Gazeteci Özuğurlu: Kara harekatı Türkiye'ye kaybettirir 2022-12-10 09:03:33   İSTANBUL - Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik saldırıların hedefinde demokratik ve özerk yönetim fikriyatının olduğunu kaydeden Ortadoğu Uzmanı Gazeteci Musa Özuğurlu, olası kara harekatının Türkiye'ye kaybettireceğini söyledi.    Türkiye'nin Zap, Avaşîn ve Metîna bölgelerine dönük saldırıları 7'nci ayını geride bıraktı. Burada istediği sonucu alamayan Türkiye, Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik 20 Kasım’da başlattığı hava saldırıları devam ediyor. Savaş uçakları ve Silahlı İnsansız Hava Araçları (SİHA) ile gerçekleştirilen saldırılarda, özellikle bölgenin alt yapısı ve hizmet veren kurumlar hedef alınırken, DAİŞ’lilerin bulunduğu Qamişlo Cezaevi ile ailelerinin kaldığı Hol Kampı da saldırıların hedefi oldu.    Ortadoğu Uzmanı Musa Özuğurlu, Rojava’ya yapılan saldırılar ve Ortadoğu’da yaşanan gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.    HTŞ VE ÖSO’NUN VARLIĞI   Ortadoğu'da yaşanan savaş ve kaos Türkiye'nin Kuzey ve Doğuda Suriye’ye yönelik saldırılarıyla giderek derinleştiğini belirten Özuğurlu, İdlib ve Efrin’de Şam Kurtuluş Heyeti (HTŞ) ve Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) arasında ilişkilerin iki ayrı pozisyonda ele alınması gerektiğini söyledi. Özuğurlu, “Bu örgütlerin mensupları daha önce Suriye’nin çeşitli yerlerinden Suriye yönetimiyle anlaşmayı kabul etmeyerek bu bölgeye nakledilen insanlar. Dolayısıyla onların biraz daha keskin görüşlere sahip olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü daha önce ılımlı olarak adlandırılanlar, bir şekilde yönetimle anlaşmamış olsalar bile kendi normal hayatlarına döndüklerini biliyoruz” ifadelerini kullandı.   TÜRKİYE FİNANS SAĞLIYOR   Orada bulunan örgütlerin bazı ülkeler tarafından finanse edildiğini kaydeden Özuğurlu, “Bu örgütlere her ay maaş ödeniyor. Bu finansın Katar’dan sağlandığı ifade ediliyor. Yine Türkiye finanse ediyor. Tabii bu finansın sağlanmaya çalışılması o bölgede çeşitli ekonomik ilişkileri de ortaya çıkarıyor. Bunun içerisinde tabii kaçakçılık var, insan kaçırma var, fidyecilik var, haraççılık var, o bölgede birtakım işletmeler ya da ticari şekillere hakim olma savaşı da var. Dolayısıyla hem bu grupların kendi aralarında hem de HTŞ’yle bunlar arasındaki savaşa bir yanıyla buradan da bakmak lazım. Yine dikkat edilecek olursa Türkiye’nin daha önce Suriye’yle yakınlaşma veya ilişkilerini normalleştirmesi mesajını vermesiyle beraber buralarda birtakım gösteriler yaşandı. Çünkü bu örgütler kendi finansal zeminlerinin kaybolacağını, hatta kendilerince ortaya koymuş oldukları meşruiyetlerinin ortadan kaybolacağını düşünmeye başladılar” şeklinde konuştu.   ARABULUCULUK ROLÜ   Motor gücü El Nusra olan HTŞ’nin siyasal bir kimlik ortaya koymaya çalıştığına işaret eden Özuğurlu, sözlerine şöyle devam etti: “El Nusra bir şekilde bu örgütler arasında ve bu örgütlerin kendisiyle arasındaki birtakım çelişkilerden sonra Efrîn’e girmeye karar verdi. Yani bu örgütlerin oradaki etkinliklerini bitirmeye karar verdi ve böyle bir hamlede bulundu. El Nusra’nın böyle bir hamlede bulunması Türkiye’ye rağmen bir hamle midir? Bunun sorgulanması lazım. Diğer taraftan Türkiye’nin, El Nusra’nın bu hamlesi sonrasında bir arabulucu rol üstlendiğini de görüyoruz. Grupları bir araya getirip, kendi aralarında bir barış anlaşması yapmaları için çaba sarf ettiğini görüyoruz. Zaten bu örgütlerin kontrol edilebilmesi çok da kolay değil, o yüzden El Nusra’nın oraya gidişi çok da normal koşullarda olmadı veya gerekli bir koşulda olmadı.”   