Kazanhan ailesi avukatı Dilsiz: AYM emsal karar verdi 2023-01-04 09:00:21   ŞIRNEX - AYM’nin Nihat Kazanhan davasında emsal karar verdiğini belirten Şirnex Barosu Başkanı Rojhat Dilsiz, "Bu karar ‘hukuka ne kadar aykırı davranırsak da soruşturma geçirmeyeceğiz’ algısını bertaraf etmesi açısından önemlidir” dedi.   Anayasa Mahkemesi (AYM), Şirnex'in Cizîr (Cizre) ilçesinde 14 Ocak 2015 tarihinde 12 yaşındaki Nihat Kazanhan'ın polisler tarafından katledilmesine dair verdiği kararın gerekçesini geçtiğimiz günlerde açıkladı. Kararda, Kazanhan'ın yaşam hakkının ihlal edildiğine vurgu yapılarak, “Yaşam hakkının ihlal edildiği ve haksız tahrik indiriminin uygulanamayacağına ve bu durumun benzer ihlallerin önüne geçilmesi amacına matuf caydırıcılığı da engellediği sonucuna varmıştır” denildi. Kazanhan ailesi avukatı ve Şirnex Barosu Başkanı Rojhat Dilsiz, AYM'nin gerekçeli kararını değerlendirdi.    EMSAL KARAR    7 yıldır cezasızlık politikasına karşı mücadele verdiklerini ifade eden Dilsiz, AYM’nin verdiği kararın önemli olduğunu söyledi. Dilsiz, "AYM’nin Kazanhan dosyası hakkında verdiği karar, başvuru sürecinde belirttiğimiz noktalara işaret etmesi açısından önemlidir” dedi. 20 yılda 300'den fazla çocuğun asker ve polisler tarafından katledildiğine dikkati çeken Dilsiz, "AYM’nin verdiği bu karar bizi bir açıdan mutlu etti. Benzer olayların önünde geçmek ve bu şekilde suç işlemesinin önüne geçebilmek için uzunca bir süreden beri mücadele verdik” diye kaydetti.    AYM’nin Kazanhan kararının emsal teşkil ettiğini vurgulayan Dilsiz, "AYM, 12 yaşındaki bir çocuğun polis tarafından hedef gözetilerek öldürülmesine dair yerel mahkeme tarafından verilen kararın yanlış olduğunu ve haksız tahrik indiriminin uygulanamayacağını dile getirmiştir. AYM, hem soruşturma aşamasında hem de yargılama süresi boyunca suç ve ceza arasında orantılılık ilkesine uyularak ceza verilmesini talep etti. Yerel mahkeme ceza verirken haksız tahrik indiriminde bulunmuştu. İstinaf ve Yargıtay da cezayı onadı. AYM’nin, bizim değindiğimiz hususlara değinerek dosyayı yerel mahkemeye göndermesi ileride işlenebilecek benzer suçların önüne geçilmesi açısından önemlidir" şeklinde konuştu.    Benzer dosyalarda soruşturma aşamalarında ciddi sıkıntılılar olduğunu ifade eden Dilsiz, "Delilleri karartmak ve üstünü örtmek bakımından bir refleks gösteriliyor. O dönemde emniyet ve valilik bir açıklama yaparak, polislerin olayın yaşandığı bölgede olmadığını savunmuştu. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu ve İçişler bakanlığı tarafından da olayın polislerle tarafından işlenmediğine dair açıklamaları oldu" dedi.    