Kobanê Davası: Türkiye’nin demokrasiye ihtiyacı var 2022-12-23 13:23:53   ANKARA - Kobanê Davası’nda söz alan Gültan Kışanak, Kürt sorununun toplumsal bir sorun olduğunu belirterek, Türkiye’nin demokrasiye ihtiyacı olduğunu söyledi.   DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 17’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nın 20’nci duruşmasının 4’üncü oturumu, Sincan Cezaevi Kampüsü Duruşma Salonu’nda görüldü.   Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tarafından görülen davanın duruşmasına Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukatların yanı sıra çok sayıda izleyici katıldı. Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde bulunan tutukluların bir kısmı duruşmaya gelirken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler, duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlandı.   Duruşma, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi (DBB) eski Eşbaşkanı Gültan Kışanak’ın savunmasıyla devam etti.   BELEDİYE BAŞKANLARININ GÖREVDEN ALINMASI   İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne “terörle iltisaklıdır” gerekçesiyle soruşturma açılmasına değinen Kışanak, 2016’dan bu yana anlatmak istediklerinin bu olduğunu kaydetti. Kışanak, “Demokrasi denilen şey böyle bir şey değil, bu ülkede Cumhuriyetin yüzüncü yılına geldik. Yüz yıldır bu memlekette yerel yönetimler yeterince özgür değildi, hiç değilse hukuk kararı bir şekilde yürüyordu. İktidar bir belediye başkanını görevden alamıyordu, 2016’dan sonra akıllarına bir cin fikir geldi. KCK operasyonlarıyla belediye eşbaşkanları da vardı ve geçici olarak görevden alınıyorlardı. Bu durumu çözemediğini görünce ki asıl dertleri siyasi bir müdahale. Bu dönem ‘terörle iltisaklı’ diye bir şey çıkararak, CHP’nin kapısına da koydular. Korku ile yapılması gereken demokratik adımlardan vazgeçildiğinde insanların başlarına nasıl bela açıldığını görüyoruz. İktidar kendine bağlı belediye başkanları ‘terörle iltisaklı’ diye görevden almak istedi ama o da işine gelmediği için o belediye başkanlarına istifa ettirmek araya girdi” dedi.   DİYARBAKIR İLE İSTANBUL BENZERLİĞİ   Diyarbakır’da yaşanan sorunların bugün İstanbul’da da görüldüğünü belirten Kışanak, “Hukuk herkese lazım, bugün sesini çıkarmadığın zaman senin de kapına gelir. Ama sadece CHP için değil, herkes için durum böyle. Selçuk Mızraklı kayyımın yaptıklarını göstermeseydi, bu kadar hızlı bir şekilde tutuklanmayacaktı. Belediyeyi devrettiğimiz de kasamızda para vardı. Gelip onu da yediler, belediyelerin trilyonlarca borcu var. İstanbul Belediyesi’ne yapılan bu operasyon, bize yapılan operasyonun benzeridir. Siyasi iktidar bu kaynaklara çökmek istiyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahale etmek istiyor, bir sürü siyasi hesap var. Hukuk bunun neresinde? Adliyede bir savcı oturuyor, önüne bir dosya geldiğinde bakıyor. Onu araştırması gerekiyor ve adli kolluk yapıyor. Bu adli kolluk kimdir? Bir soruşturma varsa, savcı soruşturma yürütecekse, savcının adli kolluk olarak yararlanması ve savcılığın kontrolünde onun izniyle bir soruşturma yürütülmesi lazım. Fakat yeni bir adli kolluk görmeye başladık. İçişleri Bakanlığına bağlı müfettişler, adli kolluk haline geldi” diye belirtti.   ‘İDDİANAMELERİ SOYLU HAZIRLIYOR’   Türkiye’de hukukun tepetaklak olduğuna vurgu yapan Kışanak, şöyle devam etti: “Bugün Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı’nın vesayeti altındadır. Yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı hukuk ve vicdanı ile karar verdiklerinin yanına bir hukuk skandalı ile karşı karşıyayız. İddianameleri Süleyman Soylu hazırlıyor. Böyle bir ülkede hukuk güvencesinden söz edilemez. Askeri vesayeti yıkıyorduk, şimdi polis vesayeti mi geldi? Bir türlü kimse samimi olarak ‘hiçbir vesayeti kabul etmeyeceğiz’ demiyor. Bir vesayet kalkıyor, başka bir vesayet geliyor. ‘Terör’ denildikten sonra herkesin ağzı kapanıyor, iktidar, İçişleri Bakanı ne yaparsa yeridir. Bu kadar her şeye maydanoz olan bir ‘terör’ tanımı, bir tek Türkiye’de var. Bir insanın ‘terörist’ olup olmadığı ancak yargı kararı ile kesinleşir. Hani bu memlekete fişleme kalkmıştı, diyelim ki istihbarat güvenlik tedbiri için fişleme yapıyor ama bu kamusal işlemlerde bir delil niteliğinde çevrilirse, orada adalet diye bir şey kalmaz. Hepimizin ailesinde sağcısı da solcusu da var. Ne olacak? Hani suçlama şahsiliği vardı. 6 yıldır bu garabetler nedeniyle ömrümü bir hücrede geçirmiş bir kadın olarak söylüyorum; benim hakkım gasp edildi diye İstanbul’un da gasp edilsin diyemiyorum. Türkiye’nin hukuka ihtiyacı var. Türkiye’nin yaptığı yanlışlardan dönme ve demokrasiye ihtiyacı var.   SUÇ ÖRGÜTÜNE SORUŞTURMA YOK   Dün Semra Güzel’in milletvekilliği düşürüldü. Bir şeyin etrafından bu kadar mı dolanılır? Neymiş, Semra Güzel devamsızlıktan dolayı vekilliği düşürülmüş. Seçildiği günden bu yana Meclis’e uğramayanların listesi sıralandı. Onların gelmediği gün neden yoklama yapılmadı. Böyle bir şey olamaz. Halkın oyları ile seçilmiş bir vekilin, vekilliğinin düşürülmesi için bu kadar oyun oynanmaz. Mesele bir muhalif bir vekil olunca, başına da bunlar geliyor. Kaldı ki AİHM bu kararlara ilişkin ihlal verdi. En son Figen Yüksekdağ hakkında verildi. Bunu neden yapıyorlar? Atı alan Üsküdar’ı geçsin diye, Türkiye’de işler fırsatçılıkla yürüyor. Bir hukuk devletinde siyasi yönetimin anlayışı böyle olur mu? Bu konuda yine hukuk devrede değil. Hukuksuzluk bir bütündür, benimde yaşadıklarım bugün hukuksuzluğun emsalleridir. Bu ülkede bu meseleleri çözmemiz lazım, bu meseleler yargı konusu olamaz. Suç örgütü ile albümü olanlara bir soruşturma yok, ama nişanlısı ile çıkan fotoğraftan kaynaklı tutuklama. İşte bu adalet değil.   BARIŞ İKLİMİNDEN KORKULUYOR   Kürt sorunu ve yaşanan şiddet çatışma sorunu sadece siyasi bir sorun değil, toplumsal bir sorundur. Devletin resmi rakamları esas alınsa, bu 40 yıl içinde yüz bini aşkın insan yaşamını yitirmiştir. Bunlar bu coğrafyanın çocukları. Bu ülkede bu sorunlara böyle bakılırsa, bu sorunlar daha fazla büyür. Bunu bahane ederek, herkesi içine katarsak, çözülemeyen bir yara olur. Mesele şiddet ise bunun bir çözüm yolu vardır, bunun çözülmesi için bir iktidar ortaya çıksa, hemen çözülür, bunu gördük. Ama mesele bir halkın hakları ise kilitleniyorlar, o yüzden herkesi cezaevine atıyorlar. Her şeyi ellerinin altına almak istiyorlar, her siyasi çevre onlara biat etsin istiyorlar. Onlara göre memleketi ‘terörist’ sarmış, biz bu anlayışıyla nereye gideceğiz? Bakış açılarımız, ideolojilerimiz, felsefelerimiz farklı olabilir ama iç barış yoksa o ülkenin hali perişan olur tarih bunu gösterdi. Neden içeride bir barış iklimini yaratmaktan bu kadar korkuyoruz, herkesi ‘terörist’ ilan etmek kimin hayrına.”   ‘AHMET ALTUN’UN ÇÖZÜM İLE SORUNU VAR’   Ahmet Altun’un çözüm çabalarına karşı olduğunu dile getiren Kışanak, “Bir insanın bu kadar taraf olduğunu gösterdiği iddianame bu kadar olur. Yargılandığımız dava dosyalarından bunu çokça görüyoruz, barış için çaba sarf edenleri içeride tutmak olduğunu biliyoruz. Bu memlekette barış için çalışan birileri varsa, kimse hesap sormasın. Neden olmadı diye sorarsak; demokratik bir ortamda hücre ya da cezaevi gösterilmeden tartışabiliriz” şeklinde konuştu.   Duruşmaya bir saat ara verildi.