Amed’de kitlesel yürüyüş: Jin jiyan azadî tek avazdan arşa yükseliyor 2024-11-25 17:59:00 AMED - Amed’de binlerce kadının katıldığı yürüyüşte, “Biz kadınlar, bu düzenin karanlığını yırtmaya, yaşamı ve özgürlüğü savunmaya devam edeceğiz. Jin jiyan azadî sesleri tüm yasaklamalara rağmen tek avazdan arşa yükseliyor" dedi.  Dicle Amed Kadın Platformu (DAKAP) ve Amed Şiddetle Mücadele Ağı Bileşenleri öncülüğünde 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında Şêx Sêîd (Dağkapı) Meydanı’nda kadınlar bir araya geldi. DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, Kürt siyasetçiler Gultan Kışanak ve Ayla Akat Ata, milletvekilleri, belediye eşbaşkanlarının da yer aldığı yürüyüşe binlerce kadın katıldı.   Katledilen kadınların fotoğraflarını taşıyan kadınlar, “Erkek-devlet şiddetine karşı Jin jiyan azadî” yazılı pankartlarla bir araya geldi. Polis ablukasına aldırmayan kadınlar, attıkları “Jin jiyan azadî”  ve “Bijî berxwedana jinan” sloganları ile yürüyüşe geçti. Yürüyüşe Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği (MKG) “Gazetecilere dönük şiddete hayır özgür basın susturulamaz” yazılı pankartla katılırken sık sık “Özgür basın susturulamaz” sloganları atıldı.  Kadınlar Gazi Caddesi’nde Mêrdin Kapı’ya doğru pankartları, sloganları ve zılgıtlarıyla yürüyüşü Keçi Burcu önünde sonlandırdı.  Burada kadınlar katledilen kadınların isimlerini söyleyerek hep bir ağızdan “Burada” diye haykırdı.      ‘ŞİDDETİ MÜMKÜN KILAN DEVLETTİR’   Ardından kadınlar adına Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Amed İl Kadın Meclisi Sözcüsü Güliz Kaya açıklama yaptı.  “Kadınların özgürlüğü ve toplumsal barış için: Jin, jiyan, azadî” başlığıyla yapılan açıklamada şunlara yer verildi: “25 Kasım 1960’ta Dominik Cumhuriyeti'nde faşist Trujillo Hükümet'ine karşı ezilenlerin verdiği büyük mücadelede sembol haline gelen ve katledilen Mirabel Kardeşleri ve özgürlük mücadelesi veren tüm kadınları anarak sözlerimize başlamak istiyoruz. Biz kadınlar, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde, her alanda varoluşumuzu hedef alan erkek egemen sisteme ve onun şiddetine karşı direnişimizi haykırmak için buradayız. Kadınların tarih boyunca süregelen direnişi, bugün dünyanın dört bir yanında, evlerde, sokaklarda, işyerlerinde ve cezaevlerinde yankılanmaya devam ediyor. Ancak biliyoruz ki; erkek şiddeti, yalnızca faillerin bireysel eylemleriyle sınırlı değil; bu şiddeti mümkün kılan devlet politikalarıyla, cezasızlıkla ve patriyarkanın ideolojik dayatmalarıyla örgütleniyor. Bizler bu şiddet düzenine karşı, ‘Jin, Jiyan, Azadî!’ diyerek, mücadelemizi kararlılıkla büyüteceğimizin sözünü buradan bir kez daha veriyoruz!     JIN JIYAN AZADÎ TEK AVAZDAN ARŞA YÜKSELİYOR   Kürdistan’da, Türkiye’de ve dünyanın her yerinde kadınlar erkek-devlet şiddetinin ve eril tahakkümün hedefi olmaya devam etmektedir. Afganistan’da Taliban’ın şiddetine maruz kalan kadınlar, İsrail Hamas savaşında katledilen kadınlar, özgürlüğe ruhunu adayan İranlı kadınlar, Türkiye’de militarizmle, savaş politikaları ile katledilen Kürt kadınlar aynı zihniyetin, kadın karşıtı dünya rejiminin, şiddet cenderesinden geçirilmişlerdir. Tüm bu gerici rejimler karşısında kadın mücadelesi büyümeye devam ediyor. Jin jiyan azadî sesleri tüm yasaklamalara rağmen tek avazdan arşa yükseliyor.   