TÜRKİYE'NİN RUSYA'YLA ANLAŞMASI   El Nusra gibi örgütlerin zapt edilmesinin Türkiye’nin Rusya’yla yapılan bir ateşkes anlaşması çerçevesinde Türkiye’nin sorumluluğunda olduğunu aktaran Özuğurlu, “Bu yüzden Türkiye’nin burada Rusya tarafından bir ithamla karşılaşması gibi bir durum da söz konusu. ABD de aslında aynı görüşte. Dolayısıyla El Nusra’yla bu örgütler arasında yaşanan bu süreci, bu verilerle beraber belki çerçevelendirebiliriz” dedi.   SALDIRI HAMLESİ İÇ SİYASETE YÖNELİKTİR   Türkiye'nin uzun zamandır Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik bir operasyon yapma hazırlığında olduğunu dile getiren Özuğurlu, daha önce Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın o konuda birtakım açıklamaları olduğunu hatırlattı. Erdoğan'ın Suriye topraklarındaki bu hamlesinin daha çok iç siyasetle ilgili  olduğu görüşünde olan Özuğurlu, “Belli bir sürece girildi artık, bu süreç içerisinde hem bir yandan avantaj kazanma düşüncesi var hem de diğer yandan aynı zamanda karşı tarafı yoklama düşüncesi de var. AKP heyetinin HDP’yi ziyareti ya da Selahattin Demirtaş’ın uçakla götürülüp jest yapılması bence bunun bir parçası. Ama öyle bir durum ki bir taraftan bunlar verilirken, diğer taraftan iktidarın beklentilerinin karşılanmadığı gibi bir durum da var. Yani diğer tarafın, iktidarın bütün bu ‘jest’lerine rağmen olumlu yanıt vermediğini anlıyoruz. İktidar, ‘mademki öyle, biz de bu tarafı götüreceğiz’ gibi bir düşünceyle de hareket ediyor. Dolayısıyla bu operasyonu bu şekilde de düşünmek lazım” diye aktarımda bulundu.   ÖZERK YÖNETİM FİKRİNDEN KORKUYOR   Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik saldırıları altındaki nedenine dikkat çeken Özuğurlu, Türkiye’nin YPG’yi kendisine bir tehlike olarak gördüğünü vurguladı. Türkiye'nin, milli güvenlik düşüncesi altında bir takım düşüncelere sığındığını dile getiren Özuğurlu, şöyle konuştu: “Bu ne kadar saha gerçeklerine uygundur, değildir ayrı bir tartışma konusu. Türkiye’nin gerçekten de böyle bir gerekçesi var, bunu uzun vadeli olarak düşünüyorlar. Bir yandan da tabii bölgedeki, Suriye'deki gelişmeler Türkiye’nin gelecekle ilgili kaygılarını arttırıyor. Aslında bunu şöyle görüyorum: Suriye’ye yapılan bu türden operasyonlar şimdiyle ilgili değil, gelecekle ilgili. Çünkü Suriye’de herhangi bir kazanım, yani SDG’nin orada Suriye yönetimiyle anlaşarak veya başka bir şekilde bir kazanım elde etmesi ileride Türkiye tarafına da sirayet edecek demokratik öz yönetim modelidir. Türkiye’nin kaygı ve korkusu demokratik özerk yönetim fikridir.”   GELECEĞE DÖNÜK BİR OPERASYONDUR   Kuzey ve Doğu Suriye'ye dönük saldırıların geleceğe dönük olduğuna işaret eden Özuğurlu, “Türkiye orada özerk bir oluşumun olmasını istemiyor. Bunu daha çok gelecekle ilgili olarak da istemiyor. Bu nedenle şimdiye yönelik bir operasyon değil, gelecekle ilgili bir operasyon. Mesela Rusya gerçekten de bir garanti verse Türkiye’ye, ya da Suriye garanti verse, Türkiye bu türden operasyonları yapmamayı düşünebilir. Ama bu sefer şu ortaya çıkıyor; birisi bile yok olsa ortadan, iç siyasetle hamleler yapmayı düşünecektir hükümet. Dolayısıyla bunlar bir süre daha sürebilir. Ama bu garantinin verilmesi SDG’yle Rusya arasında yapılan görüşmelerde Rusya’nın önerileri doğrultusunda belli bölgelerden çekilmesi Türkiye'nin meşru operasyon zeminini de ortadan kaldıracak. Zaten Rusya, Türkiye'ye karşı bunu kullanmaya çalışıyor. Dolayısıyla oradaki operasyonları hem gelecekle ilgili hem de şu andaki iç siyasetle ilgili olarak görüyorum” dedi.   