Özbudun: Muhalefet ilkeler üzerinde ortak deklarasyon yayınlamalı

img

ANKARA - Yeni bir anayasanın ancak güçlendirilmiş demokratik parlamenter sisteme geçişle mümkün olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Ergun Özbudun, muhalefetin ana ilkeler üzerinde ortak bir deklarasyon yayınlaması gerektiğini söyledi. 

İktidara gelirken değiştirme vaadinde bulunduğu 1982 Darbe Anayasası’nı yaptığı değişikliklerle daha katı bir hale getiren AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz hafta bir kez daha “yeni anayasa” tartışmalarını gündeme getirdi. Anayasa’da son olarak 16 Nisan 2017’de referandum seçimleriyle yapılan değişiklikle, Türkiye Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle yönetilmeye başlandı.
 
Uzun zamandır demokratik bir anayasa yapılması çağrısı yapan muhalefet ise Erdoğan’ın “yeni anayasa” çıkışını, otoritesini tek adam başkanlık sistemi üzerinden daha da kalıcı hale getirme çabası olarak değerlendiriyor. 
 
Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Ergun Özbudun, anayasa yapım süreçleri, iktidarın amaçları, muhalefetin talepleri ve çözüm önerileri ile yeni bir anayasaya için yapılması gerekenlere ilişkin Mezopotamya Ajansı’nın (MA) soruları yanıtladı.
 
Anayasalar nasıl kurulur ve yazılır?
 
Çeşitli ülkelerde anayasalar değişik yöntemlerle yapılmıştır. Ama burada en arzu edilen yol, toplumun tüm kesimlerinin dahil olduğu, demokratik şekilde temsil eden bir Meclis’te yapılmasıdır. Bu kurucu Meclis’te olabilir, olağan yasama Meclisi’nde serbest tartışma yoluyla bir uzlaşma ruhu içinde yapılması ve toplumun bütün kesimlerinin benimseyeceği bir şekilde de yapılabilir. İdeal olan bu ancak pratikte bu idealden zaman zaman uzaklaşıldığı görülüyor.
 
Türkiye’de anayasanın değişim koşulları nasıl gelişiyor?
 
Türkiye’de yeni ve demokratik bir anayasa ihtiyaç duyulduğu kesin. Ama iktidarın ortaya attığı projenin bu amaçtan uzaktan yakından ilişkisi olduğunu düşünmüyorum. Gerek Sayın Bahçeli’nin gerek AKP’ye mensup bazı kişilerin beyanlarından anlaşılıyor ki; Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne halel getirmeyecekler. Tam aksine bunu daha da güçlendirecek birtakım tedbirler düşünülüyor. Tabi içeriğini şu anda bilmek mümkün değil. Ancak beyanlardan böyle bir sonuç çıkarıyorum. Dolayısıyla bu teşebbüsü baştan itibaren ciddiye almadım.
 
Neden?
 
Zaten sorunların temelinde 16 Nisan 2017 değişikliğinin kurduğu tek adam yönetimi yatıyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen ve dünyada da örneği olmayan bir sistem. Tüm muhalefet partileri, istisnasız buna dair tek çıkış yolunun demokratik güçlendirilmiş gerçek bir parlamenter sisteme geçiş olduğunu savunuyorlar. Muhalefet partileri içinde aksini beyan eden yok. Dolayısıyla onlarda parlamenter rejime geçişi kırmızı çizgileri olarak görüyorlar. Birbirine tamamen karşıt iki kırmızı çizgiden nasıl bir uzlaşma çıkarırsınız, nasıl bir yeni bir anayasa yaparsınız. Siyasi şartlar şu anda mevcut değil. Ayrıca aritmetik şartlarda mevcut değil. Cumhur İttifakı’nın milletvekili sayısı 337 ve anayasayı değiştirmek için asgari beşte üç çoğunluk, yani 360 milletvekilinin oyu gerekli. Bu da referanduma tabi tutulmak şartıyla. Arada ciddi bir fark var. Bunun ahlaka uygunluğu şüpheli transferlerle kapatılmasını imkânsız görüyorum. Bir iki kişilik fark olsa, belki iktidar bu tür operasyonlara başvurabilirdi. Ama 20 küsur muhalefet milletvekilinin şu ana kadar söylediklerini tümüyle inkâr edip, iktidar cephesine destek olmaları bana tamamen mantık dışı geliyor. Yani aslında ne parlamento aritmetiği ne de ülkedeki kutuplaşma -ki son derece had safhada- buna müsait değil.
 
 “Sivil anayasa” kavramı sıkça kullanılıyor. Bu kavram nedir? İktidarın “sivil bir anayasa” yapması mümkün mü?
 