PATRİARKA, MİLİTARİZME KARŞI MÜCADELE SÜRECEK   Kadınlar toplumsal yaşamın her alanda şiddete maruz kalmakta ve koruma kararlarının varlığına rağmen kamuya açık alanlarda katledilmektedirler. Öte yandan da kadına karşı şiddetle mücadele eden kadın hak savunucuları, gazeteciler, siyasetçiler gözaltına alınıp, tutuklanmaktadır. İktidar, siyasal, sosyal, özel ve kamusal alanda söz sahibi kadınların varlığını tehdit olarak görmekte, kadını aile kurumu içerisine hapsetmek istemekte ve yargı tacizleriyle susturmaya çalışmaktadır. Biz kadınlar devletin baskı ve zor aygıtlarına, patriarkaya, militarizme karşı mücadelemizden asla vazgeçmeyecek; kadının direniş kararlılığı ile gerici, ataerkil hiçbir zihniyete geçit vermeyeceğiz!   DÜZENE KARŞI MÜCADELE BÜYÜTÜLECEK   2024 yılına ait veriler, 2023 yılına kıyasla hemen hemen tüm şiddet türlerinde bir artış olduğunu göstermektedir. Özellikle cinsel şiddet, ekonomik şiddet ve fiziksel şiddette meydana gelen artış toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ve şiddet döngüsünün ne denli derinleştiğini gözler önüne sermektedir. Adalete erişimin önündeki engeller, var olan sistemin etkin ve yeterli bir şekilde uygulanmaması, kadınların inandırıcılığının sorgulanması, ceza davalarının kamuoyundan ve kadın örgütlerinden kaçırılması, kadın örgütlerinin müdahillik taleplerinin reddedilerek şiddet mağduru kadının yalnızlaştırılması, şiddet faillerine hiç ceza verilmemesi ya da verilen cezalarda haksız tahrik, iyi hal indirimi gibi sembolik cezaların uygulanması durumu kadına yönelik işlenen suçların yargı eliyle cezasızlıkla sonuçlanmasına yol açmaktadır. Eğitim, yaş, din, etnisite gibi özelliklerine bakılmaksızın tüm sosyal katmanlardan milyonlarca kadın, çocuk ve LGBTİ +’lar insanlık dışı şiddete maruz kalmaya devam ederken, başta Türkiye olmak üzere dünyadaki birçok devlet kâğıt yığınları haline dönüştürdükleri temel insan hakları belgelerini uygulamamakta adeta yarışıyorlar.     Erkek, reis, aile güzellemelerinin siyaset mecralarında sürekli arz edildiği ve buna yönelik politikaların kirli işbirlikleri yarattığı aile içi şiddetin, paydaş katliamlar örgütlemeye dönüştüğü ortadadır. 21 Ağustosta evinden çıkan, kaybolduktan 19 gün sonra cenazesi bulunan Narin Güran bölgede şiddetin, katledilmenin, kaybedilmenin hafızasını tazelemiştir. Bu olay Söz konusu bir çocuk bile olsa çıkar ilişkilerinin işbirliğini ortaya koymaktadır. Yargı sürecinin takibinde edindiğimiz izlenimler kutsal aile , reis -erkek işbirliğinin özeti mahiyetinde olmuştur. Narin Güran şahsında tüm çocuklar için mücadele sözümüzü yineleyerek işbirlikçi aile düzenine karşı mücadelemizi büyüteceğiz.    ROJİN KABAİŞ CİNAYETİ   Wan’da 27 Eylül ‘de yurttan ayrılan Rojin Kabaiş’in akıbeti de bi dizi şüphelerle doludur.  Yurt yetkililerinin aradan 2 gün geçmesine rağmen aileye haber vermediği , herhangi bir işlem başlatmadığı devam eden süreçte açığa çıkmıştır. Adli tıp raporunun kamuoyu ile uzun bir süre paylaşılmaması, devamında bir cinayetten ziyade ‘intihar’ olarak ele alınması henüz tamamlanmamış bir soruşturmayı peşinen tanımlama telaşı , kaygılarımızı çoğaltmış ‘cinayet’ ihtimalini güçlendirmiştir. Kürt Kadın Hareketi olarak, çocukları katleden ve bu katliamlara sessiz kalan zihniyete karşı mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceğiz!   