Siyaset bilimci Demirer: Dengeci politikaların sonuna gelindi

img
ANKARA - Seçim yasası değişikliğiyle HDP'nin zayıflatılmak istendiğini ancak son 30 yılda bu tür müdahalelerin tutmadığını belirten Doç. Dr. Yücel Demirer, muhalefete “siyasal araç, duruş ve program" önerisinde bulundu.
 
Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) kapatılması, milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması, seçim barajının düşürülmesi hazırlıkları ile Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik operasyonlar ve Garê operasyonu birleriyle bağlantılı gündemler olarak sürüyor. Tüm bunların yanı sıra seçim yasasının değişiklik ile erken seçim tartışmaları da sıcaklığını koruyor. 
 
Siyaset Bilimci Doç. Dr. Yücel Demirer, HDP’nin kapatılması ve yeni seçim yasası hazırlıklarını, “Son derece kılcal bir hesaplama” olarak değerlendirdi. Yaşananlara karşı mücadele biçiminin örgütlü ve sokaktan geçtiğine işaret eden Demirer ile güncel siyasal gelişmeleri, muhalefetin tutumu ve çözüm önerilerini konuştuk.
 
Muhalefeti “barajla küçültme” hesaplarının yapıldığına dair tespit ve değerlendirmeler var. 12 Eylül’de bir nevi “anti-Kürt kalkanı” olarak getirilen yüzde 10’luk barajın, bugün düşürülmek istenmesini nasıl değerlendirmek gerekiyor?
 
Öncelikle Türkiye’de seçim yasası, ekonomik paket, Kanal İstanbul Projesi, HDP’nin kapatılması konusunda yaratılan hava, bunların hepsinin içeriğinden önce, bunların hepsinin yan yana getirilip, bir bütün halinde üzerinde düşünülmesi gerekiyor. Bu konuda yapılacak önemli hata şu olabilir; bunları spesifik, sanki normal havalarda bir yasa değişikliği düşünülüyormuş gibi, bir yasa geliştiriliyormuş gibi bir izlenimle yorumlamak mümkün değil. Bunların hepsi yan yana konulduğunda, ciddi bir algı yönetimi ve siyasal süreci belirleme araştırması var. Sorunuza gelecek olursak, seçim yasasında bir değişiklik yapılacağı ve seçimlere bundan sonra girileceği artık çok yüksek bir olasılık. Hepimizin bildiği gibi, iktidar bloğu tek parça değil ve birden fazla bileşenden oluşuyor. O birden fazla bileşenin Türkiye coğrafyası içerisindeki oy tabanı, tarihsel geçmişi, güçlü olduğu alanlar ve zayıf olduğu alanlar arasındaki farklar, bu müzakereyi zorlaştırıyor. Örnek olarak, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin işine yarayacağı düşünülen dar bölge sistemi, Milliyetçi Hareket Partisi için bir zaaf halini alıyor. Keza bir zamanlar Kürdi partilerin engellemesi için çok uzun dönemlerde kullanılan yüzde 10’luk baraj meselesi, şimdilerde biraz daha geri çekilmek isteniyor.
 
Burada özellikle bu geri çekilme aşamasında sahneye gelecek partilerin, HDP’yi zayıflatması umuluyor. Burada son derece kılcal bir hesaplama var ama bir siyasal bilim öğretim üyesi olarak şunu kesinlikle söyleyebiliriz ki yapılan adil, demokratik bir yasa değişikliği ya da yasanın aksayan yönleri, ülkenin selameti ve demokratik gelişiminden çok, iktidarın ömrünü uzatmak için yapılan bir müdahale ve algı yönetimi...
 
Hazırlıklar ve hesaplamaların iktidara getirisi olur mu? 
 
 
 HDP’nin oy oranında bir düşüş görülmediği, özellikle de ben bunu söylerken sadece bu ay, bu hafta, bu yıl için konuşmuyorum. Türkiye’de HDP ve onun öncülleri gibi partilerin belli bir oy tabanının bu tür müdahalelerle değişmediğini neredeyse 30 yıldır görüyoruz. Ben HDP’nin oy oranında bir düşüş beklemiyorum.
 
Henüz sadece basına sızdırılan haberlerden haberdar olduğumuz için önümüzde bir yasa metni yok ama yapılan yorumlar ve yorumlar üzerine yapılan yorumlarda, barajın belli bir seviyenin altında tutulmasından, Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğusundan oy alma ihtimali olan bazı küçük partilerin seçime girme konusunda cesaretleneceği ve bunun da HDP’nin oyunu azaltacağı konusunda bir öngörü var. Bunların tümü spekülasyon ama HDP’nin oy oranının azalıp azalmayacağı konusunda da çok değişik siyasal yelpazelerin, çok değişik uçlarına yakın araştırma şirketlerinin yaptığı incelemelere göre, HDP’nin oy oranında bir düşüş görülmediği, özellikle de ben bunu söylerken sadece bu ay, bu hafta, bu yıl için konuşmuyorum. Türkiye’de HDP ve onun öncülleri gibi partilerin belli bir oy tabanının bu tür müdahalelerle değişmediğini neredeyse 30 yıldır görüyoruz. Bu bağlamda bu sadece tahmindir. Benim için de tahmin yapmak risklidir ama ben HDP’nin oy oranında bir düşüş beklemiyorum.
 
