Umut Kitapevi saldırısının 17’nci yılı: Türkiye'deki adalet gerçekliği 2022-11-08 09:04:03   COLEMÊRG - Halk tarafından suçüstü yakalanan devletin "iyi çocuklarının" Umut Kitapevi'ni bombalamasının üzerinden 17 yıl geçti. JİTEM, Musa Anter ve birçok dava gibi Şemdinli Davası da cezasızlıkla sonuçlandı.    Colemêrg’in Şemzînan (Şemdinli) ilçesinde Umut Kitapevi’ne dönük 9 Kasım 2005’te yapılan bombalı saldırının üzerinden 17 yıl geçti. Bu saldırı Türkiye'de “derin devlet” yapılanmasının halk tarafından suçüstü yakalandığı ilk saldırıydı. Ancak, kendilerinden “iyi çocuk” olarak bahsedilen sanık astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz, 20 Aralık 2021 tarihinde görülen duruşmada beraat etti.    Umut Kitapevi Sahibi Seferi Yılmaz, saldırının yıldönümünde cezasızlık politikasına dikkat çekerek, “Kürt olduğumuz için bize her şey mubah görülüyor” dedi.    SANIKLAR BERAAT ETTİRİLDİ   Yaşanan saldırının Şemdinli halkı, emniyet ve askeri birimlerin gözü önünde gerçekleştiğini ifade eden Yılmaz, saldırıdan sonra halkın, baroların ve sivil toplum örgütlerinin çabası sonucu faillerin gözaltına alındığını belirtti. Saldırıdan sonraki süreci anımsatan Yılmaz, “failler daha önce mahkemece serbest bırakılmışlardı fakat kamuoyunun baskısıyla yeniden gözaltına alındılar. Yapılan yargılamada mahkeme heyeti yapılan baskılara rağmen katillere 39 yıl ceza verdi. Aslında 2-3 kez ağırlaştırılmış müebbet verilmesi gerekirken, yerde 39 yıla yakın verilen cezayla katiller ödüllendirildi. En nihayetinde mahkeme heyetinin belirli bireyleri ve savcının FETÖ üyeliğinden yargılaması sonucu bu dosya bozuldu ve yeniden yargılamaya gidildi. Yeniden yargılamada Van 1. Ağır Ceza Mahkemesi, hiçbir araştırma ve delil değerlendirmesi yapmadan katillere beraat kararı verdi” diye belirtti.    BİR DEVLET POLİTİKASI   Faillerin beraat ettirilmelerine şaşırmadıklarını belirten Yılmaz, eski Başbakan Tansu Çiller’in “Devlet için kurşun atan da, yiyen de şereflidir” sözünü hatırlatarak, “Bu süreç sadece Tansu Çiller dönemini kapsayan bir süreç değildir. Maalesef 20 yıllık AKP döneminde de aynı politika uygulandı. Cumhuriyet tarihi boyunca Kürtlere karşı katliamlar yapıldı.  Tabi bunu bir devlet politikası olarak görmek gerekir. ‘AKP döneminde böyle olmuştu’ demek yanlış olur. Cumhuriyet tarihi boyunca Kürtler bu hukuksuzlukla karşı karşıya kalmıştır. Bundan dolayı sanık ve katiller suçüstü yakalanmasına rağmen eğer delil yetersizliğinden serbest bırakılıyorsa yargının geldiği aşamayı görmemiz gerekiyor. Bu açıdan bu 20 yıllık süre içerisinde görülen odur ki Kürtlere kim ne yapmışsa ödüllendirilmiştir. Bu ödül gibi cezalar da farklı olayların önünün açılması için verilmiştir” ifadelerinde bulundu.    AKP-ERGENEKON UZLAŞMASI   Musa Anter Davası ve JİTEM Davası’ndaki “zaman aşımı” kararlarına dikkat çeken Yılmaz, “Bu davalar zaman aşımına uğratılıp, katiller serbest bırakılıyor. Bu, bilinçli uygulanan bir politikadır. Geçmişte olduğu gibi bundan sonra da bu hukuksuzluk devam edecektir. Eğer Türkiye’de gerçek anlamda bir demokratikleşme olmazsa bu hukuksuzluk devam edecektir. Yapılan bu yargılamalar formaliteden ibaret. Bizim dosyamızda da herhangi bir tanığı dinleme olmadı, yerinde bir keşif olmadı, yakın çevrede bulunan esnaflar dinlenmedi ve tüm bunlara rağmen beraat kararı verildi. Beraat kararına ilişkin itirazlar yapıldı ama mevcut siyasetin hukuk üzerindeki etkisi göz önünde bulundursak farklı bir karar çıkmayacağı kesindir. AKP iktidarının Ergenekon ile uzlaşması sonucu bu karar çıktı. Gerçek anlamda demokratikleşme olmazsa halkın gözleri önünde gerçekleşen olay, delil yetersizliğinden zaman aşımına ya da beraat kararının onanmasına varılacak bir sürece girecektir” dedi.    ‘BİZE MESAJ VERİLİYOR’   Yılmaz konuşmasını şöyle noktaladı: “Türkiye’de gerçek bir demokratikleşme olursa bir daha katliam olmaz. Umut Kitapevi’nin bombalanması, bu şahıslara beraat verilmesi Türkiye'deki adalet gerçekliğini ortaya koyuyor. ‘Benim yargım budur, bir insan öldürmüşse bile çok mühim değil. Kürt olduğu için her şey mubahtır’ mesajı veriliyor.”    