Amed'de yürüyüş sonrası slogan atan kadınlara polis engeli Amed'de yürüyüşün ardından “Jin, jiyan, azadî” sloganları atan kadınlara polis müdahale etti. pic.twitter.com/yhtOkI7Hse — Mezopotamya Ajansı (@MAturkce) November 25, 2024   KAYYIM ATANMASI SİSTEMİK ŞİDDETTİR   31 mart 2024 yerel seçimlerinde Kürdistan’da son sekiz yıldır süregelen kayyım rejimi halkın iradesiyle son bulmuş bölgede ve Diyarbakır’da belediyeler yeniden işlev hale gelmiştir. 2024 Yerel seçimlerden sonra Amed’de Büyükşehir Belediyesi tarafından yeniden kadın sığınma evlerinin açılması, kadın danışma birimlerinin aktifleştirilmesi her ne kadar bizi güçlendirmiş olsa da 8 yıllık kayyım politikasının kadın alanında yaratmış olduğu tahribatını kolay kolay toparlanmayacağı ortadadır. 25 Kasım’a girdiğimiz bugünde devlet tarafından Hakkâri ile başlayıp, İstanbul-Esenyurt, Êlih, Mêrdin, Xalfeti ve Dêrsim belediyelerine kayyım atanması sistematik bir şiddet halini almıştır.   CEZAEVLERİNDE KADINLAR DİREŞİNİ ÖRGÜTLÜYOR   Cezaevleri ise özel savaş politikalarının adeta kurumsallaştığı alanlar olarak karşımıza çıkıyor. Hapishaneler, başta muhalifler olmak üzere siyasi iktidar tarafından ‘tehlikeli’ olarak değerlendirilen insanların tutulduğu mekanlar haline gelmiştir. İşkence, insanlık dışı ve kötü muamele, yalnızca politik mahpuslara değil; insanlık onuruna aykırı tutulma halini reddeden adli mahpuslara karşı da bir yöntem olarak uygulanmaktadır. Bu saldırılar, kadınların bedenlerini ve iradelerini hedef alan bir bastırma stratejisine dönüşse de, cinsiyetlendirilmiş şiddet mekanları olan Kadın Hapishanelerinde özgür kadın kimliğine sahip kadınlar direnişlerini örgütlemeye devam ediyorlar!   JIN JIYAN AZADÎ EN ESKİ SÖMÜRGENİN BAŞKALDIRISIDIR   Sadece cezaevlerinde değil, sokaklarda, meydanlarda, hayatın her alanında kadınların ve LGBTİ+ların sesi kısılmaya çalışılıyor. Jin, Jiyan, Azadî için getirilen yasaklar, sadece kadınların sözünü değil, mücadelelerini ve direnişlerini de bastırmayı hedefliyor. Jin Jiyan Azadi Kürt kadın hareketinin özgürlük mücadelesinin bir sembolü; tüm dünya kadınları için kadın özgürlükçü bir yaşamı savunmanın ve direnmenin yolu ve umududur. Jin Jiyan azadi; en eski sömürgenin başkaldırısıdır! Tüm dünya kadınlarını etrafında örgütleyen, iktidar odakları için korku kaynağı haline gelen onurlu bir mücadelenin ve yaşamın yoludur!   JIN JIYAN AZADÎ   Bugün burada bir kez daha yineliyoruz; Biz kadınlar, bu düzenin karanlığını yırtmaya, yaşamı ve özgürlüğü savunmaya devam edeceğiz. Eşitlik ve özgürlük mücadelesinde büyük bedellerle yolumuza ışık tutan tüm kadın yoldaşlarımızı bir kez daha saygı ve minnetle anarak onlardan da aldığımız güçle hep birlikte ‘varlık mücadelemizi’ haykırıyoruz, Jin, Jiyan, Azadî!”   KOÇYİĞİT: DÊRSIM’DEN SELAM VAR   Ardından DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit söz aldı. Gülistan Kılıç Koçyiğit şöyle konuştu: “Bugün evlerden, okullardan, tarlalardan, fabrikalardan çıkıp bu meydana gelenler, gelmek isteyip de gelemeyen, yüreği özgürlük mücadelesi ile yanan kız kardeşlerimize bin selam olsun. Kadınlar olarak bugünü bir anma olarak değil, yan yana geldiğimiz günün adıdır. 