İran’ı sarsan direniş: Jin, jiyan, azadî 2023-09-14 09:07:05 HABER MERKEZİ - İran’da kadınlar, kendilerine yaşam alanı tanımayan teokratik yönetime karşı başlattıkları “jin, jiyan, azadî” direnişinin yıl dönümüne hazırlanıyor. Gazeteci Şilêr Kurdistanî, "Kadınlar, özgür olana dek direnmeye devam edecek" dedi.    İranlı kadınların tarih boyunca erkek egemenler tarafından tüm hakları ellerinden alınırken, kadınların özgürlük mücadelesinin de baskı geçmişi kadar eski olduğunu görmek mümkün. Gasp edilmiş haklarını elde etmek için sokakları terk etmeyen İranlı kadınlar, 21’inci yüzyılda bir kez daha kadın özgürlük mücadelesine ve ülkedeki direnişe öncülük ediyor. Her alanda özgürlükleri kısıtlanan İranlı kadınların kıyafet ve peçe dayatmasına karşı ilk radikal eylemleri 19’uncu yüzyılda karşımıza çıkarken, bu yüzyılda ortaya çıkan Babi Hareketi’nin önde gelen isimlerinden biri olan Tahera Karat el-Ain 1848 yılında halkın önünde peçesini kaldırarak İranlı kadınlara dayatılan zorunlu tesettürü protesto etti. Bu eylemin ardından protestolar yaygınlaşmaya başladı. Yazar İsmat Mostofi Ashtiani (1861/1868-1911) gibi kadınlar halk içinde peçelerini çıkardı.    JÎNA EMÎNÎ KATLEDİLDİ    21’inci yüzyıla gelindiğinde ise, ölümün temsili olan bir mezar başında, yaşamın kutsallığına vurgu yapılıyor ve direniş sözü veriliyordu. Bu mezar İran’ın Başkenti Tahran’da 22 yaşındaki Seqizli Kürt kadın Jîna Emînî’nin (Mahsa Amini) mezarıydı. Seqiz’den akrabalarını ziyaret etmek için Tahran’a gelen Jîna Emînî, 13 Eylül 2022’de “ahlak polisi” olarak bilinen Gaşt e İrşad tarafından “başörtüsü kurallara uymadığı” gerekçesiyle gözaltına alındı. 3 gün sonra 16 Eylül’de Emînî’nin hayatını kaybettiği belirtildi. Karakoldan yapılan açıklamada, genç kadının 14 Eylül’de karakolda aniden yere düştüğü ve 2 gün komada kaldıktan sonra “beyin kanaması” nedeniyle hayatını kaybettiği yönündeydi.    Bu tarihten sonra halk İran ve Rojhilat’ta özgürlük ve rejim değişikliği talebiyle bir kez daha kitlesel bir şekilde alanlara çıktı. Halkın taleplerini görmezden gelen Molla rejimi eylemleri bastırmayı denedi. Eylemler boyunca, gerçek rakamlara rejimin dezenformasyon içerikli haberleri nedeniyle ulaşılamasa da, bilinen 500’den fazla kişi katledildi, en az 110 kişi idam edildi, en az 60 bin kişi tutuklandı. Kadınların özgürlük talebiyle başlayan bu eylemler, Türkiye’deki Kürt kadın hareketinin ikonik sloganı “Jin, jiyan, azadî” oldu.     2 KADIN GAZETECİ DÜNYAYA DUYURDU   Emînî’nin 13 Eylül’de gözaltına alındıktan sonra hastaneye kaldırıldığı bilgisini alan İranlı gazeteci Niloofar Hamedi gizlice hastaneye girerek Emînî’nin işkence görmüş fotoğrafını çekti ve rejimin “beyin kanaması nedeniyle öldü” yalanını ifşa etti. Hamedi, haberi yayınladığında Emînî hala yoğun bakımdaydı. Haber dolaşıma girdikten bir gün sonra Emînî hayatını kaybetti. Bir diğer gazeteci Elahe Mohammadi ise 17 Eylül’de binlerce kişinin katıldığı ve öfkenin hakim olduğu Emînî’nin cenaze merasimini görüntüleyerek, halkın öfkesini ve sahiplenişini tüm dünyaya duyurdu.   