şu an herkesin kafasında dolaşan soru şu: bundan sonra ne olacak? Eğer Taliban uluslararası arenada tanınmazsa ve beklediği şekilde bir destek alamazsa acaba şiddet eğilimini artırır mı? Bundan sonraki süreçte Afgan komutanlar ve eski Cumhurbaşkanı önderliğinde kurulacak cephe bir silahlı mücadeleye girişirse bu bir iç savaşa dönüşür mü? Şu an herkes bunun endişesi içinde. Taliban'ın şu an hakimiyet kurması sadece geçici bir süreç olarak görülüyor, benim anladığım kadarıyla. Çünkü bu barışa kavuşacaksa bile sancılı ve uzun bir süreç olacak. En iyi senaryo şu an şu: Taliban’ın mevcut askeri kazanımlarını ortak bir geçiş hükümeti kurabilmek ve masadaki elini güçlendirmek için kullanması. Eğer bu senaryoyu faaliyete alırlarsa, beklendiği şekilde olumlu sonuçlar bile getirebilir. Ama kötü senaryo şu: Afgan güvenlik güçlerinin tekrardan organize olması, Taliban’ın buna karşı çok sert bir şekilde tepki göstermesi şiddet eğilimini artırması ve daha büyük saldırganlıklara girişmesi. Çünkü şu an Taliban’ın Kabil’i ele geçirmesi için yapılan olumlu yorumlar arasında diyorlar ki ‘Tek bir çatışmaya girilmedi.’ Bu şu anlama geliyor: Kabil ilk defa bir kanlı mücadele olmadan el değiştirdi. Bu da tarihi bir şey aslında. Kabil’deki arkadaşlarımı dün aramaktan çok korktum. Şu cevabı almaktan çok korktum: ‘Birileri öldü. Evimize girdiler, sokaklarda kan akıyor.’ Bunları duymaktan çok korktum ve sonrasında sosyal medyadan bakınca ben de şok oldum. Kimsenin beklemeyeceği kadar kansız bir geçiş oldu. Bu şekilde sürdürülebilir mi? Şu an herkesin zihninde olan soru. 
 
 
 
 Afganistan’da yanan bir ateş herkesi yakıyor. 11 Eylül saldırılarından El-Kaide’ye, El-Kaide’den IŞİD’e, İspanya, Fransa’daki saldırıları bile Afganistan’a karşı ilgisizliğe bağlayabiliriz. Afganistan umursanmadığı için EL-Kaide ortaya çıktı, daha sonra IŞİD ortaya çıktı. Avrupa ve Rusya’da bıçaklı saldırılar oldu.
 
 İnsanlar ülkeden kaçmaya çalışıyor, havaalanındaki görüntüler korkunç. ABD’nin ve uluslararası güçlerin kendilerini yüzüstü bıraktığını, ihanet ettiğini dile getiriyorlar. Senin gözlemlerin nelerdir? 
 
Benim gördüğüm güncel olaylara dair Afganların en büyük iki reaksiyonu var. Birincisi Taliban iktidarının şiddet eğilimini artırması, kadınlara yönelik uygulamalarının tekrar geri dönmesi, müziğin, sosyal medya, televizyon, radyoların yasaklanması, 20 yıl önceki uygulamaların geri getirilmesi endişesi var. İkinci en büyük reaksiyon ABD ve bütün uluslararası, bölge güçlerine tepki var. 20 yıl az bir süre değil, bu süre içinde bir nesil büyüdü. Taliban yönetimi görmeden, ‘demokratik’ bir Afgan hükümeti içinde doğan çocuklar var ve şu an 20 yaşındalar. 20 yaşında olan bu kişiler hayatlarında hiçbir zaman müziğin yasak olduğu bir coğrafyada büyümediler. Taliban’ın getireceği sıkıyönetim altında yaşamadılar. Bu insanlar özgürlüğü kısmi de olsa bilerek yaşadılar. Afganistan Taliban gelmeden önce de bir İslam ülkesiydi. Gani döneminde de başörtüsü zorunlu, içki yasaktı ama kısmi de olsa bir özgürlük yaşadılar. Dolayısıyla bu endişe ABD’ye karşı bir öfkeye dönüyor. ‘Siz bize 20 yıl boyunca Afganistan’ın özgür ve demokratik bir ülke olacağını vaat ettiniz ama şu an bizi terk edip gittiniz’ tepkisi var. Bu korkunç bir hayal kırıklığı yarattı ve sadece yeni nesil açısından değil, eski nesil için de öyle. Yaşlı neslin yaşadığı hayal kırıklığı daha büyük çünkü bu insanlar ABD’yi sevinç ile karşılayan insanlardı. ABD geldiği zaman gerçekten barışa, huzura erişecekleri umudu yeşeren insanlardı. Ekonomik olarak refaha kavuşacakları, işsizliğin ortadan kalkacağı, yolsuzluğun ve uyuşturucunun olmayacağı bir ülke vadetti bu insanlara. Daha sonra bu insanlar Taliban’ın göz göre göre Kabil’e yürüdüğünü görmelerine rağmen sadece kendi vatandaşlarını kurtaran bir ABD’yle karşı karşıya kaldılar. Onların öfkesi ve hayal kırıklığı çok büyük. 
 