YENİDEN YARGILAMA SÜRECİ   AYM’nin verdiği kararların bağlayıcı olduğu ifade eden Dilsiz, şunları söyledi: "AYM ve AİHM’in verdiği kararlar bağlayıcıdır ve tartışılmazdır. Ancak AYM ve AİHM’in Demirtaş ve Kavala dosyaları hakkında verdiği kararlara yerel mahkemeler hukuka aykırı bir şekilde uymadı. Kazanhan dosyası için de yeniden yargılama süreci başlayacak. AYM’nin böyle önemli bir şekilde atıfta bulunduğu hususlar göz önüne alındığında yerel mahkemenin de AYM’nin verdiği karara uyacağını düşünüyoruz. Failin gerektiği cezayı alabilmesi için karar, ceza dairesine gidecek. AYM’nin verdiği bu karara karşı yerel mahkemenin direnme gibi bir tavrının olabileceğini düşünmüyoruz. Ancak bu ülkede son dönemlerde hukukun çoğu zaman katledildiğini ve yasalara uyulmadığını da görüyoruz. Yerel mahkeme AYM’nin kararını uygulamazsa buna karşı tüm kanuni yolları kullanacağız."   KARARIN ÖNEMİ    AYM’nin verdiği kararın birçok açıdan önemli olduğuna dikkati çeken Dilsiz, şöyle devam etti: "AYM kararında kolluğu, 'Her toplumsal olayda tahrik altında kaldığınızda cinayet mi işleyeceksiniz? Sizin böyle bir özgürlüğünüzün olması mümkün değildir’ deniliyor. AYM’nin atıfta bulunduğu bu hususlar caydırıcı olur. Çünkü şöyle bir algı var; ‘Biz ne yaparsak yapalım, toplumsal olaylarda ne kadar hukuka aykırı davranırsak davranalım, soruşturma geçirmeyeceğiz veya yapılan yargılamada cezasızlık politikasından kaynaklı hakkımızda tayin olacak ceza asgari halden verilecek' algısı oluşuyor. Bu nedenle bu karar onlardaki bu algının bertaraf edilmesi için önemlidir."   NE OLMUŞTU?   Nihat Kazanhan, 14 Ocak 2015 tarihinde Yafes mahallesinde evine yakın bir boş sahada bir grup çocukla birlikteyken özel hareket polisleri tarafından hedef alınarak katledilmişti. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, “Herhangi bir şekilde emniyet görevlilerimizin kurşunlarıyla öldürülmesi söz konusu değil” açıklaması yapmıştı. Dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala ise, polisin silah kullanmadığı iddiasıyla olayı kapatmaya çalışmıştı.    Ancak olaydan sonra ortaya çıkan görüntüler, Kazanhan'ın silahla başından vurulduğunu ortaya koydu. Görüntülerde, polisin eylemci gruba gaz bombası atarken, çocukların taşla karşılık verdiği, bu sırada Nihat Kazanhan'ın silah sesiyle birlikte yere düştüğü görülüyordu.    Görüntüler üzerine açılan soruşturmada, özel harekat polisi Mehmet Nurbaki Göçmez tutuklandı. Cizre 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, 2016 yılında sanık polise önce müebbet hapis cezası verildi. Mahkeme, “haksız tahrik” ve “iyi hal” indirimleri uygulayarak, Göçmez’in cezasını 13 yıl 4 aya indirdi. Mahkeme gerekçeli kararında ise, Kazanhan'ın polise taş atması ve sanığın "bölge şartlarının da getirdiği haksız tahrik altında eylemini gerçekleştirmesi"ni indirim gerekçesi olarak gösterdi.    Aynı davada üç polis de “suçu bildirmeme” gerekçesiyle 5’er ay hapis cezası aldı, bir polisin cezası az bulundu. Avukatların yaptığı itiraz Yargıtay tarafından reddedilerek, cezalar onandı.    Aile avukatları bunun üzerine AYM'ye başvurdu. AYM, “yaşam hakkı ihlali” olduğuna hükmetti. Mahkeme, ihlalin giderilmesi için yeniden yargılama yapılmasına ve kararın sanıklara daha yüksek ceza verilmesi için Cizre 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verdi. AYM, Kazanhan ailesine 90 bin TL manevi tazminat verilmesine de hükmetti.    MA / Dilgeş Ruvanas