EYLEMLERİN FİTİLİ YAKILDI   Katledilen Emînî’nin defnedilmesinin ardından binlerce kişi Seqiz kentinde yürüyüşe geçti. Böylelikle eylemlerin fitili ateşlendi. Eylemler 2 gün içinde 31 eyalete ve 100’den fazla kente yayıldı. Başta Rojhilat olmak üzere Sistan ve Belucistan, Kırman, Gilan ve Tahran’da binlerce kişi aynı anda “Jin, jiyan, azadî” sloganıyla sokağa çıkarak rejim değişikliği talep etti. Sabah saatlerinde başlayan eylemler gece yarısına kadar devam etti. Eylemlere öncülük eden kadınların başörtülerini yaktığı ve polisle çatıştığı binlerce video çok kısa sanal medya platformlarından yayıldı.    DİRENİŞ ENGELLENMEK İSTENDİ   Çok kısa sürede direnişin neredeyse ülkenin tamamına yayıldığı ve şiddet ile bastırılamadığını fark eden rejim, ülkede Whatsapp ve Telegram’ı kısıtladı. Mesajlaşma ve haber alma uygulamalarının kısıtlamasıyla eylemleri engellemeyen rejim Instagram, Facebook ve Twitter gibi sanal medya platformlarını da engelledi. Eylemlerin yoğun olduğu Kurdistan ve Sistan ve Belucistan eyaletlerinde ise internet tamamen kesildi. Yurttaşlar rejimin bu hamlesine karşı VPN uygulamalarıyla karşılık verdi.    6 GÜNDE 10 KİŞİ KATLEDİLDİ    Rejimin tüm baskılarına rağmen yüzbinlerce kişi alanlardan geri çekilmedi. Kolluk kuvvetlerinin ağır silahlarla halka saldırması sonucunda 6 günde en az 10 eylemci katledildi. Yurttaşlar katledilen her bir eylemcinin cenaze merasimini yeni bir eylem alanına çevirdi. Her mezar başından “Jin, jiyan, azadî”, sloganları yükseldi.    AĞIR CEZALARA DİRENİŞLE YANIT VERİLDİ    İran Yargıtay Başkanı Gulam Hüseyin Muhsini Ejei, 14 Ekim’de Yargı Yüksek Kurulu'ndaki haftalık konuşmasında, eylemlerde tutuklanan kişilerin davalarına bakan yargıçlara seslenerek, eylemlerin ana unsurları olarak tanımladığı kişilere "zayıf cezalar" vermekten kaçınmaları talimatı verdi. Ajei, "Gereksiz sempati ve zayıf kararlar, halka ve geleceğe yönelik zulmün ana unsurlarıdır” diyerek, eylemcilere ağır yaptırımların uygulanmasını istedi. Ejei’nin açıklamasına halkın tepkisi yine direniş oldu.   DİRENİŞİN CEZAEVİ AYAĞI: KOĞUŞLAR YAKILDI    Eylemlerin 29’uncu gününde Evin Cezaevi’nde bulunan siyasi tutuklular, direnişe destek amacıyla koğuşları ateşe verdi. Cezaevindeki direnişte 4 tutuklu yanarak hayatını kaybetti. Ertesi gün Sine ve Tebriz cezaevlerinde de direnişe katıldı. Takip eden günlerde ülke çapında onlarca cezaevinden binlerce siyasi tutuklu isyan başlattı. Evin Cezaevi'ndeki tutuklular, cezaevi avlusunda "Hamaneye ölüm" sloganları attı. Cezaevlerinde yaşanan yoğun çatışmaya destek olmak isteyen halk, askeri sevkiyatı önlemek için cezaevlerine giden yolları kapattı. Direnişle baş edemeyen rejim çözümü tutukluları başka cezaevlerine götürmekte bulsa da her bir tutuklu gittiği cezaevinde açlık grevi başlattı.    Tarihler 16 Ekim’i gösterdiğinde ise eylemler bir ayını geride bırakmıştı. Binlerce kişi başta Emînî olmak üzere direnişte hayatını kaybeden kişilerin mezarlarında bir araya geldi. Binlerce kişilik gruplar halinde mezarlıkları ziyaret eden yurttaşlar, eylemlerini sürdürdü.      