Kaçırılan Êzidî çocuk davasında müdahillik talepleri reddedildi 2023-10-26 16:39:53   ANKARA - Êzidî kız çocuğunun kaçırılmasıyla ilgili davaya müdahil olmak isteyen hukuk örgütlerinin talepleri reddedildi. Mağdur çocuğun koruma altında olduğu kurumda görev yapan ve duruşmada dinlenen tanık, çocuğun Êzidî olduğuna dair herhangi bir belge bulunmadığını, çocuğun teslin edildiği ailenin ise DAİŞ’le bağlantılı olmadığını savundu.   DAİŞ tarafından 2017 yılında Türkiye'ye kaçırılan, ardından derin internette (dark web) satışa çıkarılan ve Ankara'da Şubat 2021'de örgütün hücre evine düzenlenen operasyonla örgüt üyesi aileden kurtarılan Êzidî kız çocuğu ile ilgili yargılama başladı. Sanık Sabbah Ali Oruç’un “kaçak yollarla Türkiye’ye getirmek ve hürriyetinden yoksun kılmak” suçlamasıyla yargılandığı davanın ilk duruşması Ankara 15’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.     Duruşmaya, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, Amed Milletvekili Adalet Kaya ile partinin Kadın Koordinasyonu üyeleri, İnsan Hakları Derneği (İHD), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Toplumsal Hukuk, Demokrasi İçin Hukuk, Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi’nden çok sayıda avukat katıldı.    ‘MAHKEME SALONUNDA GERGİNLİK’   Mahkeme Heyeti, duruşma başlangıcında Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı adına sözlü olarak davaya katılım talebinde bulunan avukat dışındaki müdafi olmayan avukatlardan salondan dışarı çıkmalarını istedi. Avukatların katılma taleplerini dinlemeden salondan çıkarılmak istenmesine diğer meslektaşları tepki gösterdi. Avukatların “Dosyanın içeriğini açın öyle. Bizi buraya almama gerekçesi nedir? Dosyada doğrudan zarar görmemizden dolayı mı?” şeklindeki sözlerine, heyetin “evet” yanıtı vermesi dikkat çekti.    Avukatların tepkileri devam ederken mahkeme heyeti duruşma salonunu terk etti. Avukatlar, heyet hakkında tutanak tutu. Bir süre sonra salona dönen heyete, avukatlar “Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı duruşmaya katılırken, biz neden katılmıyoruz?” diye sordu. Mahkeme başkanının soruya “Ben sizi iyi tanıyorum” diyerek verdiği yanıt avukatların tepkisine yol açtı.    Büyüyen tepkiler üzerine heyet, her kurum ve dernekten bir kişinin salona girmesine izin vermesiyle duruşmaya başlandı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, ÖHD, Ankara Barosu, Toplumsal Hukuk ve ÇHD davaya katılma taleplerini sundu.    ‘İNSANLIĞA KARŞI SUÇ’ OLARAK DEĞERLENDİRİLMELİ    Duruşmada söz alan ÖHD avukatı Hülya Yıldırım, sanık hakkında sadece ‘örgüt üyeliği’ iddiasıyla soruşturma açılmasını eleştirdi. Av. Yıldırım, “Sanığın yalnız ‘örgüt üyeliği”nden yargılanmasını kabul etmiyoruz. Êzidî halkına dönük bir soykırım var, Êzidî kadınları ve çocuklarını kendilerine mal olarak gördüklerini ve sattıklarını biliyoruz. DAİŞ yöneticileri tarafından bazı fetvalar verilmişti. Fetvalarda Kürt ve Êzidî kadınlarını kendilerine hak gördüklerini belirtiyor. Bu durumun münferit olarak kabul edilmemesi gerekliliği ile ‘insanlığa karşı suç’ değerlendirmesi ile suç duyurusunda bulunduk. Bir iddianame hazırlandı, ancak sonra iade edildi. Şimdi bu iddianame hazırlanmış durumda”  diye konuştu.   KATILMA TALEPLERİNE RET   Êzidi halkına dönük bir suç olduğunu dile getiren Yıldırım’ın sözlerini sık sık kesen mahkeme başkanı, “katılma talebini değerlendirmedim daha, yoksa duruşmayı kapatacağım” tehdidinde bulundu.  Katılma taleplerini değerlendiren iddia makamı, hak örgütlerinin “doğrudan zarar görmediklerini” gerekçesiyle taleplerin reddi yönünde mütalaa verdi. Heyet, aynı gerekçeyle Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı dışındaki katılma taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verdi. Avukatlar, duruma tepki gösterdi.    