Gazetecilerin duruşması: 13 aydır hukuksuz bir şekilde tutukluyuz 2023-07-12 13:35:42   AMED - Tutuklu yargılanan gazeteciler, basın özgürlüğüne dikkat çekerek, 13 aydır hukuksuz bir şekilde tutuklu bulunduklarını belirtti.    Amed merkezli yürütülen soruşturma kapsamında 8 Haziran 2022’de gözaltına alınan ve 16 Haziran’da tutuklanan 15’i tutuklu 18 gazeteci hakkında açılan davanın duruşması ikinci gününde devam ediyor. Diyarbakır 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada tutuklu gazeteci Elif Üngür, anadili olan Kürtçenin Kırmanckî lehçesinde savunma yapamadığı için özür diledi.  Program yaptığını, medya ekoloji ve medyada kültür programlarını sunduğunu belirten Üngür, suçun şahsiliği ilkesi gereği dosyada kendilerine isnat edilen "Örgüt üyeliği" suçlamasını kabul etmediğini belirtti. Programını yaptığı “Hezâ belgeseli ve Nudem Durak'a verilen gitar” haberlerinin suç teşkil etmediğini belirten Üngür, haberlerin kamu yararı için olduğunu söyledi.    Kürt basınına dönük baskıların ifade özgürlüğü ihlali olarak döneceğini belirten Üngür, "Türkiye'de basın özgürlüğü baskı altındadır. Bunu sürdürülecek politikalar üretilmektedir" dedi.    DOĞUHAN: İŞYERİMDE OLMAM SUÇ OLARAK GÖSTERİLMİŞ   Gazeteci Suat Doğuhan ise, 13 aylık uzun bir süre tutuklu kaldıklarını söyledi. Uzun ve yorucu bir süreç geçirdiklerini belirten Doğuhan, "Adil yargılanmanın koşulu hızlı yargılama yapılmasıdır. Ama 13 ay sonra mahkeme yüzü gördük. Kendi işyerimde çalışmam örgüt çalışması gösterilmiş. Pia'nın ortağı olmam sır değil. Resmi olarak kurulmuş, vergisini veren bir iş yeridir. Kurumların yan yana olması örgütsel bir faaliyet olarak gösterilmiştir. Herkes bilir ki Türkiye basını, televizyonu, radyosu İstanbul İkitelli'de hepsi yan yanadır. Bir örgütsellik yakınlık ilişkisi kurulacaksa buradaki basının tümünün örgüt üyesi olması gerekir" ifadelerini kullandı.    Telefon tapelerin de adli bir suçtan kaynaklı İsviçre'de cezaevinde bulunan dayısı ile yaptığı konuşmanın da suç olarak gösterildiğini belirten Doğuhan, "Savcı buradan bir suç bulacağını düşünmüş. İddianame böylesine ciddiyetsiz şekilde hazırlanmış" dedi.     'TAHLİYE İSTİYORUZ'   Ardından tercümanın gelmesiyle dün hakkındaki 16 suçlamadan 2'sine yanıt veremeyen Mehmet Şahin, diğer iki suçlamaya yanıt verdi.    Ardından söz alan Mazlum Güler ise, kameraman olarak işyerinde çalıştığını söyledi. Kameramanın program içeriğine karışmadığını belirten Güler, "Örgüte üye değiliz. Tahliyemizi istiyoruz" dedi.    NOTER EVRAKLARI SUÇ DELİLİ   Ardından savunma yapan Ramazan Geciken, PİA'da kameraman olduğunu belirtti. Dosyada PİA'daki yüzdelik sahibi olması nedeniyle gösterilen Noter evrakının delil olarak gösterildiğini, resmi işlemin delil olarak gösterilmesinin kabul edilemeyeceğini ifade eden Geciken, "Telefon tapelerinde iş arkadaşlarıyla yaptığım görüşmeler olağandır. Görüşme olmasaydı olağanüstü olurdu. Tutukluluğumuz cezaya dönüştü. Tahliyemizi talep ediyoruz" dedi.    