Açlık grevi direnişçileri: İmralı’da eşsiz bir mücadele veriliyor 2023-10-01 09:08:04   HABER MERKEZİ - PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük tecride karşı başlatılan açlık grevine katılanlar, "Bugün İmralı'da eşsiz bir mücadele veriliyor. Öcalan'ı sahiplenmek ulusal değerlere sahip çıkmaktır" dedi.   PKK Lideri Abdullah Öcalan, “Üçüncü Dünya Savaşı’nın başlangıcı” olarak değerlendirdiği uluslararası komplo sonucu 9 Ekim 1998’de Suriye’den çıkarak, 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirildi. Küresel güçlerin işbirliğinde geliştirilen komploya karşı Kürt sorununu demokratik bir zemine kavuşturmak için Ortadoğu’dan çıkarak dünyaya açılan PKK Lideri Abdullah Öcalan, 25 yıldır ağır tecrit koşulları altında tutulduğu İmralı’da bu ısrarını sürdürdü.    Komployla “gardiyan” rolü verilen Türkiye, Abdullah Öcalan’ın 1993 yılından bu yana devam eden Kürt sorununda demokratik çözüm ısrarına savaş politikalarını derinleştirerek karşılık verdi. İmralı tecrit sistemi ve savaş politikaları arasında bir denklem kuran Türkiye, komployla amaçlanan tasfiye planını İmralı Adası’nda devreye koyduğu haber alınamama haliyle sürdürüyor. Nitekim kardeşi Mehmet Öcalan’ın 25 Ekim 2021’de yaptığı telefon görüşmesinden bu yana 31 aydır Abdullah Öcalan’dan haber alınamıyor.    Uluslararası komploya karşı “Güneşimizi Karartamazsınız” eylemleriyle ayağa kalkan Kürtler, 25 yıllık İmralı tecrit sistemini de sürekli eylemlerle proteto etmeyi sürdürdü. AKP iktidarının, PKK Lideri Abdullah Öcalan ile devlet heyeti arasında “çözüm” adı altında 2013 ile 2015 yılları arasında süren görüşmeleri sonlandırmasıyla, tecrit-savaş denklemi yeniden devreye konuldu. İmralı’da 5 Nisan 2015’te gerçekleştirilen son görüşmeden sonra 24 Temmuz 2015’te savaş konsepti devreye konuldu ve İmralı Adası’nın kapıları bir kez daha kapatıldı.    2018 yılına gelindiğinde tarih 8 Kasım’ı gösterdiğinde, Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı Leyla Güven, PKK Lideri Abdullah Öcalan ile aile ve avukat görüşmelerinin sağlanması amacıyla açlık grevi eylemi başlattı. Cezaevlerine yayılan bu eylem, Federe Kurdistan Bölgesi’nden Avrupa’ya uzandı. 200 gün süren bu eylem sonucunda PKK Lideri Abdullah Öcalan avukatlarıyla 5 görüşme gerçekleştirebildi.    Federe Kurdistan Bölgesi’nin Hewlêr kentinde Nasır Yağız 187 gün, Maxmur Kampı’nda Fadile Tok 127 gün, Silêmaniyê kentinde Mahmud Kelar 92 gün İmralı tecridine karşı açlık grevi eylemini sürdürdü. Yağız, Tok ve Kelar, uluslararası komplonun 26’ncı yılında İmralı tecrit sistemini değerlendirdi.    KRİZ VE KAOS DERİNLEŞTİ   Nasır Yağız   Abdullah Öcalan’ın, uluslararası komployla getirildiği Türkiye’de tecrit altına alınmasının Ortadoğu’da kriz ve kaosu derinleştirdiğini belirten Nasır Yağız, tecridin temel nedeninin PKK Liderinin Türkiye ve Ortadoğu siyasetine etkileri olduğunun altını çizdi. İmralı tecrit sisteminin Kurdistan’da her anlamda hissedildiğini dile getiren Yağız, Türkiye’de de tüm sorunları derinleştirdiğini kaydetti. Haber alınamama haline değinen Yağız, “Her şeye rağmen Kürt halkının karartılmaya çalışılan güneşi, her parçada halkı aydınlatmaya devam ediyor. Güneşimizi karartmazsınız” dedi.   