Tütün çadırlarını yaşam çadırına dönüştürdüler 2023-02-17 14:22:18   SEMSÛR - Semsûr'da çadır istedikleri AFAD'ın "sizi arayacağız" demesine rağmen 12 gündür dönüş yapmadığı aileler, gönüllülerin verdiği brandaları ve tütün çadırlarını yaşam çadırlarına dönüştürdü.   Depremlerde en ağır hasarı alan kentlerin başında gelen Semsûr'da resmi açıklamalara göre, bin 485 bina yıkıldı. Binlerce kişinin hayatını kaybettiği, on binlercesinin yaralandığı kentte, yüzbinlerce insan da sokakta kaldı. Kente gelen gönüllülerin desteğiyle ayakta kalmaya çalışan kent sakinlerinin en büyük sorunu olarak görülen barınma sorunu ise henüz çözülemedi. Gönüllüler ve AFAD tarafından kurulan çadır kentler olmasına rağmen, yurttaşlar kendi evlerinin yakınlarına çadır kurmak istiyor. Kendi evlerinin yakınlarına çadır kurmak isteyenler, yaptıkları başvurulara rağmen çadıra ulaşamıyor.   Yaptıkları başvuruya rağmen istedikleri çadırı alamayan Yenimahalle'deki yurttaşlar, buldukları boş araziye tütün kurutmada kullandıkları naylon ve brandalardan kurdukları çadırlarda yaşam mücadelesi veriyor. Derme çatma yöntemlerle kurulan çadırlarda, çok sayıda kişi yaşamak zorunda kalıyor.   'HALİMİZ GÖZ ÖNÜNDE'   Kendi imkanlarıyla kurduğu çadırda şu an 5 kişilik ailesi ile birlikte kalan, ilerleyen günlerde 7 kişi olacaklarını kaydeden Doğan Etyemez, depremin ilk günü ailesi ile birlikte arabada yatmak zorunda kaldıklarını belirtti. Koşullarının zorluğuna dikkat çeken Etyemez, "Bu paketleri getirdim. Battaniyeleri altına koydum. Çocukları altına koydum ama soğuk. Kalınacak gibi değil. Ona rağmen 11 gündür bir şekilde idare ettik. Baktım olmadı, şu diğer çadırı kurdum o da olmadı. Kafamızı battaniyenin altına koymasak sabaha kadar soğuktan yatamıyoruz. Yapılacak bir şey yok. Halimiz göz önünde" dedi.   'OLACAK GİBİ DEĞİL'   AFAD'a çadır başvurusu yaptığını ve kendisine "seni arayacağız" denildiğini belirten Etyemez, "Arayacaklardı ama halen aramadılar. Şu branda iki tane. Ortadan yarı yarıya. Yarısı bu taraf, yarısı öbür taraf. Yine altta hava kaçırıyor. Olacak gibi değil. Ben kendime acımıyorum. Çocuklarıma acıyorum" diye konuştu. Brandanın da gönüllüler tarafından kendisine verildiğini kaydeden Etyemez, "Yarın burası yağmur yağınca, göl olacak. Kendi imkanlarımızla buraları kazacağız ki, su altımıza gelmesin. Don var, kazılmıyor. Çadırın etrafı beton gibi. Bugün 5 kişi kalıyoruz. Gelin ve oğlum da gelecek 7 kişi olacağız. Söyleyecek bir şey kalmadı. Ne diyeyim" ifadelerini kullandı.   ENKAZDAN KENDİ ÇIKIP, KENDİ ÇADIRINI KURDU   Kendi imkanlarıyla kurduğu çadırda kalan Mustafa Ekinci de, evi yıkıldıktan sonra kolonların altında kaldıklarını ve kendi imkanıyla 2 saat sonra enkaz altından çıktıklarını söyledi. Deprem gününü "Ana baba günüydü, kimi çıplak ayakla, kimi atletle. O şekil biz dışarı kaçtık. O gece de yağmur felaket yağıyordu. Yavaş yavaş geldik. Kimin arabası varsa, kimin pikabı varsa barındık. O gece barındık ama ne şekilde barındık. Arka arkaya, üst üste oturduk. O şekil sabah oldu" diye anlattı.   'CEKETİMİZİ SİPER ETTİK'   Kurdukları çadırların altına sıcak tutması için kağıt benzeri malzemeler yerleştirdiklerini söyleyen Ekinci, "O şekil devam ediyor. Bakalım nasıl olacak. Bize bir yol gösterecekler mi? Nasıl olacak? Bu imkanlar nasıl oluyor? Biz nereye gideceğiz? Çoluk, çocuk ortada kaldık. Ceketimizi çoluk, çocuğumuza siper ettik" dedi.   TÜTÜN ÇADIRLARI   Kurdukları çadırların normalde tütün çadırları olduğunu ve çok kötü koktuğunu kaydeden Ekinci, "Bu çadırlar imkansızın imkansızı. Burada yaşamak güç olur. İçerisi dolu koku. Bir çare bulmaları gerekiyor. Biz kendimiz bu çadırı kurduk. Yarın yağmur yağarsa bu çadır olmaz. 10 gündür yağmur yağmamış, yerler halen ıslak. Çadırın içi koku dolu. 5 metrekarede soba yanarsa, yatak indirilirse, yatılırsa ne olabilir" diye sordu.   'GELECEK DİYORLAR AMA NE ZAMAN'   Çadır için başvuru yaptığını da kaydeden Ekinci, "Gittim, diyor 'gelecek, gelecek.' Gelecek ama ne zaman gelecek? Benim yanımda çoluk çocuk, ufak bebelerim var. Ufak bebeklerin çaresizliğini ne yapacağımı bilmiyorum" diye konuştu.   MA / Ahmet Kanbal - Ömer Akın