‘Yargı iktidarın isteği doğrultusunda gazetecileri cezalandırıyor’ 2022-11-08 09:08:12   İSTANBUL - Yaptıkları ve paylaştıkları haberler nedeniyle hapis cezası verilen gazeteciler Pınar Gayıp ve Semiha Şahin, iktidarı rahatsız ettikleri için hedef alındıklarını belirterek, “Hapis cezaları iktidarın susturma ve biat ettirme konseptinin bir parçası” dedi.    Yaptıkları haberler ve sanal medya paylaşımları nedeniyle 12 Nisan 2018 tarihinde gözaltına alınan ve 7 günlük gözaltı sonrasında tutuklanarak Bakırköy Kapalı Cezaevi’ne gönderilen Etkin Haber Ajansı (ETHA) editörü Semiha Şahin ile muhabiri Pınar Gayıp, 14 ay sonra (13 Haziran 2019) ev hapsi kararıyla cezaevinden tahliye edildiler. Gazetecilerin tutuksuz yargılandıkları davanın 2 Kasım’da görülen karar duruşmasında, “örgüt üyesi” suçlamasından beraat edilirken, “örgüt propagandası” iddiasıyla toplamda 6 yıl 3 ay hapis cezası verildi.    Gayıp ve Şahin, gazetecilere yönelik baskı, tutuklama ve hapis cezalarına dair konuştu.    GAZETECİLİK SUÇLANDI   ETHA muhabiri Pınar Gayıp, haklarında hazırlanan iddianamede sadece yaptıkları haberler ve sanal medya paylaşımlarının olduğunu belirterek, alanda mesleklerini icra ettikleri sırada polis tarafından çekilen fotoğraflarının da dosyaya konulduğunu söyledi. Gayıp, “Suç delili olarak gösterilen fotoğraflarda boynumda kamera görünüyor. Ayrıca haber yaparken ve not tutarken çekilen fotoğraflarım dosyada suç delili olarak yer aldı. Gözaltına alınmama dair ETHA’da yapılan haberler bile dosyada yer aldı” dedi.   MESAJ VERİLMEK İSTENDİ   İktidarın istediği gazeteciliği yapmadıkları için tutuklanıp cezalandırıldıklarını dile getiren Gayıp, “Üzerini örtmek istedikleri gerçekleri açığa çıkardığımız için ‘terörist’, ‘vatan haini’ olarak ilan ediyorlar. İktidar işlediği savaş suçlarını gizlemek için bize yöneliyor. İddianamede, Kurdistan’da yaşanan özyönetim direnişleri, yaşanan katliamlar, Cizre Bodrumları’nda yakılarak katledilenlerle ilgili haberler vardı. Bunların haberleştirilerek halka duyurulmasının, halkların arasında örülecek dayanışmanın önüne geçmek amaçları. Verilmek istenen de ‘Ya benim istediğimi yazarsın ve haberleştirirsin ya da bu şekilde bedel ödersin. Bana karşı çıkıyorsun, benim istediğim dışında haber yapıyorsun o zaman cezalandırılacaksın’ mesajdı” ifadelerini kullandı.   ‘ÖDÜLLÜK HABERLER YARGILANIYOR’   Yargının iktidarın “maşası” haline geldiğini belirten Gayıp, şöyle dedi: “Birçok gazeteci hakkında açılan davalarda suç olarak konu edilen haberler, normal şartlarda ödüllendirilmesi gereken haberlerdir. Hatırlarsanız Van’da iktidarın ısrarla ‘yok’ dediği, propagandasını yaptığı helikopterden işkence yapılarak atılanların haberini yapan gazeteciler gözaltına alınıp tutuklandı. Normal şartlarda böyle bir haberin, haberin fikri takibi bakımından da ödül alması gereken gazeteciler, bu ülkede bundan dolayı yargılandı. Yargı, iktidarın isteği doğrultusunda gazetecileri cezalandırıyor. Çünkü gazetecilerin davalarına baktığımızda mahkemelerde gazetecilik yaptıklarını anlatmaya çalışıyorlar. Neden o haberi yapması gerektiğini, kurduğu dili anlatmak zorunda kalıyor. Mahkemeye, yargıya gazeteciliği anlatmaya çalışıyoruz.  Yargı, AKP-MHP faşist iktidarının talimatı ve isteği doğrultusunda hareket ediyor. Ona karşı gelenlere düşman hukuku uyguluyor. Bunu hak savunucularına, işçi ve emekçilere de yapıyor. İktidarın karşısında olup gerçekleri söyleyen herkes hedef oluyor.”    ‘GERÇEKLERDEN TAVİZ YOK’     Gazeteciliğe diğer birçok meslektaşı gibi gözaltı ve tutuklama gibi birçok durumla karşı karşıya kalabileceğini bilerek başladığını söyleyen Gayıp, “Tüm bunlardan haberdardım. Bu ülkenin basın tarihine baktığımızda, gazetelerin bombalandığını görüyoruz. Gazeteciler, dövülerek katledildi, kaçırıldı ve kaybedildi. Böylesi bir gerçek var. Bunun tek bir nedeni var; iktidarlar değişse de hakikatin bilinmesi istenmiyor. Israrla hakikatleri duyuran basın emekçileri sürekli hedefte. Kendimi Özgür Basın geleneğini sürdürme iddiasında olarak görüyorum. Bu iddia ile bu mesleğe geçtim. Ezilenlerin sesini duyurmak için bu mesleğe geçtim. Hep bu minvalde haberler yaptım. İktidar net bir şekilde mesaj veriyor; ya benim istediğim haberi yaparsın ya da bedel ödersin diyor.  Biz de gerçekleri ortaya çıkararak, direniyoruz” diye belirtti.    GAZETECİLİKTE TARAFSIZLIK    İktidarın tüm baskı ve zulmüne rağmen gerçekleri ortaya çıkarmaya devam edeceklerinin altını çizen Gayıp, iktidarın hedefindeki gazetecilerin meslektaşları tarafından yalnız bırakıldığını belirterek, ekledi: “Dayanışma ne yazık ki sınırlı ve kısıtlı kalıyor. Özellikle basın meslek örgütleri açısından bu çok bariz olarak görülüyor. Dayanışmanın kriteri biraz popüler olanlarla sınırlı kalmış. ‘Tarafsız haber’ söylemiyle de bu sessizlik meşrulaştırılıyor. Yaşadığımız coğrafya açısından ‘tarafsız’ söyleminin doğru olmadığını düşünüyorum. Çünkü onların ‘tarafsızız’ dediği haber biçimi iktidarın gerçeklerini ortaya çıkarmayan bir haber yöntemi oluyor. İşçiler katledilirken, bu bir katliam değil de ‘iş kazası’ şeklinde veriyorlar. Bu şekilde de gerçeğin üstü örtülmüş oluyor” dedi.    Gazetecilere yönelik ciddi baskıların yaşandığı bir dönemde tutuklandıklarını anımsatan gazeteci Semiha Şahin ise, o dönem Özgür Gündem gazetesine baskın yapıldığını ve gazetecilerin gözaltına alınıp tutuklandığını hatırlattı. 14 aylık tutukluluğun ardından tahliye edildiklerini ancak bu kez 7 ay boyunca ev hapsinde kaldıklarını söyleyen Şahin, bunun da bir cezalandırma biçimi olduğuna vurgu yaptı.    ‘YENİ BİR KONSEPT BAŞLATILDI’   Davanın 4 yıldır devam ettiğini ancak cezanın şimdi verilmesini “manidar” bulduğunu belirten Şahin, “Basına yönelik yeni bir saldırı konsepti başlatıldı. Sansür Yasası devreye sokuldu. Bu da gözaltı ve tutuklama ile cezaların ne kadar siyasi olduğunu ortaya çıkarıyor. Genel olarak basına uygulanacak herhangi bir saldırı konsepti ilk olarak Özgür Basın üzerinde deneniyor. Mezopotamya Ajansı ve JINNEWS muhabirlerinin gözaltına alınıp tutuklanması aynı saldırı konseptinin bir parçasıdır” dedi.    Gazetecilere verilen cezaların “toplumu susturamaya” dönük olduğunu dile getiren Şahin, “Sembolik bir anlam taşıyor. ‘Susun yoksa ceza alırsınız’ mesajı veriliyor. Şebnem Korur Fincancı’nın tutuklanması ve ÖHD’li Avukat Aryen Turan’a yönelik saldırı için de geçerli. Susturma, biat ettirme konseptinin bir parçasıdır. Özgünlükler var ancak verilen mesaj net ‘benim istediğim gibi yaşayacaksın, konuşacaksın ve izin verdiğim alanlarda çalışmalar yürüteceksin’ deniliyor” ifadelerini kullandı.   ‘HABER ALMA HAKKI ENGELLENİYOR’   Gazeteciliği sürdürdüğünü ve aynı zamanda Halkların Demokratik Partisi (HDP) Parti Meclisi (PM) üyesi olduğu belirten Şahin, şöyle devam etti: “Bizim safımız belli. Faşizme ve anti-demokratik uygulamalara karşı söz, eylem ve örgütlülüğü savunmak temel amacımızdır. Bu nedenle eylem yapmak ve söz söylemek de yasak hale getirildi. Muhalifler ve kamuoyu bir cenderede tutuluyor. Buna karşı demokratik zeminde faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Bu mesele sadece gazeteci ve siyasetçilerin meselesi değildir. Bu saldırı halkın haber alma ve bilgilenme hakkının önünde bir engel olduğu kadar insanların kendi düşüncelerini ifade etmesi ve buna bağlı olarak örgütlenmesine yönelik de büyük bir saldırıdır. Saldırı topyekun karşı koyuşun da aynı tarzda olması gerekiyor.”   MA / Mehmet Aslan