 
Bugün ise bu vesayet kurumları asker eliyle değil ama iktidar politikacıları eliyle çok daha ağırlaştırılmıştır. Sadece yürütme yetkisi Cumhurbaşkanı’na verilmekle kalmamış, yasama ve yürütmenin dengeleme mekanizmaları da çok büyük ölçüde etkisiz hale getirilmiştir. 
 
Sivil anayasa deyimi, 1982 Anayasası, yani askeri rejim ürünü anayasaya karşı dile getirilmiştir. Bunun yapımında temel belirleyici Milli Güvenlik Konseyi (MGK), yani 5 generaldir. Onların zihniyeti çeşitli hükümlere de çok net şekilde yansımıştır. Cumhurbaşkanı’na normal bir parlamenter sistemde görülmeyecek bir vesayet yetkisi verilmiştir. Başka bir takım vesayet kurumları kurulmuştur. Sivil anayasa derken, bu vesayet kurumlarından arındırılmış bir anayasayı, yani gerçek anlamda demokratik bir anayasayı anlıyoruz. Bugün ise bu vesayet kurumları asker eliyle değil ama iktidar politikacıları eliyle çok daha ağırlaştırılmıştır. Sadece yürütme yetkisi Cumhurbaşkanı’na verilmekle kalmamış, yasama ve yürütmenin dengeleme mekanizmaları da çok büyük ölçüde etkisiz hale getirilmiştir. Bugünkü sistem aslında kendilerinin de itiraf ettiği gibi bir tek adam yönetimidir. Bunun da demokrasi ile uzaktan yakından ilgisi yoktur.
 
 Anayasalarda denetlenme-denge ne anlam taşır? AKP’nin 18 yıllık iktidarında bu denge-denetleme neye evrildi?
 
Denge ve denetleme olmadan, demokratik bir sistemden bahsetmek mümkün değil. Mutlak iktidarı tek bir kişiye verirseniz, onun adı demokrasi olmaz. Böyle bir sistemin pratikte uygulaması da sorunlar doğuracağı da aşikâr. Bunun örneklerini de görüyoruz. Ekonomi, sağlık, dış politika ve akademik alana yansımaları var. Tek kişi iktidarını önlemenin tek yolu, denge ve denetimdir. Yürütmenin karşısında denge ve denetleme organı, halkın temsilcilerinden oluşan parlamento ve yargıdır.
 
Nasıl bir yargı?
 
Bağımsız ve tarafsız bir yargı, bunun için de tabi birtakım şartlar var. Hakimlerin tayin, terfi, nakil, azil, disiplin cezaları gibi özlük işlemlerinin siyasi iktidarın takdirine tabi olmamasıdır. Oysa bugünkü tabloda 2017 değişikliği ile yaratılan Hakimler Savcılar Kurulu (HSK) iktidara bağımlıdır. Bunun 13 üyesinden 6’sını Cumhurbaşkanı, 7 üyeyi de Meclis çoğunluğu seçiyor. Ama yapılan seçimler neticesinde hemen hemen tümüyle iktidarın paralelinde bir yapı oluştu. ‘HSK o kadar da önemli değil’ diyerek geçemeyiz. Ona hâkim olan, netice itibariyle bütün yargı alanına hakim olur. İki yüksek mahkeme olan Danıştay ve Yargıtay üyelerini de HSK seçiyor. Dolayısıyla HSK’ya hâkim olan güç, iki yüksek mahkemeyi de etkisi altına alma imkanına sahip ki bugün Danıştay ve Yargıtay’da gördüğümüz manzara da bu. Bunun daha kötü yansımaları var. Bu durum Yüksek Seçim Kurulu’nu da (YSK) etkiliyor. Çünkü YSK üyelerini de Yargıtay ve Danıştay kurulları seçiyor. Siyasi iktidar YSK’yi de bu şekilde etkisi altına alırsa, seçim güvenliğinden, seçim serbestliğinden bahsetmek de fevkalade zor hale geliyor. Son seçimlerde YSK’nin tarafsızlığı da epey kamusal tartışma konusu oldu.
 
 Türkiye’de 1921, 1924, 1961 ve 1982 anayasaları yapıldı. Son 1982 Anayasa’sı da defalarca değiştirildi. Anayasa’nın güncel sorunları nelerdir?
 