KOMPLO BOŞA ÇIKARILDI    Fadile Tok   127 gün açlık grevinde kalan siyasetçi Fadile Tok, eylemleriyle komploda yer alan güçlere geri adım attırdıklarını söyledi. Tok, Abdullah Öcalan’a dönük tecritle Kürt halkının çaresiz bırakılmak istendiğini ifade ederek, ancak Kürt halkının bir kez daha harekete geçerek görüşmelerin sağlandığını kaydetti. Tok, uluslararası komplonun başka yöntemlerle sürdürülmek istendiğini söyleyerek, “Bu yöntemlerinden biri de özgürlük talep eden halkların umudunu ve inancını kırmaktır. Sayın Öcalan'ın şahsında mazlum halkların, özgürlük talep eden halkların ışığını söndürmek istiyorlar. Ancak Sayın Öcalan komplocuların hedef ve isteklerini boşa çıkardı. Tecritle birlikte Öcalan'ın projesini ortadan kaldırmak istediler. Bugün sürdürülen tecrit, 9 Ekim komplosunun devamıdır. Artık komplocu sistemin çöktüğünü ve bu nedenle tecridi daha da ağırlaştırdığını biliyoruz. Ancak bütün bu komplo teorilerine rağmen Sayın Öcalan'ın ideolojisi yenilmedi" diye konuştu.   'TECRİDİ KIRMAKTA ZAYIF KALDIK'   31 aydır haber alınamayan Abdullah Öcalan’a dönük tecridi kırmakta zayıf kalındığını dile getiren Tok, şunları söyledi: "Eğer şu ana kadar tecrit kırılmadıysa, bizim eylem ve çabalarımız yetersiz demektir. Rolümüzü oynasaydık, tecrit devam etmezdi. Bugün İmralı'da eşsiz bir mücadele veriliyor. Ancak bu verilen direnişe biz ne kadar cevap olabiliyoruz, ne kadar ses olabiliyoruz? Cezaevlerinde verilen mücadele dışarıda verilmiyor. Rolümüzü oynamalıyız. Sayın Öcalan, 'Benim gücüm, arkamdaki halkımdır' diyor, o yüzden halk ayağa kalkmalıdır. Sayın Öcalan'ın projelerinin gerçekleştirmesine izin vermeyen komploculardan biri de Barzani ailesidir. Bu aile boğazına kadar ihanete düşmüştür. İmha yöntemi ile başarıya ulaşamayan Türkiye, bu kez Kürt’ü Kürt’e öldürterek ulaşmak istiyor. Bugün Kürt çocuklarını katledenlere kapı açanlar, başarılı olamayacaklar. Halkına faydası olmayanın, Türkiye'ye de faydası olmaz."   ‘ÖCALAN BARIŞIN GÜCÜDÜR’   Mahmud Kelar   Silemaniyê’de 92 gün boyunca açlık grevinde kalan Mahmud Kelar ise, tecridin ağırlaşmasıyla birlikte çatışmaların da derinleştiğine dikkat çekerek, tecridin kırılması için örgütlü bir mücadele olması gerektiğinin altını çizdi. İmralı tecrit sistemini “işgal siyaseti” olarak nitelendiren, Ortadoğu’da derinleştirilen savaşa karşı tek çözümün Abdullah Öcalan olduğunu vurgulayan Kelar, "Kapitalist sistemler kendi çıkarlarına olmayan her şeyin karşısında durmuştur. Kapitalist sistem her zaman sorun, savaş ve karmaşa yaratarak varlığını sürdürmüştür. Önder Öcalan Ortadoğu'daki savaşta barışın gücüdür. Bugün İmralı'da uygulanan tecrit dünyanın tümünü etkiliyor. Bu tecride karşı farklı mekanizmalar ve yeni yöntemler geliştirilmelidir. Tecridi ancak farklı eylemlerle kırabiliriz” dedi.    Federe Kurdistan Bölgesi’nin Zap, Metîna ve Avaşîn bölgelerine yönelik saldırıların tecritten bağımsız olmadığını dile getiren Kelar, “Barzani ailesi Türkiye ile işbirliği yapmak yerine, İmralı'da tecride karşı ses çıkartsaydı, bugün ekonomik ve siyasi olarak başarısızlığa uğramazdı. Onu bu krizden kurtarabilecek güç İmralı'da. Bugün Sayın Öcalan'ı sahiplenmek, Kurdistan'ın ve ulusal değerlere sahip çıkmaktır" ifadelerini kullandı.    MA / Zeynep Durgut