HABERİ YAPAN GAZETECİDEN TANIĞA TEPKİ: YALAN SÖYLÜYORSUN    Duruşmada daha sonra Êzidî çocuğun yerleştirildiği Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı Pursaklar Sevgi Evi’nde çalışan tanık Kübranur Akçoray dinlendi. Akçoray, çalışmaya başladığında, kimsenin mağdur çocuğu arayıp sormadığını, çocuğun bir gün yanına gelip ailesini çok özlediğini dile getirdiğini belirtti. Ardından mağdur çocuğun, bilgilerini araştırdığını ve ailesine ulaştığını belirten Akçoray, “Irak ile iletişime geçtik, çocuğun Êzidi kökenli olup olmadığı noktasında bize bir belge gelmedi. Çocuğun Êzidi kökenli olduğu iddiaları var sadece. İkamet ettikleri adrese gittiğimde çocuğun amcasının DAİŞ üyesi olduğunu ve onlarla bir bağının olmadığını gördüm. Yatılı izin sürecine başladık mağdur çocuk için. Yatılı izin sürecinde aile ile ilgili herhangi farklı bir durum tespit etmedim. Bu çocuk aile ortamında büyüyen bir çocuk olduğunu, aile albümlerinde gördüm. Ben bu süreci takip etmeye başladım, bu çocuğun internet üzerinden satışa çıkarıldığı bir iddia vardı. Ben araştırdım bize gelen öyle bir belge yok” dedi.     Tanığın bu anlatımlarına olayı gündeme getiren Gazeteci Hale Gönültaş, “Ankara TEM eve operasyon düzenledi ve operasyonla bu çocuğu kurtardı, yalan söylüyorsunuz. Ben Irak’tan bu yana bu çocuğu takip ediyorum” sözleriyle tepki gösterdi.    Gönültaş’ın sözlerini keserek salona polis çağıran heyet, gazeteciyi salondan çıkarmalarını istedi. Araya avukatlar girerek heyete tepki gösterdi.   TANIKTAN ÇOCUK ESİRGEME GÜZELLEMESİ    Beyanlarına devam eden tanık Akçoray, “Ben çocuğun derin internete satışa çıkarıldığını yeni haberlerde gördüm. Bize bu konuda herhangi bir belge ve bilgi verilmedi” dedi. Bakanlığı sorumluluğu altında olan çocukların mağduriyetlerini görmezden gelerek, çocukların çok mutlu olduğunu öne süren tanık, ısrarla ailenin DAİŞ’le bağlantılı olmadığını ve çocuğun Êzidi olduğuna dair herhangi bir belgenin olmadığını savundu.    HEDEP MİLLETVEKİLİNDEN TANIĞA: FORMASYONUN NEDİR?    İzleyiciler arasında bulunan HEDEP Milletvekili Adalet Kaya’nın o anlarda “Uzman mısınız? Eğitiminiz nedir? Nasıl her şey de kanaatinizi belirtiyorsunuz? sorusunu yönelttiği tanık, soruyu yanıtsız bıraktı.    Mahkeme heyeti, mağdur çocuğun yer aldığı kimi fotoğrafları sunan tanığa fotoğraftaki diğer kişilerin kim olduğunu sordu. Tanığın, “Çocuğun annesi, yanındaki mağdur çocuk” yanıtı vermesine milletvekili Kaya, “Gerçek annesi değil” diyerek tepki gösterdi. Kaya, “Tanığın formasyonu nedir? sorusunu sorsanıza. ama soracak kimse yok” diyerek tepkisini sürdürdü.     HABERİ YAPAN GAZETECİ TANIK OLMA TALEBİ    Tanık olmak istediğini söyleyen Gazeteci Hale Gönültaş, “Çocuğun bütün beyanlarını biliyorum. Beni beş dakika dinleyin” dese de, bu talebi kabul görmedi.  Tanığın beyanlarını kabul etmediklerini dile getiren Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı avukatı da, beyanda bulunmak için süre isteyip Hale Gönültaş’ın tanık olarak dinlenmesini talep etti.    DURUŞMA ERTELENDİ    İddia makamı, sunduğu mütalaada mağdur çocuğun verildiği ailenin dinlenilmesi ile eksik hususların giderilmesini talep etti. Mahkeme heyeti, mağdur çocuğun verildiği ailenin bir sonraki celsede hazır edilmesine, gazeteci Hale Gönültaş’ın tanık olarak dinlenmesi talebinin ise reddine karar vererek duruşmayı 18 Ocak 2024’e erteledi.    Duruşmanın ardından HEDEP milletvekilleri ve avukatlar adliye önünde açıklama yaptı.    ‘HAKİKAT GİZLENMEK İSTENİLİYOR’   ÖHD üyesi avukat Hülya Yıldırım, 2021 tarihinde ÖHD, ÇHD, Toplumsal Hukuk, İHD ve Demokrasi için Hukuk olmak üzere Ankara’da 7 yaşındaki Êzidi kız çocuğunun derin internetten satışa çıkarılmasının tespit edilmesiyle “insanlığa karşı suçun” oluştuğu gerekçesiyle suç duyurusunda bulunduklarını ve suç duyurusunun davaya dönüştüğünü hatırlattı.     