HDP’nin kapatılmasıyla ilgili tartışmalar sürüyor. Daha önce de birçok Kürt partisi kapatıldı, sonuçları oldu. Devlet, iktidar ve muhalefet açısından ayrı ayrı baktığınızda arka planda ne var ne yapılmak isteniyor?
 
Öncelikle girişteki cümlemi tekrar etmek istiyorum. Çünkü bugün bir standart demokratik ülkeden söz edemeyeceğimiz için bu tür hamleleri, siyaset bilimi sınırları çerçevesinde, demokratik bir arayış çerçevesinde düşünmek mümkün değil. Bu bağlamda da burada var olan bir demokratik zemini zayıflatan, ona karşı mücadele eden, sahiden sistemi bozan bir siyasi partinin kapatılma arayışından çok, iktidar blokunun iktidarını sürdürmesinde ve yeniden iktidara gelmesinden ciddi bir engel görülen oy potansiyelinin önünü kesmek için bir müdahaleden bahsediyoruz. Ancak bildiğimiz gibi teknolojinin gelişimi, iletişim kanallarındaki artışlar çok ciddi nabız tutma imkanlarını beraberinde getirdiği için, yıllardan beri söylenen iktidar partisinin hemen her konuda hiç durmaksınız kamuoyu yoklamaları yaptırdığı şeklinde. 
 
Yine bu düzenli olarak yaptırılan genel ve özgün konularda yaptırılan kamuoyu yoklamalarından HDP’nin kapatılması sürecinde neler olabileceğine ilişkin yaptırtılan bir araştırmada, HDP’nin kapatılmasının sadece HDP’ye oy veren kitlede değil, aynı zamanda HDP’ye oy vermeyen, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşayan yurttaşlarımızın da oy verme davranışlarını etkileyeceği ve bunların HDP’ye ya da onun yerini alacak siyasi partiyi yönlendireceği şeklinde bir yorum var. Bu bağlamda da HDP’nin son derece karar verilmiş ve rasyonel bir biçimde uygulanan bir parti kapatma sürecini izlemiyoruz. Bildiğiniz gibi bir partinin kapatılmasının birden fazla yolu ve yöntemi mevcut ama bu yöntemlerden hiçbirisinin sağlıkla kullanıldığını, hiçbirinin ifade edildiği gibi izlendiğini görmüyoruz. Bunun daha çok bir gündem oluşturma bunun daha çok yarattığı fırtınanın, yarattığı durumdan faydalanmak şeklinde bir arayış var. Tekrar ediyorum. Bugün sahiden anlamak için uzman, siyasetçi ve bilimci olmaya gerek duyulmayan basit bir siyaset yapma biçimi uygulanıyor...
 
Nasıl bir siyaset biçimi? 
 
 
Türkiye’de kutuplaştırma siyasetinin en gelişkin örnekleri veriliyor. Bu kutuplaştırmanın sağlanabilmesi için belli bir sosyal-siyasal kesime Kürt meselesi eksenli bir terörizm algısı üretiliyor yaratılıyor. Yine bir başka kesimle daha çok yeni açıklanan içi boş bir ekonomik paket veriliyor.
 
Hukukun tamamen işlevsiz kaldığı, baskı koşullarında basın ve medya üzerindeki müthiş baskı ve tek seslilik eşliğinde, siyasal alan bir düzenlenme içerişinde. Bu siyasal alan düzenlenmesinde de bildiğiniz gibi iktidar bloğunun oy verenleri tek bir gruptan oluşmuyor. Son 20 yıldır konuştuğumuz gibi, örneğin bugün Adalet ve Kalkınma Partisi’ne oy veren geleneksel milli görüş geleneğinden tutunda çıkarları itibariyle bunu yapanlardan pek çok farklı sosyal kesimden bahsediyoruz. Böyle olduğu için de bu partinin ve onun küçük ortağının iktidarını devam ettirebilmek için bu çoklu kesimin çoklu kutuplaştırmasına yarayacak politikalar izleniyor. Şöyle toparlayabilirim; Türkiye’de kutuplaştırma siyasetinin en gelişkin örnekleri veriliyor. Bu kutuplaştırmanın sağlanabilmesi için belli bir sosyal-siyasal kesime Kürt meselesi eksenli bir terörizm algısı üretiliyor, yaratılıyor. Yine bir başka kesimle daha çok yeni açıklanan içi boş bir ekonomik paket veriliyor. Onun ötesindeki bir başka biraz daha iyimser bir kesime anayasadan yapılacak değişikliklerden bahsediliyor. Efendim bunca yıldan sonra insan hakları temel hak ve özgürlükler bağlamında yapılacak gelişmeler vaat ediliyor. Yani çoklu bir oy veren kesimin, değişik ihtiyaçlarına, sosyal tabanına gelir durumuna ve öncelik sıralarına göre farkı kutuplaştırma stratejileri izleniyor. Onun için herhangi bir siyasal adımı yalnızca ve tek başına değerlendirmek değil, o anda yürütülmekte olan, ona paralel siyasetle birlikte değerlendirmemiz gerekir.
 