Bunlar arasında gerçekten demokratik bileşimle temsil kabiliyeti yüksek bir Meclis tarafından yapılmış olan 1921 Anayasa’sıdır. 1924 Anayasası, bütün yönlerini Halk Fırkası mensuplarının oluşturduğu, esas itibariyle tek partili Meclis tarafından yapılmıştır. Buna rağmen bu Anayasa’sının kabul edildiği tarihte, henüz tek parti rejimi pekişmiş ve konsolide olmuş değildi. O yüzden 1924 Anayasası Meclis’te serbest tartışmalara konu olmuştur. Hayati konularda çok farklı görüşler dile getirilmiştir. Anayasa Encümeni, yani taslağı hazırlayan komisyonun Cumhurbaşkanı’na verdiği birtakım yetkiler, Meclis’in büyük çoğunluğu tarafından reddedilmiştir. Mesela Meclisi feshetme yetkisi, kanunların kabulünde güçleştirici veto yetkisi reddedilmiştir. Ama esas itibariyle 1924 Anayasa’sı da tek partili Meclis tarafından hazırlanmıştır. 
 
1961-1982 anayasalarının her ikisi de darbe mahsulüdür. Her ikisinde de darbeyi yapan askerin rolü son derece önemli olmuştur. Bu rol 1982 Anayasa’sında çok daha fazla olmuştur. Ama her iki anayasada Kurucu Meclis’in bilimsel tanımına uygun bir yapıda değildi. İki kanatlı Meclis’lerdi. Bir kanadını müdahaleyi gerçekleştiren askeri komite veya heyet oluşturuyordu, öbür tarafı da gerçek demokratik yarışmacı seçimlere dayanmayan sivil kanatlardı. Hele ki 1982 Anayasa’sında Danışma Meclisi olan sivil kanadın yetkileri son derece sınırlıydı. Son sözü MGK söylüyordu, Danışma Meclisi üyelerini doğrudan veya dolaylı seçen de konseydi. Bu şekilde yapılan bir anayasa yapımından söz edilemez. Evet, bu niteliğinin bir sonucu olarak 1982 Anayasa’sı 19 değişiklikten geçmiştir. Bunların çoğu da daha demokratikleştirici niteliktedir. Bu anayasasının otoriter karakteri tümüyle ortadan kaldırılmamıştır.
 
Türkiye’nin anayasa süreçlerinde din-devlet meselesi ile Kürt meselesine dair dışarıda bırakma hali vardı. Bugün Kürt sorunu sürüyor. Türkiye’de barış ortamı sağlanmadan bir anayasa yapılabilir mi?
 
 
Muhalefetin ilk önceliği önümüzdeki dönemde yapılacak seçimleri kazanmak olmalı. Hem Cumhurbaşkanı hem de parlamento seçimlerini kazanarak, Anayasa değişikliğini sağlayacak beşte üçlük çoğunluğu elde etmek. Bu kolay değil. Ama bu olduğu takdirde ilk öncelik demokratik bir parlamenter sisteme geçiş olmalıdır. Tek adam yönetimine son verilmelidir.
 
Gerek Kürt sorununda gerek din-devlet ilişkilerinde Türk toplumunda derin bölünme çizgileri mevcut. 2011 seçimlerinden sonra yeni sivil, demokratik bir anayasa yapmak amacıyla parlamento da bir Anayasal Uzlaşma Komisyonu kuruldu. Görünüşte gayet demokratik, tüm partiler eşit sayıda milletvekili ile temsil ediliyorlar. Büyük bir gayretle çalıştı ama bir noktada tıkandı. Meclis’te partiler 60 madde üzerinde uzlaştı ama kabul edelim ki bunlar daha teknik nitelikli maddelerdi. Asıl bölücü olan Kürt sorunu etnik sorun ve din devlet ilişkileri konusunda bir uzlaşma konsensüsüne ise varılmadı. İdeal bir demokrasi de her iki sorununda uzlaşmaya dayalı yöntemlerle çözülmesi arzu edilir, hatta şarttır. Bunlar kanayan yaralardır. Ancak şu an muhalefetin ilk önceliği önümüzdeki dönemde yapılacak seçimleri kazanmak olmalı. Hem Cumhurbaşkanı hem de parlamento seçimlerini kazanarak, Anayasa değişikliğini sağlayacak beşte üçlük çoğunluğu elde etmek. Bu kolay değil. Ama bu olduğu takdirde ilk öncelik demokratik bir parlamenter sisteme geçiş olmalıdır. Tek adam yönetimine son verilmelidir. Diğer sorunları ise daha demokratik ve uzlaşmacı bir ortamda, zaman içinde orta formüller bulmak suretiyle halletmeye çalışmak daha gerçekçi bir yöntem olur. Hepsini birden yapmaya kalkarsak, hiçbirini yapamama gibi bir tehlikeyle karşılaşırız.
 
