Campbell: Kapitalist ülkeler Abdullah Öcalan’ı tehdit olarak görüyor 2024-02-12 09:03:49   ANKARA - Kürtlerin özgürlük mücadelesini yakından takip eden İrlandalı gazeteci Mark Campbell, "Kapitalist ülkeler, Öcalan’ın fikirlerini bir tehdit olarak görüyor. Ama buna karşı muazzam bir dayanışma hareketi var” dedi.    PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın uluslararası güçlerin ortaklığıyla 15 Şubat 1999'da Türkiye'ye getirilmesinin üzerinden 25 yıl geçti. Öcalan, uluslararası komployla getirildiği tarihten bu yana İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde tecrit altında tutuluyor. Öcalan'ın 25 yıllık süreçte ortaya koyduğu fikirler, dünyada geniş çevrelerce benimsendi. Dünyanın birçok yerinde farklı inanç ve kimliklerden insanlar, yıllardır Öcalan'ın fiziki özgürlüğünü talep ediyor. Bu eylemlerin son halkası ise, 10 Ekim 2023 tarihinde dünya genelinde 74 merkezde startı verilen "Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa siyasi çözüm" kampanyası oldu.     Uzun yıllardır Kürtlerin verdiği mücadeleyi yakından takip eden ve PKK bayrağı taşıdığı gerekçesiyle hakkında dava açılan İrlandalı gazeteci Mark Campbell de kampanyaya destek veren isimlerden. Campbell, Kürt özgürlük mücadelesiyle tanışıklığını, Kürt sorunu ve İmralı tecridine dair değerlendirmelerde bulundu.    LICÊ'DE YAŞANANLARA TANIKLIK ETTİ   "Kopmloyu kurgulayan güçlerden biri" olarak gördüğü İngiltere'den Kürt özgürlük mücadelesine destek verdiğini belirten Campbell, 1993 yılında foto muhabiri olarak insan hakları heyetiyle birlikte Türkiye'ye geldiği dönemde Kürtlerin özgürlük mücadelesiyle tanıştığını ifade etti. Olağanüstü Hal (OHAL) uygulamalarını yerinde gözlemlemek için Ulusal Gazeteciler Birliği’ni temsilen Özgür Gündem muhabirleri ile birlikte Kurdistan’a gittiğini aktaran Campbell, "Türk ordusu tarafından tamamen yerle bir edilen Lice'ye gittik. Lice'nin külleri arasında yürüdük. Pek çok insanın ifadelerini ve ilk elden anlatımlarını aldık. Türk ordusu, Lice ilçesinin tamamını ateşe vermişti. Her ev, her bir dükkan yakılmış, mermiler binalara serpilmişti. İnsanlar sokaklarda saklanmak için koşarken vurulmuştu" diye kaydetti.     Yakılan bir köye gittiklerinde maskeli askerler tarafından gözaltına alındıklarını ve uzun bir süre öldürülme korkusu yaşadıklarını aktaran Campbell, "Ordunun elinde çok korkunç bir deneyim yaşadık. Ama Özgür Gündem gazetecisi muhabirlerinin durumu daha da kötüydü. Başlarına kapüşonlular geçirmişlerdi. Öldürülecekleri söylendi, işkence gördüler" diye kaydetti.    'ÖCALAN'IN FİKİRLERİ DİKTATÖRLERE TEHDİTTİR'   Yaşadıklarının kendisini çok etkilediğini ifade eden Campbell, Kürtlerin o dönem yaşadıklarının dünyada bilinmediğini söyledi. Campbell, "Hiç kimsenin Kürtlerin başına gelenlerle ilgili gerçeği ve ayrıntıları bilmediğini fark ettim. Bütün bunları bildiğimiz halde hükümetimizin Türkiye'ye yardım etmesi oldukça şaşırtıcı. Kürt halkının istediği tek şey -Galler'deki Gallilerin sahip olduğu şeyle aynı- özerklik. Kendi kültürlerini ve dillerini yaşatabilmek" dedi.    