Çiçek: 'Özgürlük Yürüyüşü' ile Kürt halkının mesajı net 2023-11-24 09:17:13   İSTANBUL - HDK Eşsözcüsü Cengiz Çiçek, engellemelere rağmen gerçekleşen "Özgürlük Yürüyüşü" ile Kürt halkının “Öcalan’sız bir yaşamı düşünmediği, onunla buluşmak istediği” mesajını net bir şekilde verdiğini söyledi.    İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi'nde tutulan ve 32 aydır kendisinden haber alınamayan PKK Lideri Abdullah Öcalan'a dönük mutlak tecridin kaldırılması ve fiziki özgürlüğünün sağlanmasının talebiyle 18-19 Kasım tarihlerinde “Özgürlük Yürüyüşü” yapıldı.    Bursa’nın Gemlik ilçesine yapılan yürüyüş, Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Özgür Kadın Hareketi (Tevgera Jinên Azad-TJA), Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP),  Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma Dayanışma Birlik ve Kültür Derneği (MEBYA-DER) ile Med Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuki ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu (MED TUHAD-FED) tarafından organize edildi.    Kürdistan kentlerinin yanı sıra Çukurova, İç Anadolu, Ege ve Marmara bölgelerinden binlerce kişi, “Özgürlük Yürüyüşü”ne çıktı.   Yasak ve engellemelerle durdurulmaya çalışılan yürüyüş, olumsuz hava koşullarına rağmen gerçekleşti.   HDK Eş Sözcüsü ve HEDEP İstanbul Milletvekili Cengiz Çiçek, yankıları süren “Özgürlük Yürüyüşü”nün içeriği, taşıdığı mesajlar ve devamında izleyecekleri yol haritasına dair değerlendirmelerde bulundu.   YÜRÜYÜŞÜN ÖNEMİ   Gerçekleştirilen “Özgürlük Yürüyüşü”nün, Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması talebiyle dünya genelinde 74 merkezde eş zamanlı yapılan açıklamalarla başlatılan “Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm” kampanyasının bir devamı olduğunu belirten Çiçek, bir bakımdan da yeni dönemde yürütülecek mücadelenin başlangıcı olma özelliği taşıdığını kaydetti.    “Bu eylem, Kürt sorununun hangi zemine dayandığını, Sayın Öcalan’ın insanlar üzerindeki kıtaları, sınırları aşan karşılığını göstermesi bakımından da çok önemliydi” diyen Çiçek, şunları ekledi: “Çünkü uzunca bir süredir Sayın Öcalan’ın varlığını, politikadaki önemini, Kürt halkı nezdindeki karşılığını inkar eden, aslında o imha ve inkar politikalarını Sayın Öcalan şahsında 21’inci yüzyıla taşıran ve onu derinleştirmeye çalışan bir ulus devletçi anlayışla karşı karşıyayız. Tam da ikinci yüzyıla girerken Kürt soykırımına, Kürtlüğün varlığının inkârına dayanan bu siyasetin ana merkezine oturan Sayın Öcalan’ın üzerindeki tecrit denilen şeyi oradan kırmak, soykırımcı siyaseti oradan geriletmek, bir bütünen Kürdün varlığını inkâr eden ve bu varlığı geri dönülmez şekilde imha etmeye çalışan bu anlayışa karşı Sayın Öcalan’dan ve Sayın Öcalan’ın özgürlüğünden başlamak belki de mücadelemiz açısından sonuç alıcı yegâne başlangıçlardan birisi olacak.”    ‘DEVLET, MÜCADELENİN KAZANDIRDIKLARINDAN KORKUYOR’   Çiçek, yürüyüşün Abdullah Öcalan’ın inşasını oluşturduğu Kürt özgürlük mücadelesinin bir birikimi, sonucu olarak ortaya çıktığını, bu nedenle politik bir zemine dayandığını da vurguladı. Bu durumun iktidarda büyük bir korkuya yol açtığını ve yürüyüşün engellenmeye çalışıldığını kaydeden Çiçek, “Sayın Öcalan’ın 50 yıldır öncülüğünü yaptığı mücadelenin Kürt halkına kazandırdıklarından korkuyor bu devlet. Çünkü orada özgür Kürtlük, özgür Kürdistan, demokratik Türkiye, özgür halklar, inançlar ve demokrasi içerisinde bir arada yaşama formu var. Gemlik yürüyüşünde bir kere daha ortaya çıktı ki, bütün bunların hepsi bizim özgürlük ve mücadele değerlerimiz haline gelmiş. Yani bu özgürlük ve mücadele değerlerinden her kopma hali, örgütsel, ideolojik, politik ve toplumsal olarak mücadele dinamizmini pasifize ediyor, potansiyelini daraltıyor, ideolojisini muğlaklaştırıyor ve toplumsal örgütlülüğü güçten düşürüyor. Bu yönüyle aslında biz kendi içimizdeki kuşatmayı da, üstümüzdeki tecridi de kırmaya dönük bir mücadele olarak görmek zorundayız bunu” diye belirtti.    ‘YIKMADAN YENİYİ KURAMAYIZ’   Devletin yürüyüşü engellemeye dönük tüm yasaklama ve baskıcı tutumuna rağmen, halkın yürüyüşü gerçekleştirmedeki çabasının büyük bir anlam taşıdığını vurgulayan Çiçek, şöyle devam etti: “Tarihin görüp görebileceği en zalimane cezaevi politikaları karşısında, 25 yılın sonunda hala Kürt halkı ve dostları Gemlik’e yürüme noktasında ısrar ve iradesini ortaya koyuyorsa, bu aslında bize miras bırakılanın ne kadar güçlü olduğunu da gösteren bir şey. Bunun özgüveniyle hareket etmek, kazandırdıklarımızı, biriktirdiklerimizi gören bir yerden mücadelemizi yüklenmek önümüzü açacak. Aslında tecride karşı olan mücadelede cesareti ortaya çıkaracak olan, tekrarı ve ezberleri mahkûm edecek şey de budur zaten. Devlet ve iktidar da bunun çok iyi farkındadır. Yani biz de aslında bizi yıkmaya çalışanlara karşı, karşı bir yıkıcılık hamlesi yapmak zorundayız. Yıkmadan yeniyi kuramayız. Hem içimizdeki tortuları, hem de devletin ikinci yüzyılda tekrardan dayattığı Kürt soykırımcı politikalarını yıkmadan, bunlarla yüzleşmeden ve bunlara karşı başkaldırmadan yapılacak her şey aslında başarısızlıkla sonuçlanacak.”   ‘YÜRÜYÜŞ AMACINA ULAŞTI’   Bu anlamda gerçekleştirdikleri yürüyüşün amacına ulaştığını söyleyen Çiçek, “Yani iki gün boyunca Kürdistan ve Türkiye'de devlet, kolluk güçleriyle adeta kuş uçurtmamaya çalıştı. Alabileceği her türlü tedbiri ve önlemi almaya çalıştı. Kolluk gücünün İstanbul'u kuşatan bu barikatını aşmak, bunun yaratıcı yol ve yöntemlerin arayışına girmek… Bakın sadece bunun cesaretinin içine girmek değil, bunu pratik yöntemlerle aşan, boşa çıkaran, fiili ve meşru eylem anlayışını, çizgisini önüne koyan eylem tarzının nasıl kazandırdığını da tekrardan gördük. Yani devletin bizi hapsetmek istediği alana yetinmeyen, yasallık adı altında teslimiyeti bize dayatan, kanunilik adı altında bize iradesizliği dayatan anlayış karşısında devrimcilerin, yurtseverlerin, ezilen halkların kendi meşru fiili eylem zeminini inşa ettiği bir eylemdi Gemlik yürüyüşü. O yüzden amacına ulaştı diyoruz” şeklinde konuştu.   ‘YÜRÜYÜŞ KOBANE SERHİLDANININ İŞARET FİŞEĞİYDİ’   Çiçek, “Aslında Gemlik eylemi bir kez daha gösterdi ki, biz bir halk seli gibi akabilirsek, binler on binler, yüz binler, milyonlar olduğu sürece zaten egemenler ve bu iktidar çaresiz kalacak ki, en çok korktuğu şey de odur” diyerek, yürüyüşün bu bakımdan önemli mesajlar barındırdığını kaydetti. Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:  “Gemlik yürüyüşü aynı zamanda Kobane serhildanının bir ön aşaması ve oraya gidecek yolun ne olduğunu gösteren bir işaret fişeğiydi. Gemlik yürüyüşü, Türkiye'de Gezi isyanıydı. Halkların iradesini ortaya koyması ve kitlelerin gerçekten direniş öznesi olarak sahaya çıkması durumunda devletin ne kadar çaresiz kaldığını gösteren bir eylemdi. Bu yönüyle Gemlik eylemi başarıya ulaştı ama mücadelemizin nihai başarıya ulaşması için Gemlik eyleminin bize verdiği talimatı uygulamamız gerekiyor.”   