Taliban eski uygulamalarını bırakıp, şu anki politikayı sürdürürse Afganistan iç barışı mümkün olabilir mi? 
 
Bunun için en önemli şey uluslararası kamuoyunun Afganistan’ı yalnız bırakmaması gerekiyor. Çünkü Afgan halkının çok talepleri var masada. Beni en çok duygulandıran şeylerden bir tanesi son yıllarda Doha’da kadın müzakerecilerinin Taliban’ın karşısında oturarak kadın haklarını konuşmaları. Bu insanlar haklarını talep etmekten, talep etmek için mücadele etmekten korkmayan insanlar. Bu yıllarca devam eden bir uygulama. Taliban’ın uygulamalarını görmüş, acı çekmiş, sancılarını görmüş insanlar bugün hala müzakere masasına oturduklarında kadın haklarından korkusuzca bahsedebiliyorlarsa ben bu insanların uluslararası platformlarının desteğini hak ettiklerini düşünüyorum. Kendileri bunun için çok mücadele ettiler. Eğer bahsettiğim iyi senaryo kapsamında Taliban şu anki askeri kazanımlarını müzakere masasında elini güçlendirmek için kullanıyorsa bu hakların tekrardan müzakere masasında ele alınabileceğini, Afganlar arasında bir uzlaşmanın hala mümkün olabileceğini düşünüyorum. Bunun için ABD’nin şu anki yaklaşımını yeniden düşünmesi gerekiyor. Dünyanın tamamen pragmatik bir yaklaşımla Taliban'a karşı ‘sözümüzü aldık, bizim için tehdit oluşturmayacak. Afganistan'da da ne olursa olsun’ yaklaşımından vazgeçmesi gerekiyor. Afganistan’da 50 yıla yakındır savaş var ve bu 50 yıllık savaş dünyanın her yerindeki insanların canına mal oldu. Afganistan’da yanan bir ateş herkesi yakıyor. 11 Eylül saldırılarından El-Kaide’ye, El-Kaide’den IŞİD’e, İspanya, Fransa’daki saldırıları bile Afganistan’a karşı ilgisizliğe bağlayabiliriz. Afganistan umursanmadığı için EL-Kaide ortaya çıktı, daha sonra IŞİD ortaya çıktı. Avrupa ve Rusya’da bıçaklı saldırılar oldu.
 
ABD kararında geri adım atar ve yeniden askeri müdahale söz konusu olursa şartlar değişir mi? 
 
Zor olur ama imkansız değil. Bunun için ABD’nin şu anda bölge güçleri Rusya, Çin, Pakistan’dan çok daha fazla destek almaya ihtiyacı var. Şimdiye kadar bölgesel konsensüs çok önemli çünkü Afganistan’da stratejilerinizi gerçekleştirmek için herkesi bir araya getirmek zorundasınız. Ancak şu an ABD çekilmiş durumda ve çekilirken Özbekistan, Tacikistan, Kazakistan ile farklı bölgelerde durum kontrolden çıkarsa diye yedek bir güç bulundurmak için görüşmeler yaptı. Anca bölge ülkeleri buna izin vermedi. Tacikistan ve Özbekistan'ın Rusya'nın etkisi altında bu kararı aldığını söyleyebiliriz. Pakistan da İslami bir faktör ve Taliban’a destek veren, ABD karşıtı çok büyük bir kesim var. Dolayısıyla Pakistan’dan da bir destek alamadı. Şu an askeri olarak farklı bir strateji izlemesi zor gözüküyor ama nasıl olabilir? Taliban üzerindeki diplomatik baskıları daha çok arttırarak, mevcut elinde tuttuğu uluslararası serbestliği ortadan kaldırarak çok daha etkili bir strateji yürütülebileceğini düşünüyorum. Bu yolu tercih etmektense Taliban’ın konsensüs içinde çalışması bölge açısından çok daha faydalı olacaktır. Taliban’ın bu tür diplomatik baskılara ve tekrardan çevresinin kuşatılmasına nasıl bir tepki vereceğini şu an bilmiyoruz. Rusya ve Çin’le yaptığı görüşmelerde ne kararlar alındı? Nasıl bir anlaşma üzerinde sabit kalındığını da bilmiyoruz. Bu yol çok çetrefilli bir yol ve nasıl bir sonuç vereceği de belirsiz. En iyisi Taliban’ın kendi çıkarları doğrultusunda Afganlar ile bir uzlaşmaya varmasını umut ediyorum. 
 
Taliban’ın kontrolü çevre ve bölgedeki ülkelere nasıl yansıyacak? 
 
