Tutuklulardan sonra ailelere de 'bağımsız koğuş' baskısı! 2022-11-09 09:06:14   MERSİN - Çukurova TUAY-DER yöneticisi Ergin Altuntaş, polislerden oluşan özel bir ekibin Mersin’de tutuklu ailelerini ziyaret ederek, yakınlarını bağımsız koğuşlara gitmeleri için ikna etmeye zorladıklarını ifade etti.     Çukurova Tutuklu Aileleriyle Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği (TUAY-DER) yöneticisi Ergin Altuntaş, Tarsus, Elbistan ve Antalya cezaevlerinde tutukluların yaşadığı hak ihlallerini sıraladı. Altuntaş, ihlallerin yanında cezaevlerindeki gözlem kurulunun bir benzerinin de dışarı da aileler için kurulduğunu belirterek, polisten oluşan bir ekibin tutuklu yakınlarının evlerine giderek, ailelere baskı kurduklarını aktardı.     Ergin Altuntaş   İMRALI TECRİDİ    İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi'nde ağır tecrit koşulları altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 19 aydır haber alınamadığını ve buna en son 6 aylık bir disiplin cezasının eklendiğini hatırlatan Altuntaş, İmralı tecridinin sadece fiziki olarak ele alınmaması gerektiğini vurguladı. Halkın önemsediği bir düşüncenin, ideolojinin halka ulaşmamasının da bir tecrit olduğunu söyleyen Altuntaş, İmralı’da uygulanan tecridin diğer cezaevlerine yayıldığını söyledi.    Altuntaş, son olarak derneğe gelen bilgileri paylaşarak, en çok ihlalin yaşandığı cezaevlerini; Tarsus Kampüs Cezaevi, Osmaniye, Elbistan, Hatay, Antalya ve Ereğli Yüksek Güvenlikli Cezaevi olarak belirtti.     ELBİSTAN CEZAEVİ: 4 SİYASİ TUTUKLU KALDI    Cezaevlerinde siyasi tutuklulara yönelik idare baskısının her geçen gün farklı yöntemlerle arttığını kaydeden Altuntaş, “Aileler ve avukatlar üzerinden tutukluların ciddi hak ihlalleri yaşadığı bilgisi geliyor. Elbistan Cezaevi’nde sadece siyasi tutuklular değil, adli tutuklular da ciddi sorunlar yaşıyor. Son döneme Elbistan Cezaevi boşaltıldı, 4 siyasi tutuklu dışında tüm siyasi tutuklular farklı cezaevlerine sürgün edildi, kalan 4 kişi de müebbet cezası almış ve tahliyelerine az bir süre kalmış tutuklular. Su sıkıntısı yaşanıyor, sağlığa erişim hakkı tanınmıyor, sürgünler oluyor, darp ediliyorlar. Yine elektrik ve su kullanımına ilişkin fahiş paralar alınıyor” sözleriyle ihlalleri sıraladı.    TARSUS CEZAEVİ: SÜRGÜN YERİ     Tarsus Cezaevi’nden gelen ihlalleri anlatan Altuntaş, özellikle T1, T2 ve T3 koğuşlarında sürekli sürgünlerin yaşandığını kaydetti. Altuntaş, şöyle devam etti: “Son yıllara baktığımızda Ceza İnfaz Kurumu’na bağlı kuruldan geçerek tahliye olabilmiş tek tutuklu bile yok. Birçok tutuklu kurula takılmış ve keyfi uygulamalarla bu olağan hale gelmiş durumda. Gözlem kurullarının tutuklular üzerindeki baskısı itirafçılık ya da bağımsız koğuş dayatması yönünde. Tutukluların buna karşı göstermiş olduğu direniş, idareyi daha da saldırgan hale getiriyor ve Tarsus Cezaevi bir bütünen sürgün yerine dönüşmüş durumda” diye belirtti.    Tarsus Cezaevi’nden 100’e yakın tutuklunun Ereğli ve Antalya Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne sürgün edildiğini belirten Altuntaş, “Bu sürgünler esnasında darp, işkence ve kötü muameleye maruz kaldıkları bilgisi geliyor. Götürüldükleri cezaevlerinde tekli hücreye atılıp, tutukluların birbiriyle olan iletişimi kesilmek isteniyor” dedi.    KADIN CEZAEVİ: RİNGDE CİNSEL TACİZ    Tarsus Kadın Kapalı Cezaevi’nden Elazığ ve Tekirdağ cezaevlerine sürgün edilen kadın tutsakların sevk sırasında ring aracında cinsiyetçi hakaretlere uğradıklarını aktaran Altuntaş, kadın tutuklulara ters kelepçe takıldığını ve bu sırada görevliler tarafından cinsel tacize uğradıklarını belirtti.    