 Muhalefet de HDP’nin kapatılması gündemine karşı ciddi bir itiraz geliştirmediği gibi konuya rutin bir gelişme-gündem olarak yaklaşıyor. Sizce muhalefettin bu konuda bir beklentisi ya da planı var mı? 
 
Bu derece önemli, milyonlarca insanın oyunu alan, çok ciddi bir kitle tabanı olan, ülkenin sadece belli bir yöresinde değil, sadece belli bir etnik, siyasal kesimi değil, ülkenin dört bir yanında ciddi bir kitle tabanı ve oy potansiyeli olan bir siyasi partinin kapatılma haberi ve bu tür gelişmeler gereğinden çok az ilgi görüyor. Ancak burada sonuna yaklaşmakta olduğunu düşündüğüm kutuplaşma üzerinden, ayrıştırma üzerinden örgütlenme planına dayanan siyaset yapma biçiminin bunun bir sonucu. Belli spesifik bir tarih, tanım aralığı vermek mümkün değil ama şuandaki gibi siyaset yapma biçiminin son demlerini yaşıyoruz. Yani artık kutuplaştırma üzerinden bundan önceki 20 yılki gibi, hele bundan önceki 10 yılki gibi siyaset yapma imkanlarının bir süre sonra Türkiye’de geçerli olmayacağını düşünüyorum. Çünkü iletişim kanalları ve bilgi düzeyi, yolsuzluklar ve buna benzer pek çok örüntünün şeffaflık olmamasına rağmen bir biçimde görünür olma hali, artık bu algı yönetiminin düşürecek gibi görünüyor. 
 
Muhalefetin HDP’nin kapatılma olasılığına rağmen parçalı olma halini birazcık Türkiye siyasetinin geleneksel çizgilerini hatırlayarak anlayabiliriz. Bunu sık sık söylüyorum ama yine söyleyeceğim. Örneğin ana muhalefet partisi CHP, herhangi bir standart batı uygarlığındaki, herhangi bir ülkedeki tipik sosyal demokrat bir partiden bahsetmiyoruz. Aslında CHP’de bir parti olsa da ya da biz kolaylık olsun diye parti dersek de bir grup ya da nerdeyse bir cephe. Onun içindeki farklılıklar eğer bugün standart bir sosyal demokrat parti olsaydı, reflekslerini ya da tarzını daha kolay edebilirdik ama hepimizin bildiği gibi Cumhuriyet Halk Partisi içindeki çeşitli bloklar arasındaki denge politikası, bu sessizliğe neden oluyor. Ama şunu da söylemek istiyorum; özellikle bu tür denge politikalarının hep ömürleri oluyor. Bu denge politikalarla CHP’nin devam edeceğini düşünmüyorum. Hatta çok uzak olmayan bir dönemde bu politikaların terk edileceğini, görece farklı bir tutum takınılacağını konusunda da biraz umudum var.
 
Tutum değişikliği hangi yöne evrilir?
 
Biraz daha bu dengeci politikalardan daha net, daha siyasal bedellerin göze alındığı, günü kurtarmak değil de daha ilkesel bir politika yapmaya doğru gidileceğini umuyorum. Belki de tek çarenin bu yönde olduğunu düşündüğüm için böyle görüyorum ama şunu söyleyebilirim ki dengeci geçilen dönemi kurtarmaca politikaların artık sonuna gelindi Türkiye’de.
 
Türkiye tarihinde belki de ilk kez bu kadar yaygın, sistematik ayrımcılık, ötekileştirme, kutuplaştırma ve nefret yayılıyor. İktidar başta olmak üzere birçok parti neden bu kırmayı canlı tutuyor. Bu durumun kimlik siyaseti kavramıyla yaşanan sürecin sosyolojik sonuçlarını nasıl açıklarsınız?
 
Öncelikle kimlik siyasetinin, iktidar bloku tarafından çok canlı, taze tutulmak için çok özel politikalar geliştirildiği konusunda sizinle aynı fikirdeyim. Bununla izlediği denge politikaları ekseninde, bununla aynı dili kullanarak baş etmeye çalışan bir ana muhalefet olduğunda da hemfikiriz. Tabi biraz bunun siyaset blokunda yani karar vericiler, kanaat önderleri düzeyindeki bu yöntemin, bu yolun neden iltifat gördüğünü, neden kitlelerde destek bulduğunu da biraz düşünmeliyiz. Çünkü bildiğiniz gibi kitlesel tabanı olmayan, kitlelerce iltifat görmeyen bir sosyal hayat, bir siyaset yapma biçimi hiçbir biçimde başarılı olamaz. Bunun kitleselliği, bunun sosyal tabanı içinde Türkiye’deki yokluk, yoksulluk ve güvencesizliğe bakmak gerekiyor. 
 
