İtalyan akademisyen Forgia: Tecrit şantaj olarak kullanılıyor 2023-05-04 09:02:29   İSTANBUL - İmralı tecridinin Türkiye’deki insan hakları ve siyasal faaliyetlerin durumunu temsil ettiğini söyleyen İtalyan akademisyen Enrico Maria la Forgia, tecridin hem halklara hem de PKK’ye karşı şantaj olarak kullanıldığını söyledi.    Uluslararası komployla 15 Şubat 1999’da İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne getirilen PKK Lideri Abdullah Öcalan, 24 yıldır ağır tecrit koşullarında tutuluyor. AKP’nin savaş konseptine dönmesiyle ağırlaştırılan tecrit sistemi, aile ve avukatların görüş başvurularının reddedilmesiyle gelinen aşamada haber alınamama haline dönüştürüldü.    İmralı tecridine karşı harekete geçen siyasetçi, aydın, yazar, hukukçu ve gazetecilerin aralarında bulunduğu 7 ülkeden 36 kişiden oluşan Tecride Karşı Uluslararası Delegasyon, 24-29 Ocak tarihlerinde İstanbul, Ankara ve Amed’de siyasi partiler, barolar ve sivil toplum örgütleriyle görüştü. Delegasyon, yaptığı görüşmelerin ardından İmralı tecridine dair rapor açıkladı.   İtalyan akademisyen ve gazeteci Enrico Maria la Forgia, delegasyonun İmralı tecridine karşı girişimleri ve çalışmalarını değerlendirdi.   Enrico Maria la Forgia   70 BİN TUTUKLUYA TECRİT    Türkiye’deki temaslarında edindikleri gözlemler sonucunda Abdullah Öcalan’ın durumunun insan hakları, hapis cezaları, ifade özgürlüğü ve siyasi faaliyetlerin durumunu temsil ettiğini gözlemlediklerini kaydeden Forgia, özellikle İmralı’da insanlık dışı uygulamaların olduğunu ve bu uygulamaların ülkedeki tüm cezaevlerine sirayet ettiğini belirtti. Forgia, uluslararası ihlallerin bugün ülkede yaklaşık 70 bin tutukluya uygulandığını ifade ederek, “Hükümete karşı çıkan aktivistlerin, gazetecilerin, aydınların ve bilim insanlarının, tecrit rejimi altında olmasalar bile Öcalan ile aynı tutukluluk koşullarına maruz kaldıklarını kesin olarak biliyoruz” dedi.    İKTİDARIN TEHDİT ARACI    Tutukluların tedavi görme, avukat ve aile görüşü, kitap ve mektup alma gibi iletişim haklarından yoksun bırakıldığı yönündeki gözlemlerini aktaran Forgia, ülkede hükümeti eleştiren her sesin, sivilleri tehlikeye atan özel bir şiddet eylemi olarak yargı makamları tarafından çeşitli şekillerde yorumlanabilecek “birliğe ve ahlaka yönelik bir tehdit” olarak anlaşılan “terörizm” suçlamasıyla susturulmaya çalışıldığını vurguladı.    Kürt halkının lider olarak tanımladığı Abdullah Öcalan’ın Kürt hareketiyle temasını engellemek için iktidarın tecrit politikalarını zorunlu kıldığına işaret eden Forgia, Abdullah Öcalan’ın tecrit edilmesinin ülkede çatışma ve savaş politikalarıyla da paralel bir düzeyde seyretmesine neden olduğunun altını çizdi. Forgia, tecridin bugün hem bölge halklarına hem de PKK’ye şantaj olarak kullanıldığını söyledi.    SORUNLARA RADİKAL ÇÖZÜM    PKK Liderinin tüm ezilen Ortadoğu halklarının sorunlarına radikal bir çözüm önerdiğini, yine Abdullah Öcalan’ın özellikle Kürt sorununun çözümü için pek çok kez girişimlerde bulunduğunu hatırlatan Forgie, “Şaşırtıcı bir şekilde, hemen hemen hepsini İmralı'dayken yaptı. Bunun, geçici de olsa barış süreci üzerinde makul bir etkisi oldu. Hiç şüphesiz Öcalan halen partinin lideri ve barış sürecinin temel aktörüdür. Ankara, PKK ile bir barış anlaşmasına varmak istiyorsa, bunu partinin başkanı ve Kürt kamuoyunu en iyi temsil eden kişiyle müzakere etmek zorundadır” dedi.     ABDULLAH ÖCALAN’IN MİSYONU    Abdullah Öcalan’ın misyonuna değinen Forgie, şöyle devam etti: “Öcalan'ın siyasi düşüncesi, sosyalizme giden son yolu temsil etmektedir. Çalışmalarında büyüleyici bulduğum şey, yalnızca Güney-Batı Asya'da geliştirilen ve böyle bir bölgeye uygulanmak üzere geliştirilen sosyalizme felsefi bir yaklaşım olması değil, aynı zamanda Batı ve Doğu'nun solcuların teorilerini birleşmesini de temsil etmesidir. Devlet-medeniyet ile demokratik-medeniyetin beş bin yıl öncesinden beri siyasi mücadelelerin verildiği yer olarak çatışması, solcu düşünürlerin ve sosyal bilimcilerin miras aldığı ana ideolojileri tarihselleştirmemize yardımcı oluyor. Öcalan'ın düşüncesi radikaldir ve toplumsal cinsiyet eşitliğini, çok kültürlülüğü ve ekolojiyi birbiriyle bağlantılı olarak; tıpkı Rojava paradigmasında olduğu gibi siyasi kurumların gelişiminin temeli olarak görür. Öcalan'ın tarih ve modernite analizi, yalnızca ezenler ve ezilenler/madunlar (alt kesimler) arasındaki güç ilişkilerini değil, aynı zamanda insanlar ve çevredeki dünya arasındaki güç ilişkilerini de ele alıyor. Böylesine derin bir analiz, biz batılıların en azından mevcut durumda sürekli olarak başarısız olduğu şeydir.    