 Türkiye’nin içinde bulunduğu atmosferde toplumsal uzlaşı ile bir anayasa yapmak mümkün değil mi?
 
Bahsettiğiniz sorunlara değinen ve çok kapsamlı bir anayasa çok zor görünüyor. Ama ilk olarak bu otoriter rejime geçişi önleyecek demokratik parlamenter sisteme geçişi ve yargı bağımsızlığını sağlayacak bir değişiklik lazım. Bunun yapılması mümkün. Çünkü tüm muhalefet partileri bu iki hususta ittifak ediyor. Hepsi parlamenter sisteme geçişten ve yargı bağımsızlığını tesisten yana. Diğer sorunlara gelince, onlar daha zamana bırakılacak, daha demokratik bir ortamda serbestçe tartışılacak, muhtemelen uzlaştırıcı formüller üzerinde anlaşılmasına çalışılacak sorunlar. Her şeyden önce önemli olan demokratik geçişi sağlamak.
 
 Anayasa tartışmalarında en spesifik konuların başında ilk 3 maddenin değiştirilip, değiştirilemeyeceği tartışmaları öne çıkıyor. Sizin başkanlığınızda bir komisyonun hazırladığı Anayasa taslak metni, 2 Ağustos 2007 tarihinde AKP’ye sunuldu. O dönemde bu tartışmalar var mıydı? Şu anda bu maddelerin değişip, değişmeyeceğine nasıl bakıyorsunuz?
 
Bizim hazırladığımız taslak metninde bu 3 madde de bir değişiklik yoktu. Konunun hassasiyetinin farkındaydık. Toplumun büyük kesimi bu maddeler üzerinde hassas halen de gördüğümüz gibi. Ama bu benim maddelerin değiştirilmesi konu edilemez fikrine muhalif olduğumu değiştirmiyor. Pek çok yazarın da belirttiği gibi toplumlar değişiyor. Dünün doğrusu, bugün o kadar telakki edilmiyor. Demokrasi netice itibariyle halk egemenliği ve halk iradesiyse, bu irade belli bir yönde tecelli ederse, değiştirilemez maddelerinde değiştirilmesi ya da en azından bunun barışçıl bir biçimde tartışılması mümkün olmalı. Ama şu anda muhalefet partileri de iktidar bloku da bu maddelerin değiştirilmesine karşı. Sayın Bahçeli bunu kırmızı çizgileri arasında saydı. AKP’den laiklik ilkesini değiştirmeye yönelik birtakım beyanlar çıkıyor. 
 
 
AKP içerisinde bazı çevrelerin gönlünde yatan aslan İslami bir Anayasa. ‘Türkiye Devleti’nin dini İslam’dır’ kuralını getirmek istiyorlar. Bunu şu anda açıkça ifade edemiyorlar ama bunu ortaya atıp, toplumdaki kutuplaşmayı daha da kızıştırmayı ve böylece kendi taraftarları üzerindeki otoritelerini konsolide etmeyi düşünüyor olabilirler.
 
En yüksek makamlarından değil ama mesela Ayasofya baş imamı böyle bir talepte bulundu. O kadar yadırgamadım. Çünkü birkaç sene evvel AKP’li Meclis Başkanı da ‘laiklik Anayasa’dan çıkarılmalı’ dedi. AKP içerisinde bazı çevrelerin gönlünde yatan aslan İslami bir Anayasa. ‘Türkiye Devleti’nin dini İslam’dır’ kuralını getirmek istiyorlar. Bunu şu anda açıkça ifade edemiyorlar ama bunu ortaya atıp, toplumdaki kutuplaşmayı daha da kızıştırmayı ve böylece kendi taraftarları üzerindeki otoritelerini konsolide etmeyi düşünüyor olabilirler. Ne Sayın Cumhurbaşkanı’ndan ne de diğer parti sözcülerinden ‘laiklik anayasadan çıkarılmalıdır’ açıklaması gelmedi. O yüzden ihtiyatlı konuşuyorum. Ama şahsi olarak şunu söyleyeyim, Türkiye’de hiçbir siyasetin gücü, laikliği anayasadan çıkarmaya yetmeyecektir. Laiklik yüzyıllık Cumhuriyet’in özü ve esasıdır.
 
Muhalefetin ilk 3 maddedeki kırmızı çizgisi laiklik meselesinden kaynaklı mı yoksa Kürt meselesine olan tavırlarından mı?
 
