Hukuksuzluğun başlangıç noktası: İmralı 2022-11-06 09:12:10   İSTANBUL - İmralı’da PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit politikasını “hukuksuzluğun başlangıç noktası” olarak değerlendiren ÖHD’li Doğukan Taşdan, hukuk dünyasını tecride karşı ses çıkarmaya çağırdı.     İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 24 yıldır ağır tecrit koşulları altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile Ömer Hayri Konar, Veysi Aktaş ve Hamili Yıldırım’dan 19 aydır haber alınamıyor. Abdullah Öcalan ve diğer tutukluların avukat ve aile görüş başvuruları ise “disiplin cezaları” ve “görüş yasağı” gerekçeleriyle engelleniyor. İmralı’da yaşanan haber alamama haline karşı Türkiye’de Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) öncülüğünde 775 avukat ile Avrupa ve Ortadoğu’da bulunan yüzlerce hukukçu, tecridin ve görüş engellerinin sona ermesi için Adalet Bakanlığı’na görüşme başvurusunda bulundu. Ancak bakanlık, yapılan başvurulara bugüne kadar olumlu ya da olumsuz yanıt vermedi.   Abdullah Öcalan ile derhal görüşme talebiyle bakanlığa başvuru yapan ÖHD’li avukat Doğukan Taşdan, Öcalan üzerindeki tecridi ve görüş yasaklarını değerlendirdi.   HUKUKSUZLUĞUN BAŞLANGICI   İmralı’da Öcalan’a uygulanan ağır tecrit koşullarının bugün başta Kürt halkı olmak üzere tüm Türkiye’ye yayıldığını ifade eden Taşdan, Türkiye’nin demokratik bir yönetime evrilmesi için İmralı tecridinin son bulması gerektiğini söyledi. İmralı’da kişiye özel “istisna” bir hukuksuzluk uygulandığının altını çizen Taşdan, bu “istisna” düzeninin tüm topluma yayılması için bir başlangıç olma özelliği taşıdığını da sözlerine ekledi. Taştan bu duruma ilişkin, “İmralı’daki durum hapishanelerdeki hukuksuzluğun başlangıç noktası olarak kabul edebiliriz. Cezaevlerindeki durum Öcalan’la başladı. Öcalan’dan sonra avukat yasakları, kitap, dergi, mektup yasakları, iletişim ve disiplin cezaları ayyuka çıktı. Öcalan üzerindeki bu büyük hukuksuzluk kuşatmasının kaldırılması demokratik siyaset yürüten insanlar açısından da büyük bir ön açıcı olma özelliği taşıyor” ifadelerini kullandı.   İLKELERE AYKIRI   Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesinden sonra İmralı Cezaevi’nin Başbakanlığa bağlı oluşturulan “Kriz Merkezi”yle yönetildiğini ifade eden Taşdan, bu durumun bile başlı başına hukuk devleti ilkesine aykırı bir durumun göstergesi olduğunun altını çizdi. Taşdan, “Tüm kanunların, tüm yasaların ve tüm yönetmeliklerin bile öngörülür olması bir devleti hukuk devleti yapmasını sağlar. Öcalan’la ilgili bir infaz rejimi inşa ediliyor. Ondan dolayı bu infaz yasasının önünde durulamadıkça bu sorundan herkesin etkilenmesi kaçınılmazdır” şeklinde konuştu.   SAVUNMA HAKKI GASP EDİLİYOR   PKK Lideri Öcalan’a verilen “disiplin” ve görüş yasaklarıyla savunma hakkının elinden alındığının altını çizen Taşdan, “Akla mantığa uymayan ‘disiplin’ cezalarıyla avukat görüşleri ve aile görüşleri engelleniyor, birçok iletişim cezalarına maruz bırakılıyor. Bu cezaların gerekçeleri avukatlarına dahi tebliğ edilmiyor. Öcalan’a uygulanan bu yöntemlerin hukukla izah edilebilecek bir yönü yok verilen kararlar tamamen siyasidir. Öcalan üzerinden topluma baskı uygulanıyor ve bir tahakküm ilişkisi uygulanıyor. İmralı’da savunma hakkının gasp edilmesi söz konusudur. Öcalan işkenceye maruz bırakılmaktadır. Uluslararası kurumlar, işkence durumuna ilişkin raporlarda sunmuştu” dedi.   ‘KİŞİYE ÖZEL HUKUK İŞLETİLEMEZ’   Avrupa İnsan Hakları Merkezi’nin (AİHM), Öcalan için verdiği “umut hakkı” kararı ihlalinin Türkiye tarafından uygulamadığını ifade eden Taşdan, Türkiye’nin bu konu hakkında Avrupa Konseyi’ne (AK) verdiği cevaptaki “istisna” kararı ile Anayasayı ihlal ettiğini belirtti. “Kişiye özel hukuk işletilemez. Madem öyle Anayasa’yı çöpe atalım” diyen Taşdan, bir hukukçu olarak bu durumu kabul edilemez gördüğünü aktardı.   ‘HUKUK DÜNYASI SES ÇIKARMALI’   Adalet Bakanlığı’na Öcalan ile derhal görüşmek için yaptıkları başvuruya kendisinin de imza attığını dile getiren Taşdan, bakanlığın halen görüş başvurusu yapan kurumlara herhangi bir cevap vermediğini hatırlattı. Taşdan, “Eğer demokratik bir devletten söz edeceksek, eğer demokrasi var diyeceksek bu ağır duruma bakılsın. Öcalan için her gün insanlar sokağa çıkıyor, yine sosyalistler ve yurtseverler mücadele ediyor. Bu meselenin çözülmesi demek toplumun nefes alması demektir. Bu durum devam ettikçe toplumun yarası kanamaya devam edecektir demektir. Bundan dolayı ülkede bulunan baroların ve barolar birliğinin yanı sıra bir bütünen hukuk dünyasının İmralı tecridine karşı mücadele etmesi ve ses çıkarması gerekiyor” dedi.      MA / Ergin Çağlar