25 Kasım erkek devlet şiddetine karşı kadınların birbirinin yoldaşı olduğu, özgürlük mücadelesinin yükselttiği adıdır. Türkiye’de 3 kadın katlediliyor, bakanlıklar, kolluk, devlet seyrediyor.  Güvenliğimizi alması gerekenler şiddetin önünü açıyor. Kravatlı yargı kadın katillerine indirim uyguluyor. Utanamadan cezasızlık algısı var diyorlar, cezasızlık var, kadınlar, çocuklar katlediliyor. Ama bu ülkedeki kadın bakanlığı ismi değiştiriliyor hükümetin kılı kıpırdamıyor. İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırdılar, şimdi nafaka hakkına, 6284 sayılıya göz diktiler.  Bugüne kadar direnerek kazandığımızı her şeye el koymak istiyorlar. Bu erkek devletin haklarımıza el koymasına izin vermeyeceğiz. Bugün Dêrsim’den geliyoruz, Dêrsim’den iradesi gasp edilenlerin selamları vardı. Orada yapılmak istenilen, şiddetin ve tehlikeyi gösteriyorlar. Kayyımlarla kadın özgürlük mücadelemizi yok etmek istiyorlar.   NAGİHAN AKARSEL, HEVRİN XELEF ONURUMUZDUR   Rojava’dan İran’a kadar, dünyanın dört bir yanında kadın özgürlük mücadelesi büyüyor. Özgürlük mücadelesinin evrenselleşen sloganı var oda ‘jin jiyan azadî’dir.’ Kolluk bir kadın eylemine gitmiş olsaydı bizim yıllardır, eylemlerimizde Jin jiyan azadî sloganları attığımızı bilirdi. Ama bilmediği için şiddete karşı yaptığımız eylemi şiddetle bastırmak istiyor.  Bu bir ideolojik şiddettir. Bu şiddeti kabul etmiyoruz, kadın eylemlerinin önüne barikat kurmak yerine, kadınları katledenlerin önüne kurun. Buradan söylüyoruz: kadın özgürlük mücadelemiz çok derin, bu uğurda binlerce arkadaşımızı yitirdik. Arkadaşımızın adını andığımızda kimse bölemez. Nagihan Akarsel, Hevrin Xelef bizim onurmuzdur. Bu mücadeleyi daha da büyüteceğiz. Erkek egemen sistemi alaşağı edeceğiz. Eşit, demokratik bir ülkeyi kuracağız.  Barışı bu ülkeye getireceğiz.”   KIŞANAK: MEŞRU VE HAKLIYIZ   Ardından TJA adına Gültan Kışanak söz aldı. Gültan Kışanak şu ifadeleri kullandı: “Bugün burada şiddeti durduracağımıza dair kararlığımızı göstermek benim için onurdur. İyi ki mücadele ediyorsunuz. Sizleri hala zindanlarda tutulan kadın tutsak yoldaşlarımız adına selamlıyorum. Biz kadınlar mücadele ederek, barikatları kaldıracağımıza, üzerimize kapatılan tüm kapıları açacağımıza söz veriyoruz. Kadınlar, ölüme karşı yaşamı savunuyor. Kadınlar köleliğe karşı özgürlüğü savunuyor. Kadınlar şiddete karşı özgür yaşamı savunuyor. Savaşa karşı barışı savunuyor. Biz meşru ve haklıyız. Savaşı, köleliği dayatanlar gayri meşrudur. Mücadelemizde bugüne geldiğimiz gibi yan yana kol kola olacağız. Şiddeti hayatımızdan çıkaracağız, kadın cinayetine izin vermeyeceğiz. Çocukların katledilmesine izin vermeyeceğiz. Hayatımıza, sokağımıza, evimize dayatılan şiddeti reddedip barışı getireceğiz. Hep beraber bu şiddeti hayatın her alanında söküp atacağız. Erkeklerin kadınları katletmesi meşru gösterilemez, kadın cinayetlerinden, çocuk cinayetlerinden sonra ‘nedeni nedir’ diye sorulamaz. Cinayetlerin hesabı sorulur. Biz şiddetsiz bir yaşamı örmek için birileri elini taşın altına koyuyor ya biz gövdemizi koyarız. Yeter ki tüm kadınlar özgür ve eşit bir yaşamı kurabilsinler. Yolumuz barış dolu bir yaşama çıksın.”    