Tarihi boyunca barındırdığı medeniyetler ve üzerinde yaşayan halklar ile halklar mozaiği olarak kabul edilen Mardin, bu zenginlikleri arasında ağaç ve ormandan yoksun bir kent. Bir bakışta Kuzey ve Doğu Suriye topraklarının göründüğü kent, düz bir ovadan ibaret. Ovada buğday ve mısır gibi tarımsal ürünler yetiştirilirken, binlerce dönümlük arazilerde tek tük ağaç göze çarpıyor.  Sayılabilecek kadar az olan ağaç varlığının içinde yıllardır belediyeler ve valilik tarafından “Ormanlaştırma” adı altında dikilen ağaçlar bakımsızlıktan bodur kalmış ya da kurumuş durumda. Kırsal bölgelerde ise, her yıl insan eliyle çıkan yangınlar nedeniyle de mevcut ormanlık alanlar da yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Kent merkezi ve tarihi ilçesi olan Artuklu’da yaşayan Şeyhmus Erginoğlu (72) diktiği binlerce ağaçla adeta ormanlık bir alan oluşturdu.

 

KAYNAK SULARLA BAŞLADI

 

Bunların arasında Artuklu ilçesinde Tarihi Mardin Kalesinin sırtına yaslanmış binlerce ağacın bir arada olduğu Savurkapı mahallesinin arka tarafları binlerce çam ağacı, zeytin, ceviz, incir ve çeşitli ağaçlarla göz dolduruyor. Yaklaşık 14 bin ağacın dikili olduğu bölgenin mimarı olan Erginoğlu kent içinde Apê Şeyhmus veya Ammo Şeyhmus olarak tanınıyor. Aslen Batman’ın Kozluk ilçesi Bekirhan beldesinden olan Erginoğlu, yıllar önce ailesi ile birlikte Mardin’e yerleşmiş. 25 yıl kamyon şoförlüğü yaptıktan sonra 1995’te emekli olan Erginoğlu, ilk olarak kentteki kaynak sularını ortaya çıkarmak için metrelerce tüneller kazmaya başlamış. Mardin’in sokaklarında bulunan yüzlerce kaynak çeşmesi akmayınca aranan ilk isim Erginoğlu oluyor.

 

Daha sonra ise, dönemin İl Orman Müdürünün yardımı ile Savurkapı Mahallesindeki 48 dönümlük alanı küçük bir ormana dönüştürdü. Çam ağaçlarını Orman Müdürlüğü’nden temin eden Erginoğlu, diğer ağaç fidelerini kendi imkanları ile temin ederken, ağaçların bakımı için gereken sulama borularından ilacına kadar her bir malzemeyi de kendi imkanlarıyla alıyor.

 

'PARA DÜNYADA KALIYOR'

 

Gönüllü bir şekilde ağaçlandırma yaptığını belirten Erginoğlu, bugüne kadar farklı noktalarda yaklaşık 20 bin civarında ağaç diktiğini kaydetti. Şu an küçük bir ormana dönüştürdüğü alana 11 yıldır ağaç dikimi yaptığını belirten Erginoğlu, “Burası daha önce çöplüktü” derken, 26 yıllık hayatının bu şekilde geçtiğini vurguladı. Parayla işi olmayan Erginoğlu, “Para bu dünyada kalıyor. Bize diğer dünya için hayır, hasenat lazım. Burası geçicidir. İnsan isterse bu dünyada 100 sene kalsın. Allah’a şükür sağlığım yerinde. Çalışıyorum. 72 yaşındayım, o kadar çalışıyorum da yorulmak umurumda değil” diye belirtti. 

 

Kendisine belediyeden ve valilikten işçi kadrosuna alınması yönünde teklifler de geldiğini ancak kabul etmediğini dile getiren Erginoğlu, ağaç dikmenin de kaynak sularını açmanın da kendisinin görevi olduğunu söyledi. Ölünceye kadar yapmaya devam edeceğini, gece saat 02.00’ye kadar ağaçları suladığını belirten Erginoğlu, gün içinde de ağaçların bakımını yaptığını anlattı. 

 

‘BENİM DEĞİL, HERKESİN’

 

Yetiştirdiği ağaçlardaki meyveleri dağıttığını, zarar vermedikleri sürece herkesin istediği gibi alana girebileceğini ifade eden Erginoğlu, “Sabah saatlerinde eline kovasını alan insanlar gelip, kayısı ile doldurup evine götürüyor. İncir olduğunda incir götürüyorlar. Herkesin buraya gelmesini isterim. Burası benim değil, herkesindir” dedi.

 

TEK BEKLENTİSİ TEŞEKKÜR

 

Ağaç ekiminin rüyalarına da girdiğini belirten Erginoğlu, yağmurun da oksijenin de ağaçla mümkün olduğunu hatırlattı. Erginoğlu, karşılıksız kimsenin yardıma gelmediğine dikkati çekerek, “Bir gün birinden yardım istediğim zaman ‘ne kadar ücret vereceksin’ diyorlar. Bir gün karşılıksız burada çalışmıyorlar” sözleriyle sitem etti. Kendisini en çok sevindirenin de gelenlerin kendisine teşekkür ve dua etmesi olduğunu belirten Erginoğlu, herkese mümkün olduğu kadar ağaç dikmeye gayret etmesi çağrısında bulundu.

 

AĞAÇ KIYIMI 

 

Ağacın önemine vurgu yapan Erginoğlu, 2018 yılında Kamor Millet Bahçesi’nin inşaatı sırasında 100’e yakın ağacın gözleri önünde kepçelerle yerle bir edildiğini hüzünlenerek anlattı. 

 

MA / Ahmet Kanbal