Kürt mücadelesine gelince, halkın kendi kaderini tayin hakkı temelinde net bir duruş sergilemesini meşru buluyorum. Dünya solcuları onları umutla izliyor, Rojava deneyi ve Kürdistan'ın dört bölgesinin özgürlük mücadelesi, dünya çapındaki sol hareketleri etkileyebilecek bir devrim olarak görünüyor. Öcalan'ın teorileri, günümüz dünyasında pratikte uygulanabilir olarak bulunan birkaç ideolojiden biridir. Rojava'da ve Kürdistan'ın diğer bölgelerinde bir şekilde uygulanmaktadır. Bu, birçok durumda Marksizmi karakterize eden tutuculuktan kaçınarak ve tutuculuk gücünü geçersiz kılarak insanların duruma göre paradigmayı değiştirmesini ve teorileştirmesini mümkün kılar.”    CPT NEDEN RAPOR AÇIKLAMIYOR?    Abdullah Öcalan ve İmralı’da bulunan diğer tutuklular için Türkiye’ye Eylül 2022’de ziyarette bulunan Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi'nin (CPT) Avrupa’ya hitap eden bir dayanışma yetkisine sahip olduğunu hatırlatan Forgia, “Avrupa ülkeleri ve kurumları, Türkiye'nin ticaret ve göç konularından dolayı sessiz kalıyor. Dolayısıyla Öcalan gibi hassas konularda kamuoyu önünde tavır almaktan kaçınıyorlar. Türkiye, Avrupa ülkelerine ekonomik düzeyde şantaj yapabildiğini geçmişte birçok kez gösterdi. Tıpkı 1999'da İtalya ve Almanya'nın Öcalan'a siyasi mülteci statüsünü, Türkiye'deki işletmelerine ve vatandaşlarına sınırlama tehdidinden dolayı reddetmesi gibi veya daha yakın zamanda, Avrupa sınırlarına baskı yapmak için sınırların kısmen açması gibi göç tehdidini kullanması. CPT'nin son raporu yayınlamaktan kaçınmasının birçok nedeni olabilir: Ya Ankara ya da Brüksel komiteye baskı yaptı, ya Öcalan'ın sağlık durumunun tahmin edilenden daha kötü olduğunu anladı ve bu Türk hükümeti veya Türkiye Cumhuriyeti içindeki olası gerilimlere neden olmasından dolayı yaymaktan kaçınıldı. Ancak kesin olarak bilinen bir şey yok ve bunlar sadece uluslararası örgütün davranışını açıklayabilecek bazı varsayımlardır” dedi.   ÇALIŞMALARINI VE HEDEFLERİNİ SIRALADI   Delegasyonun çalışmalarına değinen Forgia, İtalya’ya döner dönmez mevcut durumu ülkedeki gazetelerle, radyolarla yaymayı başardıklarını aktardı. Yine ülkede tecride dair sivil toplum örgütleriyle beraber “Mahpusların Hakları ve Koşulları” konulu etkinlikler düzenlediklerini ifade eden Forgia, 25 Mart tarihinde yayınladıkları raporun basında daha fazla yer alması için de çalışmaya devam ettiklerini belirtti.   ENTERNASYONALİST İTTİFAKLARIN ÇALIŞMASI   Forgia, şunları söyledi: “İtalya'daki çeşitli derneklerde ve popüler ulusal radyolarda halka açık konuşmalar yaptık. Bologna Üniversitesi'nde Kürt mücadelesi ve Rojava özelinde bir etkinlikte de konuyu gündeme getirdik. Bunlarla birlikte, Öcalan ve Kürt mücadelesi ile bağlantılı konularla ilgili siyasetin ve toplumun farklı kesimlerinden daha geniş katılımı içerebilecek başka girişimler üzerinde çalışıyoruz. Yapılması gereken şey, güçlü bir Avrupa ağının geliştirilmesi, Öcalan'ın, siyasi tutukluların özgürlüğü için ulusal komitelerin ve siyasi örgütlerin birlikte mücadele edebileceği bir platformun oluşturulması. Sivil toplumun yanı sıra yetkililerin de atması gereken adımlar hem ulusal hem de uluslararası otoriteler üzerinde baskı oluşturması gerekiyor. Bunu yapmak için de uluslararası düzeyde ittifaklar oluşturmak. Geçmişte, uluslararası ve enternasyonalist ittifakların çeşitli konularda nasıl çalıştığını gösterdik.   Aynı şekilde uluslararası kuruluşlarla da işbirliği yapmaya çalışıyoruz. Amacımız sadece Avrupa ülkelerinden değil, diğer kıtalardan da sivil toplumun dahil olduğu güçlü bir platform geliştirmeyi hedefliyoruz. Uluslararası delegasyonun üyeleri olarak bizim görevimiz, yalnızca insan haklarına veya Öcalan'ın koşullarına ve hikayesine odaklanarak değil, aynı zamanda ideolojisinin hikayesini yayarak kamuoyunu duyarlı hale getirmektir.”    MA / Ergin Çağlar