YÜRÜYÜŞÜN TAŞIDIĞI İPUÇLARI    Yürüyüşün aynı zamanda tecridin kırılması noktasında yeni dönemde izlenecek yol ve yöntemlere dair de belirli ipuçları taşıdığının altına çizen Çiçek, “Gemlik yürüyüşü, toplumsal mücadelenin, özgürleşmenin, kendisini toplum kılmanın yolunun ne olduğu, bunun duygusunun ve anlam dünyasını nasıl örüleceğini, politik, örgütsel iradesinin nerelerden, nasıl inşa edileceğine dair işaretlerle doludur. Bu yönüyle de önümüzü açan bir eylemdir. Sadece o günle biten bir eylem değildir. Bundan sonraki mücadele sürecini ve dönemini belirleyecek yegâne eylemlerden biridir. Tarih bunu böyle yazmalıdır, böyle yazacaktır. Buna her birimizin inanması lazım. Günle yetinen tekil eylemlerle değil, bisiklet teorisinde olduğu gibi o bisikleti düşünmeyen, sürekli pedal çeviren bir tarzın sahibi olursak hem tecrit rejimini lağvetmiş olacağız hem de Sayın Öcalan'ın fiziki özgürlüğünü sağlamış olacağız” dedi.     ‘KÜRT HALKI ÖCALAN’SIZ BİR YAŞAMI DÜŞÜNMÜYOR’   Kürt halkının, İmralı’da tutulduğu günden bu yana Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünü talep etmekten hiç vazgeçmediğini söyleyen Çiçek, egemen devletçi anlayışa karşı olan tüm muhalif dinamiklerin de bu gerçeği kabul etmesi gerektiğinin altını çizdi.    Çiçek, “Dört parça Kurdistan'da ve dünyada yaşayan bütün Kurdistanlıların Sayın Öcalan'la kurduğu bağın gayet iyi farkında olmak lazım. Kürt halkının 25 yıldır mesajı nettir. ‘Öcalan’sız dünyayı başınıza yıkarız’ diyor’ Kürt halkı. Öcalan’sız bir dünyayı, bir yaşamı düşünmüyor.  Onunla buluşmak, onunla kucaklaşmak istiyor. Onu modern zamanlarda Kürt ulusuna, Kürt halkına birçok değeri katan bir ulusal önder olarak, bir halk lideri ve önderi olarak görüyor. Yani bir halk, iradesini bu şekilde ortaya koyarken, dünyanın dört bir tarafında yaz kış demeden, soğuk, yağmur ve çamur demeden önderliği için ayakta ve eylem halindeyse ve modern zamanların gördüğü en büyük tecritle unutturma politikalarına rağmen kendi önderliğini, kendi liderini unutmadıysa, onunla bütünleşmenin, onunla kucaklaşmanın yollarını arıyorsa, çözümün yolu olarak da bunu gösteriyorsa, herkesin bu gerçeğe ve hakikate saygı duyması gerekiyor. Hakikate saygı, demokrat olmanın, devrimci olmanın da ön koşulu zaten” ifadelerini kullandı.   NASIL SONUÇ ALINIR?   Bu anlamda Kurdistan ve Türkiye’nin yanı sıra Avrupa’da, Kürt halkının dostları tarafından yürütülen eylem ve etkinliklerin sözünü ettiği hakikate saygının sonucu olarak ortaya çıktığına dikkat çeken Çiçek, yürütülecek mücadelenin tam da bu noktadan ele alınarak sürdürülmesi gerektiğini vurguladı.    Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu eylemler sadece Kürt halkıyla veya belli ilerici, sosyalist güçlerle daraltılmamalı. Sayın Öcalan eğer gerçekten Kürt halkı için yaşam gerekçesi ise, Kürt halkı kendi önderliğini sahiplenecek, onun fiziksel özgürlüğü için her türlü mücadeleyi yürütecek. Nelson Mandela örneğinde de olduğu gibi aslında benzeri bütün liderlerin fiziksel özgürlüğü sürecinde de bu böyledir. Kendi dostlarını, kendi ittifaklarını büyüterek aslında dünyaya, halklara, ezilen kimliklere aynı zeminde mücadele yürüten bütün toplumsal kimliklere mal ederek sonuç alabiliriz. O yüzden Sayın Öcalan’ın önerdiği dünya demokratik uluslar birliği, Ortadoğu demokratik uluslar birliği, ezilenlerin kendi iç diplomasisi, Sayın Öcalan’ın fiziksel özgürlüğü mücadelesinde kesinlikle esas alınması gereken şeydir.   