Kürt meselesinde de bazı asgari müşterekler üzerinde anlaşılabilir. Tüm muhalefet partileri vatandaşlar arasında din, dil, ırk, cinsiyet, inanç farkına dayanmayan bir eşit vatandaşlık anlayışı üzerinde birleşiyor. Parti liderlerinin beyanlarından böyle anlaşılıyor. Yine hepsinin müttefik olduğu bir husus, yerel yönetimlerin yetkilerinin arttırılması, çünkü bugünkü tablonun son derece feci olduğu da hepimizin malumu. Büyük çoğunlukla seçilen belediye başkanları İçişleri Bakanlığı’nın bir emriyle görevden alınıyor. O belediyelere kayyım olarak merkezi hükümetin bürokratları, valileri, kaymakamları tayin ediliyor. Çağdaş demokrasinin çok önemli bir unsuru olan yerel demokrasi fikri de tamamen ayaklar altına alınmış. Bu konuda bir takım ortak pozisyonlar geliştirmek mümkün görünüyor.
 
Muhalefet partilerinin bireysel çalışma düzleminden çıkarak, ana ilkeler üzerinde ortak bir deklarasyon yayınlamaları ve iktidar çoğunluğunu elde ettikleri takdirde ne tür düzenlemeler yapacağını Türkiye toplumuna duyurması gerekiyor. Böyle bir formül birçok Kürt vatandaşımızın gözünde de oldukça kabul edilebilir. Bunları göreceğiz ama tabi ki bunların serbestçe tartışılması gerekir.
 
 Yerinden yönetim anayasa da nasıl bir engelle karşı karşıya?
 
Anayasa her ne kadar da yerel yönetimlerin özerkliğinden bahsetse de ‘Anayasa nerde kaldı’ diye sorarsanız, itiraz etmek mümkün değil. 1982 Anayasa’sı ürünü olan bir madde var ki, görevi ile ilgili bir suçtan dolayı hakkında soruşturma açılan belediye başkanı veya belediye meclisi üyesinin İçişleri Bakanlığı işlemi ile görevden alınması ve yerine kayyım tayin edilmesi… Mevcut anayasa böyle bir hükme yer vermiş. Önümüzdeki bir demokratikleşme sürecinde bununda mutlaka kaldırılması, yürütmeye böyle bir yetki asla verilmemesi gerektiğini savundum. Diğer muhalefet partilerinden de farklı bir görüş duymadım.
 
Demokratik bir anayasa yapımında muhalefet partilerine nasıl bir sorumluluk düşüyor?
 
İktidarın amacı muhalefet cephesini bölmek, küçültmek, Cumhur ittifakını da bir şekilde yeni katılımlarla genişletmek. Ben mevcut muhalefet partilerinden hiçbirinin bu oyuna gelmeyeceği kanısındayım. Belki biraz iyimser bulacaksınız ama gerçekçi olan budur. Muhalefet partileri demokratik bir parlamenter sisteme geçişte ısrardan asla vazgeçmemeli. İktidarın oyalayıcı taktiklerine alet olmamalı. Bunun için zaten ortak deklarasyon gereğinden bahsettim.
 
Yeni bir “Kuruluş Anayasa”sı yapılacağı söylemi de kamuoyuna yansıdı. Hükümetin bu çıkışı ne anlam ifade ediyor?
 
Kuruluş Anayasa söylemini de 1921 Anayasa’sına yapılan referansları da adeta bir espri olarak görüyorum. Her iki çıkışı da ciddiye almıyorum. Kurucu Anayasa olması için mevcut devlet sisteminin çökmüş, iflas etmiş olması lazım. Neyi yeniden kuruyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti yüzyıldır ayaktadır. Belli nitelikleri vardır. Bunların en önemlileri arasında laiklik, hukuk devleti, sosyal devlet ve insan haklarına dayanmasıdır. Kuruluş Anayasa’sı tabiri yanlış. Biz bir şey yıkmadık ki yenisini kuralım. Acaba bunu söyleyenlerin zihnindeki saik Cumhuriyeti ve onun bütün değerlerini yıkalım, tamamen yepyeni bir rejim ve devlet mi kuralım mantalitesi var. Ancak bunu açıkça ifade etmiyorlar. 
 
 Bir yanda Meclisi, milli egemenliğin tek ve hakiki temsilcisi sayan bir anlayış, öte yandan 2017 değişikliğinin kurduğu sistem, bütün yetkileri Cumhurbaşkanı’nda toplayan, Meclisi ve yargıyı adeta tali, ikinci derece organlar haline getiren bir sistem. Bu kadar farklı iki sistem söz konusu iken, 1921 Anayasa’sına yapılan referansları anlamakta güçlük çekiyorum.
 