ABD ile Taliban arasındaki anlaşmanın maddelerinden biri Taliban'ın Afganistan topraklarını radikal örgütlere açmaması idi. Bu şu demek: Çekileceğim ama siz de bize karşı El-Kaide gibi örgütlerin Afganistan’da kümelenip, askeri eğitim alacakları üstlerin sağlamasına izin vermeyeceksiniz. Bu anlaşmada çok ayrıntılı bir şekilde ele alınmış. Pasaport sağlanmaması, vize verilmemesi gibi Taliban’ın zaten hükümet olacağı yönünde bir görüş var. Taliban buna evet dedi. Ancak hiçbir şekilde bunun bir denetimi olmadı. Barış anlaşmasının imzalanması üzerinden bir buçuk yıl geçti, Taliban’ın bu sürede yabancı militanlara karşı arttığı somut bir adım yok. Taliban bile bunun propagandasını yapmadı çünkü kendisi açısından tehlikeli bir yol. Yabancı savaşçıları ‘mücahit kardeşlerimiz’ olarak lanse ediyor. Bunlara ‘bizim ülkemizden gidin size artık ihtiyacımız yok’ demesi kendi militanları açısından korkunç bir çerçeve çizerdi. Taliban bu konuda hep ‘Zaten bizim elimizde yabancı militan yok, farklı örgütlerle ilişkilerimiz yok’ açıklamaları yapmak dışında hiçbir şekilde somut bir adım sergilemedi. ABD'nin yaptığı en korkunç hatalardan biri de bu. Taliban anlaşmanın somut maddelerini gerçekleştirmeden ABD askeri olarak çekildi. Bu en önemli sorunlardan biri. Taliban bu konuda somut adım atmış olsa, yabancı militanların sayısına dair bir çerçeve çizmiş olsa, bunların nasıl olacağı, kendi ülkelerine gönderilip gönderilmeyecekleri konusunda bir perspektif ortaya koymuş olsalardı, bölge ülkelerinin de barış görüşmelerine dair daha rahat olacaktı. Bu sağlanamadığı için Özbekistan, Tacikistan gibi ülkeler bundan direkt ekilecekleri için Taliban’la direkt iletişim kurdular. İletişim dışişleri bakanlarının Taliban kurucusu ile Pekin’de görüşme yapması çok büyük bir olay. Uygur militan endişesine rağmen Çin, Taliban liderini Pekin’de ağırladı. Bunun nedeni ise güvensizlik, yapılan anlaşmada yabancı militanlar konusunun netliğe kavuşturulmasına rağmen Taliban’ın bir somut adım atmaması karşısında Pekin kendisi bir güvence almak istedi. Buna karşı bir açıklama yapıldı ve ‘Taliban Çin’e karşı zararlı olacak kimseye Afganistan’da fırsat tanımayacağı konusunda bize söz verdi’ denildi. Peki, bunun karşılığında Taliban ne aldı, sorusu akıllara geliyor. Bunun cevabı henüz belli değil. Bölge ülkeleri açısından Rusya ve Çin'in direkt teminat aldıklarını söyleyebiliriz. Rusya yakın bir zamanda Büyükelçisini Kabil’de görüşmeye göndereceğini açıkladı. Bölgede Özbekistan ve Tacikistan’ın endişeleri olduğu için Rusya tarafından askeri tatbikatlar yapıldı. Asya’da durum bu ama diğer ülkelere nasıl yansıyacak bu da bir endişe kaynağı. Taliban’ın buna dair hiçbir somut adım atmamış olması endişeleri güçlendiren bir neden.
 
 
El-Kaide Afganistan’ı yeniden üs olarak kullanırsa IŞİD’te bundan faydalanacaktır. Her istikrarsızlık yeni örgütler ve örgütlerin güçlenmesine destektir.
 
 
Taliban’ın kontrolü İdlib’te sela okunarak kutlandı. Taliban’ın dönüşü radikal dinci örgütler üzerinden nasıl bir etki yaratır. DAİŞ gibi örgütlerde bir moral, motivasyona yol açar mı?
 
Bu konuda IŞİD ve diğer radikal örgütleri ayırmak gerektiğini düşünüyorum. Farklı bir şekilde ele almak gerekir. Şu ana kadar buna dair somut bir şey yok ama bu risk her zaman var.  Bundan sonra ne olacak? Taliban bu örgütlere ev sahipliği yapmayı kabul edecek mi? Bu örgütler Taliban’ın ‘zaferlerinden’ cesaret alması ve bunu kutlamaları zaten beklenen bir şey. Hepsinin Taliban konusunda düşünceleri belli, El-Kaide bile hala Taliban’a biat eden bir örgüt. El-Kaide daha küresel ve büyük olmasına rağmen Taliban liderini lider olarak kabul ediyor. Bu aslında onlar açısından kutlanabilecek bir zafer. Taliban şimdiye kadar Afganistan'daki perspektifini, ajandasını her zaman Afganistan sabitinde tutmada çok hassas oldu. ‘Bizim hiçbir şekilde farklı ülkelere karşı bir planımız yok, farklı ülkelere karşı herhangi bir silahlı faaliyet gösterme gibi amacımız yok. Tek amacımız ülkedeki işgali sonlandırmak ve İslami bir yönetim kurma’ amaçlarının olduğunu söylüyor. Bu bahsettiğim farklı örgütlerle organik bir bağ kurmayacağını çok net bir şekilde söyleyebiliriz. Şimdiye kadar hiç öyle bir adım atmadılar. Güçlü oldukları zaman bile. Ancak Taliban’ın altında olan ve yönetim kurulunda lideri olan küçük bir örgüt var Hakkani Ağı diye. Bu ağ, El-Kaide’yle direkt bağlantıları olan bir örgüt. Bunlar üzerinden Taliban’ın El-Kaide’yle bağlantıları olabilir. Bölgedeki bir diğer örgüt ise Pakistan Taliban’ı. Pakistan Taliban’ın Taliban ile direk bir bağı söz konusu olmasa bile sonuç olarak geçişken bir sınır söz konusu. Oradan militan akışı sağlanabilir. Militan ve silah geçişi söz konusu olabilir. El-Kaide konusu bu ancak IŞİD konusunda ben açıkçası iki teori üzerinde duruyorum. Birincisi: IŞİD'in şimdiye kadarki Taliban ile olan ilişkisini baz alarak orada güçleneceğinin mümkün olmadığı kanaatindeyim. Şimdiye kadar Taliban ile IŞİD arasında güçlü bir rekabet vardı. Hatta ABD Taliban’a IŞİD karşısındaki çatışmalarda hava desteği sağladı. Taliban sahada IŞİD ile savaşa girerken mevcut noktalara Taliban’ı desteklemek için ABD IŞİD'i bombaladı. Buna Pentagon’da ‘Taliban hava kuvvetleri’ adını da takmışlar. Taliban ve IŞİD arasında böyle bir ilişkinin var olduğunu göz önünde bulundurunca IŞİD’in güçleneceğini düşünmek gerçekten risk ama bölgesel olarak El-Kaide Afganistan’ı yeniden üs olarak kullanırsa IŞİD de bundan faydalanacaktır. Her istikrarsızlık yeni örgütler ve örgütlerin güçlenmesine destektir. 
 