SPORCULAR BAŞÖRTÜSÜZ YARIŞTI    Tüm kesimlere yayılan devrime sporcular da katıldı. Kadın sporcuların nerede olursa olsun başörtüsüyle katılması zorunlu olan spor müsabakalarına başörtüsüz çıktı. İlk eylem 17 Ekim’de Güney Kore'nin başkenti Seul'de düzenlenen Asya Kaya Tırmanma Şampiyonası'nın final ayağında İran’ı temsil eden Elnaz Rekabi’den geldi. Rekabi’nin ardından paten takımı üyesi Nilüfer Merdani, İstanbul'daki maratonuna başörtüsüz katıldı. Daha sonra Kazakistan’da düzenlenen satranç turnuvasına katılan Sara Khadim al-Sharia da başını örtmeyi etti. Yıl boyunca birçok kadın sporcu yarışmalara başörtüsüz katıldı. Güney Kore'nin başkenti Seul'de düzenlenen Asya Kaya Tırmanma Şampiyonası'nın final ayağında ülkesinde takması zorunlu olan başörtü olmadan yarışan İranlı sporcu Elnaz Rekabi 19 Ekim’de İran’a döndü. Binlerce kişi Rekabi’yi Tahran’da coşkulu bir şekilde karşıladı.   GAZETECİLERE BASKI    Eylemlerde öfke gittikçe büyürken, Emînî'nin babası ile röportaj yapan İranlı gazeteci Nazila Maroofian yaptığı haber nedeniyle 30 Ekim 2022'de Evin Cezaevi’ndeki Emniyet Savcılığı'nın talimatıyla tutuklandı ve gözaltı merkezindeki sorgu sürecinde zorla itirafta bulunması için ciddi baskı ve tehditlere maruz kaldı. Gazeteci Nazila Maroofian, 9 Ocak 2023’te cezaevinden 600 milyon tümen (14 bin dolar) kefaletle geçici olarak serbest bırakıldı. Nazila Maroofian Tahran Devrim Mahkemesi'nin 26'ncı Şubesi tarafından "rejim aleyhine propaganda yapmak" ve "kamuoyunu galeyana getirmek için yalan haber yayınlama" suçlamasıyla yargılandı. Nazila Maroofian’a, 2 yıllık ceza verildi ve ayrıca 5 yıl boyunca yurt dışı yasağı getirildi. Evin Savcılığına gitmesi istenen Nazila Maroofian bu kez 9 Temmuz 2023’te ikinci kez tutuklandı. Nazila Maroofian  bir ayı aşan tutukluluk sürecinin ardından 13 Ağustos 2023’te 300 milyon İran riyali kefalet ile serbest bırakıldı. Maroofian, 14 Ağustos’ta üçüncü kez tutuklandı ve 16 Ağustos’ta tekrar serbest bırakıldı. Gazeteci Maroofian, 30 Ağustos’ta gerekçe gösterilmeden 4’üncü kez tutuklandı. Gazeteci son olarak 9 Eylül 2023'te kefaretle serbest bırakıldı.    HUMEYNİ’NİN DOĞDUGU EV ATEŞE VERİLDİ    Eylemlerin hız kesmeden devam ederken, eylemlere katılım da giderek yoğunlaştı. 18 Kasım’da eylemciler, İslam Cumhuriyeti’nin kurucusu Ayetullah Ruhullah Humeyni’nin doğduğu evi ateşe verdi. Sanal medya hesaplarından paylaşılan fotoğraf ve videolarda, Humeyni adı verilen kentteki evin kısmen yandığı görüldü.     ÇOCUKLARI ZEHİRLEDİLER    Eylemlerde en ön safhada yer alan kadınlar ve kız çocukları rejimin hedefi haline geldi. Eylemlere lise ve ortaokullarda okuyan kız çocuklarının da katılması sonrası 30 Kasım’da Kum’da kız okullarına yönelik kimyasal saldırı başladı. Kum kentinde başlayan saldırı Tahran, Erdebil, Borujerd, Vardanjan Chaharmahal ve Bakhtiari, Sari, Qochan, Torbat Jam ve Kazvin gibi diğer şehirlere de sıçradı. Kimyasal saldırılarda en az 4 çocuk hayatını kaybetti.      Tahran’da 18 Mart’ta başörtüsüz şekilde dans eden 5 kız çocuğu gözaltına alınarak, devlet televizyonlarında, kamera karşısında zorla özür diletildi. Bunun üzerine ülke genelinde binlerce kadın başörtüsüz bir şekilde sokaklarda dans etmeye başladı.    İSYAN NEWROZ’A TAŞINDI   Seqiz mezarlığında 17 Eylül’de başlayan direniş 21 Mart’ta Newroz ile buluştu. Rojhilat’ın birçok kentinde Newroz’u kutlayan Kürtler, “Jin, jiyan, azadî”  sloganını attı. Newrozu kutlayan Rojilat halkı Emînî ve direnişte yaşamını yitiren diğer eylemcilerin mezarlarını ziyaret etti.    