‘Çocuk istismarını önlemek için sistem baştan aşağı değişmeli’ 2023-03-08 09:01:16 WAN - Deprem bölgesindeki refakatsiz çocukların karşı karşıya kaldıkları tehlikelere dikkat çeken hukukçular, “Deprem sonrası refakatsiz çocukların korunmasına ilişkin süreç Bakanlıklar tarafından şeffaf yürütülmüyor” dedi.    Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) verilerine göre dünyada her beş çocuktan biri çocuk yaşta evlendirilerek, eğitim, sağlık ve istihdam başta olmak üzere pek çok temel haktan yoksun bırakılıyor. Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu’nun (UNICEF) 2021 verilerine göre; Türkiye, 202 ülke arasında 18 yaşından önce evlenen çocuk oranları listesinde yüzde 14,7’yle 87’inci sırada. Şiddeti Önleme ve Rehabilitasyon Derneği’nin derlediği verilere göre ise, 15 yaş öncesinde evlenen çocuk oranı sıralamasında Türkiye yüzde 2 oranıyla, Avrupa’da çocuk evliliklerinde birinci sırada yer alıyor.    6 Şubat’ta meydana gelen deprem nedeniyle çocuklar “evlilik” adı altında tecavüz suçlarıyla karşı karşıya kalıyor.    ‘SİSTEMİ DEĞİŞTİRMELİYİZ’   Çocuklara yönelik uluslararası ve ulusal birçok sözleşmenin olduğunu vurgulayan Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği'nden Av. Nilda Baltalı, “Elbette tüm bu sözleşmeler istismarın önlenmesinde tek başına yeterli değildir. Ancak bu sözleşmelerle beraber her bir çocuğun durumunun ciddiye alındığı, her durumun bireysel olarak incelendiği ve somut bir çözüm cevabı alınarak sorunlarının tespit edildiği bir uygulama hedefleri getirilmiştir, bu nedenle çok değerlidir. Ancak maalesef istediğiniz kadar sözleşme hazırlayın, çocuk istismarı, çocuk işçiliği, korunmaya ihtiyacı olan çocuklar, suça sürüklenmiş, özgürlükten yoksun bırakılmış çocuklar gibi alanlarda yaşanılan hak ihlalleri tam olarak ortadan kaldırılamaz. Sistemi baştan aşağı değiştirmeliyiz” diye konuştu.   ‘YETKİLİLERLE TARTIŞIYORUZ’   “Evlilik” adı altında çocukların istismara uğradığını belirten Baltalı, “Çocukların istismar edildiklerini anlatırken dahi uygulamada yetkililerle tartışıyoruz. Türkiye’nin birçok kentinde yaşanan bu sorun karşısında çocuktan bahsederken birinin eşi diye bahsettiklerine şahit oluyoruz” şeklinde konuştu.   ‘DEVLET TARİKATLARLA İŞBİRLİĞİ İÇİNDE’   Çocuk istismarlarının sadece evlilik adı altında gerçekleşmediğini, tarikat yurtlarında da yaşandığına dikkati çeken Wan Barosu avukatı Medine Turantaylak, tarikatlarda yaşanan birçok istismar, cinayet ve şüpheli ölümlerde gizlilik kararı alındığını hatırlattı. Turantaylak, “Yakın zamanda bir öğrenci tarikat yurdunda baskıya dayanamayarak intihar etti. Aladağ’da biz bir yurdun yandığını gördük. Ensar Vakfı’nda birçok çocuğun istismara maruz kaldığını gördük. Devlet üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmiyor. Tarikatların denetimi yapılmadığı gibi aksine bu tarikatların devletin belli yerlerinde çalıştığını biliyoruz. Devlet sorumluluklarını yerine getirmediği noktada iş bilirliği yaparak onları koruyor. Tek amaç bu, tüm dosyalarda alınan gizlilik kararlarının nedeni bu. Sorun sadece dosyalardaki sanıklar değil, tüm tarikatın üzerinde bir denetim yapılmalı, hatta buraların kapatılması gerekiyor. Bu tarikatlar devletten güç alıyor” diye konuştu.   ‘POLİTİKLAR GELİŞTİRİLMELİ’   Devletin tüm kurumlarının çocukları korumak için politikalar geliştirmesi gerektiğini söyleyen Turantaylak, “Devlet, tarikatları ve cemaatleri denetlemek zorunda. Bu yurtlarda çocuklar nasıl istismara maruz kalıyor, nasıl şiddete uğruyor bunu araştırmak zorunda. Denetim mekanizmaları işletilmediği sürece çocukları topyekûn korumak mümkün değil. Sorumluluk devletin, buralarda ne yapıldığı araştırmalı ve buraları kapatmalı” şeklinde konuştu. Turantaylak, çocuklara yönelik işlenen suçlarda faillerin cezasızlıktan güç aldığını söyledi. Turantaylak, “Bir suç işlediğinizde bunun günün sonunda cezasız kalacağını bildiğinizde çok kolay suç işlersiniz. Sistematik bir cezasızlık var. Geçtiğimiz günlerde Kulp’ta yanan bir yurtta 6 çocuğun hayatını kaybettiği davada müftü 11 yıl 8 ay ceza aldı. Bu cezanın İstinaf’ta ya Yargıtay’da bozulup bozulmayacağını bile bilmiyoruz, fakat verilen ceza başı başına bir cezasızlık politikasıdır. Birileri bir şekilde korunuyor, başlarına bir şey gelmeyeceklerini bildikleri için kolayca suç işliyorlar. Sanıklar bu cezasızlıktan güç alıyor, buna son verilmediği sürece maalesef bunlar suç işlemeye devam edecekler” şeklinde konuştu.     6 Şubat depreminden sonra birçok çocuğun refakatsiz kaldığına dikkati çeken avukat Ezgi Koç, çocuklarının sorumluluğunun devlette olduğunu söyledi. Koç, “Sorumluluk devletindir, bir başkasına aktarılamaz. Deprem sonrası refakatsiz çocukların korunmasına ilişkin süreç Bakanlıklar tarafından şeffaf yürütülmüyor. Deprem sonrası çeşitli tarikatlara yerleştirilen çocuklar ve koruyucu aile duyuruları Bakanlığın çocuklara ilişkin sorumluluğunu yerine getirmediğini göstermektedir. Kontrol edilmeyen, denetlemeyen bir sisteme yerleştirilen çocuklar her turlu istismara açık şekilde yalnız bırakılmış olur. Devlet çocuklara ilişkin tüm sorumluluğu üstlenmeli ve imzaladığı sözleşmelere uymalıdır” diye konuştu.   ‘ÇOCUKLAR İSTİSMARIN MAĞDURU HALİNE GELECEKTİR’   İktidarın sorumluluklarını yerine getirmemesi halinde çocukların istismara açık hale geleceğini vurgulayan Koç, “Herhangi bir kayıt altına alınmayan tüm çocuklar fiziksel, cinsel olarak sömürülecektir. Sadece ‘evlilik’ adı altında cinsel istismar değil emekleri sömürülen birer ‘işçi’ veya insan ticareti yapanların hedefi haline gelecekler. Sağlıklı, tarafsız ve resmi kaynak olması gereken devlet kurumları görevlerini yerine getiremediğinden çocukların yaşayacağı her türlü hak ihlalinde sorumlu olacaklardır” diye konuştu.   MA / Berivan Kutlu