Aynı şekilde 1921 Anayasa’sına yapılan referans da şaka gibi geliyor. Çünkü 1921 Anayasa’sının felsefesi ve temel görüşüyle bugünkü Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’nin temel felsefesi birbirinden gece gündüz, yazla kış kadar farklı. 1921 Anayasa’sının en önemli özelliği Meclisi tek egemen güç olarak nitelendirmiş olmasıdır. Yasama-Yürütme kuvvetleri Meclis’te birleşmiştir. İcra vekillerinin -ki o dönemde bakan ya da nazır denmiyordu. Bugünün bakanları- Meclis’e karşı hiçbir yetkileri yoktur. Meclis onları dilediği anda görevden alabilir. Hatta yürütme işlerinde onlara yol gösterebilir, talimat verebilir. Bir yanda Meclisi, milli egemenliğin tek ve hakiki temsilcisi sayan bir anlayış, öte yandan 2017 değişikliğinin kurduğu sistem, bütün yetkileri Cumhurbaşkanı’nda toplayan, Meclisi ve yargıyı adeta tali, ikinci derece organlar haline getiren bir sistem. Bu kadar farklı iki sistem söz konusu iken, 1921 Anayasa’sına yapılan referansları anlamakta güçlük çekiyorum.
 
 Anayasa sorununda neye odaklanmak gerekiyor?
 
Demokrasinin unsurları belli ve bunun tartışılacak yanı yok. Hukuk devleti, insan hakları, denge ve denetlemenin kesinlikle iktidarın tek bir merkez de toplanmasını engellemeyi sağlayacak, yani kuvvetler ayrılığı ilkesidir. Bugünkü sistem ise tek bir elde, yürütmenin elinde birleşmiş. Dolayısıyla bunlar demokrasinin asgari unsurları ve bunlar olmadan demokrasinin ‘d’sinden bahsetmek söz konusu değil. Daha hoşgörülü ve uzlaşmacı ortamda ortalama ve uzlaştırıcı çözümlere bağlayalım.
 