KADINLAR YANINDA BAŞÖRTÜSÜ TAŞIMIYOR    Uzun zamandır zorunlu başörtüsüne karşı mücadele eden kadınlar, eylemlerin başlarında başlarını örtmeseler bile örtüyü yanlarında taşıyordu. Kadınlar gerekli durumlarda örtüyü kullanıyordu ancak bu bir yılın sonunda artık yüz binlerce kadın çantalarında başörtüsü taşımayı dahi bıraktı.    16 EYLÜL’E HAZIRLIK   Direnişin birinci yıl dönümü yaklaşırken, halk İran’da hazırlık yapıyor. Halkın tekrardan isyanlara katılmasından korkan rejim tüm kentlere yoğun askeri sevkiyat gerçekleştirdi. Birçok siyasetçi, aktivist, sanatçı ve yurttaşı tutuklayan rejime karşı halkın cevabı “alanlarda olacağız” oldu.   Rojhilatlı Kürt partileri ve işçi sendikaları yayınladıkları açıklamalarla 16 Eylül’de genel greve gideceklerini duyurdu. Yurttaşlar ise sanal medya hesaplarından #????_????? (Mahsamini) hashtagı altında binlerce mesaj yayınlayarak alanlara çıkma çağrısı yapıyor.    Gelişmeleri yakından takip eden Rojhilatlı gazeteci Şilêr Kurdistanî, direnişin bir yılını ve ülkedeki atmosferi değerlendirdi.    Eylemlerin kollektif gücünü “Jin, jiyan, azadî” sloganından aldığını belirten Kurdistanî, bu sloganın Kurdistan’da bir felsefe olduğunu vurguladı. Kurdistanî, “Bu sloganın kökleri Kurdistan'da. Bu devrim de Kurdistan'dan başlamıştır. Kurdistan kadınları yıllardır İran rejimine karşı mücadele ediyor. Kadınlar bu kez kadın sorunlarına ve özgürlüklere öncelik vererek hareketin liderliğini üstlendi” değerlendirmesinde bulundu.    KADINLAR SOKAĞI TERK ETMİYOR   Hükümet'in, Gaşt e İrşad'ın devriyelerini artırarak ve kadınlara ağır cezalar uygulayarak toplumu Jîna cinayeti öncesine götürmeye çalıştığını söyleyen Kurdistanî, “Ancak rejim her defasında geri adım atmak zorunda kaldı. Toplumda en ağır cezalar ve yaygın tutuklamalar uygulanarak kadınlarla uğraşılıyor fakat başarılı olamıyorlar. Kadınların sokağa tekrar dönüşünü ve sokak mücadelelerinin başladığını mutlaka göreceğiz. Kadınlar protestolardan asla vazgeçmiyor ve iktidara karşı mümkün olan her şekilde mücadele ediyor” şeklinde konuştu.   ERKEKLER DE HAREKETE GEÇTİ    “Jin, jiyan, azadî” direnişine kadar kadınların taleplerinin erkekler tarafından görmezden gelindiğini söyleyen Kurdistanî, “Gerçekçi olalım, erkeklerin kadınlarla birlikte hareket etmekten başka seçeneği yoktu. Kadınlarla hareket etmeselerdi toplumsal gelişmelerin akışında geride kalacaklardı. Sokağa çıkan tüm erkeklerin kadın hakları çıktığını çıktığını söylemek yanlış olacaktır. Bazıları ekonomik sorunlar nedeniyleydi. Ancak bunun bir kadın devrimi olduğunun bilincindeler ve değişim arıyorlarsa kadınların mücadelesine eşlik edip onların liderliğini kabul etmekten başka çareleri yoktu. İran'da hâlâ ataerkil ve kadın düşmanı bir toplum var ve geçen yıl yaşanan olaylara rağmen kadının aile içindeki statüsü pek değişmedi” sözlerini kullandı.   'DİRENİŞ SÜRECEK'    İranlı kadınların tarih içinde pek çok kez özgürlük için direndiğini ve öldürüldüğünü hatırlatan Kurdistanî, “İranlı kadınlar için özgürlüğün yolu bedel ödemekten geçer. Asgari özgürlüklere ulaşmak için çok bedel ödediler. Kadınlar bazı hakları kolay elde edilmediğini ve bu şekilde öldürülebileceklerini biliyor ama başka çarenin olmadığını da biliyorlar. İran’da yeni süreçte kadınlar özgür olana kadar direnmeye devam edecekler” diye konuştu.   MA / Berivan Kutlu