Özellikle tam da sorunuzda bahsettiğiniz sosyolojik bağ, yani bu siyasal süreçle bu sosyolojik bağ nasıl kuruluyor derseniz, benim aklıma ilk gelen en geniş, en uğursuz köprü güvencesizlik. Bugün Türkiye Cumhuriyet tarihinin ancak belki de savaş dönemlerinde rastlanılan türden bir yoksulluk düzeyi ile karşı karşıyayız. Müthiş bir yoksulluk, açlık ve güvencesizlik içerisinde, kitlelerin hissettikleri çaresizlik ve umarsızlıkları içerisinde siyasal, psikoloji literatürü bize insanın, grubun, sıkıştığı anlarda kendini güvenli hissettiği, geçmişine, değerlerine, küçük grup ilişkilerine doğru dönme eğiliminden bizi haberdar ediyor. Onun için ben burada büyük fotoğrafa baktığımda, bu kutuplaştırma politikasından medet uman iktidarın, ona yeterince nitelikli ve kişilikli bir yanıt veremediği için, onun suyundan akan muhalefetin bu üst yapısal gerçekliğine sosyolojik olarak köprülerin ve kitlesel desteğinde bu yokluk ve yoksulluktan geldiğini söylüyorum.
 
Ama bunun arkasında devletin güvenlik aygıtlarını tamamen iktidarın emrine amade olmasından bahsedebiliriz, hukukun güvenliğinin ortadan kalmadığından söz edebiliriz. Bugün tamamıyla bir otoriterliğin ötesine geçmiş olan, geçmek üzere olan bir siyasal sistemden bahsediyoruz. Ve özellikle bırakınız sosyal dik duruşu, siyasal muhalefet etmeyi; günlük manşet derdinde, belki Türkiye Cumhuriyeti tarihinden pek az döneminde yaşanan bir yoklukla baş etmeye çalışan kitleler, tüm bu mücadeleleri içerisinde kendilerine bir nebze tanıdık gelen, kültürel değerlerinden, küçük grup tarihlerinden alışık olduğu değerlerle karşılarına popülist bir biçimde çıkartılan söyleme daha kolay iltifat ediyorlar.
 
 “Kimlik siyaseti yapıyor” şeklinde diğer partilerin hedefinde olan HDP’nin durumunu da sormak gerekirse, birçok kimlik, siyaset, düşünce, yapı bileşeni olan HDP’ye bu yönlü suçlamalar ne anlama geliyor? 
 
İddialı cümleler kurmayı sevmem ama bugün herhangi birkaç ülkeden siyasal gözlemciyi Türkiye’ye getirsek ve bu dil ile buradaki siyasal ortamı bir süre gözlemleme şansları olsa, kesinlikle çok şaşıracaklarını ve bir takım temel tanım aralıklarını siyaset biliminden ya da siyasal davranış literatüründen kullanılmasına aşina olduğumuz tanım aralıklarının pek çoğunun burada biraz farklı işlendiğini düşüneceklerdir. Öncelikle siyasi partilerin kendilerini nasıl ifade ettikleri, siyasi partilerin muhataplarını, muhaliflerini nasıl tarif ettiklerinden öte, şunu çok yalın bir şekilde söyleyelim ki, siyaset yapmanın, siyasal sürecin, siyasal sistemlerin temel dinamiklerinin yüzyıllardır gelişen ve ilerlemekten olan yapıları var. Bunu biz üretmedik. Bu dün gündeme gelen konular değil ve bunlara baktığımız zaman Türkiye’de özellikle geleneksel değerlere yatırım yapan, daha çok küçük grup ilişkilerini kayırmacılığı, yolsuzluğun grup içi hallerini ve belli bir grup içinde daraltılarak meşrulaştırıldığı bir sistemden bahsediyoruz. Onun için de bugün burada kim ne derse desin, hele ki iktidar katında modern bir demokratik sürecin işlendiğini iddia etsinler, öyle bir durum yok. Bu arada şunun da altı çizilmeli; siyaset yapmak bu işin bilimiyle ilgili bir konu değil. Siyasetçi son tahlilde içinde bulunduğu ortamın dinamiklerine göre siyaset yapıyor. Onun içinde bugün siyasi partilerin pek azı konu dışında, geleneksel değerleri üzerinde dayanışma ilişkileri üzerinden ifade edilen dominat siyasal dile, teslim oldukları ya da sürece bu dilin rengini verdiğini düşünüyorum.
 
 Kimlik mücadelesi kimlik siyaseti midir?
 
Bugün Türkiye’de hiçbir partinin kimlik siyasetinden çok uzak olduğu ya da kimlik siyasetinin çok dışında olduğu söylenemez. Bu bağlamda da başlı başına bu eleştirinin öncelikle gündemdeki otoriterlik dozunun azaltılmasının, ülkeye hukuk gelmesinin, siyasal sürecin içerisindeki tehditlerin azalması gerektiğini düşünüyorum. Siyasetin olağan akışları daraltıldığı zaman, siyasal dil belli alanlara gidiyor ise bu siyasal dilin aktığı alanları değerlendirmek ve eleştirmekten çok siyasetin bir bütün olarak genel yapısını konuşmak gerek. Onun için bu sorunun bile, bu eleştirinin bile bir lüks olduğunu düşünüyorum. 
 