MA / Berivan Altan
 

Diğer başlıklar

18/02/2021
21:02 Koronadan 83 vefat, 7 bin 241 yeni vaka tespiti
20:59 HDP Çimentepe’de temsilcilik açtı
20:49 3 gündür morgda bekletilen Gülistan Şaylemez'in cenazesi defnedildi
20:20 Fail Ragıp Canan’ın yargılandığı dava ertelendi
20:09 Aydın’da gözaltına alınan HDP’li kadınlara çıplak arama
19:59 Ankara’da kaçırılan öğrenciler: Ölümle tehdit edildik
19:45 AKP Sözcüsü Çelik Kılıçdaroğlu’nu hedef aldı
19:33 Urfa'da bir kişi tutuklandı
19:00 HDP'nin ‘Kadınlar için Adalet’ kampanyası İzmir'de sürüyor
18:13 Şarkı sözleri nedeniyle yargılanan Pablo Hasel’e ceza
17:45 Öcalan ile görüşme başvurusu reddedildi
17:35 Ulusal Birlik programı Midyat ve Dargeçit'te devam etti
17:27 Erdoğan ile Putin telefonda görüştü
16:54 HDP Dargeçit eski eşbaşkanı tutuklandı
16:50 Buldan: Güç birliğiyle yapılacak çok şey var
16:49 İspanya'da öğrencilerden grev çağrısı
16:27 Hak savunucularından Şırnak Cezaevi raporu: Tecrit uygulamalarına son verilsin
16:07 Suriyeli genci katleden polis: İnsan haklarını savunuyorum
15:59 İHD: Soylu sorumluluğunu örtmek için bizi hedef aldı
15:48 Kazada yaşamını yitiren 3 çocuk defnedildi
15:44 Kaçırılan öğrenciler darp edilip boş araziye bırakıldı
15:32 Barış Anneleri: Barış tecridin kaldırılmasıyla gelir
15:24 Amedspor deplasmanda kazandı
15:02 Van Valisi kendi yasağını tanımadı
14:56 Ankara’da GBT'den geçirilen 3 öğrenciden haber alınamıyor
14:44 Dilan Toptaş davası: Kravatlı sanıktan çelişkili beyanlar
14:24 Gazeteci Kılıç mezarı başında anıldı
14:23 İşten atılan İzmir Büyükşehir Belediyesi işçileri direnişe başladı
14:23 Munzur Gözeleri projesi iptal edildi
14:15 Demirtaş'tan Garê açıklaması: Sorumluluğu HDP'ye yüklemek aymazlıktır
14:08 Sancar: Savaşa karşı ortak barış mücadelesini oluşturmalıyız
14:05 Saraçoğlu Mahallesi projesine tepki
13:42 Mutsuz insan sayısı arttı
13:41 HDP’den Zam Raporu: 4 bin 801 kişi geçinemediği için intihar etti
13:32 Buldan: Hükümet Garê sorumluluğundan kaçamaz
13:30 Nû Jîn belgeseli davası yeniden görülmeye başlandı
13:27 ABD Başkanı Biden İsrail Başbakanı Netanyahu ile görüştü
13:21 Antep’de kadın cinayeti
12:49 Kadıköy Belediyesi’nde işçilere rağmen TİS imzalandı
12:47 Kayyım rektöre karşı nöbet sürüyor
12:40 328 STÖ’den 'özerk üniversite' talebi
12:38 Gergerlioğlu: Başarısız bir operasyon olduğunu herkes kabul etsin
12:28 Polis şiddetine manevi tazminat
12:19 Dilek Kaya'yı öldüren astsubaya müebbet hapis istemi
11:59 Eğitim Sen: Önlemler alınarak okullar açılmalı
11:58 Avukatlardan İmralı başvurusu
10:19 Ankara’da 4 yıl aradan sonra Kürtçe eğitim verilecek
10:11 Diyarbakır’da kar yağışı trafikte aksamalara neden oldu
09:52 Antalya’da bir kadın katledildi
09:37 Aydın'da 13 kişi serbest bırakıldı
09:35 Bir kadını taciz eden 2 korucu serbest bırakıldı
09:31 KEFEK yine toplanamadı, bilgilendirme yapılmadı
09:14 Açlık grevi eylemi 84’üncü gününde
09:13 Yüksekova'yı karada göremeyen medya havadan güzelleme yaptı
09:12 'Dil yasağı benliğe ve duygusal bütünlüğe zarar veriyor'
09:11 Markette 100 lira olan ceviz içinin kilosunu bir lira 60 kuruşa kırıyor
09:10 Kayyım pandemi gerekçesiyle kadın birimini pasifleştirdi
09:09 Belgelerle 'Sürgün Kürtler': Kırgızistan Kürtleri
09:08 AKP’nin yargı reformlarının sonucu: Cins kırımı
09:07 'Gençler kilamlara kulak vermeli'
09:05 Sanatçılardan açlık grevi çağrısı: Tecridi kırmak şarttır
09:04 Anadil Günü'nde çocuklar için Kürtçe kurs
09:00 18 ŞUBAT 2021 GÜNDEMİ
07:59 Diyarbakır’da kar yağışı
17/02/2021
22:29 Mobinge maruz kalan doktor yaşamına son verdi
22:16 Bingöl’de bir genç intihar etti
21:17 Son 24 saatte 86 kişi hayatını kaybetti
21:10 Serbest bırakılan Barış Annesi Akbulut: Kimseden korkmuyoruz
20:52 Yalova’da 5 HDP’li tutuklandı
20:45 Mardin’e kar düştü, araçlar yolda kaldı
20:36 Kazada ölen 3 çocuk Van’da defnedilecek
20:29 Erdoğan: Mart ayında kademeli normalleşme sürecini başlatıyoruz
19:57 Şırnak ve Mardin’de gözaltına alınan 55 kişiden 25’i serbest
19:49 HDP’den ‘Kadınlar İçin Adalet’ kampanyası ziyaretleri