Fakat daha sonra bu suç taleplerinin reddedilerek takipsizlik kararı verildiğini söyleyen Yıldırım, “İnsan kaçakçılığı açısından IŞİD üyesi hakkında bir dava açıldı. Bugün bu duruşmada hukuk kurumları olarak katılma taleplerinde bulunduk. Mağdur çocuğun haklarının üstün yararının korunmasını istedik ancak katılma talebimiz reddedildi. Sivil toplum örgütleriyle işbirliği içerisinde olmayı reddeden idare ve yargının, baktığımızda çocuğun üstün yararını korumadığını, çocuğu IŞİD’li aileye teslim ettiğini, bugün burada sanık olarak yargılanan kişiyle ve aynı zamanda tanık olarak bulunan ailenin kadın üyesi ile birlikte aynı evde yaşadığını tespit ettik. Bu tüm yargılama sürecinin aslında çocuğun üstün yararını korumaya engel olduğunu, bizlerin kendini koruyamayan mağdur çocuğu korumak istediğimizi söylüyoruz. Ancak 15’nci Ağır Mahkemesi heyetinin bizi tamamen duruşma ve konunun dışına itme olduğunu gördük. Bir acelesi vardı, hakikati gizlemek istiyordu ve katılma talebimiz kabul edilmedi. Ama buna rağmen bu dosyanın takipçisi olacağız” dedi.    ‘MAHKEMENİN TAVRI ENDİŞELERİMİZİ ARTIRIYOR’   Ardından konuşan HEDEP Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu ise, Türkiye’de çok önemli bir dava sürecinin yaşandığını, ilk defa DAİŞ tarafından kaçırılan Êzidî bir çocuğuyla ilgili insan kaçakçılığı üzerinden bir davanın görüldüğünü ifade etti.    Türkoğlu,  “3 Ağustos’ta DAİŞ tarafından bir Êzidî soykırımı yaşandı. Onlarca kadın ve çocuk kaçırıldı. DAİŞ’in hem Türkiye’de hem de başka ülkelerde internet üzerinden satışa çıkarıldığını gördük.  Êzidî kız çocuklarını ararken ve kadınlarla dayanışırken, Türkiye’de ilk defa insanlığa karşı suçları reddeden ve kaçakçılık üzerinden bir dava açıldı bu bizim için önemliydi. Ama bunun peşini bırakmamız lazım; Êzidî kadınların soykırıma uğramasıyla birlikte en az 2 bin 700 Êzidî kadın akıbetini beli olmadığını biliyoruz. Türkiye’de yargı süreçleri hep erkek egemen gitmişti. Ama bugün bir Êzidî kız çocuğunun hem kaçırılmasıyla birlikte hayatının yeniden değiştiği, ailesinin akıbetini bilmediğimiz, küçük yaşta kaçırıldığında dilini, kültürünü, kimliğini kaybetmiş bir çocuktan söz ediyoruz. Mahkeme bu konuda savunmak isteyen avukat arkadaşlarımızı dışarı çıkarmak istedi. Heyetin ön yargı tavrı, Êzidi kız çocuğuna, hakkına, geleceğine nasıl bir karar vereceğine dair endişelerimiz var. Mahkemeye dahil olan Aile ve Sosyal Politikalara bağlı bir sosyal hizmet çalışanın ifadeleri içler acısı. Bir yandan DAİŞ’e dair operasyon ortaya çıkıyor, çocuk Aile ve Sosyal Hizmetlere teslim ediliyor ama aradan geçen iki yılda çocuğun yeniden DAİŞ’li aileye teslim ediliyor” ifadelerini kullandı.   ‘DAVANIN TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ’    Davanın takipçisi olacaklarını belirten Türkoğu, sözlerini şöyle tamamladı: “İktidarın kurumlarının nasıl bir çürüme içerisinde olduğunu gösteriyor. Mahkemelerde hak mücadelesi verirken, bu mahkemelerin aynı çürümenin içerisinde. Bizler özellikle kadın mücadelesi veren, dernekler, kurumlar, HEDEP kadın meclisi olarak bu davanın takipçisi olacağız. Êzidi kadınlar, çocuklar sahipsiz değildir, mücadelesini her yönüyle vereceğiz. Zorla alıkonulan kadınların, geleceklerini yaşamlarını korumak için bu mücadeleyi vereceğiz. Savcının insanlığa karşı suç değil de insan kaçakçılığı olarak ele almasının temel nedenlerinden biri bedenine zarar gelmediği ihtimalini ele alması. Bir yandan alıkonulması bir gerçeklik var, İŞİD’in bu kadar katliamlarda yer almasını bildiğimiz halde, kadın ticaretini yaptığını bildiğimiz halde savcının taraflı davrandığını söyleyebiliriz. Kız çocuğun bedenine zarar gelmemiş olabilir ama geleceğine, kendi toprağında yaşama hakkını yitirdi. Buda soykırımın bir parçası haline geldi. Bunu kınıyoruz.”