Çamaşırhane 'Hayatın içinden bir oda' oldu 2023-03-17 10:47:05   MEREŞ - Depremin vurduğu Elbistan’da kurdukları çamaşırhaneyi "Hayatın içinden minik bir oda" olarak tanımlayan Güher Durmaz, “Kolektif bir inşayla insanların dertlerini paylaştığı, yalnızlıklarını giderdiği, sohbet, kahkaha ve şakalarla yüzlerinin güldüğü bir alan oldu” dedi.    Depremin merkez üssü Mereş’in Elbistan ilçesinde evleri yıkılan ve hasar gören depremzedeler, çadırlarda yaşamlarını sürdürürken, birçok temel gereksinime ulaşamıyor. Yaşanan sorunların başında ise birçok hastalığa davetiye çıkaran hijyen geliyor. Yetkililerin ilk günden bu yana kayıtsız kaldığı depremzedelerin yardımına koşan gönüllüler, el birliğiyle depremin yaralarını sarmaya çalışıyor. İlçede sürdürülen çalışmalar kapsamında ise Cumhuriyet Mahallesi’nde “Afet Gönüllüleri” öncülüğünde 4 yıkama ve 2 kurutma makinesinden oluşan bir çamaşırhane kuruldu. Etrafında birçok çadır kentin bulunduğu mahalledeki çamaşırhane, böylece depremzedelere bir nebze de olsun kolaylık sağlıyor.   ÇAMAŞIRHANE KURMA SÜRECİ    Depremin ardından Elbistan’a gelen ilk gönüllülerden Güher Durmaz, “Ne yapacağımızı bilmiyorduk ama gerekirse çay demleriz” diyerek, 8 kişilik arkadaş grubuyla yola çıktıklarını belirtti. İkinci günden itibaren 28 gün boyunca Şeker Fabrikası’nda binlerce insana yemek yapıp, Elbistan’ın birçok köyüne yemek dağıttıklarını söyleyen Durmaz, diğer yandan erzak ve giysi ulaştırmaya çalıştıklarını aktardı.   Desteklerin yetersiz kaldığını düşünerek “Afet Gönüllüleri” ile birlikte çamaşırhane kurduklarını kaydeden Durmaz, çamaşırhaneyi kurma sürecini şöyle anlattı: “İlk haftalarda insanlar verilen kıyafetleri fazla alarak onlarla ısınmaya çalıştı. Bir çamaşırhane olursa en azından insanlar temiz kıyafet giyer diye düşündük. Bu haberi çevremize yaydık ve cevap geldi. Kısa sürede paralar toplandı ancak lojistik bu bölge için kolay değil. Bir yardım geldiğinde el konuluyor. Bir TIR ile daha çok şey getirebilirdik ama el konulacağı gerçeğiyle daha minik bir araç bulup onunla çamaşır makinalarını getirdik. Burada her şeyin kaymakamı var. Konteyner kaymakamlığından da zor bela bir konteyner bulduk. Konteyner geldiğinde AFAD çamaşırhaneyi kendi bünyesine almak istedi. ‘Siz kimsiniz, nereden geldiniz’ diye sordular. ‘Vatandaşız’ dediğimizde şaşırdılar. Onlara tanımadığın birine maaşsız yardım etme fikri ilginç geldi. Ancak daha sonrasında çamaşırhanenin burada kalması noktasında anlaştık.”    BİR TOPLANMA MERKEZİ   Çamaşırlarını getiren kadınların hem kendisiyle hem de kendi aralarında sohbet etmelerinin kendilerini mutlu ettiğini ifade eden Durmaz, “İnsanlar en çok psikolojik desteğe ihtiyaç duyuyor. Burayı renklendirip sempatik bir hale getirdik. Güven duyacakları bu ortamda gelip sohbet ediyor, bizimle kaynaşıyor, dertlerini paylaşıyorlar. Burası bir toplanma merkezi oldu. Anlayacağınız bir çamaşırhaneden daha fazlası oldu. Önceleri bir anlamama hali vardı. Sonra şaşırdılar ve sevindiler. Arada teyzeler gelip ‘bir makinayı da bana versene’ diyor. Bu kolektif bir inşa oldu. Aynı dertten mustarip insanların dertlerini paylaştığı, yalnızlıklarını giderdiği, sohbet, kahkaha ve şakalarla yüzlerinin güldüğü bir alan oldu” ifadelerini kullandı.    Elbistanlıların yaşadıkları yeri terk etmek istemediklerini ancak yaşamlarını devam ettirebilecekleri sağlıklı bir ortamın da olmadığını vurgulayan Durmaz, “Çamaşırhane ‘yeniden bir yaşam kuruluyor’ düşüncesi verdi insanlara. Çok büyük değil, günde 10 kişinin çamaşırını yıkıyoruz ama en azından bir yaşam döngüsü başladı. Her geçen gün çamaşırhaneye gelenlerin sayısı artıyor. Burada kadınların toplanmasıyla birlikte bir dayanışma yoluna doğru ilerleme de başladı. Bu dayanışmayla kadınların ürettikleri eşyaları bir platformda toplayıp, gelir sağlamayı istiyoruz. Bir sonraki hedefimiz de bu” diye belirtti.      