‘Kayyımlara karşı sessizliğin faturasını halk depremle ödüyor’ 2023-02-12 15:37:57 ANKARA - İktidarın beton belediyeciliğinin ölüm getirdiğini belirten İklim ve Enerji Uzmanı Önder Algedik, “Geçmişte kayyımlara karşı topyekûn bir mücadele başlatamadık. Bunun faturasını halk depremle ödüyor” dedi. Mereş merkezli depremlerin ardından arama, kurtarma ve yardım çalışmalarının gecikmesi sonucunda birçok insan enkazın altında yaşamını yitirdi. İktidarın deprem bölgesinde krizi yönetememe haline tepkiler sürerken, diğer yandan deprem vergileri gündeme geldi. Marmara depreminin ardından toplanan ve “Deprem Vergisi” olarak bilinen Özel İletişim Vergisi (ÖİV) tutarı, 2022 yılında 9,3 milyon liraya ulaştı. 23 yıllık ÖİV tahsilatı ise 87 milyar 998,6 milyon liraya ulaştı. ÖİV tahsilatı, 2023 yılında toplam 3 trilyon 673,7 milyar lira olarak hedefleniyor.   İklim ve Enerji Uzmanı Önder Algedik, deprem vergilerine, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın TOKİ vaatlerine, iktidarın beton ve rant politikalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.   İklim ve Enerji Uzmanı Önder Algedik   ‘AFAD VE KIZILAY'IN VARLIĞI SORGULANIYOR’    Türkiye’de yaşanan her depremin ardından “deprem vergilerine ne oldu?” sorusunun gündeme geldiğini söyleyen Algedik, “Devletin müdahale etmediği için insanlar, bunu sorgular hale geldi. Biz 2020 Elazığ depreminde de öncesinde de aynı sorunu yaşadık. Bu sefer daha derinden bu sorunla karşılaştık. Depremin ilk gününde Kızılay’ın, AFAD’ın varlığı bile sorgulanır düzeydeydi, mobilizasyon inanılmaz yetersizdi. Devletin toplamış olduğu bu kadar yüksek deprem vergileri, bu yüzden her deprem aklımıza gelen tartışmalardan bir tanesi oluyor” diye konuştu.   ‘VERGİLER ETKİLERİ ARTTIRMAK İÇİN KULLANILIYOR’    Yaklaşık 30 yıldır “Özel İletişim Vergisi” adı altında deprem vergilerinin toplandığını ve bu toplanan verginin bugünkü karşılığının 50 milyar dolar olduğunu aktaran Algedik, şunları söyledi: “Bu bugün için 1 trilyon gibi bir para demek. Bu para depreme kullanılmış olsaydı, birçok şeyin değişmesi sağlanırdı. Aslında bakarsanız hükümet, 2020 yılında bu tartışma başladığı zaman deprem vergilerini, ‘duble yol’ ve kentsel dönüşüm için harcadığını ifade etti. Eğer bunlar doğruysa, deprem vergilerinin; deprem etkisini azaltmak, daha sağlıklı binalar yapmak, binaların güçlendirilmesi için değil, depremin etkilerini artırmak için kullanıldığını söz konusu olayda da gördük. İskenderun’da hastanelerin, kamu binalarının yıkılması aslında deprem vergilerinin depreme dayanıklı binalar ve deprem güçlendirmesi değil, tam tersi şekilde harcandığını gösteriyor.”   İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNDE DE DURUM AYNI’   İklim değişikliği noktasında betonlaşmanın etkisine değinen Algedik, “Bütçemiz, depremi ve iklim değişikliğini önlemeye yönelik değil, depremin etkilerini ve iklim değişikliğini artırmaya yönelik. Dolayısıyla depremde durum neyse iklim değişikliğinde de durum aynı” dedi.   ‘BİRİNCİ DERECE SORUMLU AKP’   Deprem ile mücadelenin yereli tanımayan yönetimlerle yürütülemeyeceğini vurgulayan Algedik, mevcut depremden etkilenen 10 kentin tamamın AKP’li belediyelerin veya kayyımların yönetimde olduğunun altını çizerek, “Birinci derece sorumlunun AKP olduğunu görüyoruz. İkinci dereceden baktığımız zaman, kayyum atanan yerlerde durum çok kaotik. Dolayısıyla AKP’nin genel probleminin sirayet ettiğini görüyoruz. Eğer burada, AKP’ye rakip olacak, halkın iradesiyle seçilmiş belediye başkanları varlıklarını sürdürseydi, AKP bu kadar kötü olmazdı. AKP'nin kazanmış olduğu illerde, bu kadar kötü olmazdı. Çünkü daha güçlü oyuncular vardı” diye belirtti.    ‘KAYYIMLARA KARŞI TOPYEKÛN MÜCADELE BAŞLATAMADIK’    Hatay Büyükşehir Belediyesi’nin önceki yönetiminin AKP’de olduğunu hatırlatan Algedik, “Deprem meselesinde hükümet ne kadar sorunluysa, yerel yönetimler de o kadar sorunlu. Bir taraftan çözüm üretme kapasitesine de sahip. Şu an yerel yönetimler acilen buraya müdahale etmeli, bunu yaparken de demokratik bağımsızlığını ve halkın iradesini savunmaya devam etmeli. Geçmişte kayyımlara karşı topyekûn bir mücadele başlatmadık. Bunun faturasını oranın halkı depremle ödüyor. Yapmamız gereken şey bir taraftan demokrasiyi kazanmak, bir taraftan da kaynakların depremin şiddetini artırmaya değil, halkı korumaya yönelik harcanmasını sağlamak” diye konuştu.    ‘BETON BELEDİYECİLİĞİ ÖLÜM GETİRİYOR’   AKP iktidarının yaklaşık 3 milyar ton beton ve asfalt kullandığını ifade eden Algedik, şöyle devam etti: “3 milyar tonluk beton ve asfalt bugün bizim iklimimizi değiştirdiği gibi, mezarlarımız oldu. Şu an o evlerin altında yaşam mücadelesi veriyoruz. İş makinesi olmadan kurtarma dahi yapamıyoruz. AKP bunun üzerine çok ciddi bir sermaye transferi yaptı. Biz hala doğayı ve toplumu gözeten bir belediyeciliğe geçiş konusunda tereddüt gösteriyoruz. İklim meselesinde asfalt ve beton belediyeciliği çok ciddi bir tehlikeydi ama deprem meselesinde ölümcül bir etkiye sahip olduğunu gördük. Biz bu saatten sonra beton dökeceksek, üfleyerek dökmemiz gerekiyor.”   ‘TOPLANMA ALANLARINDA RANT YÜKSELDİ’   Asfalt beton belediyeciliğinin kentin bütün altyapısının sermaye çıkarlarına aktardığını söyleyen Algedik, kentlerde bulunan toplanma alanlarında da rantın yükseldiğine dikkat çekerek, “Biz asfalt ve beton dökmeyecek miyiz? Dökeceğiz ama çok dikkatli, yüksek standartlarda dökeceğiz. Bunu bir sermaye transferi olarak yapmayacağız. Sermaye transferinin önüne geçmek, asfalt ve beton meselesinin yaratmış olduğu bu eşitsizliği çözmek zorundayız. Eşitsizlik depremde bir çarpan etkisi yaratarak ölüme dönüşüyor” dedi.   ‘TOKİ İLE ÖLÜMÜN ALT YAPISINI TAZELEYECEKLER’   AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ziyaret ettiği bölgelerde TOKİ projeleri yürüteceğini açıkladı. Söz konusu vaadi değerlendiren Algedik, “Bu ‘Biz size 20 yıl boyunca ölümün alt yapısını yaptık, TOKİ ile de bunu tazeleyeceğiz’ anlamına geliyor. Bizim bu kadar derin bir sorun yaşamamızın sebebi, kamunun gayrimenkul politikasından kaynaklanıyor. Çünkü kamu, kentleri gayrimenkul olarak görüyor. Bu nedenle de deprem yönetmeliği, inşaat mevzuatını uygulamak yerine rantın ihtiyaçlarına cevap vermeye çalışıyor. Son 10 yılda yapılan bu kadar çok bina yıkıldıysa, önümüzdeki 10 yılda yapılan binalar tekrar yıkılacağı için buna karşı çıkmamız lazım. Erdoğan'ın yaratmış olduğu asfalt beton belediyeciliğinin sonuna geldiğimizi, bugün canımızı vererek öğrendik. TOKİ ve gelecek politikalar devam edecekse, bence buna asla izin vermemiz gerekiyor” diye konuştu.   MA / Yüsra Batıhan - Enes Beyaz