İktidarın, muhalefeti yarattığı gündemler üzerinden sürüklediği yaygın bir eleştiri. Bu eleştirilerden biri de Millet İttifakı’nın “milliyetçi cepheye karşı milliyetçi argümanlarla cevap vermesi” oluyor. İktidarın argümanlarına muhalefetin alıcı olmasını nasıl okuyorsunuz?
 
 
Kürt meselesi konusunda iktidar bloğunda olduğu gibi ana muhalefet çevresinde de bir geçişme, bütünlük ve bir benzerlik var. Cumhuriyetin başlangıcından itibaren Türkiye’nin siyasal çizgilerinin gelişiminin evrimine baktığımızda bu böyle. Bir kere bunu hesaba katmamız gerekiyor. 
 
Türkiye siyasi yaşamında yapılan tüm değerlendirmeler, bizi bir biçimde Türkiye siyasetinin temel gelişim özelliklerini hatırlamaya götürüyor. Bugün Cumhuriyet Halk Partisi’nin standart ya kitabi bir sosyal demokrat parti olmadığını, işte Adalet Kalkınma Partisi’nin bir merkez sağ ya da liberal parti olmadığını, işte İslamcı, liberal kapitalist söylemin bir bileşimi olduğu şeklinde Türkiye siyasetinde bir otoriter gelişme itibariyle düşünce ve ilkeler temelinde gelişen bir siyasal süreçten bahsedemiyoruz. Daha çok bloklar, daha çok ayakta kalmaya muktedir olmak üzere çeşitlik burjuva blokları arasındaki yan yana duruşlardan bahsediyoruz. Onun için de Türkiye siyasetinin başlangıcından itibaren, çünkü bu sadece son 10-20 yılın meselesi değil, Türkiye siyasetinin başlangıcından itibaren bir geçişme, kendisinin olmayan söylemini zaman zaman ödünç alma, ödünç almaktan çekinmeme ve özellikle devletin temel kurucu söyleminin birtakım özelliklerini tartışmasız kabullenme gibi bir mesele var. 
 
Kürt meselesi konusunda iktidar bloğunda olduğu gibi ana muhalefet çevresinde de bir geçişme, bütünlük ve bir benzerlik var. Cumhuriyetin başlangıcından itibaren Türkiye’nin siyasal çizgilerinin gelişiminin evrimine baktığımızda bu böyle. Bir kere bunu hesaba katmamız gerekiyor. Onun dışında bu tarihsel özellik dışında, tarihte eşi olmamış bir algı yönetimi ve simgesel siyaset uygulamasına Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde rastladık. Açıkçası muhalefet çok yakın zamanlara kadar bununla baş edemiyordu. Bu simgesel siyaset ile baş etmenin en önemli özelliklerinden bir tanesi, simgesel siyasete cevap vermek için, elinizden siyasal araçlar olması gerekir.
 
 Biraz açar mısınız? 
 
Bu sadece bir iktidarın simgesel-siyasal uygulamasına, sadece yazdığınız makaleyle cevap veremiyorsunuz. Buna karşı ne ile cevap veriyorsunuz. İşte HDP, belediyeleriyle bir zamanlar cevap veriyordu ya da CHP’nin son seçim başarısından sonra edindiği belediyelerle cevap verdi. Ama bu simgesel alanda yürütülen algı yönetiminin, verilen cevapların içinde gelişeceği bir zemin olmadığı için de bu cevaplar gelişemiyordu. Ve bu bağlamda da muhalefetin iktidara bir tabiiyetinden de bahsedebilirdik ama bir özellikle kitle iletişim araçlarındaki gelişmeler ve özelikle de sosyal medyanın verimli kullanımıyla öte yandan yavaş yavaş muhalif belediyelerin bütçelerini binalarına asarak, makam aracı kullanmayarak, aldıkları maaşları kamuoyuna açıklamalarıyla ve benzeri yöntemlerle bunlar yavaş yavaş dağılıyor. Bir de algı yönetimi ve simgesel siyaset, ancak belli dönemlerde ve belli bir dozaj içerisinde kullanırsanız işlevli olacak konular. Yani öyle kritik bir dönemde, öyle bir simgesel hamle yaparsınız ki çok etkili olur. Ama özellikle son 5-10 yıldır Adalet ve Kalkınma Partisi’nin algı yönetimi ve simgesel siyaseti temel araçlarından birini yaptığını görüyoruz. Ama uzun erimde bunun çok etkili olacağını düşünmüyorum. Yani bir bütün olarak, Türkiye’de simgesel siyasetin etkisinin görece azalacağı bir döneme giriyoruz.
 
 Bu noktada muhalefet ne yapmalı?
 
 Türkiye Cumhuriyeti tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar yoksulluğun, açlığın, yolsuzluğun baskının, hukuksuzluğun en uç örnekleri veriliyor. Tabi ki bunun zemini var ama bunun üretilmesi ve buna yanıt verilmesi için bir siyasal araç, bir duruş, bir program gerekiyor. 
 