Gazeteci İbrahim Koyuncu ise, tutuklu bulundukları sürece iddianamenin gecikmesini merak ettiklerini fakat iddianame çıktıktan sonra bir suç unsurunu görmediklerini söyledi. Koyuncu, isnat edilen suçlamaları reddederek, tahliye talebinde bulundu.    Kameraman olduğunu aktaran Abdurrahman Öncü, kameramanların programların içeriğine müdahale etmediğini, bundan sorumlu olmadıklarını belirtti. Kendi hakkında suç unsuru yaratmak için hayatta olmayan kardeşinin fotoğraf ve şarkılarının kendisine mal edildiğini söyleyen Öncü,"Suçlamaları kabul etmiyorum, tahliyemizi istiyorum" dedi.    Remziye Temel ise, şirkette sekreter ve muhasebeye baktığını, şirketlerin bu birimlerinin olduğunu ve yaptığı işten dolayı yargılandığını belirtti. Temel,"Yaptığım iş, insanı örgüt üyesi yapar mı?" diye sorarak tahliye talebinde bulundu.    'KÜLTÜR SANAT NEDEN KÜRT COĞRAFYASINDA SUÇ'   Kürtçe savunma yapan Neşe Toprak ise, kendisinin ressam olduğunu ve sanat programı yaptığını söyledi. Toprak, “Bundan dolayı örgüt ile bağlantım kurulmaya çalışılıyor. Aynı zamanda kadın aktivistiyim. Bunu çalışmalarında ve yaptığım programda yansıtmaya çalışıyorum. Kürt coğrafyasında, kadın üretimini, yaşamını konu alan programlar yapıyorum. Amacım kadınların emeklerinin görünür kılınmasıdır. Kadınlar her alanda engelleniyor bunun bir ayağı da medyadır. Bende ondan dolayı basında çalışmaya başladım" dedi.    Kültür sanat içerikli bu programdan ötürü yargılandığını belirten Toprak, birçok yerde kadına ilişkin sunum yaptığını söyledi. Toprak," Kürt coğrafyasında da yaptım. Neden kültür ve sanatı Kürt coğrafyasında sunmak suç oluyor" diye sordu.   ‘10 AY SONRA İDDİANAME HAZIRLANDI’   Kürtçe savunma yapan gazeteci Lezgin Akdeniz de, normal şartlarda 3 ay içerisinde iddianamelerin hazırlanması gerekirken, 10 ay sonra iddianamenin hazırlandığını söyledi. Gözlerinin 1 aydır iddianamede olduğunu belirten Akdeniz, geçte olsa ellerine aldıkları iddianame de 18 kişi hakkında 800 sayfanın hazırlandığını söyledi. Her sayfayı tek tek okuduğunu belirten Akdeniz, "İddianamede bir yıldan fazladır niye tutuklu olduğumuzu anlamadım" dedi.    ‘SAVCI ÇOK ZORLANMIŞ’   Savcının bu iddianameyi hazırlarken çok zorluk çektiğini belirten Akdeniz, iddianamede dikkat çeken hususunun 800 sayfada, savcının gazetecilik faaliyetlerini anlatmasına rağmen "Gazeteci" ve "Basın" dememesi olduğunu belirtti. Bu kelimelerin niye iddianamede geçmediğini soran Akdeniz, "İddianamede savcı neye denk gelmişse almış yazmış. Savcı iddianamede bir kere 'basın' ya da 'gazeteci' deseydi domino taşları gibi tek tek iddianame düşecekti. O nedenle oldukça zorlanmış. Bu kolay değil" dedi.    ‘GAZETECİLİĞİN  EVRENSEL İLKELERİ VARDIR’   “İddianamede eğer siz mesleğinizi yapmak istiyorsanız iktidarın belirlediği çerçevede olmalısınız” denildiğini belirten Akdeniz, "‘İktidara uyum sağlamazsanız gazetecilik yapmanıza izin yok' denilmiş. Bana göre ve onlara göre gazetecilik yoktur. Gazeteciliğin evrensel ilkeleri vardır. Bunlar temel ilkelerdir. Gazeteci yaşanan olaylara sessiz kalamaz" diye konuştu.    