18:34 Safiye Karakoç davasında tüm sanıklara hapis cezası
18:13 Serhat bölgesi gözaltıları: 61 kişi serbest, 2 tutuklama
18:09 İran, Rusya ve Türkiye’den ortak Suriye bildirisi
17:30 Emine Çakmakçı’nın davası ertelendi
17:17 CHP’li Özel’den Erdoğan’a 23 saniyelik cevap
17:03 Kılıçdaroğlu Erdoğan'a video mesajla yanıt verdi
17:02 Tecrit 'savaşın adı' oldu
16:50 Hewlêr’de gazeteci ve aktivistlere hapis cezası
16:42 Bayındır: Bu halkı parçalayamazlar
16:31 Van’da eylem ve etkinlik yasağı uzatıldı
16:14 Birçok kemiği kırılan tutuklu kendi kendini darp etmiş!
15:51 Cizre'de tecrit paneli: Öcalan'ın duruşu komployu boşa çıkardı
15:45 Erdoğan’dan Kılıçdaroğlu’na hakaret
15:44 Kelepçeli muayeneyi reddeden doktora jandarma tehdidi
15:34 Diyarbakır Barosu davası ertelendi
15:25 Duygu Delen davasında yeniden keşif istendi
15:25 Anadil Günü için ortak açıklama
15:03 Uca’dan iktidara: Yenileceksiniz
15:01 Bakan Koca'ya 'yeni hastane' sözünü hatırlattılar
14:54 Hakkari Belediyesi eski Eşbaşkanı darp ve çıplak aramaya maruz kaldı
14:42 Diyarbakır’da ekmek zammı geri alındı
14:39 Sağlık ve sosyal hizmet alanındaki kadınlara dönük şiddet ankete yansıdı
14:36 Kadınlardan zılgıtlı protesto
14:15 Garê operasyonunda gözden kaçanlar
14:11 Sloganlarla açlık grevlerine dikkat çektiler
13:57 Siyasi partiler: Ev hapisleri İmralı tecridinin tezahürüdür
13:22 Anadil ve kültürel kimlik ayrımcılık nedeni
13:09 Haber alınamayan Küçüközyiğit’in kızı: Babam nerede?
13:03 ESP ve SGDF: Üyelerimize ajanlaştırma dayatılıyor
13:00 Sancar: Zulme karşı adaleti savunacak ittifakı kuralım
12:38 HDP Batman İl Eşbaşkanları serbest bırakıldı
12:33 Beştaş: İktidar Garê’nin hesabını veremedi
12:31 Temel'den Gül'e: Magazin haberleri yapmamak suç mu?
12:19 Özel sektörün kısa vadeli kredi borcu arttı
12:10 Sanatçı Gezen ve Akpınar’a ceza istemi
12:10 Siirt’te 7 kişi serbest bırakıldı
12:03 Akşener’den Erdoğan'a Garê tepkisi: Böyle şuursuzluk olamaz
11:50 KDP’li parlamenter koronadan yaşamını yitirdi
11:13 Google Kürtçe reklamı reddetti
10:23 CFWIJ'den 'gazetecileri serbest bırakın' çağrısı
10:20 Katledilen Şaylemez’in cenazesi hala morgda
10:15 Şengalliler’in kaldığı kampta yangın
09:55 Gülistan Şaylemez’in faili tutuklandı
09:54 Urfa-Antep otoyolunda kaza: 3 ölü 30 yaralı
09:54 Mertcan Avcı’nın tahliyesine itiraz
09:50 Çiviroğlu: Biden yönetimiyle Türkiye'ye açık çek siyaseti son buldu
09:44 İstanbul’da kar etkisini sürdürüyor
09:19 Tutuklu gazetecilerin avukatları: Suç bulamayınca yorum yapmışlar
09:18 Özgür Gündem’e hınç bitmedi: Sayısız dava, yıllarca hapis cezası
09:18 Açlık grevi eylemi 83’üncü gününde
09:10 Özbudun: Muhalefet ilkeler üzerinde ortak deklarasyon yayınlamalı
09:04 'Dengbejlik Kürt yaşamının tarih izidir'
09:04 HDP PM üyesinin kaçırıldığı aracın plakası 'sahte' çıktı
09:03 Bölge kentlerinde aşılama oranı neden düşük?
09:03 Açlık grevi dilekçesine hücre cezası
09:03 Kadın esnaflar: Pandemi değil açlık öldürecek
09:02 Yöre halkına yasak TOKİ'ye serbest
09:02 Yazar Zibechi: Öcalan’ın düşünceleri zamanın ilerisinde
09:01 Gazeteci Kılıç'ın ardında kalanlar
09:01 Vicdani retçi Bektaş: Türkiye’de savaş militarizmle yürütülüyor
09:01 Muşlu: Önlemler alınmadan yüz yüze eğitim sürdürülemez
09:00 17 ŞUBAT 2021 GÜNDEMİ
08:45 Erdoğan, Binali Yıldırım'ın 4 yıl önceki konuşmasını okudu
16/02/2021
22:54 TİHV: İnsan hakları savunuculuğu susturulamaz
22:06 Ann Linde: HDP’lilere yönelik kitlesel gözaltıdan endişeliyiz
21:48 BM: Rusya ve ABD Suriye’de birlikte çalışabilir
21:24 Adana'da gözaltına alınan 20 kişi serbest
20:33 Eskişehir’de biri çocuk 3 kişi katledildi
20:12 Kovid-19’dan 90 kişi daha hayatını kaybetti
19:47 15 Şubat’ı protesto eden Halil Şen bedenini ateşe verdi
19:11 İstismar failinin davası ertelendi
18:57 Mersin’de gözaltına alınan 7 kişi serbest bırakıldı
18:55 Van’da kadına sistematik şiddet uygulayan erkek tutuklandı
18:33 CHP’li Bakan’dan iktidara: Hesabını vermek zorundasınız
18:18 Buldan: Soylu'nun iddiası gerçek dışı ve kara propaganda amaçlıdır
18:10 Batman'da gözaltılar protesto edildi