Bu anlamda yeni dönemde sayın Öcalan'ın özgürlüğü ve Kürt sorununun demokratik çözümüne dönük hedeflenen eylemin başarı ölçüsü, mücadele sürecinde mümkün mertebe bu eylemsel süreci halklaştırmak, çoklu hale getirmek, bütün ezilen mücadele kimliklerine, toplumsal öznelerinde temel mücadele başlığı yapmakla orantılı. Bunu başarabildiğimiz oranda sonuç alacağımızı düşünüyorum. Devlet son yıllarda ısrarla Kürt hareketini ve Kürt halkının gündemlerini Kurdistan'la ve coğrafi olarak da Kürt illeriyle sınırlandırmak gibi bir konsept yürütüyor. Bu aynı zamanda Kürt siyasetinin, Kürt özgürlük hareketinin, Kürt halkının özgürlük mücadelesinin de tecrit edilmesi demek. O yüzden İstanbul bir Kürdistan’dır demek, buna inanmak, İstanbul'u, Marsilya’yı, New York'u bir Kürdistan şehir haline getirmek, aslında dünyanın bütün kentlerini, Kürt halkının özgürlük mücadelesinin merkezi yapmak, dostlarını, ittifaklarını, ilişkilerini bunun üzerinden çoğaltmak ve bütün bu ilişki ağlarının, bütün bu mücadele dinamiklerinin, dayanışma ağlarının önüne en önemli gündem olarak sayın Öcalan’ın fiziksel özgürlüğünü koymak.”   ‘ÖCALAN’IN HALK ÖNDERİ OLDUĞUNU BİLİYORLAR’   Çiçek, bunun başarılması oranında Abdullah Öcalan üzerinde yürütülen tecridin kaçınılmaz bir şekilde kırılacağını ve toplumsal baskının gerileyeceğini kaydetti.   Çiçek, “Üstümüzdeki tecridi biz kırdıkça hem Kürt sorunun demokratik çözümü daha olası olacak hem de Kürt sorununun çözümsüzlüğü üzerinden kendisini var eden, savaş politikalarına, ırkçı, milliyetçi, cinsiyetçi politikalara dayanan iktidar odakları, egemen ilişkilerin hepsi zaten gerileyecek. Bu aynı zamanda hem direnen halkların özgürlük süreci olacak, hem de ezilen kimliklerin, halkların büyüyen mücadelesi sayın Öcalan'ın üzerindeki tecridi kıracak. Geçmişte bunu gördük. Yani halkların serhildan ruhuyla kendi mücadelesini büyütmesi durumunda çaresiz kalan devlet odakları ve iktidar güçleri sürekli sayın Öcalan'a gitmeyi öngördüler.  Direk ona koştular. Çünkü onun sahadaki halkın lideri olduğunu en çok ona tecrit politikalarını geliştirenler biliyor. Bir halk önderi olduğunu bugün tecridi uygulayanlar çok iyi biliyor. O halk ayağa kalktığı zaman sayın Öcalan’a tıpış tıpış gidecekler zaten. Asıl tecrit işte öyle kırılacak” dedi.    3’ÜNCÜ YOL PROJESİNİN ÖNEMİ   Bu noktada HDK ve HEDEP’in başını çektiği 3’üncü Yol projesinin mevcut ülke siyasetinde yaşanan sorun ve çelişkilere karşı tek çıkış yol olduğunun altını çizen Çiçek, sözlerini şöyle noktaladı: “Sistem içi siyasete dâhil, ideolojik, toplumsal örgütsel politik netliğimizi kazanmak için tecrit politikasını kırmak ve o sistemi komple geri dönülmez bir şekilde lağvetmek zorundayız. Özgür Kurdistan'ın, özgür Kürtlüğün, demokratik Türkiye'nin inşa edilmesi için de sistem içi politikayı buradan kıracağız. Başka şansımız yok. Çünkü bizi biz olmaktan alıkoyan bir siyasetle karşı karşıyayız. Yani buradan ele aldığımızda yeni dönemde yerel seçimlere de giderken yapmamız gereken temel şey, politikayı kendi öz zemininde inşa etmek. Halkın, emekçinin, üretenlerin, kadınların, kentlerin, köylerin, mahallelerin zemininde inşa etmek ve gerçekten sokaktaki insanın, fabrikadaki işçinin, Amed’te ki Kürdün, Dersim’de ki Alevinin, Trakya'daki köylünün talebini politika olarak örmek, onun netliğiyle aslında yerel seçimlere yaklaşmak. Bunu yapabildiğimiz oranda hem kayyım siyasetine, hem yalanlar ve entrikalar üzerinden tuzaklarla, küstahlıklarla, ahlaksızlıkla kurulmuş bu sistem siyasetin hepsini böyle boşa çıkaracağız.”   MA / İbrahim Irmak