Afganistan barışı çöktü o zaman?
 
Maalesef şuan öyle gözüküyor. 
 
Afganistanlı kadınlarla dayanışma çağrıları var. Oradaki kadınları daha zor günler bekliyor… 
 
Afganistan dünyadaki beş İslam cumhuriyetinden bir tanesi. Afganistan’da zaten Taliban’dan önceki demokratik cumhuriyette de kadınlar başörtüsü takmak zorundaydı, alkol satışı yasaktı. Belli koşullar İslami kaygılara göre düzenleniyordu. Bu yadırganamaz bir gerçek, Afganistan’dan İslam’ı söküp çıkarma mümkün değil. Taliban’ın varlığı neden daha fazla endişe yaratıyor? Çünkü 20 yıl önce uygulamalarında kaynak olarak Kur’an’ı gösterseler de dini olarak bir karşılığı olmayan birçok uygulamaya imza attılar. Recim olayı, kadınlara dönük sokağa çıkmama baskıları, müziği yasaklamaları çok radikal uygulamalar. Bu radikal uygulamalardan kaynaklı insanlar endişeleniyorlar ve haklı olarak endişe etme sebepleri var. Afganistan’da zaten böyle bir durum söz konusuydu. Şu anki farklılık ancak şu olabilir: Taliban diyor ki ‘kız çocukları okula gidebilir, çalışmaya da devam edebilirler.’ Taliban sözcüsünün şu söylemi çok enteresandı: ‘Kadınlar işe, kız çocukları okula gidebilecek mi?’ diye soruyor spiker, Taliban sözcüsü ise ‘başörtüsü olmaları koşuluyla tabii ki de çocuklar okula gidecek, okula gidince dolayısıyla çalışacaklar da.’ En baştan çalışacaklarını güvence altına almak yerine okula gidiyor, eğitim alıyor dolayısıyla de çalışacaklar gibi bir onay söz konusu. Bu durum endişe yaratıyor, bunu söylerken direkt gidecekler gibi bir teminat vermiyorlar. Söylediklerini pratiğe geçirirken ne kadar içtenlikle yapacaklar ya da yapacaklar mı, bir soru işareti. 
 
 
Türkiye'nin özellikle AKP ile birlikte İslam ülkeleri arasındaki imajının bir İslam liderliğine dönüşmesi, hatta Pakistan açısından baktığınız zaman bir hilafet olarak görme perspektifi var
 
 Biraz da Türkiye’nin pozisyonunu konuşalım.  Afganistan’dan diplomatik güçlerini çekmeyen az ülkeden biri de Türkiye. Hükümet bu güvenceyi nereden alıyor, Taliban’la bir görüşme var mı? 
 