ANTALYA CEZAEVİ: İŞKENCE MERKEZİ    Antalya Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nden tutukların aileleri aracılığıyla aktardıkları bilgileri de paylaşan Altuntaş, şunları söyledi: “Ağır bir işkence sisteminin uygulandığı belirtiliyor. Tutukluların tüm temel hakları elinden alınmış. Bazı tutukların sürgün edildiği ve sürgün edildikleri cezaevlerinde elbise, kitap gibi kişisel eşyalarının verilmediği öğrenildi. Antalya ve Ereğli cezaevine sürgün edilen tutukluların tümü ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanlar. Bu cezaevleri işkence merkezlerine dönmüş durumda.”    'AİLELER DE CEZALANDIRILIYOR'    Özel bir yöntem olarak tutukluların ailelerinden uzak yerlere sürgün edildiğini ifade eden Altuntaş, “Çukurova’da yaşayan bazı ailelerin 2-3 tutuklusu var ve aileler bu durumda zorluk yaşıyor. Burada sadece tutuklular değil aileleri de cezalandırılmış oluyor. Aile Mersin’de ise tutukluyu Karadeniz’de bir cezaevine sevk ediyorlar, bu sadece ailelerin görüş hakkını elinden almak değil, ekonomik açıdan da bir ihlal” şeklinde konuştu.    MERSİN’DE KURULAN ÖZEL EKİP    Altuntaş, Mersin’de polisten oluşan bir ekibin siyasi tutukluların ailelerinin evlerine gittiğini ve bu ekibin ailelerden tutuklu olan yakınlarını “ikna etmelerini” istediğini aktardı. Altuntaş, kurulan “özel ekibe” dair şu bilgileri verdi: “Geçtiğimiz günlerde Çukurova TUAY-DER olarak, tutuklu aileleriyle yapacağımız etkinlik öncesi aileleri ziyaret ettiğimizde, birçok aile valilik bünyesinde oluşturulan bir ekibin (polislerin) evlerine geldiğini aktardı. Bu ekip, valilik tarafından oluşturulmuş. Mersin'de siyasi tutukluların ailelilerinin evine gidip çocuklarına bağımsız koğuşlarına geçmeleri yönünde ikna etmelerini, bunun karşılığında da ailelere iş ve ekonomik destekte bulunacaklarını söylemişler. Bu ekibin cezaevindeki gözlem kurulundan bağımsız olmadığını düşünüyoruz. Ailelere psikolojik baskı uygulanmakta. Uluslararası sözleşmelerde bile kişinin işlediği ‘suç’ sadece kendisiyle bağlantılı ve şahsidir. Ama ne yazık bu ülkede toplum bir bütün olarak dizayn edilmeye çalışılıyor ve hem tutuklular hem de aileler cezalandırılmak isteniyor. Bu durum kabul edilemez.”    HASTA TUTUKLARIN DURUMU    Çukurova bölgesindeki cezaevlerindeki hasta tutukların durumuna dikkat çeken Altuntaş, “Ağır hasta tutukluların 50’si Çukurova cezaevlerinde, yaklaşık 20’si kadın tutuklu. Bu tutuklular tedavi edilmiyor. Birçoğu ölüme terk edilmiş durumda. Burada en can alıcı nokta hiçbir şekilde bireysel ihtiyaçlarını dahi gideremeyecek olan siyasi tutsakların tekli hücrelerde tutuluyor olması ve ağır işkencelerden geçirilmesi. Hastaneye sevk edilmiyorlar sevk edilecekse de ters kelepçe ve ağız içi dayatmasına karşı çıktıkları için geri koğuşa gönderiliyorlar” ifadelerini kullandı.    'ÇÖZÜM TECRİDİN SONLANMASI'    Cezaevlerinde yaşanan ihlallerin sona ermesi için öncelikli olarak İmralı tecridinin sonlandırılması gerektiğini söyleyen Altuntaş, “Tecrit bir bütündür, başta Öcalan olmak üzere tüm alanlara yayılmış durumda. Bu insani normlara sığmayan tutuma karşı toplum daha duyarlı olmalı. Tüm kurumların tutuklularla ve aileleriyle dayanışma içerisinde olmasını istiyoruz. Bu saldırıları boşa çıkarmak için tüm toplumu dayanışmaya ve İmralı başta olmak üzere tecrit sistemine dur demeye çağırıyoruz” çağrısında bulundu.    MA / Mukadder Akyol