RUSYA TÜRKİYE’Yİ KULLANIYOR    Rusya’nın Suriye yönetiminin kaygılarını dikkate alarak hareket ettiğini belirten Özuğurlu, Suriye yönetiminin şu anda SDG’ye yasal bir özerklik vermek istemediğini dile getirdi. Özuğurlu, şunları dedi: “Rusya, SDG’nin bir şekilde özerkliğini korumasını, diğer yandan Suriye’ye entegre biçiminde yaşamaya devam etmesini savunuyor. SDG ise tam bir özerklik istiyor. Suriye yönetimi sadece idari özerklik vermeye çalışıyor. Rusya’nın ise bunun ikisi arasındaki bir düşünce ama birleştirilebilir bir düşünce değil. O nedenle de Rusya bir taraftan Türkiye’yi de kullanarak SDG’yi Suriye’yle anlaşmaya zorlamak istiyor. Türkiye’nin gerçekten SDG’ye öldürücü darbe vurmasına da razı değil. Çünkü Suriye yönetimi açısından baktığımız zaman orada SDG’nin tam olarak ortadan kaldırılması Türkiye'yle Suriye’nin karşı karşıya gelmesi demek. Oysa ortada ciddi bir dinamik var. Ve bu dinamik Şam yönetimiyle daha kolay bir ilişki kurabilir. Dolayısıyla Suriye yönetimi, bu dinamiği kaybetmek istemiyor. Bu da tam olarak Rusya’nın bakış açısı.”   ABD’NİN TUTUMU İLKESEL DEĞİL   Türkiye'nin saldırılarına dönük ABD’nin tutumuna dikkat çeken Özuğurlu, ABD’nin tutumunun ilkesel olmadığını belirtti. SDG’nin de dikkatli olması gerektiğini vurgulayan Özuğurlu, “Amerika’nın daha önce de birtakım konularda müttefiklerini yüzüstü bıraktığı görülmüş. Daha önce Federe Kürdistan Yönetimi referandum sırasında Amerika'nın ne yaptığını gördük. Dolayısıyla burası için de geçerli. Hatta şöyle bir örnek de var: Trump’ın döneminde bırakıyorum, çıkıyorum, beni ilgilendirmez dediğini de biliyoruz. Fakat Pentagon'un bastırmasıyla beraber o karardan dönüldü. Dolayısıyla ABD orada doğrudan kendi çıkarları için bulunuyor. Birincisi Ortadoğu'da dengeler değişti ve sadece ABD'nin her istediğini yaptırdığını görmüyoruz artık. Türkiye en yakın müttefikidir ama aralarında gerçekten problem var. Dolayısıyla ABD’nin bir yandan yeni müttefik arayışı da devam ediyor ama bir yandan da Ortadoğu’da bulunulabilirliğini de devam ettiriyor” şeklinde konuştu.     OPERASYONUNA KARŞI CİDDİ İTİRAZLAR VAR’   Türkiye'nin Kuzey ve Doğu Suriye'ye dönük kara operasyonu tehdidine yönelik çok ciddi itirazlar yükseldiğinin altını çizen Özuğurlu, “Amerika Lloyd Austi’nin Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’la yapmış olduğu telefon görüşmesinde belirttiği güçlü bir şekilde karşıyız ifadesi gerçekten Türkiye açısından önemli itirazlardan bir tanesi. Diğeri tabii Rusya’nın itirazı, üçüncüsü İran’ın itirazı ve dördüncüsü Suriye’nin kendisinin itirazı var ve beşincisi de aynı şekilde SDG’nin bu sefer karşılık vereceğiz açıklamaları var. Şimdi dikkat edecek olursak son gelişmelerde örneğin The Washington Post’ta Mazlum Abdi’nin makalesine yer verilmesi aslında Amerikan yönetiminin görüşlerini yansıtıyor. Çünkü The Washington Post gazetesi, Amerika’da Beyaz Saray demektir. Dolayısıyla böyle bir makalenin orada yayınlanmış olması aslında Amerikan görüşleridir. Bu nedenle Türkiye’nin saldırı olasılığının daha öncekine göre çok az olduğunu söylemek mümkün.”   'İTİRAZLAR YÜKSELECEKTİR'   Olası bir kara operasyonun Türkiye’ye kaybettireceğini vurgulayan Özuğurlu, “Birincisi kayıpları iç kamuoyuna anlatabilmek kolay bir şey değil. İkincisi ise uluslararası hukuk açısından birtakım itirazlar yükselecektir. Çünkü sonuç itibariyle uluslararası basında artık bu türden saldırılarda ya da harekatlarda sivil kayıpların daha çok olduğu vurgusuna yer verilmeye başlandı. Üçüncüsü ise ABD’nin Türkiye’ye yönelik doğrudan bir itirazı ya da bir hamlesi ortaya çıkabilir. Amerika’yla zaten işler hiç iyi değil. Amerikalılar Türkiye'ye karşı yeni birtakım kozları sahaya sürebilirler. Bunlar finansal olabilir ya da siyasal olabilir” dedi.   MA / Esra Solin Dal