 
Türkiye’nin Afganistan ile ilişkileri aslında çok eskiye dayanıyor. Mustafa Kemal Atatürk ile günümüz Afganistan’ın kurucusu Emanullah Han arasında çok yakın bir dostluk var. Türkiye’nin ilişkileri o dönem gerçekten çok iyiydi. Hatta Türkiye'yi ilk tanıyan ülkelerden biri Afganistan. Bu diplomatik ilişkiler çok eskilere dayanıyor. Sonradan Afganistan’ın durumunun kötüleşmesi, Türkiye'nin coğrafi olarak Afganistan'a uzak olması Atatürk ile Emanullah Han arasında dostluğu sürdürememiş. Türkiye'nin özellikle AKP ile birlikte İslam ülkeleri arasındaki imajının bir İslam liderliğine dönüşmesi, hatta Pakistan açısından baktığınız zaman bir hilafet olarak görme perspektifi var. Bu durum İslam coğrafyasında Türkiye’den beklentileri arttıran bir faktör. Dolayısıyla Afganistan hükümeti açısından bakıldığı zaman Türkiye bir NATO ülkesi olması açısından hem de Müslüman olması açısından çok öneme sahip. Şu an Kabil hükümeti yok dolayısıyla Taliban rejiminden bahsetmek gerekecek. Taliban açısından bakıldığı zaman Türkiye’nin Afganistan’da varlığı başından beri bir işgal varlığıydı. Taliban Türkiye'nin burada askeri olarak var olmasını hiç istemedi ve desteklemedi. Ne zamanki Kabil'deki havaalanının korumasının Türkiye tarafından korunması gündeme geldi o zaman Taliban bu konudaki tepkilerini daha sert bir şekilde dile getirmeye başladı. Taliban açısından bakıldığı zaman: ABD ülkeyi terk ediyor, diğer ülkeler askerlerini çekiyorlar ama Türkiye daha fazla asker gönderip Kabil Havaalanını bu ülkeler giderken korumayı vadediyor. Buna dair görüşmeler yapıldığı zaman Taliban çok sert bir şekilde tepki gösterdi. Buna karşı Türkiye ve Taliban arasında şöyle bir durumda da söz konusu: Taliban Türkiye’yi Müslüman bir ülke olarak görüyor, Türkiye de Taliban’ı diğer radikal örgütler gibi terör örgütü riski taşıyan bir yapı olarak görmüyor. Türkiye’nin Afganistan’da NATO kapsamında faaliyetleri bu nedenle hiçbir zaman muhalif bir role dönmedi. Daha çok askeri eğitimler, farklı kalkınma projeleri konusunda faaliyet gösterdi Türkiye. Şu anki diplomatik varlığını koruması insani açısından gerekli. Çünkü insanların nasıl havaalanından kaçmaya çalıştığını gördük. İnsanlar panik ve korku içinde ne yapacaklarını bilmez durumda. Diplomatik temsilciliklerin kapatılması güvenlik açısından yapılıyor. Ama Türkiye Almanya’nın içinde olduğu bir güvenlik endişesi içinde olmamasından kaynaklı Türkiye’nin diplomatik işlerini yürütmesi doğru bir tercih oldu. Orada çok sayıda insan var. Bunlar TSK’ye rehberlik tercümanlık etmiş insanlar. Bunlar NATO çalışanı görüldüğü için Taliban tarafından öldürülme riski olan insanlar. Bu insanlara büyükelçiliğin sahip çıkması önemli. 
 
 Türkiye'nin Taliban ile diplomatik bir ilişkisi var mı? 
 
Bunlara dair Erdoğan biz temastayız, dedi. ‘Taliban ile temas halindeyiz ve barış için elimizden geleni yapacağız’ dedi. Çavuşoğlu, Doha’da Taliban’ın kurucusuyla bir araya gelmişti. Bu gizli saklı bir şey değil. Türkiye ile Taliban arasında uzun bir süre var olan bir temas var. Şu anda mevcut halde bulunan durum bir krize dönüştü ve Türkiye burada temel olarak oradaki insanlara yardım edebilme amacıyla orada olduğunu düşünüyorum. Şu da ele alınması gereken bir durum: Bahsettiğimiz şekilde iyi bir diplomasi elde edilecekse orada bir diplomasinin olması, krizi yönetmesi, siyasi çözüme ulaştırması konusunda önemli bir faktör. Şu an ABD’nin hiçbir temsilcisi yok. ABD’nin geri dönmesi çok zor olacak. Diplomatik temas sağlayabilmesi ya başka ülkeler aracılığıyla olacak ya da gizli olacak. Diplomatlarını çeken ülkelerin direk Taliban’la iletişim kurmaları mümkün olmayacak. Elçiliklerini kapatarak bu imkanlarını kaybetmiş oldular. Türkiye varlığını sürdürerek olumlu senaryolarda bir şey elde etme imkanını elde tutuyor hala. Şu ana kadar bir temas olmadı demek, yanlış olur. Doha’da barış anlaşması yapıldığı gün Çavuşoğlu Türkiye'yi temsil etti. Sonra birebir görüşme de oldu. 
 
Arabulucu olduğuna dair iddialar da ortaya atıldı… 
 
Talebi vardı ancak olmadı. ABD Dışişleri Bakanı’nın Afganistan Cumhurbaşkanı’na gönderdiği mektupta İstanbul'da yapılacak Afganlar arası görüşmelere katılan gibi bir ültimatom vardı. Ama bu İstanbul’daki görüşmeler yapılmadı ve barış süreci tamamen sekteye uğramış durumda.
 
Bahsettiğin ‘iyi senaryonun’ gerçekleşmesi halinde Türkiye güçlü konumdaki ülkelerden biri olacak. Haliyle oradaki varlığını sürdürecek… 
 
Evet. Türkiye'nin Kabil havaalanını kontrol etmek niyeti de buradan geliyordu. Bu Türkiye’ye uluslararası kamuoyunda büyük bir fırsat tanıyacak. Kontrol ettiği alan bölge ülkeleri ve Avrupa’nın kullanmak zorunda olduğu, bunun için Türkiye ile iletişimde olması gereken bir konum. Türkiye bunu gerçekten istedi. Bunun yanında böyle kritik bir rolü üstlenmesi Türkiye açısından ABD ile ilişkileri düzeltme olarak da ele alındı. S-400, Gülen açısından anlaşmazlıklar yaşandı. Kabil havaalanını kontrol etme gibi bir durum Türkiye için büyük bir avantaj haline gelecekti ama o olmadı. Diplomatik elçiliğin varlığı Türkiye açısından önemli bir role sahip olacak. Türkiye orada varlığını sürdüren Müslüman bir NATO ülkesi dolayısıyla hem Taliban hem de Batılı ülkeler ile temas kurabilecekleri köprü vazifesi görecek. Eğer bahsedilen senaryolar gerçekleşirse. 
 