İddianamedeki kendisine dönük suçlamalara işaret eden Akdeniz, yıllardır gazetecilik yaptığını ve onlarca kentte binlerce haber yazdığını söyledi. Sadece 5 haberinin iddianameye eklendiğini belirten Akdeniz, bunlardan birinin katledilen DEP Mardin Milletvekili Mehmet Sincar'ın eşi Cihan Sincar ile yaptığı haber olduğunu söyleyerek, “Yaptığım haberler kamuoyuna açıktır. Ajans sitesinde görebilirsiniz" dedi.    'HABERLER SUÇ YAPILAMAZ'   Bir başka tape de Hamit Gezginci ile ilgili haber yapmak için yaptığı görüşmenin suçlama konusu olduğunu belirten Akdeniz, Amed 5 Nolu Zindanı'nda yaşanan işkenceye tanık olan Gezginci'nin faili meçhulle katledildiğini, iktidarın müzeye çevirmekle övündüğü, kitaplara, romanlara, haberlere konu olan cezaevi tanığı hakkında haber yapmasının suç olamayacağını ifade etti.    FAİLİ MEÇHULLERİN AYDINLATILMASINA DAİR HABER SUÇ    Faili meçhul cinayetlerle katledilen ailelerin hikâyelerini yapmasının suçlama konusu olduğuna değinen Akdeniz, bu olayların aydınlatılmasına dair haberlerin gazetecilere suçlama olarak yansıtıldığını söyledi. 2019 yılındaki açlık grevlerine ilişkin ailelerle yaptığı haberlerin ve Sterk TV'de kendisinin numarasının olmasının da suçlama konusu olduğunu belirten Akdeniz, "Salonda farklı kurumlarda çalıştığımız birçok gazetecide de numaram var. Bu suç olamaz" diye konuştu.    Tutukluların mektubunun sanki kendi demeciymiş gibi savcı tarafından yansıtıldığını belirten Akdeniz, Hevsel Bahçeleri ile ilgili yaptığı haberin Nuçeciwan sitesinde yayınlamasının suçlama konusu olduğunu söyledi. Haberi MA'ya yaptığını belirten ve MA'da yayınlanan haberini mahkemeye sunan Akdeniz, Nuçeciwan'a haber yapmadığını söyledi.    'MAHKÛM EDİLMESİ GEREKEN VAHŞETTİR'   Apê Musa anmasına katılmasının da suçlama konusu yapıldığına işaret eden Akdeniz, "Apê Musa Kürt halkı tarafından sevilir. 70 yaşında kaçırıldı ve vahşice katledildi. Bir daha bu ülkede kimsenin bu yöntemlerle katledilmemesi için anma yapıyoruz. Apê Musa'nın anması değil burada mahkûm edilmesi gereken o vahşettir. Savcının tavrı burada insan haklarının yargılanmasıdır" dedi.    Gizli tanıkların hiçbirini tanımadığını ve kendisini de tanımadıklarını söyleyen Akdeniz, onların suçlamalarını kabul etmediğini belirtti. İddianamede ki çelişkilere de işaret eden Akdeniz, "Savcı iddianamede gazetecilik faaliyetlerini talimat olarak değerlendirmiş. Benim sanki örgüt ile ilişkim varmış gibi beyan belirtmiş. Savcıya soruyorum; Sayın savcı bunu neden dayandırıyorsunuz?" diye sordu.    'HUKUKSUZLUK SON BULSUN'   Yaptığı haberleri Sterk Tv'ye gönderdiğine ilişkin değerlendirme yapıldığını belirten Akdeniz, "İddianame de böyle bir şey yok" dedi. Evinde yapılan aramada örgütsel bir şey bulunduğunun yer aldığını belirten Akdeniz, "Benim evim aranmadı ki. İddianame de niye böyle bir şey yok. Biz gazeteciyiz. Bu çalışmaları yürütüyoruz. Bir yıldır hukuk dışı uygulamalara maruz kalıyoruz. Bu hukuksuzluğun bu duruşmada sonlanmasını istiyoruz" diye konuştu.   Savunmaların tamamlanmasıyla verilen bir saatlik aradan sonra duruşma devam ediyor.