Güleryüz: ‘İnsanlık Yürüyüşü’ ile itiraz zirveye ulaştı 2022-11-09 09:38:02   ANKARA - Kimyasal silah kullanımına karşı itirazın “İnsanlık Yürüyüşü” ile zirveye ulaştığını belirten HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Mahfuz Güleryüz, konuya dair araştırma mekanizmasına izin verilmesi gerektiğini vurguladı.    Türkiye’nin, Güney Kürdistan’ın Zap, Metîna ve Avaşîn bölgelerine yönelik 17 Nisan’dan bu yana devam eden saldırılarında 2 bin 467 kez kimyasal silah kullandığı açıklandı. Son 3 ay içerisinde kimyasal ve yasaklı silah kullanımı sonucu 17 HPG’li yaşamını yitirdi. Yaşamını yitiren HPG’lilerden 2’sinin görüntülerinin yayınlanması üzerine Türkiye’ye yönelik tepkiler yükseldi. Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) başta olmak üzere uluslararası kuruluşlara da bölgede inceleme yapma çağrısı yapıldı. Kimyasal silah kullanımına karşı 6 Kasım’da Şirnex’in Silopî ilçesi ve İstanbul Taksim’de binlerin katıldığı iki ayrı “İnsalık Yürüyüşü” düzenlendi. Protestolarda Türkiye’nin saldırıları ve uluslararası sessizliğe tepki gösterildi.    Yürüyüşün düzenleyicilerinden olan Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) Merkezi Örgütlenme Komisyonu’ndan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Mahfuz Güleryüz, “İnsanlık Yürüyüşü”nde verilen mesajları değerlendirdi.     Mahfuz Güleryüz   ŞOVENİZM VE İNKAR YAKLAŞIMI    Kürt halkının savaş ve çatışma süreçlerine karşı yükselttiği itirazın, Silopî yürüyüşünde somutlaştığına dikkat çeken Güleryüz, özellikle Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın tutuklanmasının ardından toplumda kimyasal silah kullanımına dair görüntüler karşısında “muazzam bir protesto” duygusunun açığa çıktığını belirtti.   AKP-MHP’nin kimyasal silah kullanımını yok saydığını ve konuyu gündeme getirenler hakkında soruşturma açıldığına dikkati çeken Güleryüz, “Türk devleti yıllardır bu tarz iddialara tümüyle retçi bir mantıkla yaklaşıyor. Bunun temelinde şovenizm ve inkarcılık yatıyor. Bunlar da bu cumhuriyetin temel karakteristik özellikleridir. Burada talep edilenler, aslında anlaşılır ve karşılanabilir şeylerdi ama tekçi tutum burada da açığa çıktı. Esasen böyle bir iddia ve iddiayı destekleyen görüntüler varken, bütün bu sürecin bağımsız heyetler tarafından araştırılmasına izin verilmelidir. Kamuoyunun da talebi budur” dedi.   ‘ARAŞTIRMA MEKANİZMASI’ TALEBİ    Güleryüz, “İnsanlık Yürüyüşü”nde bu talebin ve ret anlayışına karşı itirazın “zirve noktaya” ulaştığına işaret ederek, “Bu talep hala sürüyor. Devlet yetkililerinin reddetme tutumundan vazgeçmesi ve bu konuda kamuoyunu doyuran bir araştırma mekanizmasının oluşmasına izin vermesi istenmektedir. Bu talep makuldür ve karşılanabilir. Orada zarar gören tek taraf değildir. Bu savaşı yürütenler, doğanın kendisi ve orada yaşayan bütün canlılar bu sürecin mağdurudur. Bu iddiaların doğru bir temelde tartışılması önemlidir. Bu talep Silopi’nin yanı sıra İstanbul’da da yükseltildi. Buna karşı ise muazzam bir baskı ile karşı karşıya kalındı ama bu zor ve baskı, taleplerin önüne geçmiş değil.”   MUHALEFETİN TUTUMU    AKP-MHP iktidarının yanı sıra muhalefetin de devlet refleksiyle hareket ederek kimyasal silah kullanımına dair inkarcı bir politika sergilediğini ifade eden Güleryüz, “Tabiri caizse AKP’nin çizdiği sınırlar içerisinde muhalefet yapma güdüsü var. O sınırların dışına çıkmama söz konusu. Türkiye’nin en büyük problemlerinden biri muhalefet yapmamadır. Maalesef bu ülkede doğru muhalif siyasi bir parti çıkmış değil” şeklinde konuştu.    TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK ÇIKMAZI    Bu görevi sadece HDP’nin yürüttüğünü dile getiren Güleryüz, “Geçmiş dönemde de HDP çizgisinde de olan partiler bu görevi yapıyordu. Belki de Türkiye’nin en büyük çıkmazı, HDP ve HDP tarzı partiler dışında kalan bütün siyasal organların her seferinde devletten yana tavır alıyor olmalarıdır. Bu durumu dünyanın hiçbir yerinde göremezsiniz. Bir yanlış varsa, bu yanlışın sorumluları belli olur ve genelde iktidar olur. İktidar dışında kalan bütün güçler ise bu yanlışın dışında kalır ama Türkiye’de böyle bir mekanizma ortada yok. Bizim itirazımız budur. Bütün siyasi partilerin bu tarz meselelerde iktidarın arkasında saf tuttuğunu ibretle görüyoruz” ifadelerini kullandı.    ‘OLİGARŞİK REJİME İTİRAZ’   “HDP olarak Türkiye’nin yüz yıldır büyük bir çıkmaz içinde yürüdüğünü söylüyoruz” diyen Güleryüz, bu çıkmazdan kurtulmak için savundukları “Demokratik Cumhuriyet” fikrine işaret etti. Güleryüz, “Yüzyıldır bu rejimin oligarşik yüzüne ve dikta tarzına itiraz ediyoruz. Bunun Türkiye’nin sorunlarını çözemediğini ve hatta giderek Türkiye’yi kaosa sürüklediğini söylüyoruz. Türkiye’nin yaşadığı bütün krizlerin altında bunun yattığını ifade ediyoruz. İkinci yüzyıla giden cumhuriyetin açmazlarını aşmaya dönük çok yoğun tartışmalar yürüttük ve neticede 27 Eylül 2021 yılında yapmış olduğumuz 11 maddelik deklarasyonu ortaya çıkardık. Biz o deklarasyonda Türkiye’nin acil çözülmesi gereken sorunlarını tespit ettik. O 11 maddenin yüz yıl süren kriz süreçlerine çözüm olacağını ifade ettik. Bu iddiamız çok güçlüdür. O maddeler etrafında Türkiye’nin yeniden dizayn edilmesi durumunda söz konusu çöküş süreçlerinin aşılabileceğini biliyoruz. Bu açıdan itirazımız sadece bir kimyasal silah kullanımı iddiasına dönük değildir. Türkiye Cumhuriyeti rejiminin yeni baştan kurgulanması, doğru temelde ele alınması ve ikinci yüzyılda bütün sorunlarını geride bırakmış bir cumhuriyet yapısıyla yola devam edilmesi gerektiğini ve bunun mümkün olduğunu düşünüyoruz. Türkiye’nin demokratikleştirilmesine dönük çabaların bu hükümet tarafından yürütülebileceğini tahmin etmiyoruz. AKP-MHP rejimi böyle bir adım atabilecek bir karaktere sahip değil” diye konuştu.    Güleryüz, iktidar dışında kalan güçlere ve muhalif kesimlere sürekli olarak Türkiye’nin sorunlarının çözümü adına çağrılar yaptıklarına işaret ederek, “Bu açıdan kendimize güveniyoruz. Türkiye muhalefetinin birikimlerine ve tecrübelerine güveniyoruz. Yeter ki iyi bir niyet açığa çıkabilsin” dedi.   TARİHİN EN KAPSAMLI İTTİFAKI   HDP’nin AKP-MHP iktidarına karşı yürüttüğü mücadelenin 27 Eylül 2021’de açıklanan bildirge sonrası kurulan ve “ortak mücadele” yola çıkan Emek ve Özgürlük İttifakı ile büyüdüğünü aktaran Güleryüz, bütün halk dinamiklerine çağrılarda bulunduklarını hatırlattı. Güleryüz, şöyle konuştu: “Parti ve çevre hesapları yapmadan tüm kesimlere seslendik. Kadınlara, Alevilere, gençlere, işçi sınıfına seslendik. Bir kısım siyasi parti ile kurduğumuz ittifak, Türkiye tarihinde ilk kez bu kadar yapının bir araya geldiği ilk ittifaktır. Dolayısıyla Türkiye tarihinin en geniş kapsamlı ittifakıdır ama sorunlarının bütünlüklü çözümü açısından yeterli bulmuyoruz. O yüzden halklarla birlikte kuracağımız ittifakın gerçek bir ittifak olacağını söyledik. Bu manada Emek ve Özgürlük İttifakı’yla sınırlı kalmayan ve geniş bir perspektiften bakan buluşma çabalarımız devam ediyor.   Önümüze koyduğumuz bu ittifak, klasik bir seçim ittifakı değildir. Biz bunu Üçüncü Yol felsefesinin ittifakı olarak değerlendiriyoruz. Zira bu felsefe Türkiye’yi ve bölgeyi yaşanılabilir kılan bir felsefedir. Bu çabanın sonuçsuz kalmayacağını ve çok geniş kesimlerle hareket ederek Türkiye’nin sorunlarına çözüm olabilecek bir ittifakın açığa çıkabileceğini düşünüyorum.”   11 MADDE    İktidarın ve muhalefetin izlediği yolu çok yakından takip ettiklerini dile getiren Güleryüz, “Biz kendi işimizi yapacağız. Biz Türkiye’nin sorunlarını bütün siyasal yapılarla çözmeye açık olduğumuzu söyledik. Herkesle bu konuda konuşmaya açık olduğumuzu söyledik. Bu konuda çok keskin çizgiler ortaya koymuyoruz, çünkü doğru tarzda ortak bir yaşamı oluşturma çabası içerisindeyiz. Bunun iddiasını örgütlüyoruz. 6’lı Masa ile iktidarın beslendiği kaynak bir birinden çok uzak değil. Beslendikleri pınar benzerdir. Bu açıdan çok büyük umutlar beslediğimiz yapılar değil. Bizim esasen gücümüzü aldığımız kesim, Türkiye halklarıdır. Yoksa 6’lı Masa’nın da iktidarın da çözüm gücü olmayacağını biliyoruz. Türkiye’nin sorunlarına benzer bakıyorlar. Buna rağmen biz herkesle 11 maddenin çözümü konusunda ortaklaşmaya ve birlikte çalışmaya hazırız” şeklinde konuştu.    MA / Fırat Can Arslan