 Bazı kesimler ise Türkiye’nin orada kalmasının saldırıya açık olması anlamına geldiğini söylüyor. Sizin anlatımlarınız bu riski ortadan kaldırıyor. Hükümetin güvencesi de bu mu? 
 
Taliban’ın Türkiye’ye karşı kullandığı tehditler bir askeri varlığın sürdürülmesi ihtimali doğrultusundaydı. Bahsedilen diplomatik bir elçilik olduğu için Taliban bunu olumlu karşılayacaktır. Çünkü Taliban yönetimi altında varlığını sürdüren bir büyükelçilik olacak bu. Bu Taliban açısından da olumlu karşılanır. Herhangi bir saldırı olacağını düşünmüyorum. 
 
Tabii bir de mültecilerin durumunu unutmamak gerekiyor. Yaratılan nefret, ırkçı saldırılar… 
 
Mülteciler konusunda çok büyük bir dezenformasyon kampanyası olduğunu düşünüyorum. Zaten Afgan mülteciler yıllardır Türkiye'de. Suriyeli mültecilerden sonra ikinci grup. Bu yeni olan bir şey değil. Sayının arttığına dair hiçbir somut delil yok. Tek fark bir anda herkes Afganistan’daki savaşın ciddi bir evreye geldiğini fark edince kameralar sınıra çevrildi. Aslında yıllar öncesinden farklı değil ama daha önce bakmadıkları için yeni fark ettiler. Afgan mülteciler, Türkiye’ye yürüyerek geliyor. Gelen mültecileri çoğunu erkekler oluşturuyor. Çünkü coğrafi olarak İran’dan Türkiye’ye geçmeyi kaldırabilir olan tek grup erkek mülteciler. Eşlerini yanlarında getirebilmeleri için burada çalışmaları lazım. Burada çalışıp insan kaçakçılarına daha güvenilir bir rota, geçiş sağlayabilmeleri için para ödemeleri gerekiyor. Bunu yapabilmek için önce erkekler geliyor. Bu yüzden çoğunluk erkek. Mülteci karşıtlığı konusunda Afgan mültecilere karşı çok büyük bir nefret kampanyası yürütülmesi hem Türkiye açısından çok tehlikeli hem de Afganlar açısından tehlikeli. Bunun insan hakları açısından da çok büyük bir ayıp olduğunu düşünüyorum.  Mülteci konusunda daha hassas bir dil kullanması gerektiğini düşünüyorum. Özellikle biz medya çalışanlarına çok büyük bir görev düşüyor.  
 