OLAYIN GEÇMİŞİ   Jandarma İstihbarat Teşkilatı elemanları Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile itirafçı Veysel Ateş tarafından organize edilip, gerçekleştirilen saldırıda kitapevinin sahibi Seferi Yılmaz sağ kurtulurken, Mehmet Zahir Korkmaz hayatını kaybetti, Metin Korkmaz ise ağır yaralandı. Şemdinli halkı, astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz’i suçüstü yakaladı. İkisinin üzerinde askeri kimlik, araçlarında ise kroki ve silahlar bulundu. Hakkari Jandarma Komutanlığı’na ait olan 30 AK 933 plakalı Renault 19 marka otomobilin bagajında yine 3 kalaşnikof, 10 şarjör, bomba malzemeleri, polis ve asker yelekleri bulundu. Yakalanarak jandarmaya teslim edilen zanlıların daha sonra serbest bırakılması üzerine Şemdinli halkı günlerce eylemler yaptı. Olay yerinde inceleme yapan savcı ve dönemin CHP Milletvekili Esat Canan’ın üzerine ateş açılması sonucu bir kişi daha yaşamını yitirdi. Yüksekova'da yapılan protestolarda ise İslam Bartın, Ergin Mengeç ve Abdulhalik Geylani isimli yurttaşlar polis kurşunlarıyla öldürüldü.   BÜYÜKANIT: TANIRIM, İYİ ÇOCUKTUR   Olaya dair soruşturmanın başladığı dönemde Kara Kuvvetleri Komutanı olan Yaşar Büyükanıt’ın, faillerden Astsubay Ali Kaya için kullandığı “Tanırım, iyi çocuktur” sözlerinden sonra Van Cumhuriyet Başsavcılığı harekete geçti. Savcılık, Büyükanıt ve bazı subaylar hakkında “Yargıyı etkileme teşebbüsünden” soruşturma başlattı.  Saldırıya dair Van 3'üncü Ağır Mahkemesi'nde açılan davada, 19 Haziran 2006 tarihinde sanık astsubaylar Kaya ve İldeniz ile itirafçısı Veysel Ateş'i “İnsan öldürmek”, “Örgüt kurmak” ve “İnsan öldürmeye teşebbüs” suçlarından 39 yıl 5 ay 10'ar gün hapis cezası verildi. Sanık avukatlarının itirazı üzerine temyiz incelemesini 16 Mayıs 2007'de tamamlayan Yargıtay 9'uncu Ceza Dairesi, 3 sanık hakkında verilen kararı, usul ve görev yönünden bozdu. Yeniden görülmeye başlanan davanın 14 Eylül 2007'deki duruşmasında, mahkeme heyeti “görevsizlik” kararı vererek, dosyayı Van Askeri Mahkemesi'ne gönderdi. Mahkeme, 14 Aralık 2007 tarihindeki ilk duruşmada sanıkların tahliyesine karar verdi.    CEZA VERİLDİ AMA…   Askeri Mahkeme, 22 Ocak 2010 tarihinde dava dosyasını Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderme kararı aldı. Müdahil avukatlarının itirazı üzerine dosyanın gönderildiği Uyuşmazlık Mahkemesi, Anayasa’nın bazı maddelerinde yapılan değişikliği göz önünde bulundurarak, 2 Mayıs 2011 tarihinde Şemdinli Davası dosyasını yeniden Van 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdi. Dava dosyasının gönderilmesiyle sanıklar 9 Haziran 2011'de yeniden tutuklandı. 10 Ocak 2012'de görülen duruşmada, sanık astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile itirafçı Veysel Ateş'e “İnsan öldürmek”, “Örgüt kurmak” ve “İnsan öldürmeye teşebbüs etmek” suçlarından 39 yıl 5 ay 10'ar gün hapis cezası verildi.    BERAAT ETTİLER   Darbe girişimi sonrası mahkum edilen sanıkların avukatları, dönemin Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya'nın davaya dönük itiraflarının ardından, yargılamanın yenilenmesi amacıyla Van 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurdu. 11 Ekim 2017’de yeniden yargılama talebini kabul eden mahkeme, sanıkların tahliyesine karar verdi. Van 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen son duruşmada ise, mahkeme önce tutuklu bulunan 3 sanığa "örgüt kurmak" suçundan beraat, ardından ise 3 sanığın "İnsan öldürmek ve yaralamak" suçundan dosyanın tekrar görülmesine karar vererek, üç sanığı da tahliye etti.    Van 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden başlayan yargılamada 20 Aralık 2021 tarihinde devletin “iyi çocukları” beraat etti. Dosya, temyiz edilmek üzere Yargıtay’a gönderildi.