UÇAR: YAŞASIN KADINLARIN BİTMEYEN DİRENİŞİ    DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar ise şunları söyledi: “Kolluk güçlerinin bugün yaşattığı şiddete rağmen yürüyüşten vazgeçmeyen kadınları selamlıyorum. Bu şiddete bizi alıştırmak istiyorlar, iktidarın ayakta durması için şiddete başvuruyor. Sözümüz kesiliyor, kadınlara soruşturmalar açılıyor. Ne yapıyoruz alanlarda? Kadınları katleden failleri teşhir ediyoruz, erkek devleti teşhir ediyoruz. Bu iktidar ve kolluk güçleri bunu suç istinat etmiş. Diyarbakır valisi ‘jin jiyan azadî’ sorunlu bulmuş. Yenisiniz galiba, bu slogan cezaevlerinde işkence ettiğiniz kadınların, gazetecilerin, özgürlüğü için mücadele eden kadınların sesiyle, emeğiyle açığa çıktı. Değil vali iktidarı gelsin değil iktidar erkek egemen sistem gelsin bizim rehberimiz ‘jin jiyan azadî’ olmaya devam edecek. Jin jiyan azadî sloganın örgütsel terminolojisi ile söylüyoruz. Bu iktidarın katliamı karşısında, failleri koruyanların karşısında, kadınların örgütlenme sloganıdır. Kadınlar erkek devlet şiddeti karşısında, örgütlenecek ve örgütlendiğinde mücadelesini büyütecek. Kolluk şiddeti devam ediyor. Sözümüzü kurmayalım diye ellerindeki tüm imkanları kullanıyorlar.    Bu ülkedeki İçişleri Bakanlığı, ‘kadınlar içeri aldığı için katlediliyor’ diyor. Bu iktidarın aklı kadınlara evin kapısını gösteriyor. Kadınlar o kapıdan dışarıya çıkarmıyor, kadınlar çıktığında kıyafeti tartışılıyor. Bu iktidar hangi gün tecavüzü gündemine aldı.  Bu meseleyi üstünü kapatmak için kadınların tecavüzcüsünü öyle ele aldı. Bu iktidar ne zaman mezarlığa geldi, aile dostları olduğu zaman. Her birimizin onların ittifakını, kolluk gücünü tanıyoruz. Kimsenin mülkiyeti değiliz, kimse bize ‘kadınlarımız’ diyemez. Kimi ne ilgilendirir hangi kadının hangi soyadını taşıyacağı. Alanlara olanlar, jin jiyan azadi sloganını savunanlar ne yapıyoruz; kadınlara kapattığınız kapıları tek tek açacağız. Yaşamın tüm alanlarında sesimiz, sözümüz olacak. Jin jiyan azadî ile uğraşacağınıza, Kürdistan’da uyuşturucu satanlara, fuhuş yaptıranlarla uğraşın. Sizin bizim korumanıza ihtiyacımız yok, engel olmayın kadınlara. Kadınların bir tarihi var, mücadele tarihi. Bugün hangimiz hangi kimlikten olalım, olalım sözümüzü ortaklaştırabiliyorsak, bu mücadelemiz ile ilgili. Bizi siyasaten, kamusal alandan, alıkoymaya çalışan erkek devlet şiddetine karşı inadına yan yana olacağız. Hiç kimse üzerimize kapıları kapatamaz, kadınların olduğu her yerde, özgürlük ve yaşam var. Tahammül edemediğiniz özgürlük ve yaşam var. Bu ülkede yaşadığımız her bir şeyin tecritle alakası var. Kadınlar bu dönemde özgürlüğümüz ve özel savaş politikalarına karşı duracağız. Ülkenin ihtiyaç duyduğu şey savaş değil özgürlüğü ve eşitliği savunan tüm dinamikleriyle yan yana gelmek. Örgütlü gücümüzde, kadınlar üzerinden dizayn edeceğiz bir toplumu değil özgür bir toplumu hep birlikte inşa edeceğiz. Mücadelemize müdahale eden herkese aynı sözü kurmaya devam edeceğiz. Yaşasın ji jiyan azadî, yaşasın kadınların bitmeyen direnişi.   Açıklama “Jin jiyan azadî” sloganları ile sona erdi.