MA / Sedat Yılmaz 

Diğer başlıklar

20/08/2021
09:20 MED TUHAD-FED: Tutuklulara tecrit uygulanıyor
09:19 KDP’nin boşalttığı köylere Türkiye’nin getirdiği SMO üyeleri yerleştiriliyor
09:18 Aydeniz: Halkın mesajı net
09:16 DEDAŞ çiftçinin elektriğini kesti, jandarma camide nöbet tutuyor
09:16 EŞİK üyesi Eraslan: Kadın katliamları toplumsal kırılma boyutuna geldi
09:15 ‘Öcalan bütün halklara birlikte yaşamayı sundu’
09:14 Barış Anneleri: Öcalan özgür olursa ülkeye barış gelir
09:13 Vaka sayısının arttığı Mardin için uyarı: Sağlık sistemi kaldırmayabilir
09:08 TMSF ücretleri ödenmeyen işçilerden feragat istedi
09:06 45 yıldır ikinci el eşya satan esnaf: Satışlar düştü
09:04 Yapıcı: Felaketin nedeni kapitalizm ve işbirlikçisi iktidarlardır
09:02 Trabzon'a ‘sürgün edilen’ tutukluya işkence
09:00 20 AĞUSTOS 2021 GÜNDEMİ
19/08/2021
23:59 İsrail’den Şam’a hava saldırısı
22:52 Atlantik Okyanusu’nda batan mülteci botunda 39 kişi hayatını kaybetti
21:17 Koronadan 216 vefat, 19 bin 320 yeni vaka tespiti
20:13 Erdoğan: Zorunlu PCR testi uygulamalarını devreye alacağız
20:11 Kanalizasyon suyu evin bahçesine aktı, DİSKİ yarın gelecek!
19:37 KESK’in yürüyüş kolu Mersin'e ulaştı
18:56 Yüz yüze eğitim için imza kampanyası başlatıldı
18:27 EŞİK’ten Afganlı kadınlarla dayanışma paneli
18:03 Liseli gençler: Geleceğimizi çalanlara karşı sokaktayız
17:49 HDP heyetinden selin vurduğu Sinop’a ziyaret
17:09 HDP, Şemdinli'deki yangın bölgesinde incelemede bulundu
17:01 Fatma İnan boşandığı erkek tarafından katledildi
16:24 Siirt’te ‘Özgürlük Zamanı’ buluşması için katılım çağrısı
16:23 'Afgan kadınları Taliban ile yalnız bırakmayalım'
16:22 Türkiye destekli gruplar Efrîn'de iki kişiyi alıkoydu
16:13 KESK: Adil bir ücret, insanca bir yaşam istiyoruz
15:57 'Adaletin zerresi olsa mağduriyetler giderilirdi'
15:38 Pakistan'da bombalı saldırı
15:24 Beytüşşebap’ta esnaf ziyareti: Botan saldırılara cevabını verecek
14:48 Bağımsızlık kutlamalarına Taliban ateş açtı: En az 2 ölü
14:13 Sel sonrası elektrik kesintisi KOAH hastasının ölümüne sebep oldu
14:03 HDP’liler Beytüşşebap’ta davul zurnayla karşılandı
13:48 Mardin’de 5 kişi serbest bırakıldı
13:46 ‘İktidar ülkeyi yönetemez durumda'
13:22 İş makinesi öğrenci servisine çarptı: 11’i çocuk 13 yaralı
13:21 Ambulans devrildi: 1 ölü, 4 yaralı
13:20 Avukatlardan İmralı için yeni başvuru
13:06 ‘Balkondan düştü’ denilen çocuk konuştu: Beni Uğur A. attı
12:49 Taliban: Afganistan demokrasiyle değil şeriatla yönetilecek
12:34 Kayyımların 2'nci yılında eylem: Halkın iradesine diz çöktüremeyeceksiniz
12:25 HDK'den Şengal açıklaması: Türkiye savaş suçu işledi
12:03 Yüksekova'da 6 kişi gözaltına alındı
11:52 Cudi Dağı’nda yangın
11:51 İHD’den iktidara: Kayyım politikasından vazgeç
11:50 KESK üyeleri Kocaeli yolunda: Artık yeter
11:39 Rojava emin adımlarla statüye yürüyor
11:37 Şenyaşar ailesi: Devlet adil olduğu sürece güçlüdür
11:03 Başaran: Kayyım rejiminiz değil, kadın özgürlükçü yerel yönetim sistemimiz kazanacak
10:37 'Aşı kampanyasına yerel dinamikler dahil edilmeli'
10:16 Açlık grevi 266’ncı gününde
09:48 Afgan kadın aktivist Ashfari: Direniş karşısında Taliban kalamaz
09:46 Gündüz ailesi adalet için yollarda
09:24 Mızraklı: Kayyımlar sarayın yereldeki prototipleridir
09:21 Kadınlardan kriz tepkisi: markete, pazara çıkamıyoruz
09:20 Afganistan'dan çekilen ABD’nin hedefi İran mı?
09:19 Bitlis yıkımlarla savaş alanına döndü
09:18 Diyarbakırlılar: Dünyada ne olursa Kürtlere bağlıyorlar
09:17 Akbelen direnişçileri: Maden ocağı tamamen durdurulmalı
09:16 Avcı: AKP ve kayyımları gidecek, hesabı sorulacak
09:15 KHK'liye Kurdi-Der ve İHD üyeliği engelli
09:05 El konulan belediyeler rant yuvasına dönüştü
09:04 ‘Sınır duvarının amacı Kürtleri birbirinden koparmak’
09:03 Barış Anneleri: Savaşı Öcalan durdurur
09:00 19 AĞUSTOS 2021 GÜNDEMİ
18/08/2021
23:59 Rusya’da savaş uçağı düştü: Pilot hayatını kaybetti
23:41 Tayip Temel: Muhalefet için kader anı
23:35 Şemdinli’deki orman yangınına ilişkin STK'lerden çağrı
22:10 Bozkurt'ta çöken Ölçer Apartmanı'nın müteahhidi tutuklandı
22:04 AKP’li Şemdinli Belediye başkanından orman yangını için ‘yaygara’ paylaşımı
21:51 Erdoğan: İran sınırındaki Ağrı, Hakkari, Iğdır ve Van sınırlarımıza duvar örülecek
21:08 Koronadan 168 kişi daha hayatını kaybetti
20:57 KESK Urfa’dan seslendi: Sefalet ücretini kabul etmiyoruz
20:44 İran, Taliban’dan kaçan Afganlara sınırlarını kapattı
