Atık tahtalardan inşa ettiği evinde ekoloji mücadelesi veriyor 2023-06-25 09:05:52   MANİSA - Aşırı tüketim ve kent yaşamına karşı 12 yıl önce atık tahtalardan inşa ettiği evinde yaşamaya başlayan Fuat Şengül, “Tüketim çılgınlığından kurtulabilir, özgürlüğümüzü kazanabiliriz. Ekolojik bir yaşam mümkün” dedi.   Dünya nüfusunun hızla artması, sanayi kuruluşları, enerji ve maden yatırımları toprağı, havayı ve suyu kirletirken, dünya yaşanmaz bir geleceğe doğru ilerliyor. Endüstriyel tarım ve ranta dayalı ekonomik politikaları hem toprağa hem insan yaşamına zarar veriyor. Günü kurtarmak için atılan bu adımlar, doğal yaşamın dengesini bozuyor ve bunun sonucunda afetler, salgın hastalıklar ve iklim krizi tüm insanlığı tehdit ediyor. Metropollere yaşanan yığılmalar da bu riski arttırırken, yaratılan devasa yıkım insanlarda psikolojik sorunların yanı sıra birçok hastalığı da beraberinde getiriyor. Şehir hayatından kırsal alanlara başlayan göçler ve doğal yaşama arzusu da büyüyor.    ORGANİK TARIM YAPIYORLAR   Fuat Şengül - Hanife Şengül   Manisa’da yaşayan Fuat Şengül (49) ile Hanife Şengül (49) çifti de şehrin havasından kurtulmak ve toprakla uğraşmak için Manisa’ya 20 kilometre uzaklıkta olan ve 12 yıl önce satın aldığı ormanlık arazide yaşamaya başladı. Fuat Şengül, daha önce inşaatlarda çalışarak geçimini sağlarken, Hanife Şengül ise adliyede katip olarak çalışıyordu. Emekli olduktan sonra şehirde yaşamak istemeyen çift, aldıkları arazide ceviz ağaçları ekerken, bir yandan da organik tarımla uğraşıyor.     EKOLOJİK YAŞAM   Fuat Şengül, girdiği yeni yaşam arayışında bulduğu çözüme ve kurduğu yaşamı anlattı. Yaşamı boyunca sürekli düşüncelerinin peşinde koştuğunu söyleyen Şengül, düşlediği yaşamın gerçek olduğunu kanıtlamak için arayış içerisine girdiğini belirtti. Şengül, “Son 15 yılda ekolojik yaşam, vegan, vejeteryan beslenme üzerine çalışmalarım oldu. Bazı çiftlikleri ziyaret ettim. Ekolojik bir yaşam mümkün mü? Sermayeyle, düzenle ilişkimi kesebileceğim, sistemin tuzağına, çıkarlarına kanalize olmayacağım bir yaşamın mümkün olup olmadığını kendime ispatlamaya çalıştım. İnsanlara böyle bir yaşamın mümkün olduğunu göstermek istedim. Ve 12 yıldır bunu yaşıyorum” dedi.   Yaşadığı dağlık bölgede önce çadır kurduğunu, daha sonra şehirde bulduğu atık tahtalardan kendisine bir ev yaptığını ifade eden Şengül, “Canlıların faydalandığı alanlara dokunmadım. Doğadaki canlıları coğrafyanın yaşayanları olarak düşündüm. Burada akan bir dereden su sorununu, güneş enerji paneli ile elektrik sorununu çözdük. Kendi başımıza yaşamak için alan oluşturma çabasına girdik. Bu coğrafyada yetişecek ağaçlar seçtik. Bazı denemelerimiz sonucunda yetişmeyen ağaçlar oldu. Tarım ürünlerine ilişkin araştırmalar yaptım. Farklı ekolojist akımları araştırdım. Burada ceviz ağacı ve farklı meyve ağaçları diktik. Bunu yaparken bu bölgede yaşayan canlıların faydalanabileceği ağaçlar da diktik. Ağır iş makinaları ile iş yapmamaya özen gösterdim. Küçük bir çapa makinem var onunla ağaç diplerinde oluşan otları biçiyorum” ifadelerini kullandı.   ‘DOĞADA YAŞAMAK POLİTİKTİR’    Kars'ta doğduğunu ve çocukluğunun kent yaşamının dışında geçtiğini belirten Şengül, kentte yaşamaya başlayınca yaşam alanının sürekli daraldığını ve bir alana sıkıştığını hissettiğini aktardı. Doğaya yakın durmayı, doğada yaşamayı politik gördüğünü vurgulayan Şengül, "Kent yaşamı bir süre sonra bataklık gibi insanı içine çekiyor. Şehre gittiğimde 4-5 gün buraya gelemiyorum. Şunu halledeyim, bunu halledeyim derken, orada kayboluyorsun. Bu senin yaşam ilişkilerine, arkadaşlıklarına yansıyor. Bir yerden sonra o yaşamın bir parçası oluyorsun. Burada kendimi özgür hissettiğim bir alan oluşturdum” diye belirtti.   HASTALIKLARINI FARKETTİ   Bedensel olarak daha çok yorulduğunu ancak doğa içerisinde yaşamanın kendisini daha özgür ve mutlu hissettirdiğini kaydeden Şengül, “Kentte iken fark edemediğim hem psikolojik hem fiziksel hastalıklarım olduğunu fark ettim. O hengamede bunu göremiyorsun. Ama oranın dışına çıktığında, oradaki yaşamını görüyorsun. Gerçekten ciddi problemler yaşıyormuşum. Şehir yaşamında daha öfkeli, saldırgan, bireyci olduğumu gördüm” dedi.   ‘EKOLOJİK YAŞAM MÜMKÜN’   “Ekolojik yaşam mümkün diyerek yaşamak mümkün değil, bu bir süreçtir" diyen Şengül, "Hangi bitki nasıl kullanılabilir? Nasıl yaşanır bunlara cevap bulmak gerekiyor. Burada yaşamaya başladığımızda tüketim çılgınlığından vazgeçebildik. İşte 'şuyum olsun, buyum olsun' duygusundan uzaklaştık. Buradaki evimin konforu daha düşük. Ama daha çok mutluyum. Kendimize yetecek kadar domates, biber, patlıcan ekiyoruz. Elden geldiğince minimal yaşamaya çalışıyoruz. Kentten fazla alışveriş yapmamaya çalışıyoruz. 400’ü aşkın ceviz ağacı diktim. İhtiyacımdan fazla olan cevizleri araya aracı koymadan bire bir insanlara verdim. Organiktir diye üstüne ayrıca bir fiyat eklemedim. Kendimizi tüketim çılgınlığından ve sistemin dayatmalarından kurtulabilir, özgürlüğümüzü kazanabiliriz. Bu anlamda ekolojik bir yaşam mümkün” şeklinde konuştu.   MA / Delal Akyüz