'Güneşimizi Karartamazsınız' eylemini anlattı 2023-10-08 09:19:38   MERSİN - Abdullah Öcalan’a dönük komploya karşı başlatılan “Güneşimizi Karartamazsınız” eylemcilerinden Ali Bilen, “O dönem tüm cezaevlerine sirayet eden bu sistemli saldırılara karşı bir şeylerin değişmesi için eylem kararı aldım” dedi.    Küresel güçlerin PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki imhasını hedeflediği uluslararası komplo, 26’ncı yılına girdi. Küresel güçlerin işbirliği sonrası Kürt ayağının da tamamlanmasıyla 9 Ekim 1998’de Abdullah Öcalan’ın Suriye’den çıkmasıyla başlayan komploya ilk cevap “Güneşimizi Karartamazsınız” eylemleri oldu. Mereş’te bulunan cezaevinde Mehmet Halit Oral’ın komploya karşı 9 Ekim 1998’de bedenini ateşe vererek başlattığı eylemler, cezaevlerinden Kurdistan’a, Türkiye’den dünyaya yayılarak yıllarca devam etti.    2003 yılında bulunduğu Adana Kürkçüler Cezaevi’nde bedenini ateşe vererek yaralanan Ali Bilen, uluslararası komployu ve “Güneşimizi Karartamazsınız” eylemlerini değerlendirdi.    13 YAŞINDA BEDENİNİ ATEŞE VERDİ    Devletin baskı politikaları nedeniyle 1990’lı yıllarda Mêrdîn’in Qoser ilçesinden Mersin’e göç eden Bilen ailesinden Ali Bilen, henüz 12 yaşında olduğu 2003 yılında “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklandı. Mersin E Tipi Cezaevi’nde 8 ay tutuklu kalan Bilen, daha sonra Adana Kürkçüler E Tipi Kapalı Cezaevi’ne sürgün edildi. Bilen, uluslararası komployla başlayan ve İmralı tecridine karşı devam eden eylemler kapsamında 13 yaşında bedenini ateşe verdi. 2003 yılında Kürtlere yönelik saldırıların kapsamlı bir şekilde sürdürüldüğünü dile getiren Bilen, “Bu saldırıların komplonun devamı olduğunu herkes biliyordu. Küresel ve bölgesel güçlerin Kürtleri tasfiye etmeye dönük çok kapsamlı saldırılarının olduğu dönemdi. Kürt halkı bunu çok derinden hissediyordu. Öcalan’a yönelik İmralı’da kapsamlı bir saldırı, katı ve mutlak bir tecrit uygulanmaktaydı. Bu saldırılar diğer cezaevlerinde de hissediliyordu. Kürt hareketini parçalamak ve sisteme entegre etmeye çalışan bir saldırı vardı. Adana Kürkçüler Cezaevi’nde de gece gündüz işkenceler yapılıyor, koğuşlara saldırıyorlardı” diye anlattı.    ‘DEĞİŞİM İÇİN EYLEM KARARI ALDIM’   97 gün boyunca tutulduğu hücrede eylem kararı aldığını ifade eden Bilen, “97 gün sonunda hücreden çıkarıldıktan sonra göz ve eklemlerinde ciddi rahatsızlıklar oluşmuştu. O dönem tüm cezaevlerine sirayet eden bu sistemli saldırılara karşı bir şeylerin değişmesi için ses getirebilecek bir eylem kararı aldım. 13 Temmuz gecesi bedenimi ateşe verdim. Verdiğim karara dair bir mektup bıraktım. Mektubumda; ideolojime olan bağlılığım ve Sayın Öcalan’ın bir barış insanı olduğunu, bu topraklara barışı getirecek aktörün o olduğunu belirtmiştim. Kürt halkının yaşamış olduğu acılardan ve Öcalan’a yönelik yapılan komployla cevap vermek istedim. O dönem ‘Güneşimizi Karartamazsınız’ eylemleriyle bedenini ateşe verenler oldu. Bunun devamı sonrasında da geldi. Öcalan ve Kürt halkının etrafında ateşten çember olan arkadaşların yapmış olduğu eylemi devam ettirmek istedim. O an kendime bir söz vermiştim; slogan dışında hiçbir ses yükseltmeyeceğim. O döneme cevap olacak sloganları attığımda, koğuş arkadaşlarım sesimi duyup gelmişler. 2 dakikayı geçen bir eylemdi” dedi.    ‘SALDIRILARA KARŞI ATEŞTEN ÇEMBER’   Eylemden sonra koğuşlarında bir takım değişikliklerin olduğunu ve kendisine “pişmanlık” dayatmalarında bulunulduğunu kaydeden Bilen, pişmanlığı reddettiğini ve bedenini ateşe verme kararını tamamen özgür iradesiyle yaparak direnişi sahiplendiğini söyledi. Abdullah Öcalan’ın tek taraflı ateşkeslerle barışı inşa etmek için çaba gösterdiğini sözlerine ekleyen Bilen, “2003 yılında yaşanan tasfiyecilikte, Sayın Öcalan İmralı Adası’nda çözüm için halkların özgürlüğü için ciddi çaba gösteriyordu. Buna karşılık Öcalan’a tecrit uygulanıyordu. Klasik bir lider ve önderliğin dışında daha farklı bir vizyonla yaklaşıyordu. 1999 yılında yüzlerce arkadaşa evirilen ‘Güneşimizi Karartamazsınız’ eylemlerinde yüzlerce kadın ve erkek, cezaevlerinde, metropollerde, hatta Avrupa’nın birçok noktasında bedenlerini ateşten çember oluşturarak sistematik saldırılara cevap oldular. Öcalan üzerindeki kenetlenmeyi sağladılar. Öcalan savunmalarında bu tarz eylemleri onaylamadığını fakat dünyanın hiçbir yerinde böyle bir eylem modeli olmadığını söyler” diye konuştu.    ‘PARADİGMA İÇİN BEDELLER VERİLİYOR’   Komplo sürecinin günümüzde katı ve mutlak tecritle devam ettiğini vurgulayan Bilen, “1998’de başlayan bu komplo halen devam ediyor. Komplo Kürt halkı nezdinde tüm halklara yapılmıştı. KDP ve küresel güçlerin işbirliğiyle Öcalan’sız bir dünya yaratılmak istendi. AKP-MHP faşizmi bugün hala bu savaş konseptine devam ediyor. İmralı şahsında Ortadoğu halklarına, dünyaya model olacak bir ideoloji bastırılmaya çalışılıyor, komplo fiziki olarak ele alınmamalı. Yapılan tüm saldırılar Demokratik Modernite ve onun yayılma gücüne yapılan bir saldırı. Eril egemen sistem karşısında Ortadoğu ve Kurdistan olmak üzere hiçbir bedelden kaçınmayan bunun savunucuları paradigmanın yaygınlaşması için bedeller veriyor. AKP-MHP’nin en büyük hayalidir Demokratik Modernite’nin tasfiyesi. Halklar Demokratik Modernite’yi yaşamsallaştırarak, komplocu kapitalist modernite güçlerini bertaraf etmiş olacak” diye belirtti.     MA / Dilan Akyol