20:35 Kadın örgütleri: Erkek şiddetine karşı Afganlı kadınlarla direnişteyiz
20:19 KESK’in Edirne’den başlayan yürüyüşü İstanbul’a vardı
19:44 İdil'de kitlesel ziyaret: Tecridi kıracağız
19:30 'Hard kapitalizm' sözleriyle tanınan Kaya gözaltına alındı
19:28 Samsun ve Mersin'de Afganistanlı kadınlara destek
19:24 'Devlet sizi kullanıyor' diyen gencin intihar ettiği iddia edildi
19:18 Gözaltına alınan 11 çiftçi serbest bırakıldı
18:52 Hozat’ta orman yangını
18:43 Van-Hakkari Tabip Odası üyesi Direk ihraç edildi
18:23 Nusaybin’de intihar iddiası
17:31 Kamu emekçileri Mardin’deki engele rağmen yürüdü
17:25 ABD, AB ve 19 ülkeden ortak bildiri: Afganistan’daki kadın ve çocukları güvence altına alın
16:46 Afgan kadınlar için uluslarası kamuoyuna çağrı: Harekete geçin
16:25 Mezopotamya Kitap Fuarı hazırlıkları başladı
15:25 Sel bölgesinde 109 bina için acil yıkım kararı
15:24 Polis, kapı ziline yanlışlıkla basan gencin ayağını kırdı
15:23 TTB’den ‘aşı olun ve aşıyı talep edin’ çağrısı
15:15 Silvan’da esnaf ziyaretine polisten engel
14:50 KESK’in yürüyüş kolu Diyarbakır’da
14:43 AKP Ceylanpınar’a başkan arıyor!
14:42 Şemdinli’de kontrol altına alınan yangın tekrar başladı
14:21 DEDAŞ’ı protesto eden 11 çiftçi gözaltına alındı
14:05 Siirt’te ‘Özgürlük zamanı’ buluşması hazırlıkları sürüyor
13:48 Şenyaşar ailesi: Zulüm edenlerin yanına kalmaz
13:11 Emekçilerin Ankara yürüyüşü Batman'dan başladı: İnsanca bir yaşam istiyoruz
13:05 Türkiye’nin bombaladığı hastanede yaşamını yitirenlerin kimlikleri açıklandı
12:37 Botan’da ‘Özgürlük Zamanı’: ‘Sahte Kürt’ devranı bitti
12:12 Diyarbakır’daki kadın örgütlerinden Afganistan çağrısı
12:11 Belediye duvarı yıkınca yabani hayvanlar mezarları tahrip etti
12:01 Zizek: Batı liberal medyası Afganistan’da gerçeği gizliyor
11:56 Balamir HES için ‘yürütmeyi durdurma’ kararı
11:55 Avukatları Öcalan'la görüşmek için başvurdu
11:55 Danıştay, Zilan Vadisi'ne HES yapılmasına karşı çıkan davacıyı haklı buldu
11:35 Ayancık Çevre Koruma Derneği Başkanı: Yıkımın nedeni HES
11:22 Aysel K.’yi kaçıran iki kişi serbest bırakıldı
11:11 DTK, TJA, BDP ve HDP'den Şengal saldırısına tepki: DAİŞ zihniyetinden farkı yok
11:03 Diyarbakır’da 56 kişi serbest bırakıldı
10:57 Şengal'de amaç statüsüz bırakmak
10:37 Ankara’da 6 gözaltı
10:28 Cudi'deki yangın kendiliğinden söndü
10:09 Kürdistani İttifak Çalışması Şengal saldırısını kınadı
09:33 Afganistanlı kadın aktivist: Bizim için her şey bitmiş değil
09:22 Cezaevleri 265 gündür açlık grevinde
09:17 Sosyolog Duru: Türk-İslam sentezi anlayışı ırkçılığı doğurdu
09:16 'Ulusal birliği partiler arasında değil toplumda inşa edeceğiz'
09:15 Diyarbakır’da vaka sayısı 2 bini aştı: Aşılama hızlanmalı
09:14 Siirt’te ‘Özgürlük Zamanı’ buluşmasına katılım çağrısı
09:13 Mardin’in 2 yıllık kayyım karnesi: Kaynaklar heba edildi, taşınmazlar satıldı
09:12 Koronavirüste 4’üncü dalga uyarısı: Toplumsal tedbirler alınmalı
09:12 Tümüklü: Öcalan şahsında Türkiye demokrasisi tecrit altında
09:11 Turizm kentlerinde esnaf birikimlerini harcıyor
09:10 HDP yöneticisi AKP’ye üye yapıldı
09:09 Osmanağaoğlu: Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki kadın direnişi güçleniyor
09:08 Gazeteci Malbat: Afganistan’da yanan ateş herkesi yakıyor
09:00 18 AĞUSTOS 2021 GÜNDEMİ
00:18 Zelal Ceger: Şengal’e sahip çıkamayan Irak yarın Bağdat’a da sahip çıkamayacak
00:15 Şemdinli'de orman yangını
17/08/2021
23:59 Ebdi: Irak hükümeti Êzidîleri savunma sorumluluğunu yerine getirmeli
23:53 Zirgan’a hava saldırısı: Bir çocuk ve kadın yaşamını yitirdi
23:43 BM İnsan Hakları Konseyi, 26 Ağustos’ta Afganistan için özel oturum yapacak
22:18 HDP: Şengal halkının iradesini tanımayan hiçbir politikayı tanımıyoruz
21:52 Emek Barış ve Demokrasi Güçleri’nden 17 Ağustos açıklaması
21:44 Karadeniz’deki sellerde can kaybı 78’e yükseldi
21:05 Heso Îbrahîm: Şengal saldırısı Irak devleti için bir utançtır
20:26 Diyarbakır'da iş cinayeti
20:13 Hakkari’de gözaltına alınan Işık serbest bırakıldı
20:01 17 Ağustos depreminde yaşamını yitirenler anıldı
19:41 Korona tablosu: 183 vefat, 21 bin 192 vaka
19:26 Şırnak’taki halk buluşmasına davet
18:45 'TÜİK’in enflasyon oranı emekçileri yoksullaştırıyor'
18:39 Van’da ‘Tedirgin Olma Aşı Ol’ kampanyası
18:28 Aktürk'ü katleden Eralp’in davası ertelendi
18:20 Mimarlar Odası Diyarbakır Şubesi: Doğal, kültürel ve tarihi talanları durdurun
18:13 Peker, AKP'nin FETÖ ile gizli görüşmeler yaptığını söyledi