Hem gazetelerde hem de farklı ortamlarda söylediğim bilinen bir şeyi bir kez daha söyleyeceğim. Siyaset alanlarda, sokaklarda, fabrikalarda, tarlalarda yapılan bir eylem, bir aktivite. Sosyal medya üzerinden ya da simgesel alanda odalarımızda yalnız bulunduğumuz ortam ve mekanlarda yapılacak siyaset müdahalenin sınırlılıkları mevcut. Öncelikle çok özel bir dönemde geçtiğimiz akılda tutulmalı. İkincisi uzamış ve artık otoriterliğin ötesine çoktan geçmiş bir baskıyla karşı karşıyayız. Bu koşullarda direnmekten başka hiçbir çaremiz yok. Bu tamamıyla uzun erimde hazırlık ve sabır gerektiren toplum ve siyasal alanın değişik kesimlerini bir araya getirmeye yönelik politikalar üretilmesini gerektiren bir durum. Siyaset örgütlü olarak yapılan bir aktivite. Bireysel çabaların sınırları artık fark edilmek zorunda ve her ne ise o şemsiye herkesin anlamlı bulduğu bir şemsiye altında siyasal faaliyetini örgütlemesi gerekiyor. Bunun zemini var. Bırakın siyasal olarak karar vermiş ve enerjisi olan aktörleri, artık işinden gücünden gündelik manşet derdinde olanlar için dahi çok görülebilir çelişkiler bağlamında siyasal olarak çok verimli bir dönemin içindeyiz. Aslında bunun zemini bence çoktan var. Bugün çelişkiler itibariyle Türkiye Cumhuriyeti tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar yoksulluğun, açlığın, yolsuzluğun baskının, hukuksuzluğun en uç örnekleri veriliyor. Tabi ki bunun zemini var ama bunun üretilmesi ve buna yanıt verilmesi için bir siyasal araç, bir duruş, bir program gerekiyor. Yoksa bu bir entelektüel çabanın, bir sivil toplum faaliyetinin taşıyamayacağı bir ağır yük. Siyasal alanda söz siyasetle verilir, siyasetle verilen yanıtın yolu da siyasal örgütlenmedir.
 
En son HDP Eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın da muhalefete önerdiği ve genel anlamda Kürt siyasetinin demokratik değerler zeminde buluşma çağrılarını nasıl görüyorsunuz?
 
Özellikle demokratik değerlerden son derece uzaklaşıldığı, demokratik değerlerin, demokratik yaşamın en basit koşullarının gözden ırak olduğu bir dönemde bu tabi ki anlamlı bir çağrı. Ama bunun içinden geçilen dönem itibariyle şurayı vurgulamak istiyorum; bugün demokrasi ve bazı kavramların kullanımı arasında fark var. Yani bu blok içerisinden Sayın Demirtaş’ın yaptığı bu çağrının bileşenleri konusunda çok dikkatli olunması gerekiyor. Bunun sadece bu anın ihtiyaçları doğrultusunda değil, Türkiye siyasetinin temel dinamikleri tarihi üzerinde çok bütünlüklü bir değerlendirme yapılarak verilmesi gerekiyor. Çünkü özellikle bir demokratik açılım ve çıkış arayışının her şeyden önce bir acil, iki örgütlü ama onun yanında da ilkeli olması gerekiyor. Sadece bugün çabucak bir çıkış, bu karanlığı çabucak bir yırtış için, yarın bizi zor durumda bırakacak cepheleşmeler ve bağlaşıklıklar içinde olunmaması çok önemli bir gereklilik. 
 