HAYATIN İÇİNDEN MİNİK BİR ODA   İnsanın eşyaya değil insana, paylaşmaya ihtiyacı olduğuna dikkat çeken Durmaz, birçok depremzedenin kendilerine “Burada olun yeter” dediğini belirterek, ekledi: “Burada muhabbet muhabbeti açınca dertleşme noktasına geliyor. Böylece bana insanları motive edecek güç de geliyor. Kimi zaman onları güldürüyorum, sohbet ediyorum, getirdikleri şeyler hakkında konuşuyoruz ve akışında bir rahatlama yeri oluyor. Bazen öyle oluyor ki beraber ağlıyoruz çünkü ona ihtiyacı var. Burada kimin neye ihtiyacı varsa o yaşanıyor. Kimi geliyor hiç konuşmuyor. Bazen sadece sarılmaya ihtiyaçları oluyor. Böyle durumlarda sadece gidip sarılıyorum. Bu ortam gelen kişinin ruh haline göre değişiyor. Hayatın içinden minik bir oda devam ediyor. Bu yaşananlar unutulmasın istiyoruz. Olayımız sadece deprem değil, devasa bir vurdumduymazlık. ‘İki üç gün ses vardı sonra kesildi, donarak öldüler’ cümlelerini çok duydum. Bunlar unutulsun istemiyorum. Unutulmasın ki bir şeyler olması gerektiği gibi olsun.”   SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK PROJELERİ    Ali Çetinsoy da, depremden 12 saat sonra World Central Kitchen (WCK) tarafından Şeker Fabrikası’nda kurulan mutfaktan gönüllü yemek dağıtımına katıldı. Ardından “Afet Gönüllüleri” ile çalışmaya başlayan Çetinsoy, depremin ilk günlerinde depremzedelere kıymalı salçalı ekmek dağıttıklarını söyledi. Köylere ve kente kendi arabalarıyla yemek dağıttıklarını kaydeden Çetinsoy, bu sürecin sürekliliği için ortaya çıkan çamaşırhane fikrini hayata geçirme süreciyle ilgili şunları aktardı: “Afet Gönüllüleri’nin sürdürülebilirlik adına projeleri vardı. Sendikalaşma, köylüye, çiftçiye yardımcı olmak, burada uzun süre kalmak, dernekleşmek gibi çok güzel fikirleri vardı. Bu fikirler beni yanlarında tuttu. Burada çamaşırhane fikri üzerine gittik ve 3-4 gün sonra çevremizden, halktan, işçiden, memurdan makine yardımı aldık. Sonrasında yer arayışına geçtik ve konteyner için birkaç yere başvurduk. Bayağı uğraştık ve ikinci el bir konteyner bulduk. Onu temizleyerek, çamaşırhane haline getirdik. Bir gün suyu iki gün elektriği ile uğraştık.”     İNSANLARA AÇIK BİR KAPI    Çamaşırhaneyle birlikte depremzedelerle sosyalleşmeyi amaçladıklarının altını çizen Çetinsoy, “Buraya gelen insanlar ‘Beni hastaneye götür’, ‘Beraber markete gidelim’ gibi ihtiyaçlarını bizden rahatça talep edebiliyorlar. Böyle bir sıcaklık sağladık ki amacımız da oydu. Şu anda kapımızın önünde bir inşaat var. Bu bizi şimdi yağmurdan ilerde güneşten koruyacak. Burası ileride insanların çayını kahvesini yudumlayabileceği, sosyalleşebileceği bir yer olacak. İnsanların burada sosyalleşmeyi tercih etmesi de çok hoşumuza gitti. Çamaşırları yıkanırken 2-3 saat bizimle sohbet ediyorlar. Biz de dertlerini dinlemiş oluyoruz. Böylece ne bizim içimiz acıyarak, nede onları acıtarak ihtiyaçlarını öğrenmiş oluyoruz. 6 makinamız durmadan çalışıyor. Bu bir ihtiyacı karşıladığımız anlamına geliyor. Bu da bize yetiyor. Genelde çadır kent ve cemevinden bize gelen bir talep var. Biz de çamaşır yıkayan insanın temiz çamaşır ihtiyacı vardır diyerek çorap, atlet, iç çamaşır ihtiyaçlarını elimizde tutuyoruz. Her gelene temiz çamaşır için de yardımcı olmaya çalışıyoruz. Çok başarılı bir proje oldu. İnsanlara açık bırakılmış bir kapımız var” dedi.    MA / Yüsra Batıhan