İngiltere başta olmak üzere diğer egemen güçlerin bu sorunu ve talepleri görmezden geldiğine dikkati çeken Campbell, Abdullah Öcalan'ın sorunlara dair fikirlerinin ise "tehdit" olarak algılandığını kaydetti. Campbell, "Şimdi Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'nden bahsediyoruz. Çünkü burası Abdullah Öcalan'ın fikirlerinin nasıl hayata geçtiğini görebildiğimiz yer. Abdullah Öcalan'ın temsil ve komünal yaşama dair radikal fikirleri var. Bunlar bölgesel diktatörlere ve bölgesel rejimlere yönelik tehditlerdir. Rojava'nın tanınmasının çok zor olduğunu biliyorum. Ama uluslararası güçlerin Türkiye'ye bir çeşit baskı uygulayabilmesinin mümkün olduğuna inanıyorum. Türkiye'nin ne kadar diktatör ne kadar acımasız bir rejim olduğunu tüm uluslararası güçler biliyor. Kürtlere karşı komplo kurmalarının veya bu komplonun bir parçası olmalarının, Abdullah Öcalan'a yönelik tecrit uygulamalarının tek nedeni ticaret. Para ve silah için büyük anlaşmaları var" ifadelerini kullandı.    'KÜRTLER HER GÜN DİRENİYOR'   Abdullah Öcalan'ın fiziki özgürlüğü için başlatılan eylemlerin önemli olduğunu vurgulayan Campbell, 1 Şubat’ta başlayan ve 15 Şubat’a kadar devam edecek olan "Büyük Özgürlük Yürüyüşü"ne işaret etti. Campbell,  "Kürtler her gün direniyor. Kürtler, tarihin herhangi bir noktasına bakıldığında hiç olmadıkları kadar güçlü oldukları söylenebilir. Kürt sorununun asla askeri çözümü olmayacak. Dolayısıyla Kürt meselesinin barışçıl bir şekilde siyaseten çözülmesi gerekiyor. Bu er ya da geç oluşacaktır. Bu baskı, katliam, hapsetme, bombalama, sömürgeleştirme ve istila politikasını sürdüremezsiniz. Erdoğan birçok bakımdan batıdaki demokratik ülkelere yönelik bir tehdittir" diye konuştu.    'TÜRKİYE'NİN İŞGAL FANTAZİLERİ VAR'   Campbell, 2017 yılında tecride karşı başlatılan açlık grevi eylemlerini hatırlatarak, Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi'nin (CPT) baskılar üzerine İmralı Adası’na gitmek zorunda kaldığını kaydetti. Campbell, "Modernitenin kapitalist ülkeleri Abdullah Öcalan’ın fikirlerini bir tehdit olarak görüyor. Ama muazzam bir dayanışma hareketi var. Şu anda Ortadoğu'da Kürtlerin nüfusu 40 ila 50 milyon civarında. Eğer Kürtlerin birlik olacağı, ayağa kalkıp birlikte mücadele edeceği bir zaman varsa o da bu zamandır. Çünkü Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyini ve Federe Kurdistan Bölgesi'ni işgal etme gibi fantezileri var. Kürt halkının çektiği acılar devam edecek. Kürtlerin birleşmesi gerekiyor. Bu yüzden insanları Özgürlük Yürüyüşünü desteklemeye çağırıyorum" şeklinde konuştu.    'İNGİLTERE SORUMLULUK ALMALI'   Campbell, çatışmalı sürecin acılara neden olduğunu belirterek, İngiltere'nin de Kürt sorununun çözümü için sorumluluk alması gerektiğini vurguladı. Campbell, şunları söyledi: "Savaşın daha fazla uzatılması benim açımdan suçtur. Birleşik Krallık Hükümeti, memurlarını Türkiye'yi Kürt meselesini barışçıl ve politik bir şekilde çözmeye zorlamak için kullanmalılar. Çünkü İrlanda'da çatışma çözme deneyimine sahipler. Bu anlamda Türkiye'ye sunacakları çok şey var. Umarız 2024 yılı Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kırıldığı, Abdullah Öcalan'dan haber alabileceğimiz bir yıl olur. Umalım ki Kürt meselesinin barışçıl siyasi çözümüne yönelik bir adım atılsın."