MA / Selman Güzelyüz
 

Diğer başlıklar

17/03/2021
18:05 Diyarbakır ve Nusaybin Newrozu 21 Mart’ta kutlanacak
17:54 Artvin'de yangın tüm köyü sardı
17:51 İzmir’de ortak açıklama: İmralı kapıları açılsın
17:40 İzmir Barosu: Cuma günü duruşmalara girmiyoruz
17:32 AKP’li Özalan, Gergerlioğlu’na saldırdı
17:16 Babacan’dan HDP’ye destek telefonu
17:10 HDP’den İmamoğlu'na Demirci Kawa tablosu
17:03 Diyarbakır’da şüpheli kadın ölümü
16:47 Mersin, Antalya ve Siirt'te Newroz’a izin çıktı
16:40 HDP Grubu Genel Kurul'da oturma eylemi başlattı: Asla boyun eğmeyeceğiz
16:36 Doğubayazıt Newrozu'nun tarihi değişti
16:33 Gergerlioğlu hakkındaki karar hızlıca Meclis sayfasına eklendi
16:19 Samsun'da Gergerlioğlu açıklaması: Hukuk katledildi
16:14 Gergerlioğlu’ndan ilk açıklama: Kararı tanımıyorum
15:55 Öcalan’a dönük tecrit için CPT ve BM'ye seslendiler
15:53 Emekçilerden ek zam talebi
15:47 Şenyaşar ailesi Urfa Valisi ile görüştü
15:37 HDP Grup Başkanvekilleri: Tarih sizi hukuksuzluklarla anacak
15:31 Slogan atan eski AKP'li vekil Genel Kurul’dan çıkarıldı
15:28 Newroz kutlamalarına çağrı
15:27 Van Barosu: Halepçe'yi unutturmayacağız
15:26 ETHA Muhabiri Demirci’nin davası ertelendi
15:25 Erkek şiddeti: Sinop’ta bir kadın ağır yaralandı
15:18 Gergerlioğlu’nun milletvekilliği düşürüldü
15:02 Beştaş’tan Gergerlioğlu açıklaması: Karar siyasi
15:00 ÇED toplantısını muaf tutan yasağa karşı çıktılar
14:53 Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin duruşması başladı
14:52 HDP’li kadınlardan cinsiyetçiliğe karşı kampanya: Ağzınızı toplayın
14:52 Biden: Putin bir katil
14:33 Kızıltepe’de Newroz 21 Mart’ta kutlanacak
14:32 Meslektaşlarından Avukat Ersin Arslan cinayetine öfke
14:25 5 ESP’li ilk duruşmada tahliye edildi
14:21 Akdeniz Belediyesi'nde sendikalı işçilere mobing uygulanıyor
14:09 Van görkemli Newroz'a hazırlanıyor
13:47 Propagandadan açılan davada 'hakaretten' ceza
13:30 Tecrit oturma eylemiyle protesto edildi
13:10 İran’da baskılara karşı 'Las Tesis'
13:05 ‘Kız çocuklarının şarkı söyleme yasağına' şarkılı protesto
13:03 Kızıltepe ve Nusaybin Newroz’a hazır
13:03 Otobüslerle toplumsal cinsiyet farkındalığı
12:54 Elektronik kelepçeler kırılıyor
12:53 Kısa vadeli dış borçta artış
12:51 Aydın’dan Newroz mesajı: Her koşulda kutlayacağız
12:39 Oluç: Gergerlioğlu kararı hukuksuzdur
12:34 İmamoğlu’na para cezası
12:25 Bulanık Belediye Eşbaşkanına 8 yıl ceza
12:23 Boğaziçi’nden Newroz çağrısı
12:22 Salih Müslim: AKP’ye güven yok, yüz yüze görüşme yapılmalı
11:56 ABD'deki saldırıda 6'sı kadın 8 kişi yaşamını yitirdi
11:39 Açlık grevi 111’inci gününde
11:39 TJA: Erkek-devlet iktidarına karşı Newrozlaşmalı
11:26 Siyasetçiler: İmralı ile iletişim kanalları açılmalı
10:43 Canlı yayında istismarda bulunan Hasan Tunçlar tutuklandı
10:33 Efrîn DAİŞ'in Rakka’sına çevrildi
10:25 'Ateşin parçası olup Newroz alanlarına akalım'
10:14 KESK’ten Ankara’ya yürüyüş kararı
10:14 Gazeteci Balıkçı: 92 Cizre Newrozu hafızama kazındı
09:38 Öcalan'dan savcıya: Madem bir şey yok, görüşmeler sağlansın
09:35 Gazetelerde Newroz: Ana akım devlete, Özgür Basın halka baktı
09:24 Siyaset bilimci Demirer: Dengeci politikaların sonuna gelindi
09:07 Aşkın Halleri: Bir perdeyi aralama girişimi
09:06 Yıllardır Newroz'a kiras fistan dikiyor
09:05 Yazar Yılmaz: Newroz halkların buluşma bayramıdır
09:05 'Öcalan'la bir an önce görüşme gerçekleştirilmeli'
09:05 ‘Gündoğdu Meydanı'nda halaylarda buluşalım'
09:04 Kürtçe kampanyasının imzacıları: Bu sorumluluk hepimizin
09:04 2008 Newrozu'ndaki şiddet AİHM'e taşındı
09:04 Laz gençleri neden dillerinden uzaklaşıyor?
09:01 Diyarbakır Newrozları tarihe iz bıraktı
09:01 Zülküf Gezen’in annesi: Cezaevlerinden bir daha cenazeler çıkmasın
09:01 Tanıklar 1992 Cizre Newrozu’nu anlattı
09:00 17 MART 2021 GÜNDEMİ
08:30 Demir'in cenazesi 6 ay sonra defnedildi
16/03/2021
22:32 Kızıltepe’de Newroz ateşi yakıldı
22:11 Miraş Güneş’in katledilmesine ilişkin 3 tutuklama
21:38 Ağrı’da Newroz ateşi yükselecek
21:10 Öcalan’ın avukatı: Müvekkilimizi bizzat görmek istiyoruz
20:30 Newroz'u halay ve zılgıtlarla kutladılar
20:23 Koronadan 71 kişi daha hayatını kaybetti
20:07 Bursa Başsavcılığı’ndan Öcalan açıklaması
19:46 Hakkari’de eylem ve etkinlik yasağı uzatıldı
19:44 Vaka sayısı en çok artan ve azalan iller açıklandı
19:28 Dersim’de istismar faili tahliye edildi
19:05 Ankara'da Halepçe Katliamı'na ilişkin panel
18:43 İstanbul halkı Newroz’a davet edildi
17:31 Şiddet mağduru Ünsüren'in duruşması ertelendi
17:10 27 Kürt esnafın yargılandığı davanın ilk duruşması görüldü
17:05 İstanbul Newrozu Yenikapı'da kutlanacak
17:01 Emekçilerden insanca yaşam için ‘ek zam’ talebi
16:48 Baş: Saray kaybedecek halk kazanacak
16:36 ‘Unutulmaz Sağlıkçılar Korusu’ TTB’ye armağan edildi
16:21 HDP Gençlik Meclis üyesi Gülen tahliye edildi
16:18 Tatvan Newrozu'na izin çıktı
16:12 Barış Anneleri'nden Asrın Hukuk Bürosu'na ziyaret
16:04 Van Newroz’u için 4 ilçeye ziyaret
15:55 Buca’da bir tutuklu koronaya yakalandı
15:46 Demirtaş’ın avukatlarından AİHM şerhi
15:37 ‘Yeni Halepçelerin yaşanmaması için barışın dilini yaymalıyız’
15:34 50 mülteci çocuktan sadece 5’i uzaktan eğitime katılabildi
15:30 Demir'in cenazesi 6 ay sonra teslim edildi
15:27 Kılıçdaroğlu'dan ekonomi reçetesi
15:20 Hacı Zengin mezarı başında anıldı
15:19 Tekirdağ Newrozu'na izin çıktı
15:13 ‘Öcalan ile görüşmeler derhal sağlansın’
15:00 Öğrencilerden Beyazıt ve Halepçe anması: Affetmiyoruz
14:54 Cizre'de Newroz ateşi yakıldı
14:52 'Halepçe Kürtler için birlik olmanın gerekçesidir'
14:51 ‘Zenginlerden servet vergisi alınsın’
14:42 Alınak'a 'Cumhurbaşkanına hakaret'ten beraat
14:34 İstismar failinden ‘parayla aklanma’ teklifi
14:20 KESK'ten 'ek zam' talebi
13:57 Eylem ve etkinlikleri yasaklayan Kaymakam ÇED toplantısını muaf tuttu
13:49 İmralı'dan 27 Nisan 2020'den bu yana haber yok!
13:42 Sağlıkta anadilde hizmet talebi
13:42 Demirtaş'tan mahkeme heyetine sert sözler
13:11 Kadın girişimcilerin yüzde 56’sı pandemide borçlandı
13:01 Paylan: Mezarlık üzerine beton döken zihniyete dur denmeli
12:57 Sur'da öldürülen Rozerin Çukur'un babasına hapis cezası
12:51 Diyarbakır D Tipi Cezaevi’nde iletişim ve görüş yasağı
12:47 Sancar’dan muhalefete adil barış programı çağrısı
12:47 İzmir’deki Newroz’a katılım çağrısı
12:43 Hukuk örgütlerinden 10 Ekim Davası'na katılım çağrısı
12:39 İstanbullular Newroz'a davet edildi
12:33 HDP’li Öcalan Adalet Bakanlığı'na başvurdu: Endişeler giderilsin
12:31 Asrın Hukuk Bürosu'ndan yeni başvuru
12:01 'Öcalan'la bir an önce görüşme gerçekleşmeli'
11:50 SES: Sosyal hizmet alanındaki sorunlar derinleşti
11:41 Halepçe'nin daha adı konulmamış ikizleri
11:24 Emine Şenyaşar'ın 'adalet' mücadelesi: Gözyaşlarımı ancak adalet dindirir
11:22 İmralı için ‘acil görüşme’ başvurusuna cevap yok
11:21 HDP Sözcüsü Günay: İmralı'nın kapıları bir an evvel açılıp görüşme sağlanmalı
11:15 Demirtaş’ın davası avukatların AİHM itirazıyla başladı
11:14 Antalya’da bir evde dört cenaze bulundu
11:09 Kürdistani İttifak: Halepçelerin yaşanmaması için ulusal birlik sağlanmalı
11:03 Halepçe’de ölümü taşıyan elma kokusu 33 yıldır dağılmadı
10:30 Şenyaşarlarla görüşmeyen savcı, adliye bahçesini yasakladı
10:29 Besta’da on binlerce ağaç kesildi
10:06 Sınırda donmuş cenaze bulundu
09:59 Cizre’de Zîn'in bitmeyen yası
09:56 Kent kent Newroz programı
09:54 Sosyal medyada kızını taciz eden Hasan T. gözaltına alındı
09:47 Açlık grevi 110'uncu gününde
09:27 DTK Eşbaşkanı Öztürk: Bu coğrafyanın ismi Kürdistan'dır
09:07 Barışın anahtarı Öcalan'ın o mektubunda
09:04 Siyasi partilerden çağrı: Newroz ateşini birlikte yakalım
09:04 Van Newroz'a hazır: Tecride karşı alanları dolduralım
09:04 Feminist Schüller: Tecridin kaldırılması seçenek değil zorunluluktur
09:04 Paylan: Tefecilerin eline düşen iktidarın iflası yakın
09:04 Newroz’u ‘Nevruz’ yapamadılar
09:02 Televizyondaki ses pazara uymuyor!